Maçlar üzerinden gidelim.
Murray-Haase maçı. İzlemedim, başka maça bakıyordum. Ama anlatılardan bu maçı izleyenler benim Cincinnati'de yaşadığıma benzer bir ızdırap hissi aldılar sanıyorum. Yine bitirmekten aciz iki oyuncu ve dengesiz bir maç olmuş. Bir ara Haase sakatlık molası aldı, hatta bazı izleyenler "Resmen acı çekiyor, çekilsin artık" falan bile dedi ama on küsür oyunu üst süte kaybeden Haase final setinde 4-0'dan 4-4'e getirdi durumu. Dedim bu maçı da kaybederse artık Murray'in kariyeri biter, yok böyle rezillik. İlk maç puanında bir an maç bitti sanıldı ama aynen Cincinnati'deki Fish maçındakine benzer şekilde challenge oldu ve geri dönüldü. Haase break point falan da kaçırdı ve Murray 2. maç puanında bitirdi çok şükür.
Sharapova'nın fazla ilerleyemeyeceği ilk tur maçından belli olmuştu. Elendi de nitekim. Pennetta'nın onu 3 sette elemesi iki oyuncunun 3. set kaderlerinin de değişmesi gibi bir şeydi. Sharapova bol bol basit hatanın yanı sıra maçta kalmaya çalıştığı oyunda 2 de çift hata yaptı. Böylelikle her zamanki gibi kadınlarda heyecan yaratabileceği söylenen bir oyuncu daha erkenden veda ederken, bizler yeni muammalara sürüklendik.
Kısaca değineceğim maçlardan biri Nadal-Mahut maçı. Mahut'un maçı bırakması kötü oldu, maça iyi servis atarak başlamıştı. Ortada çekişme yoktu maç zevksizdi. Mahut kendini kasıp maçı bitirse bile fazla bir şey elde etmeyecektik. Nadal biraz daha toparlanmış görünse de yine her iki setin başındaki ilk servis oyunlarında servis kırma puanı vererek izleyenleri germeyi başardı. Zırt pırt sakatlanan Blake kortta zıp zıp zıplayan Ferrer'e fazla direnemedi, Wawrinka yılın mağlubiyet rekoru kıran adamına yenilme başarısını burada da pekiştirerek Young'a elendi. "Bu kadar istikrar bana fazla" diyen Gulbis elenip alemlere akarken, Nalbandian turlayarak sevenlerini sevindirdi. Kadınlarda da 27 nolu Safarova tam anlamıyla ezildi. WTA bildiğiniz gibi yani.
3 Eylül 2011 Cumartesi
2 Eylül 2011 Cuma
Foto: "Fist Pump"
Amerika Açık: 4. Gün Sonu
2 sene önce burada Marsel'in yazdığı hikayenin bir benzeri bu sene Tunuslu Malek Jaziri için yazıldı. 27 yaşındaki Jaziri, bu yıla kadar kariyerinde önemli bir başarı elde edememişti. Zaten 2007'den 2009'a kadar dizindeki sakatlıklar sebebiyle pek tenis oynayamamıştı. Bu yılın başında Tunus'taki çıkan isyan sonucu kendisini huzursuz hissedip başka bir yere gidip antrenmanlarını devam ettirmek isteyen Jaziri, yine kendisi gibi Tunuslu olan antrenörüyle birlikte Kolombiya'ya geçti ve bu yılki iyi sonuçları arka arkaya gelmeye başladı.
Günün en iyi maçı - hatta belki de turnuvanın - Monfils ile Ferrero arasındaydı. 4 saat 50 dakika sonunda gülen 31 yaşındaki Ferrero oldu ve Monfils'e doğum gününde kötü bir hediye verdi. Özellikle 3. seti tiebreak ile kaybettikten sonra fazla umudum kalmamıştı. Maç içerisinde birkaç kez aldığı sağlık molaları - her ne kadar ciddi sakatlıklardan ötürü olmasalar da - kıllandırmıştı zaten. Ama ona rağmen son iki set çok iyi savaşarak ve maçtan kopmayarak geçen senenin çeyrek finalistini elemeyi başardı. İlk turda 5 setlik maç oynadıktan sonra bunu yapması, bu başarısını daha da kıymetli hale getiriyor. 3. turda Granollers ile oynayacak. Normal şartlar altında yenmesi gereken bir oyuncu ama 2 tane üst üste böyle yorucu maçtan sonra bana göre ne yazık ki kaybedecek. (Ama Granollers de iyidir, severiz)
Wozniacki inceden inceden geliyor. Tamam, ilk iki tur rakibi tırttı ama sanki diğer favorilerin rakipleri çok zordu? Bugün Rus'a sadece 2 oyun bıraktı. Bence bu oyunuyla yarı finale kadar gelmesi hiç sürpriz olmaz. Toronto ve Cincinnati'deki erken yenilgileri onu biraz daha arka plana itti ama kim bilir, onun için böylesi belki daha iyi olacak.
Jaziri'nin Amerika Açık'taki ilk deneyemiydi bu. Hayatında ilk kez New York'a gelişiydi ayrıca. Eski bir tenisçi olan antrenörü daha önce Toronto'da yaşayıp az buçuk New York'u da bildiğinden daha az sıkıntı yaşamış beklediğinden. Ayrıca elemelerden gelip ilk tur maçını De Bakker'e karşı kazandıktan sonra ülkenin spor bakanından da tebrik telefonu almış. 2009'da Marsel'in yaptığı gibi o da ülkesi adına tarihteki ilk grand slam ana tablo maçını kazandı. (açık dönem için geçerli)
Bugün Fish karşısında 3 sette kaybetmesine rağmen Louis Armstrong kortundan mutlu ayrıldığı kesin. Bu sonuçla birlikte ilk 150'ye de girmiş olacak. Bu yaştan sonra çok iyi bir kariyere sahip olması pek mümkün gözükmüyor ama birkaç grand slam'de daha ana tablo oynayıp o heyecanı yaşaması pekala mümkün.
Günün en iyi maçı - hatta belki de turnuvanın - Monfils ile Ferrero arasındaydı. 4 saat 50 dakika sonunda gülen 31 yaşındaki Ferrero oldu ve Monfils'e doğum gününde kötü bir hediye verdi. Özellikle 3. seti tiebreak ile kaybettikten sonra fazla umudum kalmamıştı. Maç içerisinde birkaç kez aldığı sağlık molaları - her ne kadar ciddi sakatlıklardan ötürü olmasalar da - kıllandırmıştı zaten. Ama ona rağmen son iki set çok iyi savaşarak ve maçtan kopmayarak geçen senenin çeyrek finalistini elemeyi başardı. İlk turda 5 setlik maç oynadıktan sonra bunu yapması, bu başarısını daha da kıymetli hale getiriyor. 3. turda Granollers ile oynayacak. Normal şartlar altında yenmesi gereken bir oyuncu ama 2 tane üst üste böyle yorucu maçtan sonra bana göre ne yazık ki kaybedecek. (Ama Granollers de iyidir, severiz)
Erkeklerde çekişmeli geçmesi beklenen maçta Cilic, Tomic'e sadece 3 oyun bıraktı. Maç sırasında sakatlık molası almış Tomic, göremedim. Millet de maçtan sonra sakattı, ondan yenildi muhabbetine girmiş doğal olarak. Ama o da nesi? Tomic maçtan sonra basın toplantısında sakatlığı falan olmadığını, sadece momentumu değiştirmek için o molayı aldığını söylemiş. Babayı da almış ama... Cilic, Federer ile oynuyor 3. turda. Federer çok rahattı bugün Sela karşısında, Cilic biraz zorlayabilir en azından, keyifli bir eşleşme olarak gözüküyor.
Bir başka saçma maç Fognini ile Berdych arasındaydı. İlk seti 7-5 kaybeden Fognini, 2 ve 3. sette bagel yedi. Boşuna demiyoruz bu adamın kafası güzel diye. Hemen buradan bir yere bağlayalım. Bugün Groth, Vania King'e karşı sadece 2 oyun alarak elendikten sonra twitter hesabı üzerinden çok ağır hakaretlere uğradı (google'dan hemen bulabilirsiniz twitter adresini ufak bir arama sonucunda) ve hesabını kapatacağını söyledi. Fognini gibi fenafillaha ermiş bir adam, hele şöyle bir maçtan ve gösterdiği - ya da göstermediği - efordan sonra twitter hesabı olsa nasıl küfürler yerdi, belli değil. Özet geç diyenlere: Zeki ama çalışmıyor.
Wozniacki inceden inceden geliyor. Tamam, ilk iki tur rakibi tırttı ama sanki diğer favorilerin rakipleri çok zordu? Bugün Rus'a sadece 2 oyun bıraktı. Bence bu oyunuyla yarı finale kadar gelmesi hiç sürpriz olmaz. Toronto ve Cincinnati'deki erken yenilgileri onu biraz daha arka plana itti ama kim bilir, onun için böylesi belki daha iyi olacak.
Kadınlardaki genç Amerikalı kızların sürpriz yapma furyası bugün de devam etti. King'in Groth'u haşat etmesinden yukarıda bahsetmiştik. 18 yaşındaki Sloane Stephens de Peer'i iki sette geçip 3. tura yükseldi. McHale ve Falconi diğer yükselenlerdi bildiğiniz gibi. King ve Falconi bence tamamen "fluke" bir turnuva geçiriyorlar ama Keys, McHale ve Stephens iyi oyuncular olacaktır. Keys'in güçlü oyunu (95 doğumlu, onu hatırlatalım), McHale'in zekası ve soğukkanlılığı ile Stephens'in komple oyunu umut verici.
Djokovic azmış şekilde devam ediyor. Akşam seansına para ödeyenleri mağdur etti Berlocq'a sadece 2 oyun kaybederek. 6-0/6-0/2-0'dan sonra biraz da geyiğe sardı ve arka arkaya iki kere servisini kırdırdı ama return oyunlarının hepsini kazanmayı başardı. Berlocq toprak kort challenger'larında topladığı şampiyonluklarla ilk 100'de kendine yer bulan bir oyuncu ve Amerika Açık'ın sert kortlarında böyle bir Djokovic karşısında bundan fazlası da beklenemezdi. Fotoğrafta görüldüğü gibi maçın son oyununda bir de başarılı tweener geldi Nole'den. Winner olmadı ama Berlocq dönen topu volede fileye takınca puan geldi en azından.
Son bir dikkat çeken sonuçla bitirelim yazıyı. Dolgopolov, Cipolla'ya karşı 2-0'dan tehlikeye soktuğu maçı son düzlükte yaptığı çıkışla zar zor kazanabildi. Maçı çok rahat götürürken kendini son sette 1-4 geride buldu. O anda Cipolla'nın hala o geri dönüşü nasıl yaptığını ben çözemezken, üst üste 5 oyun kazanan bizim dengesiz Ukraynalı maçı kazanmayı başardı. Ama böyle bir oyuncuya karşı bu kadar zorlanması iyi sinyal değil. 3. turda Karlovic'e kaybeder diyorum, hayırlısı.
Bir de Marsel kaybetti ki ona hiç girmeyelim...
Etiketler:
Amerika Açık 2011,
ATP Tour,
Tenis,
WTA Tour
1 Eylül 2011 Perşembe
Amerika Açık: 3. Gün
Günün en şaşırtıcı gelişmesi Venus'un Lisicki maçından çekilmesiydi. Belirlenemeyen hastalık denince Gregory House çağırılsın dedim. Derken otoimmün olduğu fakat Lupus olmadığı ortaya çıktı. Sjögren Sendromu imiş meğersem. Bunca yıllık House M.D. izleyicisiyim, otoimmün ise steroid alması gerekir. Steroid ile de oynayamaz turnuvada. 31 yaşından sonra zor bir durum diyeceğim ama Venus bu. Ara verip 30 küsür yaşından sonra dönüp slamleri değilse bile küçük çaplı turnuvaları sallayadabilir. Çabuk iyileşsin herşeyden önce.
Sonra Söderling de çekildi. Ben biliyordum bu adamın çekileceğini. Hatta Russell ile minik kuşumun 1 sıra ile seri başı olmayı kaçırdığını konuşurken "Söderling çekilir ama" bile demiştim. Çekildi ama neden sonra? Kuralar çekildikten sonra. Gıcık adam her yerde gıcık işte...
Tamamlanan maçlara baktığımızda Roddick'in Russell'ı 4 sette geçtiğini ve bunun bazı otoriteler tarafından "sağlam galibiyet" olarak tanımlandığını görüyoruz. Nerden nereye Roddick... Murray ilk sette zorlanarak, Isner 1 sette iyi servis atmayarak, Del Potro ise 5 oyun bırakarak turlamışlar. 5 setlik maçlarda da Garcia-Lopez ve yılın süprizi Bogomolov turlayan isimler. İspanyolların seri başı isimlerinden Lopez çok rahat turlarken Almagro şaşkını Bennetteau'ya elendi. 10 numaralı seri başıydı bir de.
Sharapova ikinci tur maçında kendini bulmuş gibi görünüyor. Ama ben hala umutlu değilim kendisinden. Turnuvaya veda eden seri başı isimler Wickmayer, Radwanska, Cibulkova ve Bartoli. Zekanın yetersiz olduğu bir çağda yaşıyoruz malesef... Zaten bakıyorum da turlayanların çoğu sarışın. Dünya nereye gidiyor... İngiliz'lerin Watson'dan daha fazla ön planda tuttuğu, ama içimden bir sesin ondan daha başarısız olacağını söylediği Laura Robson, 2010'da Hopman Cup'ta süpriz bir biçimde yendiği Anabel Medina'ya bu sefer 5 oyun alarak elenmiş. Bir başka genç Medison Keys Safrova'yı epeyce sallarken, Zvonareva da Bondarenko'ya set kaybetmiş.
Sonra Söderling de çekildi. Ben biliyordum bu adamın çekileceğini. Hatta Russell ile minik kuşumun 1 sıra ile seri başı olmayı kaçırdığını konuşurken "Söderling çekilir ama" bile demiştim. Çekildi ama neden sonra? Kuralar çekildikten sonra. Gıcık adam her yerde gıcık işte...
Tamamlanan maçlara baktığımızda Roddick'in Russell'ı 4 sette geçtiğini ve bunun bazı otoriteler tarafından "sağlam galibiyet" olarak tanımlandığını görüyoruz. Nerden nereye Roddick... Murray ilk sette zorlanarak, Isner 1 sette iyi servis atmayarak, Del Potro ise 5 oyun bırakarak turlamışlar. 5 setlik maçlarda da Garcia-Lopez ve yılın süprizi Bogomolov turlayan isimler. İspanyolların seri başı isimlerinden Lopez çok rahat turlarken Almagro şaşkını Bennetteau'ya elendi. 10 numaralı seri başıydı bir de.
Sharapova ikinci tur maçında kendini bulmuş gibi görünüyor. Ama ben hala umutlu değilim kendisinden. Turnuvaya veda eden seri başı isimler Wickmayer, Radwanska, Cibulkova ve Bartoli. Zekanın yetersiz olduğu bir çağda yaşıyoruz malesef... Zaten bakıyorum da turlayanların çoğu sarışın. Dünya nereye gidiyor... İngiliz'lerin Watson'dan daha fazla ön planda tuttuğu, ama içimden bir sesin ondan daha başarısız olacağını söylediği Laura Robson, 2010'da Hopman Cup'ta süpriz bir biçimde yendiği Anabel Medina'ya bu sefer 5 oyun alarak elenmiş. Bir başka genç Medison Keys Safrova'yı epeyce sallarken, Zvonareva da Bondarenko'ya set kaybetmiş.
31 Ağustos 2011 Çarşamba
Amerika Açık: 2. Gün Sonu
Merkez kortun sabah programını görünce "çok çabuk biter bu ya, piiii" demiştim. O kadar çabuk bitti ki, organizatörler Ivanovic maçını da Arthur Ashe'e taşıdılar ilk 3 maçın ardından ve onun ardından bile 2 saate yakın boşluk kaldı akşam seansına kadar. Merkez korta ilk korta çıkanlar Azarenka ve Wozniacki'ydi. İkisi de rahat kazandı. Wozniacki maçını biraz izleme fırsatım oldu. İyi göründü ama rakibi 1.55 boyunda, servis atamayan, oyunu domine edemeyen, Wozniacki'nin gücünü Serena gibi gösteren bir veterandı. Cincinnati ve Toronto'dan sonra bir toparlanma var, onu kabul edelim ama.
Daha sonra son finalist Djokovic çıktı korta ve Conor Niland karşısında 6-0 ve 5-1'lik setlerle öndeyken Niland'ın çekilmesiyle ikinci tura adını yazdırdı. Sadece 45 dakika kortta kaldı Nole. Ayrıca bu maçla birlikte bu sezon maç sırasında ya da öncesinde Nole'ye karşı çekilen rakip sayısı 8'e yükselmiş oldu. Niland maçtan sonra 2 gün önce besin zehirlenmesi yaşadığını ve etkilerinin hala sürdüğünü söyledi. Maç sırasında sürekli midesini falan tutunca "çok yoruldu"ya yormuştuk halbuse, öyle değilmiş.
Ivanovic ve Serena diğer rahat kazananlar oldular Arthur Ashe'te. Özellikle Serena hiç de fena olmayan bir rakibe - Jovanovski - karşı çok dominanttı. Sadece 2 oyun kaybetti ve çok net biçimde turnuvadan önce favori gösterilmeyi hak ettiğini kanıtladı. Arthur Ashe'te tek sıkıntı Rafa'daydı. Maçı izlemeyen birisi skora baksa - 6-3/7-6/7-5 - "eh, birazcık zorlanmış gibi ama Golubev yetenekli adam, iyi oynamış demek" diye geçiştirir. Ama işin aslı öyle mi? 2. sette 5-2 önde olan Golubev kendi servisinde 40-0 iken set puanları kaçırdı. Toplamda da 7 set puanı kaçırdığı seti 1-7'lik tiebreak ile verdi. Üçüncü sette double break ile 5-2 öne geçti ve iki kere set için servis atarken servis kırdırdı. Üst üste 5 oyun kaybederek bu seti de kaybetmeyi başardı.
Rafa açıkçası hiç iyi gözükmüyor. Aslında RG'deki Andujar maçına çok benziyordu bu maç. Süre olarak uzun olmasına rağmen 3-0 bitti. O maçta da Andujar bir sette (sanırım son sette) 8-9 set puanı kaçırıp seti kaybetmişti, Rafa çok ama çok terlemişti. Ama bir fark var ki, burası Rafa için "safe zone" değil. Sert kortlarda iyi oynamadığı bir maçın ardından oyununu yükseltmesi toprak korta göre çok ama çok daha zor onun için. Ben açıkçası 1 haftalık arada biraz daha iyi olmasını bekliyordum ama pek bir yol kat etmiş gibi durmadı bu gece. Geçen sene turnuva boyunca 5 kez servisini kırdıran adam bugün 6 kez servisini kırdırdı.
Louis Armstrong'da Ferrer açılış maçında Andreev'e açılış setini 6-2 gibi şok bir skorla verdi ama sonra Andreev biraz normale dönünce Ferrer de maçın içine girdi ve yavaş yavaş hakimiyeti eline aldı. Maçı da 4 sette kazanarak Blake'in rakibi oldu. Aynı Blake, aynı kortun kapanış maçında elemelerden gelen Jesse Huta Galung'u 4 sette geçti. Fena gözükmedi Blake. Ferrer-Blake maçı kesinlikle zevkli olacak. İzlenesi.
Kadınlarda korta çıkan Li Na, Simona Halep'e 2 sette kaybetti. 125 puanda 54 basit hata yaptı. Burada Mert Aydın'ın "10 maç!" loop'una girerdim ama sabah sabah uğraşmaya gerek yok, siz kafanızda girin loop'a "125 puan, 54 basit hata!" diye. Böylece Wimbledon şampiyonu Kvitova'dan sonra RG şampiyonu da dışarıda. Tarihte bir ilk bu. Bundan önce buna benzer durum 1971'de olmuş ama orada RG ve Wimbledon şampiyonları Amerika Açık'a katılmamışlar bile. Ayrıca tarihte ilk kez yılın 3 slam şampiyonundan hiçbiri Amerika Açık'ta 2. tura adını yazdıramamış oldu böylece. (Aussie Açık şampiyonu Kim Clijsters, turnuvadan çekilmişti)
Kadınlardaki favorilerden Schiavone, Toronto'daki sürpriz isim Voskoboeva karşısında 3 sette zar zor kazanırken diğer favoriler Lisicki ve Jankovic çok rahattı. Schiavone-Voskoboeva maçının son 2 oyunu şaka gibiydi. 5-3 önde olan Schiavone maç için servis atarken 4 çift hata yaparak servis kırdırdı, ki oyuna sokabildiği tek servisinde puanı kazanmıştı. Yazdık twitter'da "alalım ablayı dışarı" diye; hoop, 0'a karşı servis kırdırdı Voskoboeva ve maç bitti. Ben anlamıyor siz kadınlar neden böyle...
Son olarak bir kısmını izleyebildiğim Gulbis-Youzhny maçı var. 2009 Wimbledon'dan beri slam maçı kazanamayan, hatta set bile alamayan Letonyalı sonunda güldü. 3 sette rahat kazandı 14 ace atıp %77 ile ilk servisinden puan çıkardığı maçı. Geçen senenin yarı finalisti sıfatıyla turnuvaya giren Youzhny ise bu sonuçla ilk 30'un dışında kalmış olacak. Gulbis'in doğum günüydü ayrıca maç günü ve maçtan sonra nasıl kutlayacağı sorulunca "yeteri kadar kutlama yaptım, kutlama falan yok, yatıp uyuyacağım" demiş. Böyle şebelek bir kişilikten böyle bir cevap nasıl çıkmış? Kulaklarımla duysam inanmam. Her neyse. Canas'ı falan baya övmüş. Amerika Açık öncesi 3 hafta Miami'de sıkı çalıştıklarını, Canas'ın çok iyi bir sisteme ve aynı zamanda çok basit sisteme sahip olduğunu söylemiş. Ayrıca şimdiye kadar yapılabilecek bütün hataları yaptığını ve bunlardan ders aldığını da ifade etmiş. Aaa, ne kadar aklı başında konuşuyor dimi? Bu kadar akıl Gulbis'e fazla gelmiş olacak ki geçen yıl Stockholm'deki şu meşhur olaydan sonra hapishanede geçirdiği geceyi "çok eğlenceliydi, bence herkes hapishanede bir gece kalmalı, neler var neler orada" demiş. İsveç'teki hapishanelerden getirtin, ben de gireyim vallahi bir geceliğine. Burada şişliyorlar, hiç affetmiyorlar Gulbis, sen bilmiyorsun bunları...
Daha bir sürü maç vardı tabii ama izleyebildiğim maçları yazdım sadece. Zaten skorlara ulaşmak iki tık uzakta, tek tek onları yazma gereği duymadım. Öyle işte...
30 Ağustos 2011 Salı
2. Gün Programından Tavsiyeler
Çekişmeli olabilcek maçlara bir bakalım.
Günü Louis Armstrong'daki Ferrer-Andreev maçı ile açmakta fayda var. Andreev sakatlıktan sonra yeni yeni toparlanıyor, Ferrer ise elini kıralı çok olmadı. Her iki taraf da asılacaktır, çekişmeli olabilir. Bayanlarda ise alternatif açılış maçı Date-Krumm ile Soler-Espinoza arasında oynanacak. Çekişmeli geçmezse bile en azından 90'lardan bir esinti yakalamış olursunuz. Bu maç mutlu etmezse Pennetta-Rezai maçına geçilebilir. Yayın kortlarındaki diğer açılış maçlarından çekişme çıkmaz bence.
2. maçlarda yine ilk tercih Louis Armstrong kortu olmalı. Geçen haftaların süpriz isimlerinden Voskoboeva ile Schiavone'nin maçı var. Sürprizli olabilir. Marsel'in yendiği Lacko LL olarak Young ile eşleşmiş. Ama izlemeye değmez bence.
3. maçlarda ise Marsel'in rakibini belirleyecek Nieminen-Verdasco maçına bakmakta fayda var. Mannarino-Mayer maçı da iyi bir alternatif olabilir.
4. maçlarda Benesova-Gajdosova iyi bir tercih gibi. Sonrası akşam seansı zaten. Akşam 19'dan sonra önce Rafa, sonra Serena korta çıkacak. Biri Golubev öbürü Jovanovski ile oynuyor. İki maçtan da çekişme çıkmaz ama sırf bu ikisinin durumunu görmek için bakılabilir.
bugün oldukça çekişmesiz maçlar oynanacak yine. Zaten bu turnuvada seri başı isimlerin şansından bahsedilir hep. İlla yıldız isimleri izlemek istiyorsanız Djokovic, Wozniacki ve Na Li'nin maçlarına da bakabilirsiniz. Na Li maçından süpriz çıkabilir. Ama diğerlerinde çekişme olmaz, maçlar da adet yerini bulsun havasında oyanır diyorum.
Günü Louis Armstrong'daki Ferrer-Andreev maçı ile açmakta fayda var. Andreev sakatlıktan sonra yeni yeni toparlanıyor, Ferrer ise elini kıralı çok olmadı. Her iki taraf da asılacaktır, çekişmeli olabilir. Bayanlarda ise alternatif açılış maçı Date-Krumm ile Soler-Espinoza arasında oynanacak. Çekişmeli geçmezse bile en azından 90'lardan bir esinti yakalamış olursunuz. Bu maç mutlu etmezse Pennetta-Rezai maçına geçilebilir. Yayın kortlarındaki diğer açılış maçlarından çekişme çıkmaz bence.
2. maçlarda yine ilk tercih Louis Armstrong kortu olmalı. Geçen haftaların süpriz isimlerinden Voskoboeva ile Schiavone'nin maçı var. Sürprizli olabilir. Marsel'in yendiği Lacko LL olarak Young ile eşleşmiş. Ama izlemeye değmez bence.
3. maçlarda ise Marsel'in rakibini belirleyecek Nieminen-Verdasco maçına bakmakta fayda var. Mannarino-Mayer maçı da iyi bir alternatif olabilir.
4. maçlarda Benesova-Gajdosova iyi bir tercih gibi. Sonrası akşam seansı zaten. Akşam 19'dan sonra önce Rafa, sonra Serena korta çıkacak. Biri Golubev öbürü Jovanovski ile oynuyor. İki maçtan da çekişme çıkmaz ama sırf bu ikisinin durumunu görmek için bakılabilir.
bugün oldukça çekişmesiz maçlar oynanacak yine. Zaten bu turnuvada seri başı isimlerin şansından bahsedilir hep. İlla yıldız isimleri izlemek istiyorsanız Djokovic, Wozniacki ve Na Li'nin maçlarına da bakabilirsiniz. Na Li maçından süpriz çıkabilir. Ama diğerlerinde çekişme olmaz, maçlar da adet yerini bulsun havasında oyanır diyorum.
Amerika Açık: İlk Günden Notlar
Kadınlardan başlayalım.
Kimse sevmiyor diye Kvitova'yı desteklemiştim son slamde. O zamanlar mutlu gibiydim ama bugün niye WTA'ya ısınamadığımı bir kez daha anladım. İlk turda elendi Kvitova. Set bile alamadı. Wimbledon laneti Sharapova'yı da vuracaktı ama Heather Watson'ın gençliği ve tecrübesizliği oldukça işine yaradı. Son anda kurtuldu elenmekten. İzleyebildiğim kadarı ile Sharapova'dan bu turnuvada bir şey beklememek lazım. Venus aylardan sonra rahat denebilecek bir galibiyet aldı Dolonts karşısında. Ama yine de ilk 3 turda elenme ihtimali kuvvetli bana göre. Zvonareva'da Foretz Gacon'u rahat geçmiş. Bir haller olan Japonlardan Doi ve Morita bayanlar tarafında maçlarından çekilen isimler. Kadınlarda elenen Kvitova'dan başka seri başı yok. Çok şaşırtıcı.
Erkeklerde de hareketsiz bir gün yaşandı. Elenen tek seri başı Troicki, yeni bir ilk tur süprizi yapan Falla'ya elendi 5 sette. 1 yıl önce süpriz sayılabilecek, şimdi ise hiç şaşırmadığımız Tunuslu Jaziri'nin De Bakker'i 4 sette elemesi var dikkat çeken. Haas ise bu sefer ilk turdaki iyi kurasını değerlendirip Fransız De Veighy'i eledi. Saçını uzatıp kilo da verince gençleşmiş adam. İstatistikleri çok kötü değil, her ne kadar topa çok güçlü vuramasa da çok kötü de değil. En kötü istatistiği 9 çifta hata yapmış olması. Basit hataları da fazla ama olur o kadar. Dönüşünden sonra kazandığı ilk maç bu. Wimbledon'da 3. tura gidip gözlerimi yaşartan Gonzo bu sefer Karlovic engeline takıldı. Sağlık olsun. Zibidi gençlerden Harrison ve Dimitrov olması gerektiği gibi elenirken, bir sinek kadar uyuz olan Tomic malesef kazandı 3 sette. Harrison Cilic ile oynadığı maçta tam bir velet gibi oynadı. Saçma sapan hatalar, servis kırdıktan sonra savunmaya çekilmeyi abartıp servis kırdırmalar falan. Cilic özellikle file önünü iyi kullandı. Evlatlığımızın raket kırma, iyi bir servis attıktan sonra abartılı şükretme pozları gibi seyirciyi ifrit eden hareketleri yine sahnedeydi. 2. setin sonlarında yuhalayıp, 3. set başlamadan kortu epeyce boşalttı seyirciler zaten. Hayır insan muhtemelen 5 yaşından beri saç kesimini değiştirmeyen birinin daha uysal ve saf olmasını bekliyor. Ama olmayınca olmuyor demek ki. İlk 10'dan Monfils, Berdych ve Fish set bırakmazken, Federer de oldukça rahat bir galibiyet aldı toprakçı Giraldo karşısında. Ama günün en farklı galibiyeti sempatiğim, minik kuşum Anderson'dan geldi. 4 oyun bırakarak geçti Soeda'yı. Soeda günün maçtan çekilmeyen tek Japonuydu ama o da çekilse şaşırmazmışız. Hep birlikte yemek yiyip zehirlendiler mi nedir anlamadım. Russell'ın en sevdiği isim Ferrero da vatandaşı Andujar'ı 5 sette geçti. Azim işte.
Kimse sevmiyor diye Kvitova'yı desteklemiştim son slamde. O zamanlar mutlu gibiydim ama bugün niye WTA'ya ısınamadığımı bir kez daha anladım. İlk turda elendi Kvitova. Set bile alamadı. Wimbledon laneti Sharapova'yı da vuracaktı ama Heather Watson'ın gençliği ve tecrübesizliği oldukça işine yaradı. Son anda kurtuldu elenmekten. İzleyebildiğim kadarı ile Sharapova'dan bu turnuvada bir şey beklememek lazım. Venus aylardan sonra rahat denebilecek bir galibiyet aldı Dolonts karşısında. Ama yine de ilk 3 turda elenme ihtimali kuvvetli bana göre. Zvonareva'da Foretz Gacon'u rahat geçmiş. Bir haller olan Japonlardan Doi ve Morita bayanlar tarafında maçlarından çekilen isimler. Kadınlarda elenen Kvitova'dan başka seri başı yok. Çok şaşırtıcı.
Erkeklerde de hareketsiz bir gün yaşandı. Elenen tek seri başı Troicki, yeni bir ilk tur süprizi yapan Falla'ya elendi 5 sette. 1 yıl önce süpriz sayılabilecek, şimdi ise hiç şaşırmadığımız Tunuslu Jaziri'nin De Bakker'i 4 sette elemesi var dikkat çeken. Haas ise bu sefer ilk turdaki iyi kurasını değerlendirip Fransız De Veighy'i eledi. Saçını uzatıp kilo da verince gençleşmiş adam. İstatistikleri çok kötü değil, her ne kadar topa çok güçlü vuramasa da çok kötü de değil. En kötü istatistiği 9 çifta hata yapmış olması. Basit hataları da fazla ama olur o kadar. Dönüşünden sonra kazandığı ilk maç bu. Wimbledon'da 3. tura gidip gözlerimi yaşartan Gonzo bu sefer Karlovic engeline takıldı. Sağlık olsun. Zibidi gençlerden Harrison ve Dimitrov olması gerektiği gibi elenirken, bir sinek kadar uyuz olan Tomic malesef kazandı 3 sette. Harrison Cilic ile oynadığı maçta tam bir velet gibi oynadı. Saçma sapan hatalar, servis kırdıktan sonra savunmaya çekilmeyi abartıp servis kırdırmalar falan. Cilic özellikle file önünü iyi kullandı. Evlatlığımızın raket kırma, iyi bir servis attıktan sonra abartılı şükretme pozları gibi seyirciyi ifrit eden hareketleri yine sahnedeydi. 2. setin sonlarında yuhalayıp, 3. set başlamadan kortu epeyce boşalttı seyirciler zaten. Hayır insan muhtemelen 5 yaşından beri saç kesimini değiştirmeyen birinin daha uysal ve saf olmasını bekliyor. Ama olmayınca olmuyor demek ki. İlk 10'dan Monfils, Berdych ve Fish set bırakmazken, Federer de oldukça rahat bir galibiyet aldı toprakçı Giraldo karşısında. Ama günün en farklı galibiyeti sempatiğim, minik kuşum Anderson'dan geldi. 4 oyun bırakarak geçti Soeda'yı. Soeda günün maçtan çekilmeyen tek Japonuydu ama o da çekilse şaşırmazmışız. Hep birlikte yemek yiyip zehirlendiler mi nedir anlamadım. Russell'ın en sevdiği isim Ferrero da vatandaşı Andujar'ı 5 sette geçti. Azim işte.
29 Ağustos 2011 Pazartesi
Amerika Açık: Kadınlar Kurası
Kadınlarda ilk 4 erkeklerdeki ilk 4'ün çeyreği kadar bir dominasyon yaratamadıklarından ve zaten sürekli değişen bir ilk 4 olduğundan erkeklerdeki gibi isimlerle değil, rakamlarla başlıkları atacağız burada.
1. çeyrek: Dünya 1 numarası Wozniacki oldukça iyi bir kura çekti. 3. turda Gajdasova, 4. turda Kuznetsova çeyrek finale gelene kadar ona zorluk çıkartabilecek en olası rakipler olarak gözüküyorlar. Cincinnati ve Toronto'da erken elense de New Haven'ı 4. kez üst üste kazanarak biraz olsun moral bulabildi. Burada da görünen ki en azından çeyrek finale kadar gelecek.
Olası çeyrek final rakipleri arasında en fazla dikkat çeken iki ism Li ve Petkovic. Bu ikilinin olası bir 4. tur eşleşmesi bulunuyor. Petkovic ve Li'nin de kuraları 4. tura kadar açık ama Li'nin Roland Garros formunu biraz kaybettiğini düşünürsek Kanepi onun için 3. turda ciddi bir tehdit sayılabilir. Seribaşı olan 3-4 oyuncu hariç zayıf bir çeyrek.
Favori: Petkovic
Plase: Wozniacki
İzlenesi ilk tur maçları: Benesova v Gajdasova, Begu v Vinci, Halep v Li
2. çeyrek: Burada 4 numaralı seribaşı Victoria Azarenka var ama en ön plana çıkan Serena tabii. Azarenka ile Serena'nın 3. turda karşılaşma ihtimali bulunuyor. Serena ondan da önce ilk turda Bojana Jovanovski ile başa çıkmak zorunda. Eğer Azarenka'yı atlatabilirse Serena'nın önü fazlasıyla açık. 4. turda Ivanovic gelebilir ama onun kurası biraz sürprize müsait ve son zamanlarda Ana'nın grand slam'lerde yarattığı hayal kırıklıklarını hatırlayınca erken elenme ihtimali hiç de az değil. Pervak, Cetkovska, Mirza ve Peer gibi isimlere yenilebilir 4. tura gelemeden.
Çeyreğin alt tarafı çok daha zayıf. Schiavone, Jankovic ve Pavlyuchenkova en iyi oyuncular burada. Pavlyuchenkova New Haven'da yaşadığı sakatlıkla geliyor. Jankovic ile olası bir 3. tur eşleşmesi var ama Jankovic sapıtmadıkça ve Cincinnati'deki formunu devam ettirdiği sürece onu aşabileceğini sanmıyorum. Schiavone'yi sert kort sezonunda hiç izleyemedim. Turnuvayı son zamanların gözdesi Voskoboeva ile açacak. Kazak raket Toronto'da elemelerden gelip çeyrek finale çıkmıştı ve arada Sharapova ve adını şimdi hatırlayamadığım birkaç önemli ismi daha elemişti. Çok da iyi tenis oynamıştı. Burada elemelerden geldi. Schiavone grand slam'lerde kolay kolay erken kaybetmiyor, sürpriz ihtimali bu sefer fazla değil bana göre. Eğer ki burada bir sürpriz olmazsa 4. turda güzel bir Jankovic-Schiavone maçı gelir. Cincinnati'de 3 setlik bir maç oynamışlar ve Jankovic kazanmıştı.
Favori: Serena
Plase: Jankovic
İzlenesi ilk tur maçları: Azarenka v Larsson, Jovanovski v Serena, Peer v Mirza, Voskoboeva v Schiavone
3. çeyrek: Burada 3 numaralı seribaşı son zamanların formda ismi Sharapova ve 5 numaralı seribaşı son Wimbledon şampiyonu Kvitova başı çekiyorlar. Sharapova bugün Heather Watson ile turnuvayı açacak. 3. turda Pennetta ile oynayabilir ama Pennetta eski günlerinden çok uzak. 4. turda da kağıt üstünde zor gözüken bir Goerges eşleşmesi var ama Goerges de son zamanlarında formsuz. Kısacası burada Sharapova'ya ciddi bir tehdit yaratabilecek bir oyuncu göremiyorum çeyreğe kadar. Kendisi klasik berbat maçlarından birini oynayıp da maçı kendi elleriyle vermediği sürece erken elenmesi pek olasılıklar dahilinde değil.
Çeyreğin üst tarafındaki Kvitova da Wimbledon'dan sonra iyi sonuçlar alamadı ve ufak tefek sakatlıklarla uğraştı. 3. turda Berdych'ten ayrıldıktan sonra biraz daha iyi sonuçlar olan Safarova (aynısı Berdych için de geçerli) ile olası bir eşleşmesi var. 4. turda da Wimbledon sonrası gayet iyi oynayan Agnieszka Radwanska... Radwanska demişken, ilk turda elemelerden gelen kardeşi Urszula ile ilk turda oynayacağını hatırlatalım. Şanssız eşleşme kardeşler için ama hangisi için daha şanssız diye sorarsanız Urszula için daha şanssız olduğu kesin.
Favori: Sharapova
Plase: Radwanska
İzlenesi ilk tur maçları: Rybarikova v Safarova, Wickmayer v Cirstea, Radwanska v Radwanska, Pennetta v Rezai, Watson v Sharapova
4. çeyrek: İşte sürprize en açık çeyreğe geldik. Sırayla seribaşı isimleri yazıyorum. Zvonareva, Bartoli, Stosur, Cibulkova, Lisicki, Petrova, Kirilenko ve Garrigues. Arada da seribaşı olmayan Venus Williams! Garrigues'in yarı final şansı falan yok tabii. Petrova ve Kirilenko'nun da şansı hayli az sayılır ama kalan 5 oyuncunun hangisi yarı finale çıksa şaşırmazsın. Güç dengeleri birbirine çok yakın.
Bartoli ve Stosur'un başı çektiği çeyreğin üst tarafı alt tarafına göre nispeten daha kolay. Bu ikilinin 4. turda karşılaşmasını engelleyebilecek pek fazla isim yok ama bunların kalitesine yakın, eğer Bartoli ve Stosur biraz kötü oynarsa aradan sıyrılabilecek isimler çok. McHale, Wozniak, Sevastova, Makarova, Dushevina, Kirilenko, Petrova, Hercog, Mattek-Sands... Hep tehlikeli oyuncular.
Alt tarafta seribaşı olmayan oyuncular daha zayıf. Zvonareva'nın 4. tura kadar kurası kolay. Öte yanda Cibulkova 3. turda Venus ya da Lisicki ile karşılaşabilir. Venus ile Lisicki ise 2. turda karşılaşabilir. Çok garip ve karmaşık bir çeyrek. Erkekler kurası da dahil turnuvanın en merakla beklediğim çeyreği. Tahmin yürütmesi de en zor olanı kuşkusuz olarak...
Favori: Stosur
Plase: Lisicki
İzlenesi ilk tur maçları: McHale v Wozniak, Makarova v Kirilenko, Bondarenko v Lisicki
Yarı final tahminleri: Serena d. Petkovic, Sharapova d. Stosur
Final tahmini: Serena d. Sharapova
Amerika Açık: Erkekler Kurası
Irene kasırgası geldi geçti ama New York'u beklendiği kadar etkilemedi. Gün içinde durum hakkında güncellemeler yapan Amerika Açık yönetimi kasırgayı minimum zararla atlattıklarını ve pazartesi maçlara hemen hemen planlandığı gibi başlayacaklarını duyurdu. Yarın maç oynanacak 13 korttan 9'u, en başta planlandığı gibi yerel saatle 11.00'da başlangıcı yapacak. 2 tane kort yerel saatle 12.00'da başlayacak. Diğer 2 kort ise 13.00'da başlangıcı yapacak, ki bu kortlardan biri de merkez kort olan Arthur Ashe kortu. Arthur Ashe'te 2 saatlik bir sarkma söz konusu olacağı için orada açılış maçı olan Kvitova-Dulgheru maçı da planlandığı gibi 11.00'da maçlara başlayacak olan Louis Armstrong (2 numaralı kort) kortuna aktarıldı. Gelişmeler böyle. Şimdi erkekler kurası değerlendirmesine geçelim.
Djokovic Çeyreği: Djokovic açılışı salı günü yapacak. İlk turdaki rakibi İrlandalı Conor Niland. Elemelerden gelen Niland'ı Marsel'in belalısı olarak da tanıyoruz. Ama Djokovic için çok kolay bir rakip tabii. Arkasından Berlocq-Riba galibi geliyor ki, ikisi de has toprakçıdır. 3. tur için en olası rakipleri Dodig ve Davydenko olarak görülüyor. Bu ikili ilk tur maçını oynayacaklar. Kazanan oyuncu 2. tur maçını da kazanarak Nole'nin karşısına çıkar diye düşünüyorum. 4. turdaki en olası rakipleri ise Dolgopolov ve Gasquet.
Djokovic'in çeyreğinde en yüksek numaralı seribaşılar ise Monfils ve Berdych. İkisinin olası bir 4. tur eşleşmesi var alt tarafta. Berdych'in ilk iki tur kurası kolay ama 3. turda Tipsarevic onu zorlayabilir. Öte yanda Monfils, Dimitrov ile açacak turnuvayı. Ferrero ve Malisse gibi eski topraklar da önünü kesmeye çalışacak diğer isimler olabilirler.
Djokovic özellikle ilk 3 maçında bence hiç zorlanmaz. Duruma göre 4. tur ve çeyrek finalde daha iyi rakipler karşısında belki sıkıntı yaşayabilir ama kurası gerçekten kolay ve yarı finale gelememesi büyük bir sürpriz olur.
Favori: Djokovic
Plase: Berdych
İzlenesi ilk tur maçları: Monfils v Dimitrov, Andujar v Ferrero, Granollers v Malisse, Stakhovsky v Gasquet, Karlovic v Gonzalez
Federer'in çeyreği: Federer'in çeyreği dedik ama bizim için daha çok Marsel'in çeyreği olacak bu çeyrek. İlk turda kendisi gibi elemelerden gelen Dancevic ile oynayacak Marsel. Kazanması halinde Nieminen-Verdasco galibi. En fazla 3. tura kadar gelebilir zira oraya çıkması halinde karşısında Tsonga olacak ki ona karşı pek şansı yok. Maç maç bakalım ama. Kazanılan her maç önemli. İlk turda elenmek hayal kırıklığı olur. İkinci tur normal sonuç olur. Üçüncü tur şükela (naber ekşiciler?) olur.
Çeyreğin assolisti Federer'e gelelim. Djokovic gibi onun da kurası zor sayılmaz. Çeyrek finaldeki olası rakipleri biraz daha zor, o kadar. Giraldo ile açacak turnuvayı. Arkasından Bellucci-Sela maçının galibi geliyor. 3. turda Cilic, Harrison ve Tomic gelebilir. Orası biraz açık. 4. turda ise Troicki, Stepanek, Kohlschreiber en olası rakipleri. Marsel'in de kaldığı çeyreğin alt tarafında Fish ve Tsonga en iyi oyuncular ve olası 4. tur eşleşmeleri var. İkisinin de ilk iki turu oldukça kolay. Fish'in 3. turda Llodra, Tsonga'nın Verdasco eşleşmeleri var ama bunlara da takılmazlar bence. Fish-Tsonga galibini tahmin etmek güç ama buradan gelecek oyuncunun Federer'e sıkıntı yaratacağı kesin.
Favori: Federer
Plase: Tsonga
İzlenesi ilk tur maçları: Nieminen v Verdasco, Ilhan v Dancevic, Stepanek v Kohlschreiber, Harrison v Cilic, Sela v Bellucci
Murray'nin çeyreği: Murray'nin kurası en kolay kura seribaşılar arasında. Aslında bu turnuva son zamanların en dengeli kuralarından birine sahne oldu. En azından ilk 4'ün kuraları arasında uçurum yok ama en zor kura seçeceksek Federer, en kolay kura seçeceksek Murray'ninki idi.
İlk turda Devvarman ile oynuyor. Yenerse bu sene ilk şampiyonluğunu almış Haase gelecek büyük olasılıkla. 3. turda Feli'nin gelmesi büyük olasılık. Annesi ile yine kavga edecek, yazık çocuğa. Aslında Feli, ikinci turda Kanadalı genç Vasek Pospisil'e karşı bir sürpriz yaşayarak elenebilir de. Bu sene genel olarak istikrarlıydı ama genelde sağı solu belli olmayan bir oyuncudur biliyoruz. 4. turda ise geçen sene Murray'i burada 3. turda eleyen Wawrinka gelebilir ama Wawrinka gerçekten şu aralar çok formsuz.
Murray'nin kurası en kolay derken daha çok çeyrek final rakiplerini baz almıştım. Djokovic'in tarafında Berdych ve Monfils; Federer'in tarafında Fish ve Tsonga varken Murray'de Soderling ve Simon var. Soderling sakat sakat geliyor, erken elenmesi yüksek ihtimal. Simon'un da ne kadar büyük tehdit olduğu tartışılır. Murray çeyreğinin üst tarafında en yüksek seribaşı oyuncular diye Soderling ve Simon yazdım ama Isner ve Del Potro gibi isimler var onları ekarte edebilecek. Del Potro pek formda değil ama burada bir başka oynayabilir. (nedenini biliyorsunuz) Isner ise çok formda. Son birkaç ay içinde 2 şampiyonluk aldı, 1 final kaybetti. İlk turda Baghdatis ile oynuyor. Her ne kadar Baghdatis son aylarda facia olsa da, ilk tur için ters rakip. Del Potro'nun kurası çok kolay. İlk 2 turda set bile vermemesi lazım, challenger oyuncularının arasına düşmüş resmen. 3. turda Simon var ama onu da geçebilir. Burası biraz karışık ama Murray çok ön plana çıkıyor tabii sonuç olarak.
Favori: Murray
Plase: Del Potro
İzlenesi ilk tur maçları: Tursunov v Darcis, Baghdatis v Isner, Soderling v Sorensen
Nadal'ın çeyreği: Nadal'ın kurası orta şeker bir kura olmuş. İlk turda bu sene meşhur bir kaybetme serisi yapmış olan Golubev (nihayet o seriyi sonlandırdı), ikinci turda Farah-Mahut galibi. 3. turda ise Ljubicic ya da Nalbandian. Çok zorlanmadan geçmesi lazım buraları. 4. turdaki ihtimaller çok. Youzhny, Gulbis, Muller ve Melzer en çok öne çıkan isimler. Muller Wimbledon'da bu sene epey terletmişti Nadal'ı, ki 2005 yılında Wimbledon'da yenmişliği de var. Ayrıca 2008 yılında Amerika Açık'ta elemelerden gelerek çeyrek finale çıkmıştı Lüksemburglu.
Nadal'ın çeyreğinin üst tarafı ABD'liler ile dolu. Blake, Roddick, Russell, Sock ve Sweeting var orada. En yüksek numaralı seribaşı ise David Ferrer. Ferrer'in kurası çok zor. İlk turda Andreev, sonra Blake, sonra Florian Mayer. 4. turda ise Roddick. Almagro ve Benneteau'yu da atlamayalım. Açıkçası çok zorlu ve bir o kadar da izlemesi zevkli bir ufak bölüm oluşmuş orada. Çok sürpriz bir isim bile gelebilir oradan.
Favori: Nadal
Plase: Roddick
İzlenesi ilk tur maçları: Youzhny v Gulbis, Benneteau v Almagro, Roddick v Russell, Blake v Huta Galung, Ferrer v Andreev
Yarı final tahminleri: Federer d. Djokovic, Murray d. Nadal
Final tahmini: Murray d. Federer
28 Ağustos 2011 Pazar
Jimmy Connors Röportajı
http://tennis.com/articles/templates/features.aspx?articleid=13877&zoneid=9
Tennis.com editörü Tom Perotta güzel bir Connors röportajı yapmış tam Amerika Açık öncesi. Haliyle çokça Connors'un 1991'de 39 yaşındayken yaptığı Amerika Açık yarı finalinden bahsediliyor. Özellikle 38 yaşında bileğinden ciddi bir operasyon geçip aylar sonra kortlara dönen Connors'un dirayetinin ne kadar büyük olduğunu kendi söylediklerinden anlayabiliyoruz.
Not: Türkçe'ye çevirebilecek alçakgönüllü, iyi niyetli, güzel insan, cici insan varsa kapımız açık tabii. Yorum bölümüne atarsanız kopyala yapıştır diyerekten buraya koyabilirim. Yapan çıkmazsa ben bir ara üşenmezsem yapabilirim. Bilemiyorum.
Amerika Açık Öncesi Son Provalar
Haftanın tek ATP turnuvası olan Winston-Salem yeni bir turnuva. Normalde oynanan New Haven'ın yerine getirildi. Burada Roddick vardı 1 numaralı seribaşı olarak. Genelde top oyuncuların slam öncesi turnuva oynadığına şahit olmayız ama artık Roddick'i top oyuncu olarak görme alışkanlığını bırakmalıyız. Bırakın ilk 10'u, ilk 20'nin de dışına çıktı. Burada da yarı finalde kaybettiği Isner sezonun ikinci şampiyonluğunu kazandı Fransız Julien Benneteau karşısında.
Texas'ta takvime yeni giren ve bu haftanın en prestijsiz turnuvası olan turnuvayı Sabine Lisicki 5 maçta sadece 13 oyun kaybederek kazandı. Maç başına yaklaşık 2.5 oyun kaybetmek demek bu. Ayıptır günahtır, biraz sakin. Daha Amerika Açık var, en iyi tenisin orada lazım sana. Neyse ama, orada da iyi olur bence. Wimbledon öncesi de böyle turnuva kazanıp gelip yarı final yapmıştı Wimbledon'da.
Isner'ın ilginç bir istatistiği var finallerde. Şu ana kadar bununla birlikte 3 final kazandı, 5 de final kaybetti ATP seviyesindeki turnuvalarda. O kaybettiği 5 finalin hepsi ABD'li oyunculara karşıydı, ki son 4'ünü ilk seti aldıktan sonra kaybetti. Kazandığı 3 finalin hepsi de ABD'li olmayan oyunculara karşı.
Benneteau ilk seti aldığı maçı kaybettikten sonra gözyaşlarını tutamadı. Tabii hazırlık turnuvası falan diyoruz ama dünya sıralamasında gerilerde olan oyuncular için bu turnuvaların ne kadar kıymetli olduğunu da unutuyoruz arada. Benneteau kazansa çok şey ifade edecekti bu şampiyonluk onun için. 29 yaşında ve bundan önce 4 tane final kaybetti. Belki de son şansıydı bu.
New Haven'de gelenek bozulmadı. 4. sene üst üste şampiyon oldu Wozniacki. Bu sefer kurbanı elemelerden gelen Petra Cetkovska'ydı. İki sette rahat kazandı McIlroy'un yavuklusu. Turnuvayı hiç takip etmedim ama turnuva sırasında twitter'da Wozniacki ile McIlroy'un öpüşmesini gördüm. Zaten 2 cümlede McIlroy'dan başka bir şeyden bahsedemememden anlamışsınızdır bu turnuvayı hiç takip etmediğimi. Aferin Caroline deyip topuklayalım bu turnuvadan.
New Haven'de gelenek bozulmadı. 4. sene üst üste şampiyon oldu Wozniacki. Bu sefer kurbanı elemelerden gelen Petra Cetkovska'ydı. İki sette rahat kazandı McIlroy'un yavuklusu. Turnuvayı hiç takip etmedim ama turnuva sırasında twitter'da Wozniacki ile McIlroy'un öpüşmesini gördüm. Zaten 2 cümlede McIlroy'dan başka bir şeyden bahsedemememden anlamışsınızdır bu turnuvayı hiç takip etmediğimi. Aferin Caroline deyip topuklayalım bu turnuvadan.
Texas'ta takvime yeni giren ve bu haftanın en prestijsiz turnuvası olan turnuvayı Sabine Lisicki 5 maçta sadece 13 oyun kaybederek kazandı. Maç başına yaklaşık 2.5 oyun kaybetmek demek bu. Ayıptır günahtır, biraz sakin. Daha Amerika Açık var, en iyi tenisin orada lazım sana. Neyse ama, orada da iyi olur bence. Wimbledon öncesi de böyle turnuva kazanıp gelip yarı final yapmıştı Wimbledon'da.
Bu sonuçla ilk 20'ye girdi Lisicki. Amerika Açık'ta da çeyrek finale kadar geleceğini düşünüyorum en azından, hadi bakalım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)