3 Mart 2014 Pazartesi
2 Mart 2014 Pazar
İşte Premier Lig Bu!
Gösteri maçlarına zaten alışmıştık ama artık iş bambaşka bir boyuta geçti. Bhupathi geçen sene konuşurken çok ciddiye almamıştık ama görünen o ki, mesele ciddiye bindi. Hatta kesinleşti! Premier Lig bu kasımda başlayacak. Maçları da Murat Kosova anlatacakmış... (derken sululuğu fazla kaçırdığını fark eder Russell)
Neredeyse bir ay sürecek ligde yok yok. Başta fotoğraftaki gençler var. Nadal ile Djokovic. Serena var, Azarenka var, Murray var, Berdych var. Federer yok, onu da söyleyeyim. Aslında başta oynayacaktı ama sonradan vazgeçmiş. Bir diğer vazcayan da Maria Sharapova oldu.
Maçlar tek set üzerinden oynanacak ama denilenlere göre rekabetçi bir yapıda olacak. Yani sallabaş şekilde maçlar oynanmayacak. Bu yüzden açıkçası bu organizasyona ben şüpheyle yaklaşıyorum. Katılacakların hepsi top class tenisçiler. Bu turnuvada 1 ay Asya'yı arşınladıktan sonra sezonun başında, ortasında ya da sonunda pertledikten sonra hiç bahane üretmeye hakları da yok. Özellikle de bu konuda çok şikayetçi olan Nadal... Tabii tek suç onda değil ama yine de bu tarz öncü isimlerin (buna Djoker de eklenebilir) bu tarz fikirlere karşı çıkıp biraz para merağından kurtulmaları gerekiyor.
Bilmiyorum değerli yorumcularımız ne der? Söz sende Şansal???
Indian Wells Öncesi Son Şampiyonlar
Önümüzdeki hafta Indian Wells haftası. O nedenle bu hafta turnuvalar Cumartesi günü bitirildi. Seri başı olmayan isimler için kupanın 7 maç ile verileceği, "yarım grand slam" tabir edilen Indina Wells, önümüzdeki hafta ortasında başlıyor çünkü.
Erkeklerde Nadal hariç önemli isimlerin büyük çoğunluğu korttaydı. Haftanın 250'lik kupasını, bir zamanlar blogda dikkat çektiğimiz isimlerden olan Del Bonis veya Lorenzi alacak. Sao Paolo'daki turnuvada Almagro ve Haas iki önemli seri başıydı. Almagro ikinci maçında elendi, Haas ise yarı finalde Lorenzi ile oynadığı maçı sakatlanarak bıraktı. Hal böyle olunca biraz challenger tadında geçen bir turnuva oldu.
Dubai, Federer ve Djokovic'in hemen her yıl olduğu gibi bu yıl da katıldığı haftanın en dikkat çeken turnuvası oldu. Sol bileğinden sakatlanıp çekilmek zorunda kalan Del Potro hariç önemli isimler bekleneni verdiler diyebiliriz. Federer çetrefilli sayılabilecek yoldan kupaya ulaşan isim oldu. Djokovic yerı final maçında yağmur arasından sonra felaket bir performansla 13 oyunun 10'unu vererek Federer'i finale gönderdi. 2006'dan beri ilk defa Mart ayına kupasız giriyormuş sanırım; kupayı geçtim finali de yok daha. Gerçi bu yıl topu topu iki turnuvaya katıldı şu ana dek ama insan yine de hayret ediyor. Federer finalde ise Berdych'i mağlup etti. Final maçı da yarı final maçı gibi 2 sete gitti; ilk servislerdeki sıkıntısı haricinde göze batan bir sorunu yokmuş ama.
Erkeklerde beni en çok kahreden turnuva ise Acapulco, yani armut kupası oldu. Genelde sevdiğim isimlerin kazandığı bu turnuvada minik kuşum Anderson üst üste ikinci finaline çıktı ama mental nedenlerden kaybetti finali. Çiftlerde şampiyon olması ne kadar teselli olur bilemeyeceğim. Ferrer'in sakatlanıp çekildiği turnuvada geçen haftanın finalisti Dolgopolov da yarı final gördü. Anderson ile birlikte kırmızı kurdeleyi hakeden isim oldu benim için bu hafta. Rafael Nadal'a olan hayranlığı taklitçilik boyutuna geçen Murray, nedenini anlamadığımız bir şekilde Acapulco'daydı. Yolunu kaybetmiş olmalı diyoruz; Dimitrov'a elendi yarı finalde. Dimitrov şampiyon oldu; olmasaydı buraya Anderson'ın şapkalı-armutlu fotoğrafını koyacaktım ama Dimitrov söz konusu olunca benden fotoğraf beklemeyin.... Bloğun yeni yazayı Daniels Süha Bey'in büyük aşkı Gulbis de Goffin'i zorlanarak geçtikten sonra çeyrek finalde Dimitrov'u yakın geçen maçta yenmeyi becerememiş. Zaten Dimitrov adına en büyük artı puan arka arkaya yakın geçen maçları bu sefer alabilmiş olması. Gerçi final Anderson'un armağanıydı; aklı başında biri son sette break, hadi olmadı tie-break'te öndeyken salak gibi çift hata yapıp maçı vermezdi.
Kadınlarda Florianopolis'teki turnuvada Muguruza'yı yenen Zakopalova şampiyon oldu. Ne olursa olsun Muguruza son dönemde İspanyolların en istikrarlı kadın tenisçisi; Roland Garros için de hatırlamaya değer bir isim olabilir. Brezilya'nın ana tablosu toprak oyuncuları ağırlıklı ve görece zayıf olmuş. Haftanın görece önemli turnuvası, armut kupası yine; bu sefer Avustralya Açık finalisti Cibulkova kupaya ulaşmış burada. Finalde yendiği isim ise genç oyunculardan McHale. Kadınlarda ilk 10'un önemli bir bölümü bu haftayı pas geçmiş. Indian Wells kadınlar için iyice slam tadında geçiyor, erkeklerde beş set yerine üç set üzerinden oynama durumu var en azından, kadınlarda o da yok. Haftaya kozlar paylaşılacak gibi.
Erkeklerde Nadal hariç önemli isimlerin büyük çoğunluğu korttaydı. Haftanın 250'lik kupasını, bir zamanlar blogda dikkat çektiğimiz isimlerden olan Del Bonis veya Lorenzi alacak. Sao Paolo'daki turnuvada Almagro ve Haas iki önemli seri başıydı. Almagro ikinci maçında elendi, Haas ise yarı finalde Lorenzi ile oynadığı maçı sakatlanarak bıraktı. Hal böyle olunca biraz challenger tadında geçen bir turnuva oldu.
Dubai, Federer ve Djokovic'in hemen her yıl olduğu gibi bu yıl da katıldığı haftanın en dikkat çeken turnuvası oldu. Sol bileğinden sakatlanıp çekilmek zorunda kalan Del Potro hariç önemli isimler bekleneni verdiler diyebiliriz. Federer çetrefilli sayılabilecek yoldan kupaya ulaşan isim oldu. Djokovic yerı final maçında yağmur arasından sonra felaket bir performansla 13 oyunun 10'unu vererek Federer'i finale gönderdi. 2006'dan beri ilk defa Mart ayına kupasız giriyormuş sanırım; kupayı geçtim finali de yok daha. Gerçi bu yıl topu topu iki turnuvaya katıldı şu ana dek ama insan yine de hayret ediyor. Federer finalde ise Berdych'i mağlup etti. Final maçı da yarı final maçı gibi 2 sete gitti; ilk servislerdeki sıkıntısı haricinde göze batan bir sorunu yokmuş ama.
Erkeklerde beni en çok kahreden turnuva ise Acapulco, yani armut kupası oldu. Genelde sevdiğim isimlerin kazandığı bu turnuvada minik kuşum Anderson üst üste ikinci finaline çıktı ama mental nedenlerden kaybetti finali. Çiftlerde şampiyon olması ne kadar teselli olur bilemeyeceğim. Ferrer'in sakatlanıp çekildiği turnuvada geçen haftanın finalisti Dolgopolov da yarı final gördü. Anderson ile birlikte kırmızı kurdeleyi hakeden isim oldu benim için bu hafta. Rafael Nadal'a olan hayranlığı taklitçilik boyutuna geçen Murray, nedenini anlamadığımız bir şekilde Acapulco'daydı. Yolunu kaybetmiş olmalı diyoruz; Dimitrov'a elendi yarı finalde. Dimitrov şampiyon oldu; olmasaydı buraya Anderson'ın şapkalı-armutlu fotoğrafını koyacaktım ama Dimitrov söz konusu olunca benden fotoğraf beklemeyin.... Bloğun yeni yazayı Daniels Süha Bey'in büyük aşkı Gulbis de Goffin'i zorlanarak geçtikten sonra çeyrek finalde Dimitrov'u yakın geçen maçta yenmeyi becerememiş. Zaten Dimitrov adına en büyük artı puan arka arkaya yakın geçen maçları bu sefer alabilmiş olması. Gerçi final Anderson'un armağanıydı; aklı başında biri son sette break, hadi olmadı tie-break'te öndeyken salak gibi çift hata yapıp maçı vermezdi.
Kadınlarda Florianopolis'teki turnuvada Muguruza'yı yenen Zakopalova şampiyon oldu. Ne olursa olsun Muguruza son dönemde İspanyolların en istikrarlı kadın tenisçisi; Roland Garros için de hatırlamaya değer bir isim olabilir. Brezilya'nın ana tablosu toprak oyuncuları ağırlıklı ve görece zayıf olmuş. Haftanın görece önemli turnuvası, armut kupası yine; bu sefer Avustralya Açık finalisti Cibulkova kupaya ulaşmış burada. Finalde yendiği isim ise genç oyunculardan McHale. Kadınlarda ilk 10'un önemli bir bölümü bu haftayı pas geçmiş. Indian Wells kadınlar için iyice slam tadında geçiyor, erkeklerde beş set yerine üç set üzerinden oynama durumu var en azından, kadınlarda o da yok. Haftaya kozlar paylaşılacak gibi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)