11 Temmuz 2013 Perşembe

8 Temmuz 2013 Pazartesi

:)

DAVID FERRER

© Getty Images
Ferrer
  • Pronounced:fuh-RER
  • Age:31 (02.04.1982)
  • Birthplace:Javea, Spain
  • Residence:Valencia, Spain
  • Height:5'9" (175 cm)
  • Weight:160 lbs (73 kg)
  • Plays:Right-handed
  • Turned Pro:2000
  • Coach:Javier Piles
  • Website:http://www.davidferrer.com
3Singles Ranking
Spain

Ayakkabı Meseleleri

Bu yıl Wimbledon ayakkabı yasakları 1-2 kez gündeme geldi.

Öncelikle Federer'in ayakkabısının tabanına laf edildi. Taban tamamen turuncuydu ve renk kullanımı kurallarına uymuyordu. Burada aslında tamamen gelenekselci yaklaşımın çıkardığı bir sorun var denilebilir; bence sadece uyarıp "seneye olmasın" denilip geçiştirilebilecek bir durumdu. Adamı turnuva ortasında taban rengi ile uğraştırmak ne kadar mantıklı bilemedim.

Bir diğer ayakkabı sorunu da yarı finaller öncesi Djokovic ile yaşandı. Djokovic'in ayakkabılarının burun ve yan kısımların kurallara aykırı bazı çıkıntılar vardı. Bu yan yana dizilmiş küçük şirin çıkıntılar, pürüzlü bir yüzey yaratarak Djokovic'in kayma hareketlerinde korta daha iyi tutunmasını sağlıyormuş. Djokovic çeyrek finalde bu ayakkabıları giydikten sonra, yarı finalden önce ayakkabısının yanlarını törpülemesi istenmiş. Finale de farklı ayakkabılarla çıktı sanıyorum.

Şimdi burada açık bir kural ihlali ve haksız avantaj sağlama durumu var. Djokovic'in ayakkabılarını Adidas sağlıyor. Diyelim ki Adidas bu kuralı unuttu ve "Novak'ım, süper ayakkabı yaptık, al bunları giy" dedi. E Adidas'ın aynı şeyi diğer sporcuları, hele ki en büyük yıldızları Andy Murray'e söylemesi gerekmez miydi? Bu ayakkabıda tutunmayı artırıcı önlemler varken, bu durumun kurallara aykırı olduğu da bilinmiyorsa ayakkabının Djokovic'ten önce Murray'e verilmesi gerekirdi. Velakin ne Murray ve ne de Adidas'ın kıyafet sponsorluğu yaptığı diğer isimlerde böyle bir sorun çıkmadı. Tahminim Djokovic'in bir grup ayakkabı içinden uyarılara rağmen bunu seçip "Bir şey olmaz yeaaaa..." demiş olduğu yönünde.

İşte ben bu adamı bu yüzden sevemiyorum...

Wimbledon Şampiyonlar: Bartoli ve Murray

Wimbeldon şampiyonları mantıksızlıklar içindeki mantığı temsil etti bu sene.

Kadınlarda yarı finallerde bir tane bile eski şampiyon yoktu. Kalan son eski şampiyon Kvitova da çekişmeli maç sonunda Flipkens'e elendi çeyrek finalde. Geriye iki eski finalist kaldı; Radwanska ve Bartoli. Bunlardan Radwanska da yarı finalde Lisicki'ye elenince finalde Bartoli-Lisicki eşleşmesi çıktı. Maç gayet ortada gibi duruyordu. Lisicki genç yetenenek kontenjanından alabilir gibi dursa da gereğinden fazla kırılgan yapısı nedeni ile stresi kaldıramayacak gibiydi. Bartoli'nin ie onca insanın önünde abuk subuk antrenmanlar yapa yapa topluluk önünde heyecanlanmama alışkanlığı kazandığı tahmin edilebilirdi. Ayrıca eski bir Wimbledon finalisti olmasına ve bu zeminde görece iyi sonuçlar aldığına bakılarak kazanabileceği söylenebilirdi ancak o da bu yıl üst üste 3'ten fazla maç kazanma mevhumu ile Wimbledon'da tanışmıştı. Neticede Bartoli finalde turnuva boyunca tekrar ettirdiği performansı sürdürüp Lisicki de her zamanki sinir zayıflıklarından örnekler sununca Bartoli oldukça rahat bir şekilde şampiyon oldu.

Bir diğer finalde de son 4 slamin 3'ünde gördüğümüz Murray-Djokovic eşleşmesi oldu, ki o 3 eşlemenin olduğu turnuvada Rafa oynayamadı bile (ühüüüüü :(..). Murray Djokovic karşısında durumu 2-1 e getirerek Wimbledon şampiyonu oldu. Açıkçası bu ikisinin izleyebildiğim slam finalleri içerisinde en eğlenceli geçen sanırım bu maçtı. Hem işim olduğundan hem de açıkçası maçın yine zevksiz geçeceğini düşündüğümden (ki kısmen de olsa haklıyım yine) maçı parça parça izledim. İkisinin de kontraatakta inat ettiği anlar yine sıkıcıydı ama çim zemin neyse ki bu tarz bir oyunun uzun süre devam etmesine müsaade etmiyor. Murray maçı çok rahat kazandı; 3-0. Hatta son iki setin birinde 1-4'ten, ötekinde de 2-4'ten geri geldi, rahatlığı siz düşünün artık. Djokovic belki en güçlü halinde değildi ama en önemli sorunu o eski mental gücünden eser olmamasıydı. Sanırım RG'daki Rafa maçı ondan bir şeyler götürmüş biraz. Mental gücünü en son o maçta gördük; Maç için servis karşılarken servis kırıp, son sette bir break de öne geçti. Ama oradan bile maçı vermesi, mental olarak yıprattığını düşündüğü rakibinin ondan daha güçlü olması sanırım her şeyin onun elinde olmadığını net bir şekilde hissettirmiştir. Bu maçta da aynen öyle oldu; her ne kadar setlerde servis kırıp öne fırlasa da Murray seti aldı.

Murray'in şampiyonluğu bana göre sürpriz veya yılın en önemli olayı falan değil. Geçen yılın finalisti ve olimpik şampiyonu, ayrıca ne Nadal ne de Federer kalmış bir kurada şampiyon olması gayet normal. Djokovic görece kolay kurayı değerlendiremedi denilebilir; ama sonuç olarak Murray'in final yolu Djokovic'ten daha kolaydı. Gidip de Verdasco maçının ilk 2 setini vermesi sadece bu yılın garipliklerinden biri olarak düşünülebilir.