ATP'de en sempatik bulduğum adamlardan biri, hatta abartıp "sempatik" lakabını taktığım adam Granollers. Zaten doğru dürüst ortalarda görünmeyen adamı nasıl sempatik bulduğum merak edilebilir tabi.
Marcel'i sempatik yapan en önemli özelliği, sürekli gülümsüyor olmasının dışında, ne zaman lazım olsa bir yerlerden fırlamasıdır herhalde. Rafa oynamadı da Davis Cup için adam mı lazım oldu? Marcel koş, çiftler oyna... Üstelik sırlamada ondan daha üst sırada adamlar olmasına rağmen bunu çağırırılar, her seferinde koşa koşa gider oynar. Oyuncular arası futbol maçına adam mı lazım oldu? Marcel yetiş... Kaleye bile koyabilirsiniz, itiraz etmez. Futbol maçı izlerken tribün ortamı istediğiniz ama kalabalık yapacak insan mı yok? Çağırın Marcel'i gelsin kalabalığını yapsın. Bu kadar çok göz önünde dolanıp bu kadar az dikkat çeken başa adam yok herhalde ATP'de.
Ayrıca bu videoda Lopez Ferrer'i anlamsızca kucağına alınca "Bırak adamı yerine!"
diyen de Marcel. Hehehe...
O kadar az dikkati çekiyor ki geçen hafta 4 top 20 oyuncusunu yolda yenip Valencia'yı kazanarak tam 28 sıra birden atladı ve 26 numaraya çıktı, ama bundan bahseden çok az yazar vardır. İlk 50 bile değilken ilk 30 oldu. Büyük ihtimalle de Avustralya Açık'ta seri başı olacak. Aslında bakıyorum da ilk 30'un dışında da onun yerine seri başı olabilecek fazla adam yok. Gitsin seri başı olsun!
Bir de Marcel'in 2009'da US Open'da Soderling ile yaptığı maçın daha başında sakatlanarak maçtan çekilmesi ve bizim de bu sayede Marsel'in ilk Grand Slam 2. tur maçında Isner ile karşılaşmasını canlı canlı televizyondan izleyebilmişliğimiz vardır.
"Marcel bir işimiz düştü sana..."