8 Ocak 2011 Cumartesi

2. Hafta Öncesi: Hazır Mıyız?

Başlıktaki soru oyuncular için. Kast ettiğimiz de Avustralya Açık tabii... Yılın ilk grand slam'i öncesi son turnuvalar olacak bunlar. Bakalım, kim nerelerde nasıl hazırlanıyor?

Gelin itiraf edelim (üstada selam), bu blogda her zaman erkek tenisini kadın tenisine üstün gördük. Kadın tenisini, WTA'yı küçümsedik. Onların oynadığı tenis mi dedik... Ayrımcılık yaptık, onları hor gördük, onların oynadığına oyun değilmiş muamelesi yaptık... Pişman mıyız? Değiliz! Kusura bakmasın hanımlar ama erkekler tenisinden aldığım zevki alamıyorum kadın tenisinden. Üstelik bir erkek olarak. Öhöm, neyse... Bu sefer onlara bir güzellik yapalım ve kadınlar turnuvalarıyla başlayalım.

Sydney ve Hobart'ta turnuvalar var WTA'de. Sydney'de ağır toplar toplanmış. 1 numaralı seribaşı Wozniacki, 2 numaralı seribaşı Zvonareva. Dünya sıralamasının da tepesinde bu ikili. Dün Hong Kong'da hazırlık maçı oynadılar ve sıkı durun... Zvonareva dümdüz etti bizim İskandinav kızını 6-1 6-0 ile. THY anlaşmaları falan hoş şeyler ama biraz da tenis oynamak lazım tabii. Şurada 1 hafta kalmış turnuvaya, senden bir şeyler bekliyoruz kızım, ayıp değil mi?

Clijsters, Stosur, Schiavone, Jankovic, Azarenka ve Li Na da burada. Sağlam kadro demiştik. Seribaşı olmayan isimler de çok iyi. Kadınlar tenisi zaten tahmin edilmesi mümkün olmayan bir şey. Üstüne birbirine bu kadar yakın oyuncular bir turnuvada toplanınca her şey olabilir. İlk turdaki bile çoğu eşleşmede kim kimi yenerse şaşırmamak gerek. Clijsters ve Zvonareva iyi iş yaparlar diyip geçeyim, çok fazla riske girmeden.

Hobart'ta daha zayıf bir tablo var. 1 numaralı seribaşı Bartoli. İlk turda Safina ile oynuyor. Yazık ama Safina'ya da. Kız sıralamada bir düştü diye her turnuvada ilk turlarda en zor isimlerle oynamaya başladı. Geçen hafta da 1 numaralı seribaşı Wickmayer ile oynamıştı ilk turda. WTA bize bir şeyler anlatmaya çalışıyor sanırım.... 2 numaralı seribaşı Pavlyuchenkova, Mattek-Sands ile oynuyor ilk turda, bu da zor maç. Kimiko da burada oynuyor. İlk turda rakibi Kerber, çok zor sayılmaz. Ve iki prensesim. Johanna Larsson ve Jarka Groth. İlk turda eşleşmişler. İkisine de kıyamıyorum. Birbirine tercih edemiyorum. 3 sete gitsin, sonunda Prenses Süreyya tur atlasın. Evet, Hobart eyyorlaması da bu kadar.

Kadın tenisini pek sevmediğimizi yukarıda yaptığımız yorumlarla da perçinledikten sonra erkeklere geçelim. Sydney turnuvası karma bir turnuva. Erkeklerde de var yani. Ama erkekler tablosu kadınlarda olduğu gibi sağlam değil zira erkeklerde zirve oyuncular Avustralya'dan bir hafta önce dinlenmeyi tercih ediyorlar. 1 numara Querrey, 2 numara Baghdatis. Geri dönen Del Potro, Feli Lopez'i çekmiş. Lopez bu hafta "hastayım ben yeaa" diyip Anderson'a kaybetmişti Brisbane ikinci turunda. Tokyo'da oynadıkları maçı 2-3 ay önce 6-3 6-0 kazanmıştı Lopez. Ben nedense Del Po'nun kazanacağını hissediyorum ama 1 yıldır doğru dürüst tenis oynamamış adamın üstüne bahis de koyacak halim yok. Bir görmek lazım, nasıl vuruyor topa falan. Allah "yürü ya kulum" derse eğer Del Potro'ya, çeyrekte Baghdatis ile oynayabilir. Onun dışında Gulbis ve Troicki de burada ileri gidebilecek isimler. Belki bir de Istomin... Kurası fena değil. İlk turda Seppi, sonra Gasquet-Ebden galibi. Gasquet de Ebden'a kaybederse şaşırmamak lazım. Phau'ya karşı 6-1 5-2'den 6-1 6-7 6-7 kaybettikten sonra her şey beklenir.

Son turnuvamız Auckland. Burada kirpi'nin biricik prensi David Ferrer, 1 numaralı seribaşı. Muniiis, tatlııı, Rafa'yı da çok sever, değil mi David? İlk turu bye geçiyor. Sonra Kamke ile oynayabilir. Çeyrekte de Kohlschreiber. Güzel maç olur eğer olursa. 2 numara Almagro burada. Wild-card ile geldi. Geçen sene de wild-card alıp ilk turda 6-3 6-0 kaybedince organizatörler haklı olarak tepki göstermişlerdi ama bir şans daha verelim demişler. Kurası zor ama. İlk turu bye geçtikten sonra ikinci turda Hanescu-Anderson galibiyle oynamak zorunda kalacak. 6-0'lık set kaybetmez bu sefer tabii ama yine ilk maçtan elenirse çok şaşmamak lazım. Benim sevdiğim oyunculardan Bellucci, ki son zamanlarda soğudum biraz, sağolsun kendisi epeydir saçmalıyor... Her neyse işte o Bellucci de burada. Robredo ile oynayacak ikinci turda muhtemelen ilk turu bye geçtikten sonra. Zor kura. Son olarak dikkatimi çeken olası bir Nalbandian-Isner çeyrek eşleşmesi. Isner geçen sene kazanmıştı burada. Bu sefer sert kaya var önünde...

Bunun dışında erkeklerde Kooyong'da bir hazırlık turnuvası var. Berdych, Davydenko, Melzer, Verdasco, Tsonga falan oynuyor. Çok sağlam oyuncular var. Ama geçen seneden sonra "lanetli turnuva" etiketini yemiştir benden, kurtulamaz. Burada oynayan Del Potro ve Haas, sezonu kapattı daha sonra...

Federer Hala İştahlı

Davis Kupası'nı bir kenarı bırakırsak, 2010 yılının erkeklerde son şampiyonluğunu kazanan Federer, 2011'de de açılışı yapan isim oldu. İlk iki maçında Schoorel ve Chiudinelli'ye karşı zor anlar yaşayan ama kendisini fazla da sıkmadığı belli olan Federer, çeyrek finalden itibaren daha iyi oynamaya başladı ve arka arkaya Troicki, Tsonga ve Davydenko gibi yükselişte olan isimleri hiç zorlanmadan yenmeyi başardı. Federer'in bu kadar erkenden oyununu yükseltmesini hiç beklemiyordum açıkçası. Bu kadar iyi oyunu benim için sürpriz. Özellikle servisinde her maç daha da kusursuzlaştı. Backhand'i iyiye gitmeye devam ediyor, fileye doğru zamanda geliyor ve rakibinin gönderdiği tek bir yanlış topu bile anında cezalandırmayı başarıyor.

Bugün Davydenko çok da kötü değildi ama ikinci servisler başına dert oldu. Sadece %30'la puan çıkartabildi ikinci servislerinden. İyi bir returner diyebiliriz, ki onda da bugün pek iyi değildi. Maç boyunca Federer'in servisinde tek bir servis kırma puanı dahi göremedi. Kendi oyununu oynamaya çalıştı ve çoğu zaman olduğu gibi yine Federer'e karşı yetmedi bu. Federer, 17. karşılaşmalarındaki 15. galibiyetini çıkardı. Ünvanını korumak için gideceği Avustralya Açık'tan önce de bir kez daha hala "burada" olduğunu gösterdi. Oynadığı son 5 resmi turnuvanın 4'ünden şampiyonluk çıkarmayı başardı ve kaybettiği o tek maçta da Monfils'e karşı 5 maç puanını harcamıştı. Mutlaka, Avustralya'da işi bu kadar kolay olmayacak. İyileşmiş ve tarih yazmak isteyen bir Nadal, Hopman Cup'ta iyi bir grafik tutturmuş olan Djokovic, en büyük rakipleri. Geçen senenin finalisti Murray ve bu seneye çok iyi başlayan Soderling de karşısına dikilecek isimler olacaklar.

Brisbane'de izleyemediğim finali Kvitova, Petkovic karşısında çok rahat kazanmış. Skor, 6-3 6-1. Petkovic'i Groth ve Bartoli maçlarında çok sağlam bulmuştum. Final maçında o mu kötü oynadı, Kvitova mı çok iyiydi bilmiyorum ama Kvitova'nın Wimbledon sonrası felaketten sonra off-season'ı iyi geçirdiği kesin. Bu formunu Avustralya'ya taşıyabilecek mi, göreceğiz.

Burada erkekler de var, unutmayalım. İlk iki seribaşı Roddick ve Soderling, kaza yaşamadan finale kadar geldiler. Sezon başı için oldukça sıkı bir maç bizleri bekliyor olacak. İkisi de iyi oynuyor şu an ama Soderling bir adım daha önde bana göre. İkisinin de servisleri muazzam ama iş rallilere geldiğinde Roddick'e göre çok daha fazla güç üretebilen bir Soderling var. Ayrıca burada kortlar epey hızlı, ki bu da Soderling için bence daha büyük avantaj. Son olarak Soderling'in bu maçı kazanması halinde yeni açıklanacak klasmanda 4 numaraya yükseleceğini böylece Avustralya Açık'ta da ilk 4 seribaşı arasına girmeye hak kazanacağını belirtelim. Geçen sene de bu fırsatı ele geçirmiş ve değerlendirmişti. Ama ilk turda Granollers'e elenerek hayal kırıklığı yaratmıştı. Bu sefer böyle bir şans yakalarsa, o kadar cömert olmayacağına eminim.

Chennai'de final belli oldu: Wawrinka-Malisse. Malisse, ilk turda Marsel'i yendikten sonra devamını getirdi. Önce Robert'e sadece 4 oyun, sonra Phau'ya sadece 2 oyun bıraktı. Yarı finalde de Nishikori'yi yenen Tipsarevic'i bir set geriden gelerek mağlup etti. Malisse'in bu turnuvada zaten genel olarak iyi sonuçları var. İyi de kura çekip, iyi de oynayınca, ki potansiyelinin ne kadar büyük olduğunu biliyoruz, finale gelmesi büyük sürpriz olmadı. Turnuva öncesinde bana sorsanız büyük sürpriz derdim dürüst olmak gerekirse. Zaten burada Marsel'in ciddi şansından, Malisse'in kötü formundan bahsediyorduk ama ilk iki maçından sonra anlaşıldı ki, formunu geri bulmuş bir Malisse var. Yani turnuva ilerledikçe Malisse'in "sürpriz" etiketi, en azından benim için kaybolmaya başladı. Finalde oynayacağı Wawrinka düşe kalka geldi diyebiliriz. İlk turlarda zorlandı, set de bıraktı. Ama yarıda Berdych'i çok rahat geçti iki sette. Yarınki finalde favori mutlaka Wawrinka olacak ama ben Malisse'in kazanacağını düşünüyorum.

Video: Ciddi vs Sulu



Brisbane Özetleri




Sırasıyla erkekler yarı finalleri ve kadınlar finali...

"O An"




Hopman Cup: Şampiyon ABD

Hopman Kupası'nda finalde sürpriz çıkmadı. Her maç tahmin edildiği gibi gitti ve Belçika'yı 2-1 yenen ABD, şampiyonluğu kazandı. Turnuvadan önce de Sırbistan'dan sonra en iyi takım görüntüsü veriyorlardı. Hatta çiftler takımı olarak Sırbistan'dan bile daha iyi bir takımları var diyebiliriz. Bugün de o çiftler takımı getirdi şampiyonluğu. Önce Henin, sonra Isner set bırakmadan kazandılar maçlarını. Arkadan çiftlerde sadece 4 oyun bıraktı ABD. Çiftler maçının ikinci seti hariç izleyemedim maalesef. Belçika 6-1 6-3 gibi ezici bir skorla kaybetse de ikinci set yakın sayılırdı. 3-3'te servis kırma şansı kaçırdılar. Arkadan Henin servisi kırdırdı. Sonda da servis atan Isner olunca geri dönüş fırsatı olmadı.

Finaldeki dört oyuncudan Bemelmans hariç hepsi turnuva boyunca iyi oynadı. Henin zaten şampiyonluk adaylarından. Mattek-Sands üst turlara oynayabilir. Aynı şekilde Isner da... Belçika burada Bemelmans ile değil de Malisse ile olsaydı turnuvayı da kazanabilir diyip bitirelim...

Foto: Supriiiz!


Arn df Wickmayer 63-63

"Much More Tired Than Usual"

2:15 itibari ile ciftlerde partnerin kisa boylu olmasinin yarattigi avantaji goruyoruz...

Nadal dun oynadigi maclar sonrasinda yaptigi aciklamada Davydenko macinda kendini cok gucsuz hissettigini ve bir an birakmayi dusundugunu ama bunun ne rakip ne de seyirciler icin iyi olmayacagindan maca devam ettigini soylemis. Su "ayip" olayini mi duydu nedir? :)

Nadal'in hasta hasta maca devam etmesinin kendisine uzun vadeli bir zarar verecegini dusunmuyorum. Sonucta mikroptur, gecer gider. Ancak Avustralya Acik oncesi dinlenip kendini toparlayabilecegi zamandan yedigi de bir gercek. Bu anlamda Nadal'in 2010 US Open ve 2011 AO'ya hazarlanma sekilleri arasinda cok fark gordugumu de soyleyebilirim. US Open oncesi "Bu benim en iyi sansim, cok iyi hazirlanmaliyim. Davis Cup'ta oynamayip tedavi olmaliyim, antremanlarin ilk gunlerinde kendime cok yuklenip sakatlanmamaliyim." diyen bir Nadal vardi. Simdi ise AO hazirliklarini "Allah'a havale etmis" bir Nadal var gibi. Neden boyle oldugunu ise aciklayamiyorum. "Kimsenin basaramadigini ben mi basaracagim?" diyor da olabilir veya ozel hazirliklar yaparak kendi ustunde baski olusturmak istemiyor da olabilir. Ikinci secenek daha olasi gibi. Gerci US Open'da ozel hazirliklar uzerinde baski olusturmus gibi gorunmuyordu ama orada sansi da Nadal'a cok yardim etmisti acikcasi. Iyi oyunun yani sira Federer eskisi gibi degildi ve 4. tur sonrasinda karsilastigi tum rakipler 5 setlik maclardan cikip gelmislerdi. Avustralya'da ise pek cok isim daha iyi durumda olacak.

Nadal Doha'dan hemen sonra Avustralya'ya gecmeyecek ve iyilesmek icin bekleyecekmis. Zaten oksure hapsira ucaga binmek kondusyonuna zarar vermeyecek olsa bile kulaklarini tikayabilir, patlatabilir. Gunlerdir terledigi goz onunde alinirsa, vucududha hala barinabilmeyi basaran toksinleri de 1-2 gunde atar diye bekliyorum. Onemli olan eski gucunu tekrar ne kadar zamanda kazanacagi.

ATP'de Neler Oluyor?

Haftanin turnuvalarindan Brisbane ve Chennai'ye bir bakalim.

Brisbane'de Soderling ve Roddick finali oynanacak. Bu ikisi haric turnuvada yari final goren Anderson ve Stepanek dikkat cekiyor. Anderson Giraldo'ya set kaybetmis olsa da ceyrek finale kadar rahat gelen Baghdatis'i dumduz eden Roddick'ten set koparmayi basarmis. Daha once de dikkate deger bir isim oldugunu soylemistik kendisinin. Stepanek ise gecen yilin basindaki gibi fena bir performans gostermeyerek yari finale gelmis ve Soderling'e kaybetmis. Soderling turnuvada set kaybetmeyen tek isim.

Chennai'ye bakinca sasirtici isimler goruyoruz. Gecen yilin sonunda performansi iyice dusen Berdych burada yari finalde. Gerci turnuvada guclu isimler yok zaten ama biz Berdych'in kimlere kimlere kaybettigini gorduk bir kac ay once. Yari finale cok rahat gelmis burada. Oynayacagi isim ise Wawrinka. Bu sasirtici degil zira Wawrinka gecen yil US Open'da yakaladigi ruzgari devam ettiriyor gibi gorunuyor. Tablonun alt tarafinda ise Tipsarevic ve Malisse yari finali var. Tipsarevic gecen sene yine iyi sonuclar almisti burada. Malisse'nin yari finale cok ama cok rahat gelmesi ise supriz, zira Russell'in dedigi gibi gecen senenin sonunda kotu durumdaydi. Ozellikle (yanilmiyorsam) annesini kaybettikten ve bir iki sakatlik sorunundan sonra performansi cok dusmustu. Malisse Marsel-Robert-Phau ile oynamis ve en cok zorlandigi set 63 ile Marsel'den aldigi set dersek durumunu biraz daha netlestirmis oluruz. Tabi yine rakipler ust siralardaki oyuncular degil ama bu kadar net bir sekilde domine edebiliyor olmasi cok onemli.

Bunlara Dikkat

- 2 yıllık cezası 1 yıla indirilen ve bu yılla birlikte tura geri dönen Wayne Odesnik epey tepki çekmişti. Aldığı cezadan sonra sıralaması sıfırlanan 26 yaşındaki Amerikalı, sil baştan yapacak ve her şeyi en baştan alacak. Bunun ilgili pek şikayetçi görünmüyor ama. Bu hafta 10 bin dolar ödüllü ABD future turnuvasında mücadele edecek. İlk 200'ü tekrar bulabilir ama ilk 100'e yakın zamanda dönmesi zor olur.

- Odesnik'in mücadele ettiği future turnuvasının elemelerinde bizim Ryan Harrison'ın kardeşi Christian Harrison var. Ryan ondan hep "benden daha iyi" diye bahsediyor. Christian 94 doğumlu ve henüz tur seviyesinde maç oynamış değil. Ama geçerli mazareti var. Birkaç yıl önce geçirdiği ciddi sakatlık sebebiyle 1.5 yıl antrenman bile yapamadı. O talihsiz sakatlıktan önce kendi yaş grubunun açık ara en iyi oyuncusu olarak gösteriliyordu ama bir sporcunun gelişime en açık olduğu çocukluk yaşlarında 1 yıldan fazla topa bile vuramaması mutlaka etkiler. Onu da etkilemiştir. Elemelerdeki ilk maçından galibiyet çıkarmayı başarmış, takibe devam.

- Conor Niland, İrlanda'nın şu an 1 numaralı oyuncusu. Onu daha çok Marsel'in belalısı olarak biliyoruz. Ama ben severim Niland'ı. Çok inatçı, savaşçı, istikrarlı ve centilmen bir oyuncu. Challenger'larda çok fazla maçını izleme imkanı buldum ve o seviyedeki en istikrarlı ve çalışkan oyunculardan biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Kariyerinin zirvesine 29 yaşında çıkamazdı zaten eğer öyle olmasaydı. Şu an ilk 150'nin içinde ve hedefi ilk 100. İrlanda tarihinde en yükseği gören Matty Doyle. 85 numaraya kadar çıkabilmiş. Niland ve ondan başka ilk 200'ü görebilen birisi yok. Geçen sene Avustralya Açık'ta Louk Sorensen ana tablo yapmayı başarmıştı ama. Niland ile ilgili Independent'te güzel bir yazı için şöyle alalım sizi.

- İsrailli Noam Okun tenisi bıraktığını açıkladı birkaç hafta önce. Çok önemli sayılmaz. Kariyerinde ilk 200'ü görememiş bir oyuncu nihayetinde. Yaşı 30'u geçmiş, son birkaç senedir sürekli sakatlıklarla uğraşmış falan filan. Ama verdiği röportaj hoşuma gitti. Okun'u çok iyi hatırlıyorum, bir kere Bjorn Phau karşısında izlemiştim ve çok kötü bir oyuncu gibi gözükmüyordu. Yani en azından ilk 200'e giremeden kariyerini tamamlaması normal bir oyuncu gibi gözükmüyordu. Verdiği röportajdaki sitemkar tarzı ve şikayetleri, nedense bana bizim ülkemizdeki amatör sporcuların sitemlerini hatırlattı. İsrail'le benzeştiğimiz noktalar olmalı. Röportaj şurada.

- Son olarak John Millman. Marsel'i saatler önce yenen adam hakkında ufak bir tanıtım okumak isterseniz buyrun. Brisbane'de ilk turda set alıp kaybettiği Ebden'ın daha sonra Istomin'i yenmesi, Millman hakkında da az çok fikir verecektir. Tabii, Marsel'i yendikten sonra an itibariyle Andrej Martin'e kaybediyor olması da bir fikir verecektir. :)

Marsel Yine Kaybetti

Marsel az önce sona eren maçta Sydney elemelerinin ilk turunda John Millman'a 7-6 7-5'lik setler sonucunda yenildi. Çok yakın geçen bir maç oldu. İlk sette erken servis kırdıran ve 5-2 geri düşen Marsel, kendi servisine set puanı kurtararak tutunduktan sonra servis kırmayı başardı. Daha sonra set tiebreak'e gitti. Tiebreak'te 4-2 önde olan Marsel, üst üste 4 puan kaybetti ve kendi servisinde set puanını kurtarsa da rakibinin servisinde set puanına engel olamadı.

İkinci sette servis kırarak 3-1 öne geçen Marsel hemen arkasından servis kırdırdı. 4-3 öndeyken 0-30'dan servis kıramayan Marsel, sonraki oyunda servisine servis kırma puanı kurtararak tutundu. 5-5'te Millman yakaladığı ilk şansı değerlendirerek servisi kırdı ve kendi servisiyle maçı noktaladı.

Büyük sürpriz değil benim için. Millman zaten çok kötü bir oyuncu değil. Marsel de çok iyi sinyal vermemişti. Avustralya Açık sonrası challenger'lar yolda görünüyor eğer çok şanslı bir kurayla galibiyet gelmezse.

Foto: "Nom Nom Nom..."

7 Ocak 2011 Cuma

Brisbane Finali: Petkovic-Kvitova



Brisbane yarı final özetleri burada. Kvitova'yı canlı izleyemedim ama Petkovic çok iyi oynuyor burada. Groth ve Bartoli'yi üst üste geçmek kolay değil. Kvitova da geçen sene Wimbledon'dan sonra rezilleri oynamıştı, toparlanma sinyalleri veriyor. Kendisi gibi genç raketlerden Pavlyuchenkova'yı geçti yarıda, ki ona da iyi başladı diyebiliriz. Çıksın şu gençlerden biri artık, meydan boşken Avustralya'da bombayı patlatsınlar, yetti!

Foto: Doha'dan #2

"Yardım edin..."

"Yalvarıyorum!"

"Muz yiyerek seni alt edeceğim kel herif!"

"Diyosun?"

"Bu seferlik böyle olsun, hadi eyvallah..."

"Güle güleeee..."

Andy Murray ile Dropshot Dersleri Vol 1.

Del Potro: Geliyor!


Çok özledik be! Haftaya Sydney'de wild-card ile. Bu da antrenman görüntüleri. Saçları iyice kısaltmış. Vücudu fit gözüküyor. Oyununu da korta çıkınca göreceğiz artık.

Doha'da Final: Federer-Davydenko

Geçen sene Doha'da finali bozan Davydenko, Federer'i yenmişti. Bu kez Nadal'ı yenerek bozdu. Ama çok da önemli değil. Son zamanlarda haddinden bile fazla Nadal-Federer maçı izledik zaten.

Federer'in ilk iki maçta aşırı rahat görünmesinin ardından dün Troicki karşısında vites arttırdığını, Troicki'nin de kötü oyunuyla Federer'in ekmeğine yağ sürdüğünden bahsetmiştik. Bugün de düne yakın bir Federer vardı ama karşıda biraz daha oynayan bir rakip olunca dünkü gibi rezillik olmadı. İlk seti bir kere servis kırarak, ikinci seti de tiebreak'e götürerek kazandı Federer. Onun ilk maçlarda yaşadığı sıkıntı Nadal'ın yaşadığı gibi sağlık sıkıntısı gibi olmadığı için vitesi arttırması daha kolay oldu. Tsonga bugün iyi return yapabilse daha da yakın bir maç izleyebilirdik ama yine de sonunda Federer'in kazanacağı bir maç olurdu, zira tamamen Federer kontrol ediyordu maçı.

Nadal-Davydenko maçıyla ilgili spiker eleştirisi yaparken bahsetmiş olduk aslında. İlk birkaç oyun normal gözüken Nadal, ondan sonra yavaaaş yavaaş yoruldu, pestili çıktı. Maçın sonlarında koşamıyordu bile. Ama bagel yememe isteğiyle kastı, Davydenko da saçmalayınca sonda birkaç oyun almayı başarabildi. Aldığı sakatlık molasında da trainer bir şey yapamayacağını, sadece su içmesini söyledi Rafa'ya, ki Rafa bunu duyunca suratı baya bozuldu tabii. Maçtan sonra çok çok yorgun olduğunu ve koşamadığını söyledi. Tabii, bunun kendisine çok yüklenmesiyle falan alakası yok. Hastalığın etkisi. Dün Gulbis karşısında çok etkilememişti ama bugün fena vurdu onu hastalık. Karşıda da iyi oynayan bir Davydenko olunca 5 oyun alabildi sadece.

Yarınki finalde iki eski şampiyon oynayacak. Davydenko geçen sene kazandı burada, Federer da daha önce 2 kere kazandı. Davydenko bugün oynadığı tenisi oynarsa keyifli maç olur ama bugünkü Tsonga maçı gibi Federer bir şekilde maçı kontrolünde tutmayı başarır ve yakın geçen bir maçın sonucunda galip gelir diye düşünüyorum.

Son not çiftler finalinden. Korttan ölü gibi çıkan Rafa, yarım saat sonra çiftler finalini oynadı Marc Lopez ile. İzleyemedik ama 6-3 7-6 ile iki sette kazanmışlar. 2009'da da kazanmışlardı burada. Hasta hasta o kadar kastığına değdi bari, en azından bir kupayı daha ısırma şerefine nail oldu.

Ver Gazı, Ver Gazı...

Rafael Nadal - Australian Open 2011 on Eurosport from Eurosport International on Vimeo.

Davydenko'nun Evi

http://edition.cnn.com/video/data/2.0/video/sports/2010/11/11/oc.davydenkos.home.cnn.html

Direk alamadım video'yu, tıklayıp izleyebilirsiniz. Dikkatimi çekenler:

İngilizce konusunda baya problemleri var. Eşi Irina, çocuk göndermesini yapmış. Bir de sondaki gülüş... O nedir Nikolay? :)

Bu Bir Sitem

Nadal - Davydenko maci bitti az once. Maci ayrica yazar miyiz bilemiyorum ama macin anlatimi hakkinda iki laf etmek istiyorum izninizle.

Simdi biz Turkiye'de bir avuc tenis sever insaniz. Sadece Grand Slam degil hemen her turnuvayi takip etmeye calisiyoruz degil mi? Kirk yilda bir televizyonlarimizda turnuva yayinlaninca da sevincten havalara ucuyoruz. Peki ya hevesle bekledigimiz maci anlatan kisi mac hakkinda bizim kadar bile fikir sahibi degilse?

Bugunku mac anlatiminda yapilan hatalarin haddi hesabi yoktu. Aklimda kalan bazi ornekleri siralayayim mesela. "Nadal'in kiz arkadasi 20 yasinda ve 1 yildir birlikteler". Illa magazin haberi vermis olmak icin yanlis seyler soylemek biraz komik duruyor. Anlatanin bilmedigi belli ama ayni zamanda bir magazine kacma ihtiyaci da var. "Nadal bugun gununde degil". Gerek bloglar, gerekse onemli haber sitelerinde Nadal'in probleminin ne oldugu gunlerdir yaziliyor. Maci anlatan kisi maci anlattigi kanalin web sitesine 15 dakika baksa mactan once bunu ogrenecek zaten. Ikinci setin sonunda soylenen "Nadal biraz toparlandi, acaba geri mi donuyor?" laflari?Bunlara soyleyecek bir sey yok zaten, maci izleyenler Nadal'in son 4 oyundaki halini gormuslerdir.

Is oyle bir noktaya geldi ki spiker dogru bir seyler soylediginde sasirir hale geldim. Maci anlatan kisi tenis konusunda uzman olmayabilir, herkes her spordaki son gelismeleri takip edecek diye bir sey yok. Ama bilmedigi halde veya emin olmadigi halde bazi yorumlarda bulunmasi bana fazla geliyor. Su veya bu sekilde bu kisi bu maci anlatmak zorunda kaldiysa da emin olmadigi seyleri biliyormus gibi anlatmamali diyorum. Hem mac zevkini olumsuz etkiliyor, hem de iyi tenis takipcilerine saygisizlik oluyor. Sitem ediyorum.

Foto: Drag Queen!






Marsel Sydney'de

Marsel'i takibe devam. Bu hafta sonu Sydney'de olacak Marsel. Çok sağlam bir turnuva, ki bunu Marsel'in elemelerinde bile seribaşı olamayışından anlayabiliriz sanırım. Ona rağmen çok kötü kura çekmemiş. İlk turda rakibi wild-card'lı John Millman. Wild-card diye küçümsemeyelim tabii, o kadar kötü bir oyuncu değil. Artı kendi ülkesinde bu tarz oyuncular her zaman daha iyi oynar. Marsel'in de sezona çok iyi bir giriş yapamadığını göz önüne alırsak kolay maç olmayacağını düşünüyorum. Eğer Marsel bu maçı kazanırsa Kamke-Korolev galibiyle oynayacak. Korolev hala sakatlığın etkisinde, Kamke gelir oradan bence. Marsel'in Kamke'yi geçmesi de zor olur, ki iş bu kadarla da bitmiyor. Bunun üstüne Berankis, Volandri, Beck veya Andreev'den birini daha yenmesi gerekecek Marsel'in ana tablo için.

Aslında oyuncuların hepsi birbirine yakın seviyede ama üst üste 3 maç kazanmak böyle rakiplere karşı kolay değil. Şu saydığımız isimlerin hepsini yenebilir de, yenilebilir de Marsel. İki türlüsü de sürpriz olmaz. Ana tablo beklemek çok fazla olur belki ama en azından 2 galibiyet, Avustralya Açık öncesi hazırlık anlamında iyi gelecektir Marsel'e.

Marsel, ilk maçını bu gece ya da sabaha karşı oynayacak Türkiye saati ile. Malum, Avustralya bizden epey önde saat konusunda...

Foto: "Imdaaatt!!!"

"....TERLIYORUM!!!!!"

6 Ocak 2011 Perşembe

Gelmiş Geçmiş En İyi Tiebreak



Tartışmasız budur...

John McEnroe ile Bjorn Borg karşı karşıya. Dönemin Federer-Nadal rekabeti. Borg, Wimbledon'ı 76, 77, 78 ve 79'da üst üste 4 kez kazanmış. Beşincisi için kortta. İlk üç set 2-1 Borg üstünlüğüyle geçiliyor ve 4. set tiebreak'e gidiyor. Set puanları, maç puanları havada uçuşuyor, maç 5. sete gidiyor. Ama Borg dramatik şekilde kaybettiği tiebreak'in ardından inanılmaz bir mental güçle son seti 8-6 kazanıyor. McEnroe ise muradına hemen bir sene sonra eriyor Wimbledon'da. Gelmiş geçmiş en iyi maçlardan, indirilmesi ve izlenmesi şiddetle tavsiye olunur...

Not: Maalesef, ses yok videolarda. Bir tane daha upload edilmişi var Youtube'da, ama onun da görüntüsü berbat ötesi olduğu için bunu tercih ettim. İdare edeceğiz artık.

Foto: "Tenisle Zayifliyorum"

(Foto: Yahoo.sports)

Bu Son... Söz


2001 Basel'den, Federer 20 yaşında henüz... Başlıkta da dediğim gibi sözüm sözdür. Bundan sonra da tweener koymam bloga. 10 yıl yetecek kadar tweener oldu blogda. kirpi koyarsa başka. :)

Not: Video'yu görmemi sağlayan kişiye de teşekkürler ayrıca. :)

Sirinler Finalde

Nadal bugun deli gibi terledigi mactan sonra ne yapti? Tabi ki ciftler macina cikti.

Sahsen gordugum en sevimli tenisci olan partneri Marc Lopez ile Gabashvili/Kohlschreiber ikilisinin karsisina ciktilar ve 64'luk iki set ile kazandilar. Zaten bu ikili oynadiklari 3 macta su ana dek set kaybetmediler.

Finali Bracciali/Seppi ile oynayacaklar. Kazanabileceklerini dusunuyorum. Gunlerdir Nadal ciftleri ha birakti ha birakacak diye bekliyoruz, ayagina kadar gelen kupayi geri cevirmez diye tahmin ediyorum.

Tesekkurler Rafa... Tesekkurler Roger...

Ahem. Bildiginiz gibi podcast vasitasi ile Doha'yi yorumlamistik. Federer maci zor gecer, Nadal elenir demistik.

Demistik de niye demistik? Bir kere "ceteris paribus" sartlar icin tahminde bulunmustuk. Yani Nadal dunku kadar yorgun gorunecekti, Gulbis ve Troicki iyi oynayacak, Federer dunku gibi deneme yanilma modunda takilacakti.

Ama oyle olmadi. Gerci Nadal bugun bizi kismen de olsa yaniltmayarak terleme konusunda dunku performansini surdurdu, Arap collerinde "Su...su..." diye inledi ama dune nazaran cok daha istikrarli gorundu. Basit hata orani Rafa standartlarindaydi; 2 sette 11 basit hata yapti (Rafa standardi: benim uydurdugum bir standart. Buna gore Nadal bir sette ortalama olarak 5 basit hata yapar). Farki yaratan Gulbis'in ilk macindan sonraki basin toplantisinda bahsettigi "mental yonden guclu, maci kaybederken birden kazanabilen" adam tarzini birakip "maci kaybederken kaybedebilen" adam moduna gecmesiydi. Ne zaman geriye dusecek olsa sacma sapan vuruslar yapti. Ilk sette servis kirdirdiktan sonra servis kirdi gerci ama ona Nadal'da yardim etmisti bu oyunda.

Federer macinin sadece sonlarini yakalayabildim. Ancak gorebildigim kadariyla taraflar form durumu anlaminda rolleri degismislerdi. Federer olabilecek en etkin oyunlarindan birini sergilerken Troicki oldukca donuk ve vasatti. Hal boyleyken Federer oldukca rahat gecen 2 sette kazandi maci.

Hayir tahmin yapmissin bari podcast yapip yayinlama... O zaman "Blogu hacklemisler, o tahminler bizim degil" derdik... Ses kaydi yaa...

Chennai'de Hakem Kazigi

Bugun Nishikori ve Falla arasinda oynanan mactaki hakem hatasi Falla'nin kuyusunu kazmis biraz.

Kisaca anlatalim. Son setteki ilk oyunda Falla servis atiyor. Durum 15-0'ken Nishikori'nin topu disari gidiyor, cizgi hakemi out karari veriyor ancak sandalye hakemi 15-15 anonsu yapiyor. Iki oyuncu da hatayi farketmiyorlar. Bir oyun sonra Nishikori puan alip 15-30 skorunu duyunca hakeme skoru tekrar soruyor. 2 Falla'ya 1 Nishikori'ye seklinde gelisen 3 puandan sonra Falla oyunun bittigini dusunup sandalyesine giderken hakem 40-40 anonsu yapinca sasiriyor. Hakemle tartismaya basliyor. Sonrasi tahmin edebileceginiz gibi gerilen sinirler, kort disina atilan toplar, kirilan raketler ve puan cezasi seklinde geciyor.

Falla'nin calistiricisi kendini toparlamasi icin Falla'ya gereken destegi verse de Falla kendini cok gec toparliyor ve maci kaybediyor.

Mactan sonra Nishikori bu hatanin macin bitimini cok kotu etkiledigini ve Falla'nin yerinde olsa ayni seyleri hissedecegini soylemis.

Doha: Tsonga-GGL (İkinci Set Tiebreak'i)


Bugün Doha'da günün ilk çeyrek finalinde Tsonga, Garcia-Lopez'i 7-6(4) 7-6(9) geçti, ki özellikle ikinci set tiebreak'i inanılmaz keyifliydi. Video olarak buldum 6-6'dan sonrasını. Kaçıranlar için görüntü hizmetlerine devam. :)

Üç Karede "Petkorazzi"



Brisbane çeyrek finali: Petkovic d. Groth 6-3 6-4

Hopman Cup: Sırbistan Finalde

Turnuvadan önce de turnuvanın en büyük favorisi olarak lanse edilen Sırbistan, biraz önce Djokovic'in Bemelmans'ı iki sette geçmesiyle Hopman Cup'ta finale adını yazdıran ilk ülke oldu. Yarın bir sürpriz olmadığı takdirde ABD maçını kazanır ve Sırbistan-ABD finalini izleriz.

Djokovic zaten ilk maçında Golubev'e karşı oynadığı ilk setten sonra gazı aldı ve iyi de gidiyor. Ondan sonra hiç sıkıntı yaşamadı. Hewitt ve şimdi de Bemelmans'a set vermedi. Öte yanda Ivanovic, Shvedova ve Molik'i mağlup ederken bu sabah merakla beklenen maçta Henin'e iki sette yenildi. Özellikle ilk sette kalite çok yüksekti ama ikinci set biraz daha rahat oldu Henin için. Ivanovic fena değil ama çok da bir şey beklememek gerek. Geçen senenin sonundaki gibi diyebiliriz. Avustralya Açık ile belki daha iyi oynamaya başlar, bilemeyiz. Ayrıca "tam olarak hazır değilim" diyen Henin'in oynadığı tenis de çok iyiydi. Geçen sene Serena'ya kaybetmişti finali. Bu sene Serena da yok. Kesinlikle en büyük favorilerden Avustralya Açık için Belçikalı.

Turnuvada dikkat çeken bir unsur da Büyük Britanya'nın kötü performansı. Robson ve Murray, ilk iki maçlarını kaybettiler. Özellikle Robson'un performansı hayal kırıklığı. Halbuki geçen sene burada hiç de fena oynamamıştı. Genç de bir oyuncu olduğu için daha da iyi olmasını bekliyorsunuz ama hala çok çalışması gerekiyor. Fransa ile oynanan maçta kendi jenerasyonundan Mladenovic'e karşı 6-0'lık bir set yedi. Fransız, bu sene çıkış yapan gençlerden olabilir...

Turnuvanın hayal kırıklığı kesinlikle Kazakistan. Golubev ve Shvedova ile geldiler. Shvedova'nın sakatlanmasından sonra Karatantcheva ile devam ettiler. Tamam arkadaşım, kimse sizden seri kazanmanızı beklemiyor da, bir maç kazanmayı deneseydiniz yahu? Şu ana kadar oynadıkları 8 maçın hepsini kaybettiler ve şu anda da son çiftler maçlarında ilk seti kaybetmiş durumdalar. Özellikle Golubev'in ilk maçta Djokovic'e karşı iyi oynadıktan sonra dökülmesini hiç beklemezdim...

Not: Eğer Hotbird uydunuz varsa maçları İtalyanca kanal olan Supertennis TV'den izleyebilirsiniz. Her gün Hopman Cup'tan canlı yayın yapıyorlar. Kanal şifresiz...

Brisbane'de Neler Oluyor? #2





Murray'den Yorum

Andy Murray'i genelde Nadal hakkında konuşurken övmesiyle biliriz, ki son konuşmasında da yine olumlu şeyler söylemiş dünya 1 numarası için. Nadal'ın Avustralya Açık'ı kazanması durumunda 4 grand slam'i üst üste kazanmış olacağını ve bunun Rod Laver'ın 1969'da yaptığı grand slam kadar iz bırakıcı olup olmayacağını sormuşlar ve Murray de bunun bir farkının olmayacağını söylemiş. Haklı diyebiliriz ama yine de bir yıl içinde her slam'i kazanmak çok farklı şey.

Laver, bunu en son 1969'da yapmıştı ama 1962'de de yapmıştı. Tabii şartların biraz daha farklı olduğunu söylemek gerek. Laver bunu 1962'de yaparken 4 slam'in 3'ünü çimde, 1'ini toprakta kazanmıştı. 69'da ise hepsini çimde kazandı. Eğer hala slam'lerin çoğu çimde oynanıyor olsaydı bunu şimdiye kadar başarmış başka oyuncuların olması yüksek ihtimaldi. Şu an sert zeminler bile kendi arasında ayrılmaya başlamışken bir senede bütün slam'leri kazanmak imkansız gibi... O yüzden bir yıl içinde olmasa da arka arkaya 4 slam'i kazanmak çok çok büyük bir başarı olacak.

Anlat Bakalim...

Nadal'in dun aksamki basin toplantisindan;

"O kadar da kotu oynamadim, ama Lacko gercekten cok iyi oynadi. Bugun fiziksel olarak %100 degildim. Dun aksam da cok iyi degildim, bazen gucumun azaldigini hissettim. Ikinci sette ve ucuncu sette boyle oldu. 4-0 durumuna gelmisken bile macin daha bitmedigini biliyordum."

"Ikinci sette ikinci kez servis kirdirinca artik seti kaybettigimi anladim ve savasmadim. Biraz dinlenip 3. sette elimden geleni yapacagimi dusundum. Daha iyi oynamak icin ne yapmam gerektigini biliyordum; topun ritmini daha cok degistirecek, daha fazla spin ve yukseklik verecektim, cunku topa cok iyi dokunuyordu ve ben vuruslarimla onu zorlayamiyordum."

"Rakiplerime tum saygimla soyluyorum, bugunku ciftler macimin cok zor olmayacagini dusundum; sadece ayakta kalabilsem kazanabilirdik. Boylelikle arkadasima da biraz yardim etmis olacaktim. Bu nedenle ciftler macini oynamakta tereddut etmedim."

Nadal-Lacko


İzleyemeyenler için kısa bir özet...

Açık Sözlü


Görüntü, Federer 2010 Avustralya Açık finalinde Murray'i mağlup ettikten sonra...

Podcast: Doha


Bir deneme yapalım dedik. :)

Aslında ilk denememiz bütün turnuvaları kapsıyordu ama o yarım saati aşınca "bloga konulabilecek türden şeyler" kategorisinin dışına çıktı ve biz de haftanın en önemli ve en iyi takip edebildiğimiz turnuvasına özel bir podcast yaptık 17 dakikalık. Çok uzun olduğunu düşünmüyorum. Umuyorum dinlerken sıkılmazsınız. Kısa bir özet geçmeye çalışırken aynı zamanda çok klasik şeyleri söylememek için gayret etmek kolay değil. Ayrıca ilk deneme olduğu için ufak tefek acemilikler de oldu tabii. Feedback'leri bekliyoruz... Dinleyebilen herkese teşekkürler. :)

Not1: Video'nun sonunda Karlovic-Davydenko'nun H2H'ini yanlış gördüğüm için düzeltmek zorunda kaldım. "Bu adam ne diyor böyle?!?" diyen olmasın. :)

Not2: Mikrofunumun yarattığı stüdyo havası için özür diliyorum. :P

Nadal'ın Federer'e Karşı Tweener'ı


Efendim, bu genelde pek bilinmez. Tabii, puanın Nadal'ın tweener'ı ile değil de, Federer'in hatasıyla sonuçlanması da etkilidir bunda ama yine de başarılı bir tweener denemesi olarak yer vermek gerek blog'da. Ayrıca bu maçı izlememiş olan varsa çok şey kaçırmış demektir, onu da söyleyelim...

Wawrinka'nın Özel Hayatı

Bugün twitter'da yoğun bir gün oldu Stanislas Wawrinka için. Önce geçen sene evlendiği eşi Ilham Vuilloud ile ayrıldığını açıkladı, sonra da ATP'nin resmi sitesi için fan sorularını yanıtladı. Ben ilkinden bahsedeceğim tabii başlıktan da anlaşılabileceği üzere...

Wawrinka'nın evliliği zaten zorunlu bir evlilik gibi duruyordu. Vuilloud 7 aylık hamile iken evlenmişlerdi. Şimdi de çok geçmeden boşandıklarını söylüyorlar. Muhtemelen, ortaya çıkan hamilelik durumu istemedikleri bir durumdu... Ama çocuk doğduktan sonra ayrılmaları, özellikle de çocuk adına çok kötü bir durum, ki işin detayları ortaya çıkınca Wawrinka'nın yanlışları da ortaya çıkıyor. Wawrinka'nın bu açıklamasından sonra eşi Ilham da konuşmuş İsviçre medyasına. Dediği şu ki; Eylül ayının sonunda İsviçre ile Kazakistan arasında oynana Davis Kupası eşleşmesinden sonra Wawrinka eşinin yanına döndüğünde artık başka öncelikleri olduğunu söylemiş ve eşyalarını toplayıp bir otele yerleşmiş. Eşi, eğer oturup benle konuşmayı deneseydi daha farklı bir çözüm yolu bulabilirdik demiş.

Bir başka haber de Wawrinka'nın tenis kariyeri olarak önünde ciddi olarak sadece 5 yılının bulunduğunu ve tamamen bu kariyere odaklanmak istediğini söylüyor. Bunu istemesi gayet doğal ama bir çocuk sahibi olduktan ve evlendikten sonra bunu düşünmek? 1 yıl önce de mutlaka bunun farkındaydı Wawrinka. Evliliği zaten bir kenarı bırakıyorum ama daha 1 yaşını doldurmamış bir çocuğu şu duruma düşürmek gerçekten çok bilinçsiz davranışların ürünü. Tabii, sonuçta özel hayat ve detayları tam olarak bilemeyiz ama olayda Wawrinka'nın sorumsuzluğunun ön plana çıktığı da bir gerçek.

Son bir söylenti de, aradaki yaş farkının sorun olduğu yönünde. Wawrinka 25 yaşında ve eşi (artık eski eşi oluyor tabii) Wawrinka'dan yaklaşık 10 yaş büyük...

Foto: Doha'dan...

"Dengeyi kaybetti dengeyi..."

?!?

"Şimdi çek ulan!"

"Gölgelerin gücü adına!"

"Valla içmedim diyorum abicim..."

Avustralya Açık Elemeleri

Avustralya Açık'ın resmi twitter'ından fotoğraf... Bunun devamı da geldi daha sonra ve Avustralya Açık elemelerinin 4 korttan bedava canlı olarak izlenebileceği söylendi. İlk gördüğüm anda tepkim "vay arkadaş, Marsel elemelere katılmayı bıraktı, elemeler yayınlanmaya başladı, şansa bak" oldu ama daha sonra aklıma Çağla geldi. Biliyorsunuz, elemelerde mücadele edecek Avustralya'da. Gerçi yayın yapılan 4 korttan birinde maç oynayacağını sanmıyorum ama belli mi olur? En kötü geleceğin 1 numarası (!) Tomic'i izleriz. Eğer wild-card almazsa tabii...

Brisbane'de Neler Oluyor?

Dünkü maçlardan bazı özetler...



4 Ocak 2011 Salı

Günün Alıntısı

Gulbis, bugün Doha'da Hanescu'yu 6-3 7-6'lık iki setle geçti. İkinci sette 5-4'te maç için servis atarken servisini kırdırdı. Tiebreak'te 0-5'ten gelip 8-6 kazandı. Maçtan sonra saha içi röportajında tiebreak'teki muazzam geri dönüşü sorulduğunda...

"People used to talk about my mental weakness, now they will talk about my mental toughness. It is my new style."

Türkçesi: "İnsanlar mental zayıflığım hakkında konuşuyorlar, şimdi mental olarak ne kadar sağlam, güçlü olduğumu söyleyecekler. Yeni stilim bu."

Derleme


- Brisbane'de turnuvanın 1 numaralı seribaşı Soderling, elemelerden gelen 18'lik Harrison'a karşı. Görüntüler o maçtan. 6-2 6-4 ile kazanmış Soderling ama özetten anlaşıldığı kadarıyla Harrison fena iş çıkartmamış. Soderling'in oyunu da çok iyi gözüküyor. Geçen sene ilk turda kaybettiği Avustralya'da çok daha ileri gitmesi muhtemel. Ama sıcak yaramıyor ona, dolayısıyla erken elenirse de çok şaşırmamak lazım.

- Bir başka genç Litvanyalı Berankis. Ondan da çok bahsediyoruz. O da elemelerden gelip ana tabloya yükseldi Brisbane'de. İlk turda Clement'i geçti iki sette. İkinci turda Mayer ile oynayacak. Mayer, ilk turda Tomic'i geçmişti.

- Verdasco rezilleri oynamaya devam ediyor. Benjamin Becker'e kaybetmiş. Bir şey demeyeceğim.

- Doha'da Nadal sadece 3 oyun bıraktı Beck'e. Blogda bahsettiğimiz Schoorel ise Federer'i epey terletti. İlk sette 3 set puanından yararlanamadı, sonra ikinci sette oyunu düştü. Yine de 7-6 6-3 iyi bir skor sayılır. İyi maç oynadı Hollandalı.

- Schoorel'in vatandaşı Haase, bu hafta Chennai'de. Bu sezon ondan da yükseliş bekliyorum. Geçen sene zaten büyük bir yükseliş yaşamıştı ama benim bahsettiğim top 30 mesela. İlk turda Dancevic'i zor da olsa geçmiş. Chennai'de Chardy dışında elenen seribaşı, herhangi bir sürpriz yok.

- Auckland'de desteklediğim genç yeteneklerin hepsi iyi yolda gidiyor. Geçen sene belalı bir sakatlıkla boğuşan Carla Suarez Navarro, ilk turda Oprandi'yi iki sette geçti. İlk seti izledim, fena gözükmüyordu İspanyol ama eski seviyesine dönmesi için toprak sezonunun gelmesi gerekecek gibi gözüküyor. Halep ve Lisicki kazanan diğer gençler. Günün maçında ise Wickmayer, Safina'yı set vererek de olsa geçmiş.

- Son olarak, Jarka Groth tabii. Brisbane'de set vermeden geçti Stosur'u. Üstelik ikinci sette 1-4 15-40'tan gelerek. Kadınlarda bu kadar belirsiz bir tablo varken Avustralya Açık'ta belli bir hava yakalayabilir, iyi de kura çekebilirse, 2009'da Dokic'in yaptığını yapabilir.

Video: Federer & Wilson

Marsel Kayıp

Heyecanlandık, çeyrek final olur mu dedik? Ama kursağımızda kaldı. Marsel ilk turda Malisse'ye karşı 6-3 6-1'le kaybetti. Maçta ilk oyunu aldıktan sonra bir daha hiç öne geçemedi. Çok kötü servis attı, 4 çift hata yaptı, 6 kere servis kırdırdı falan filan...

Haftasonu eğer Sydney ya da Auckland elemelerinde oynamazsa sonraki durak Avustralya Açık ana tablosu olacak Marsel için. En az bir galibiyet alması şart orada top 100 dışına çıkmak istemiyorsa...

Federer... Did It Again!

Foto: Nadal Ingilizcesi

"What can i do sometimes???"

3 Ocak 2011 Pazartesi

Thomas Schoorel Kimdir?

Yarın Federer Doha'daki ilk tur maçında elemelerden gelen Hollandalı raket Thomas Schoorel ile oynayacak. Schoorel, 21 yaşında solak bir oyuncu. Uzun, çok iyi servisi, çok güçlü bir forehand'i var. 2010'un başında future turnuvalarında mücadele ederken yaz ayıyla birlikte yaptığı sıçramayla challenger'larda mücadele etmeye, hatta challenger kazanmaya başladı. 3-4 defa canlı izleme fırsatı buldum ve çok istikrarsız olduğunu söylemeliyim. "Ballbasher" diye tabir ettiğimiz türden bir oyuncu. Ritmini bulunca, özellikle servis oyunlarında rakibine göz açtırmıyor ama çok fazla basit yaptığı zaman çok kötü oyunculara bile rahatlıkla kaybedebiliyor. Çok iyi oynarken de, çok kötü oynarken de gördüm. Ayrıca işler kötü giderken genelde çöken bir oyuncu imajı yaratmıştı geçen sene izlediğim maçlarında ama senenin sonunda Hollanda'daki ulusal şampiyonada bu manada da iyi iş çıkartmış. Önce Robin Haase, sonra da Thiemo de Bakker'i yenerek şampiyon olmuş, ki de Bakker'i yendiği maçın görüntüleri şurada mevcut, dileyen izleyebilir:


Federer'in karşısına gelene kadar 3 eleme maçı kazandı. Muhtemelen yarın 2 sette kaybedecek ama izlemesi zevkli bir oyuncu. Dolayısıyla güzel puanlar izleyeceğimizden emin olabilirsiniz. Uzun vadede ise, eğer ayak hareketlerini geliştirip daha az basit hata yaptığı bir oyun inşa edebilirse, bu yılın sonunda ilk 100'de görmek sürpriz olmaz Schoorel'i. Fırsatı olanlar yarın izlesin bu genci.

Video: Federer - Nadal 1/1/11

Federer Oyuncağı


Yeni Sezon İçin Ne Dediler?

Yeni sezon bugün resmen başladı. Oyuncuların demeçleri de...

Bu hafta Chennai'de olan Richard Gasquet ile başlayalım. 2010'u 30. sırada kapatan Fransız, ilk 10'da olduğu günlerdeki formunu tekrar bulmayı hedeflediğini ve bu turnuvada iyi oynayıp Avustralya Açık için güven depolamak istediğini söylemiş. Çok iyi bir kurası var aslında bu turnuvada ama bahse konu olan Gasquet olunca kuranın çok da önemi olmuyor. Geçen sene bir sürü kolay kurayı hiç etti. Ama bu kura gerçekten çok kolay ve yarı finalden önce elenirse sürpriz olur benim için.

2009 yılında burada final oynayan Devvarman ise hazırlık döneminin iyi geçtiğini ve topa gerçekten iyi vurduğunu söylemiş. Şöyle bir kurasına bakıyorum da, ileri gitmesi kolay görünmüyor. 2. turda Wawrinka ile oynayacak...

Doha'da olan Nadal da konuşmuş Abu Dhabi'deki şampiyonluğunun ardından. Avustralya Açık'ı kazanması halinde 4 slam üst üste kazanmış olacak ve 1969'dan beri bunu başaran ilk oyuncu olacak (o zaman bunu yapan Rod Laver). Bunun üstünde herhangi bir baskı oluşturmadığını, aksine ekstra motivasyon yarattığını söylemiş Nadal, ki gerçekten baskı yaratacak bir durum yok ortada. Avustralya Açık'ı kazanmaktan ziyade, her gün çıkıp iyi oynamayı hedeflediğini söylemiş. Kafası rahatlamış gözüküyor...

Bir hatırlatma: Sezon içinde grand slam'ler dışında çok çok nadir ATP turnuvası yayınlayan Eurosport, bu hafta Doha'daki maçları yayınlayacak. Üstelik yayın saatleri de bir hayli uzun olarak olarak gözüküyor. Her gün en az 3 maç. Bugün 14.30'da başlıyor Eurosport2'de Garcia Lopez-Kukushkin maçıyla...

Hopman Cup # 1

Hopman Cup'ta 3. günün yarısına gelindi ama bu turnuvayla ilgili henüz bir post atamadık. Bu başlangıç olsun bakalım...

İlk gün Avustralya ile Belçika karşı karşıya geldi. Teklerde Henin ile Hewitt beklendiği gibi maçlarını kazandı ve 1-1 olan seri çiftler maçına taşındı. Çiftler maçının super tiebreak'inde 6-8'den gelip 10-8 kazanan Avustralya maçı da 2-1 kazanmış oldu. Hewitt'in Bemelmans ile oynadığı maçı izleme şansım oldu ve Hewitt'i hiç beğenmediğimi söylemem gerek. Bemelmans 150-200 arası sıralarda gezen bir oyuncu. İyi bir servisi ve iyi bir forehand'i var ama genel olarak çok istikrarsız ve kelimenin tam anlamıyla vasat bir oyuncu. Kağıt üstünde bakıldığında 6-4 6-3'lük skor rahat gözükse de çok fazla uzayan oyunlar oldu ve Hewitt ciddi anlamda sıkıntı yaşadı. Çok çok çalıştığını iddia ettiği bir offseason'dan böyle bir maçla geri dönmesi pek olumlu değil ama sezonun ilk maçı oluşuna verelim bakalım. Yarın Djokovic karşısında daha iyi görebiliriz...

2. günde Sırbistan, Kazakistan'a maç bırakmadı. Burada iki tekler maçını da büyük ölçüde seyretmeyi başarabildim. Ivanovic-Shvedova maçında ilk set çok çok yakındı ve Ivanovic kıl payı alabildi bu seti. İyi servis atmadığı bir setti ama karşıda da çok basit hata yapan bir Shvedova olunca durum dengelendi. İkinci sette bir ara bıraktım maçı, geldiğimde Ivanovic kopartmıştı zaten... Djokovic-Golubev maçında Djokovic ilk set çok rahat gözüktü ve Golubev de fena oynamayınca, ki potansiyeli olduğunu biliyoruz, seti almayı başardı. Lakin ondan sonra biraz daha maça asılan bir Djokovic ve deli gibi basit hata yapmaya başlayan bir Golubev maçın seyrini değiştirdi. Maçı 61 basit hatayla tamamlayan Golubev son 2 sette yalnızca 4 oyun kazanabildi. Çiftler maçını da alan Sırbistan günü "perfect" yaparak kapatmış oldu.

Bugün B Grubu'ndaki Büyük Britanya-İtalya ve ABD-Fransa eşleşmeleri oynanıyor. Hatta, ilk eşleşme az önce sona erdi. Maçları izleyemedim. Geçen sene bu kupada iyi iş çıkartan Laura Robson, Schiavone karşısında ilk seti 5-3'ten 7-5 vermiş; sonrasında da ikinci seti 6-3 kaybetmiş. Diğer maçta Murray beklendiği gibi Starace'yi mağlup edince iş çiftler maçına kalmış. İlk iki set karşılıklı tiebreak'lerle iki takıma giderken, super tiebreak'i 10-2 gibi çok açık bir farkla kazanan İtalya, grubu galibiyetle açmış.

Birazdan ABD-Fransa eşleşmesi başlayacak Mattek Sands-Mladenovic maçıyla. Arkasından asıl maç geliyor tabii. Mahut-Isner...

Not: Shvedova'dan son dakika tweet'i geldi. Bu sabah antrenmanda dizini sakatlamış ve Hopman Cup'tan çekilmiş. Çok kötü haber. Avustralya Açık'ı yetişecek mi bakalım?

Menüde Neler Var?

Sezona hızlı bir başlangıç yaptık bildiğiniz gibi. Herkes Avustralya Açık'a hazırlanma telaşına düştü o nedenle 4 yanımız turnuva oldu. Dikkatimi çeken maçlar şöyle,

Brisbane

Istomin def de Bakker (76-64) İkisi de çıkışta ve dikkatimizi çeken isimler. İlk turda karşılaşmışlar yazık olmuş. de Bakker maç sonrası "İyi oynadım, pişman değilim" demiş.

Tomic - Mayer O TOMIC ELENECEK!

Dokic - Pivovarova Genç yetenek, "Ha toparlandım, ha toparlanıyorum" diyen Dokic'e karşı.

Chennai

Nishikori - Cilic Al birini vur öbürüne maçı. Sağ kalan ikinci turda gider bence. Halbuki ikisinden de ne çok şey bekleniyor değil mi?

Robert - Haider Maurer Hem Marsel'in olası rakibi belli olacak, hem de ak Haydar kara Haydar ortaya çıkacak. Viyana finali tesadüf mü onu göreceğiz.

Doha

Kukushkin vs Garcia Lopez Geçen sonbaharın formda isimleri sezon başında karşı karşıya. İlginç olabilir.

Hopman Cup

Isner - Mahut Yorum yok. Bunu gören herkesin tüyleri diken diken oluyordur zaten.

Gözüme çarpanlar bunlar şimdilik. Ama bir gün için yeterli bence. Doha ve Chennai saat olarak bize daha yakın ama asıl heyecan Avustralya'da gibi şimdilik.