30 Nisan 2011 Cumartesi

29 Nisan 2011 Cuma

Adam Ne Diyorsun???

Bodo'nun Nadal ile ilgili bir yazısı var, bu hafta epey tartışıldı. Şurada.

Yazının özeti şu "Nadal lütfen artık toprakta oynama. Hep sen kazanıyorsun ve bu çok sıkıcı. Bak David Ferrer toprakta ne kadar iyi ama adam senin yüzünden kupa alamıyor. Yazık değil mi canciğer arkadaşlarına?".

Yarı şaka yarı ciddi havasında yazmış bile olsa okuduktan sonra da anlaşılacağı üzere özünde ciddi yazılmış bir yazı. Zaten buna benzer başka yazılar da görmeye başladık sağda solda. Tamamı saçmalık tabi.

Tamam, Nadal son 7 senedir Monte Carlo'yu kazanıyor ve sırf bu nedenle oyuncuların dahi buraya olan ilgisi azaldı. Evet, iyi oynadığı müddetçe kaybetmesi büyük süpriz. Ama bu tek başına sıkıcı olmaya yeter mi?

Kim var toprakta izlemesi zevkli olan mesela? David Ferrer belki, bir noktaya kadar. Djokovic, iyi oynayınca. Federer de tabi... Başka? Daha doğrusu kaçı formda bunların? Nadal olmasa Monte Carlo ve Barcelona daha mı zevkli geçecekti?

Hayır.

Tenis "X mi kazanacak, Y mi kazanacak?" kafasıyla izlenirse, veya "Sadece benim adamım kazansın!" kafasında olunursa tabi ki zevk alınamayan zamanlar olur. Bodo biraz ikinci kategoriye girenlerden sanırım. Federer'in neredeyse her turnuvayı kazandığı dönemlerde "Federer sertte, çimde oynamasın artık, hep onun kazanması çok sıkıcı" dememiştir zira.

Tenisi tenis için izledikten sonra sonuç alınan zevki bağlamaz diye düşünüyorum. Bu sene Monte Carlo zevksizdi. Ama bunun nedeni Nadal'ın kazanması değil, iyi oynayan pek fazla ismin olmamasıydı. Barcelona mesela daha çekişmesizdi, ama daha zevliydi. Çünkü benim için şöyle puanlar görebildikten sonra kimin kazandığının önemi olmuyor. İyi maç olsun iyi puanlar olsun, gerekirse tüm turnuvaları aynı oyuncu alsın. Djokovic arka arkaya kazanabilir, Nadal toprakları alabilir, Federer çimde esebilir. Dediğim gibi, ismin önemi yok...

Video: Nike RG Kıyafet Tanıtımları


"Vallahi de billahi de biz terletmiyoruz..."

Soluk renklere devam...

"Çizgi koyduuuuk, çizgi koyduuuk!"

Video: John McEnroe'nun Golü

27 Nisan 2011 Çarşamba

ATP'de Güne Bakış

Sırcan Cup ile başlayalım. Burada Marsel umutlu bekleyişini sürdürüyor. Yarın Garcia-Lopez veya Troicki çekilirse ana tablo görecek. Troicki son maçından çekilmişti fakat burası onun memleketi. Fazla umutlanmamak lazım. (Ekleme, İstanbul'a dönmüş Marsel)


Dikkat çeken maçlara gelince, dün kötü şartlarda kötü oynayan rakibine karşı rahat kazanan Gonzo, bugün ilk tur maçında çok iyi servis attığını gözlediğimiz Lopez'e yenilmiş ama maç çekişmeli geçmiş; 76-64 skor. Başlangıç için fena sayılmaz. Turnuvanın gelecekteki direktörü Novak ise kaybederse elden takdim edeceği kupayı kazanma yolundaki ilk maçında Marsel'i eleyen ve ilk tur maçında Ramirez-Hidalgo'yu da mağlup eden Ungur ile oynadı. Maç 62-62 ile bitti ama 2 kez servis kırdırdı Novak. Dizindeki bant da duruyor. İyice 2009 Nadal bahar sezonu tadı vermeye başladı, sonu benzemez inşallah.



Estoril'deki maçlarda ise ilk turda dünya 400 küsür numarası olan fakat saygı duyulacak bir mücadele ortaya koyan Sousa'ya set kaybeden Del Potro bugün Falla'yı rahat geçmiş. Yine de bu sezon toprakta zayıf kalır. Zaten bir daha Roland Garros'ta 2009 yılındaki gibi bir kura ve seri yakalar mı meçhul bana göre. Tsonga ise Cuevas'a kaybetmiş 2 sette. Geçtiğimiz haftanın "Olmuyoor, yapamıyoruum" diyen ismi Söderling yapamamaya devam ediyor. İlk setini kaybettiği maçın ikinci seti tie-break oyununa gidince görünüşe göre 3 puan kadar yaklaşmış elenmeye Söderling. Elediği isim eski çalıştırıcısı ile mahkemelik olan Chardy. Topraktaki kötü gidişine bir dur deme çabası içerisinde olan Bellucci ise Roger-Vasselin'i zorlanarak yenmiş.



Munich ise sönük geçiyor. Yıllardan yollardan sonra maç kazanan Baghdatis gıcık gençlerden Dimitrov'a yenilmiş. İlk seti almış, ikinci set tie-break oyununu ise 6 puan alıp kaybetmiş. Maç puanı da kaçırmıştır bu şimdi. Diğer maçlarda ise Petzschner Youzhny'i 3 sette geçerken, Stakovsky Starace'ye kaybetmiş.

26 Nisan 2011 Salı

WTA: Haftanın Kazananları

Stuttgart'ta Goerges finalde Wozniacki'yi geçerek şampiyon oldu. İlk Premier turnuva kazanışı oldu bu Alman raketin. Hafta boyunca çok iyi oynadı ve Lisicki, Stosur ve Wozniacki'yi arka arkaya geçerek hak ettiği bir şampiyonluk aldı. Wozniacki toprakta kendi standardının altında değildi kesinlikle. Bu maçı Goerges aldı bileğinin hakkıyla. Bütün spot ışıkları şimdi onun üzerinde tabii ama Lisicki'yi de es geçmeyelim. O da iyi turnuva çıkarttı ve bu toprak sezonunda iyi işler yapacak gibi görünüyor.

Wozniacki'nin makinaya dönüştüğü hakkında güzel de bir istatistik denk geldi bugünkü final sonrası karşıma: Oynadığı son 6 turnuvadaki 5. finali, son 16 turnuvadaki 11. finali. Sakin ol şampiyon!

Fas'ta da garip bir turnuva vardı. 30'unu geçmiş Alberta Brianti ilk şampiyonluğunu kazandı ve bu hafta başında kariyerinin en yüksek sıralamasına yükseldi. Finalde yendiği Halep'in turnuva ilerledikçe ve güçlü rakipler bir bir elendikçe ilk şampiyonluğunu kazanmasını bekliyor ve umut ediyordum ama hayal kırıklığı oldu. Finalde çok kötü oynadı ve set bile alamadı. Bir de söylemeden edemeyeceğim. Brianti görünüş itibariyle turda şu an Henin'e en çok benzeyen oyuncu olabilir...

Haberler

- Gulbis'in sene başındaki hıyarlıklarını öğrendik bugün çıkan bir haberle. Kendi söylediğine göre sezon başında tenisi bırakmayı kafasından geçirmiş. Bre adam, sen değil miydin sezon başı şöyle tırmandım, böyle koştum, süperim, cin gibiyim falan diyen? Neyse. Daha sonra sormuş kendisine "tenisi bırakırsam ne bok yerim?" diye. Cevap yok tabii. Sonra da oynamaya devam etmiş. Safin'e de benzemiyorum diyor. Partilerle pek işim olmaz, o tarz bir insan değilim falan demiş. Daha çok fahişelerle ilgeniyorsun Gulbis, onu biz de biliyoruz.

- Donald Young geçen gece twitter'dan USTA'ya (ABD Tenis Federasyonu) sağlam bir hakaret geçirdi ve anında sildi. Gören gördü tabii; görmeyenlere de anlattı. Derken olay büyüdü. En son Patrick McEnroe, özür dilemesi gerektiğini söylemiş. Young'ın hakaretinin sebebi USTA'nın Roland Garros ana tablosu için vereceği tek wildcard'ı bir turnuvayla belirlemesi. Young bu turnuvada finalde Tim Smyczek'e 4 sette kaybettikten sonra giriyor tweet'i de zaten. Young, top 100 oyuncusu olarak bu wildcard'ın direkt olarak kendisine verilmesi gerektiğini savunuyor ama McEnroe'nun savunması da mantıklı. Turnuvanın haftalar öncesinden planlandığını ve hiç kimsenin bir ayrımcılığa tabii tutulmadığını belirtiyor. Young'ın çıkışı son 1 ayda olmuştu zira. Hem sen Smyczek gibi vasat bir oyuncuyu en kötü olduğu zeminde ilk setini de aldığın maçta yenemiyorsan çıkıp hakaret etme.

- Jarmila Groth ile Sam Groth boşanmış. Jarmila, Melih Gökçek başganın deyimiyle twitter'da "3-5 tivit attı" da öyle öğrendik. Jarmila Groth bilindiği üzere Slovak asıllı ama Avustralya'ya geçti daha sonra ve Avustralya vatandaşı oldu. Boşanma olayından sonra zaten vatandaşlık için Sam ile evlendiğini ima edenler oldu çokça ama belirtelim ki, Jarmila'nın Avustralya vatandaşlığının Sam ile evlenmesiyle alakası yok, daha öncesine dayanıyor. Ayrıca öyle bir şey olsa 2 yıldan fazla süre evli kalmazlardı. İstanbul'a da geçen yıl birlikte gelmiş, birlikte kalıyorlardı. Normal şekilde evlenip, normal şekilde boşandıklarını düşünüyorum. Altında bir şey aramamak lazım bence.

- En büyük haber sona. Estoril'deki toprak kort turnuvasında Verdasco ile Raonic'in yarı finalde karşılaşma ihtimalleri var. Verdasco şu aralar pek maç kazanamadığı için "yarı finale gelemez ki o yeaa" diyebilirsiniz ama onu da düşünmüşler ve Verdasco'ya ilk turu bye ile geçirtmişler. İki maç da kazanıversin artık canım. Raonic ise ilk turda Andreev ile oynuyor. Zor rakip ama onu geçerse yarı finale kadar daha kolay rakiplerle oynayacak. Fingers crossed!

Haas Başgan Geri Dönüyor

1 yıldan fazla süredir olduğu ameliyattan sonra korttan uzak kalmıştı. O arada bir ABD'li oldu ama ABD'li olarak maç bile oynayamadan Alman vatandaşlığına geçti. Şimdi Münih'te Almanlığının zevkini çıkarma vakti onun için. Çünkü geri döndü nihayet.

Münih Açık'ta oynuyor bu hafta. Ama teklerde değil, sadece çiftlerde. Stepanek ile birlikte oynayacak. İlk turdaki rakipleri güçlü bir çiftler takımı olan Aspelin/Hanley. Madrid'de ise teklerde de geri dönmesi bekleniyor. Hadi bakalım...

25 Nisan 2011 Pazartesi

Milos Raonic Şarkısı

Foto: Kupa Aşkı

"seninle başım dertteeeee......"

"ne yapsam bilmiyoruuummm...."

"canımdan bir parçasııııınnn...."

"söküp atamıyorummmm..."

Barcelona: Kupa Rafa'ya

Nadal Ferrer'i 62-64 yenerek bu sezonun ikinci kupasını aldı.

Maç çok şey vaadederek başladı. Güzel de gitti ilk set fakat 62 ile sonlandı. Çekişme göremedik. İkinci set ise daha çekişmeli ancak tenis kalitesi açısından daha kötü geçti. İkinci sette Nadal ayağını gazdan çekerken oyunlar "Ferrer aldı, Ferrer verdi" şeklinde geçmeye başladı. Ferrer asıldığı oyunlarda gerçekten saygı duyulacak bir mücadele sergiledi. Dikkatimizi çeken bir husus fileye çok daha fazla gelmesi ve burada kayda değer bir başarı göstermesi. İlk 10'un en kısa adamından bahsediyoruz sonuçta. Her iki oyuncunun da servisleri etkisiz ve returnlari iyiceydi, bu nedenle bol bol servis kırıldı. Ferrer sol bacağı bantlanmış bir şekilde oynadı ve ikinci setin ortalarında bir ara ayağını sürümeye başlaması sevenlerini üzdü. Mesela beni.

Turnuva genelinde değerlendirecek olursak her iki isim de geçen haftadan iyi oynadı. Belki bunda turnuvada kullanılan topların da etkisi vardır. Monte Carlo ve Roland Garros Dunlop toplardan vazgecmiş. İspanyol oyuncular Dunlop toplardan daha ağır olan ve markası belirtilmese de Babolat olduğu tahmin edilen toplarla zorlanıyorlarmış. Zira bu toplar istendiği gibi yükselmiyormuş. Yine de toptan bağımsız olarak her iki oyuncunun da oyununda gelişme var. Nadal bugün çok rahat kazanmamış gibi göründü ancak unutmayalım ki turun en iyi ikinci toprak oyuncusu ile oynadı bugün. Ferrer bu maçta oynadığı oyunla 3 set üzerinden oynanan bir maçta Nadal hariç herkesi 2 yenebilir.

Bir başka notla postu bitirelim; bu turnuva sonunda her iki oyuncunun puanında da artış olmayacak. Nadal 500 puanına kavuşmak için geçen sene oynamadığı Washington turnuvasındaki 0 puanın silinmesini bekleyecek Ağustos'a kadar. Yeterince ATP 500 oynanamamanın cezası bu. Prensimiz ise çok fazla ATP 500 oynamasının cezasını çekiyor gibi; 2 şampiyonluğu ve 1 finali vardı zaten. 3 turnuvası sayıldığından bu final şimdilik puan anlamında bir şey ifade etmeyecek.

24 Nisan 2011 Pazar

Video: 500. Galibiyet Pastası

Barcelona Finali: Ferrer-Nadal

Barcelona'da yarı finaller sonucunda finalin adı belli oldu: Ferrer-Nadal. İkili geçen hafta Monte Carlo'da final oynamışlardı. Değişen bir şey yok.

Nadal, yarı finalde Dodig'i 6-3 6-2 ile geçti. Turnuva boyunca en fazla zorlandığı maç bu oldu diyebiliriz. 8 puan üst üste alarak maça 2-0 önde giren Nadal, sonra üst üste 3 oyun verdi ama arkasından 6 oyunluk bir seri yakalayarak maçın düğümünü çözmüş oldu. Dodig ilk servisini oyuna soktuğunda oldukça etkili puanlar oynadı, geri çizginin gerisinden çok iyi savunma yaptı ve backhand tarafında moonball'lar vurarak Nadal'a sıkıntı oluşturdu. Kısacası yapabileceği her şeyi yaptı ve sonuç ortada.

Nadal bu sonuçla birlikte ATP Tour'daki 500. galibiyetine ulaşmış oldu. Böylece her sene 1 masters turnuvasından azad olabilecek. 500 galibiyeti olan her oyuncu bu hakka sahip. Dodig içinse harika bir turnuva oldu. Geçen senenin eylül-ekim aylarında ilk 100'ün dışındaydı Hırvat oyuncu ve şimdi ilk 50'ye girecek bu sonuçla. Onun bu yükselişini daha da sürpriz yapan bu çıkışı 25-26 yaşında göstermesi.

Günün diğer kazananı Ferrer'di. O da Nadal'ın yaptığı gibi fazla uzatmadı ve iki sette bitirdi Almagro'nun işini. Almagro, Güney Amerika toprak sezonunda gayet iyi tenis oynadıktan sonra Indian Wells ve Miami'de düşüşe geçti. Genelde ABD sert kortlarında pek etkili olamıyor zaten. Orada kaybettiği formu toparlaması zaman alacak gibi. Yarı finale çıktı. Tabii ki kötü bir sonuç falan değil ama benim bahsettiğim oynadığı tenis. Maçları hala kazanıyor çünkü toprakta çok tecrübeli ve karşısında belli başlı çok iyi oyuncular olmadıkça durumun içinden çıkmasını bir şekilde biliyor. Ama eğer gerçekten top oyuncuları önemli maçlarda mağlup etmek istiyorsa biraz daha formunu yükseltmeli. Özellikle Madrid ve Roland Garros'ta iyi galibiyetler alması mümkün.

Ferrer'e ne diyelim? Yine Ferrer'liğini yaptı işte. Geçen sene Monte Carlo ve Barcelona'da yarı finallerde elenmişti. Bu sene ikisinde de finaller yaparak üstüne puan koydu. Barcelona'da, Monte Carlo'da sol ayağındaki sakatlığa rağmen daha iyi oynadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Bugün Almagro karşısında bu senenin kendi adına en iyi toprak kort maçını oynadı ama karşısında finalde aynı kendisi gibi Monte Carlo'dan daha iyi oynayan bir Nadal bulacak. Monte Carlo'daki sonuç değişmez ama bu sefer daha zevkli maç izleriz çünkü iki oyuncu da form tutmaya başladı.