1 Ağustos 2009 Cumartesi

Çiftlerde Şampiyon Hradecka/Voracova

biraz önce sona eren istanbul cup 2009 çiftler finalinde lucia hradecka/renata voracova çifti, 2 numaralı seribaşı julie goerges/patty schnyder çiftini mağlup edip şampiyonluğa ulaştı. izlemedim maçı. yine bir hradecka klasiği yaşanmış. ilk seti 6-2 almış goerges/schnyder çifti, ikinci set 6-3'le hradecka/voracova ikilisinin olmuş. süper tie-break'i canlı skor fasilitesinden takip ettim. hradecka ve voracova 8-4 öne geçince, bu iş bitti dedim. lakin çok iyi geri döndü goerges-schnyder ikilisi. üst üste 4 puan kazanıp 8-8'e getirdiler durumu. 9-9, 10-10 derken sonunda servis kırıp 12-10'la şampiyon oldu çek ikili.

lucia hradecka 5.500 doları ve 280 puanı cebine indirdi böylelikle (bir 5.500 dolar da partnerine gitti tabii). teklerde de finale yükselerek 19.000 dolar ve 200 puanı garanti altına aldı, yarınki finalde vera dushevina'yı mağlup ederse 37.000 dolar ve 280 puan onun olacak. iyi iş çıkardı, tebrik etmek lazım da benim aklım kendisinin günde 2 maç yapmasına takıldı. dün sabah domachowska'yla sabah seansında uzun bir maç oynadı, akşamında yine ipek/shvedova çiftine karşı uzun bir maç oynadı ve çok fazla enerji harcadı. bugün 3 saat kortta kaldı sabah, yağmur duraksamasını da sayarsak 4. şimdi de 1 saat 20 dakika civarı kortta kaldı. yarın dushevina maçına çıkacak hal kalmış mıdır acaba çek rakette?...

İstanbul Cup'ta Yarı Finaller

istanbul cup 2009'da finalin adı belli oldu: lucie hradecka-vera dushevina. çeyrek finallerde tutan tahminler sonrası yarı finalde de tuttursaydım, "talihim dönüyor mu acaba?" diye düşünmeye başlayabilirdim, ama olmadı...

şimdi, burada sürekli hradecka'yı beğenmediğimizi, oyun stilinin keyifsiz olduğunu ve yarı final-final gibi yerleri hak etmediğini söyledik. her gün, atdhe.net veya justin.tv belli aralarda arıza çıkardığı için, cnn türk'ün yayınladığı maçlar dışındaki tüm maçları kesik kesik izleyebildim. ve benim izleyebildiğim kadarıyla bu turnuvada hradecka, çok sert servis atmaktan ve toplara ölümüne vurmaktan başka bir şey yapmıyor. genel olarak turnuvaya katılan isimler biraz yumuşak ve uzun ralli oynamayı seven oyuncular. üstelik, bayan tenisinde daha önce yazdığımız gibi "maçı bırakma sendromu" gibi bir hastalık mevcut. çoğu oyuncu bundan müzdarip ama hradecka bu gruba dahil değil. sadece toplara sert vurabilen vasat bir tenisçi, şu haliyle her ne kadar wta tour'un en prestijsiz birkaç turnuvası olan istanbul cup'ta bile final göremezdi. ona avantaj yaratan özelliği, maça odaklanması ve maçtan kopmaması. büyük ölçüde bu sayede kazandı maçlarını, ki finale kadar gelirken bütün maçları 3 set üzerinden sona erdi.

turnuva bittiğinde dikkatimi çeken bazı noktalarla ilgili istastistiki bilgi toplama girişiminde bulunmayı düşünüyorum, aklımda en üstte yer alan başlıklardan biri de hradecka'nın finale çıkana kadar kortta kaldığı süre. çok büyük bir ihtimalle bir istanbul cup rekoru, yine de bir göz atmak lazım tabii. bütün maçlarını 3 set üzerinden oynamasının yanında, çeyrek finaldeki domachowska maçı dışında bütün maçlarda ilk seti kaybedip oradan maçı çevirmeyi başardı, bu ayrıntıyı da atlamayalım. petkovic'in de kusurları vardı elbette. ilk sette yanlış anımsamıyorsam eğer, 5-3 öne geçip oradan tie-break'e kadar uzamasına sebep olmuştu setin. 2 ve 3. setlerde de sonlara 5-5 girildi ama iki sette de servisini kırdırdı son oyunlarda. en azından tie-break'ı götürebilmeydi fikrimce...
günün ikinci maçı son 2-3 oyuna kadar bir şey vaat edemedi maalesef. vera dushevina, turnuva boyunca olduğu gibi yine sürekli derin ve çarpraz toplar çalıştı, yüksek top denemeyi maçın sonunda aklına getiren bacsinszky için tren çoktan geçmişti. dushevina ilk seti 6-1 kazanıp, ikinci sette de 4-0 üstünlüğü yakaladıktan sonra maçı bırakmamasıyla takdir topladı. iki defa servis kırıp 5-4'e kadar getirdi seti ve 5-6 defa da maç puanı karşıladı, çok zor topları dushevina'ya çok zor top olarak geri iade etti ama maçı basit hatalarla rus tenisçiye verdi.

maçı anlatan barış kuyucu, durum 5-3 veya 5-4 iken bacsinszky'e gelen desteği "seyirciler bacsinszky'i tutmuyor tabii, heyecanlı maç istiyorlar" diye aktardı izleyenlere ama benim gördüğüm hiç de öyle değildi. her maçında seyirciler biraz da olsa daha fazla destek verdiler bacsinszky'e rakiplerinden. basit hata yapıp rakibine maç puanı şansı verdikten sonra, gösterdiği tepkinin bağırmak veya haykırmak değil de, gülümsemek olması bunda fazlaca etkilidir diye tahmin ediyorum. ayrıca, dushevina'nın oynadığı maçların hiçbirinde surat ifadesinin değiştiğine tanıklık etmedim. antipatik falan demek istemiyorum, hatta sevdiğim bir tenisçi bile diyebilirim ama maçı kazandıktan sonra ufacık da olsa bir değişme olur insanın suratında ister istemez. foto muhabirlerine bile maç sonu zoraki gülümsedi ekran başından görebildiğim kadarıyla. bacsinszky ise, maç sonrası da şovuna devam etti. bir federer'i olsun, bir bacsinszky'si olsun, teniste efendi insanlar isviçreliler. bacsinszky de federer hayranıymış zaten. doğal. ama ikisinin arasında bana göre bir fark var. bacsinszky efendiliğinin yanında sempatik bir kişilikken (araya bir türk ismi sıkıştırma hevesiyle açtım bu parantezi, pemra da aynı şekilde) federer'i sempatik bulamıyorum. kişiden kişiye göre değişir tabii, algıda seçicilik...

Serena Komedisi

bu yıl 2 grand slam şampiyonluğu dışında hiçbir şampiyonluğu bulunmamasına rağmen, her fırsatta safina'nın 1 numara olmasını tiye alan ve bunu en son oynadığı wimbledon finalinden sonra da tekrarlayan, şahsımın açık ara en antipatik tenisçi bulduğu serena williams, dün oynanan maçta, stanford çeyrek finalinde samantha stosur'a 3 sette rezil bir oyunla kaybettikten sonra şöyle buyurmuş twitter'ından;

"merhaba arkadaşlar! bugün kaybettiğim için üzgünüm ama doğrusu benim için iyi oldu. herkesin beni yenme arzusunda olmasını anlayabiliyorum. ayrıca, artık çalışmam gerektiğini biliyorum. yani demem o ki, bu yenilgi benim için iyi bir haber. desteğiniz için hepinize teşekkürler."

serena komedisi hiç bitmesin!

31 Temmuz 2009 Cuma

İstanbul Cup'ta Çeyrek Finaller

bugünkü maçlardan sadece dushevina-garrigues maçını tamamen izleyebildim. atdhe.net linkleri ve telekom satışı koyunca, her iki saniyede bir takılan maça pek tahammülüm kalmadı açıkçası. çok da yazasım yok aslında ama kısa kısa geçmek lazım yine de.

öncelikle, dünkü tahminlerimin tuttuğunu vurgulamak istiyorum. bu konuda pek başarılı değilimdir zira. bacsinszky başta olmak üzere tüm faforilerime (bkz: yemekteyiz hasan) kucak dolusu sevgiler gönderiyorum buradan. us open'a kadar istikrarı tutturalım şu tahminlerde bari de, 2 haftada zengin olalım iddaa sayesinde. tabii yersen...

şöyle bir bakıyorum da, bir maç hariç çok çekişmesiz maçlar oldu hep. dushevina'sı olsun, bacsinszky'si olsun, petkovic'i olsun çok ama çok rahat şekilde yarı finali gördüler. bacsinszky-radwanska maçının ikinci setlerinin başında takılmadan bir 5-10 dakika izleyebildim. bu kadar fazla kontrolü kaybeden tenisçi de allah yeteneği olsa işi zor. inanılmazdı radwanska, ki uyarı da aldı hakemden zaten. her kaybettiği puandan sonra bağırıp durdu, sanırsın bir graff, bir navratilova da o gün çok formsuz, o yüzden maç kaybediyor. karşısındaki isviçreli bacsinszky ise, tüm turnuva boyunca izleyebildiğim maçlarda sempatik tavırlarla dikkat çekti, türkiye'nin en über kadın kişisi seda sayan'dan bir "yolun açık olsun!" gitsin ona da. finale doğru gidiyor zaten.

turnuvanın en uzun maçlarını oynayan govortsova, bu kez patlamış son haftaların formda ismi petkovic karşısında. seti geçtim, bir sette 4 oyun verdiğini bile hatırlamıyorum. şimdi teyit etmedim maç skorlarını ama öyle olması lazım, bir yanlış varsa yorum bölümüne düzeltme alabiliriz bittabi. turnuvanın resmi sitesi hradecka-domachowska maçını "müthiş" olarak nitelendirilmiş, o maçı radwanska-bacsinszky maçı kadar bile izleyemedim, bir şey söyleyemiyorum o yüzden. tek bildiğim, burada ilk postta yerden yere vurduğumuz hradecka'nın her maçında set vererek olsa da yoluna devam ettiği. ama yarın hakkından gelir petkovic diye tahmin ediyorum. onu da geçerse, istanbul cup ölmüş ağlayanı yok diyeceğim, ki zaten öyle. o duruma da ayrı bir postta değineceğim.

akşam, cnn türk sağolsun, tam anlamıyla bir maç izleyebildik. ama pek keyifli değildi tabii. toplamda 3 oyun verdi sadece dushevina. bayanlar tenisi iyi, güzel, hoş da tenisçilerin 1 defa servis kırdırdığı zaman seti ve hatta maçı bırakmaları çok can sıkıcı. domachowska-hradecka maçında bunun antisini yaşadık aslında. 5-1'den geri dönen domachowska almış ikinci seti 7-5'le. ama genel olarak baktığımızda bu böyle. dün pemra-garrigues maçında umutlanmamın sebebi de oydu zaten. ilk sette dağınık ve konsantrasyonunu git gide kaybeden bir garrigues gördüğüm için acaba dedim ama maalesef pemra'nın da yardımıyla toparlamıştı kendini o maçta garrigues. lakin biraz prestijli bir tenisçi oldu mu göz açtırmıyor. bugün dushevina'nın yaptığı gibi.

ipek'i de yaza yaza eledik. ilk seti 7-6 alıp ikinci sette 3-1 öne geçtikten sonra scoreboard'u kapatıp takip etmeyi bırakmıştım, sonra dur bakalım kaç kaç almışlar diye bakayım dedim ki, tie-break seti oynanıyordu ve 9-2 gerideydi ipek/shvedova ikilisi. şaşırdım ama bekliyordum dediğim gibi. yarın muhtemelen schnyder ve partneri rahat bir şampiyonluk alacaktır.

final favorilerim çok değişik değil aslında. herkesin tahmin ettiği ve beklediği gibi petkovic-bacsinszky finali görüyorum ben de. böyle bir final olursa favori belirtmek güç olur ama... yarın cnn türk, bacsinszky-dushevina maçını yayınlayacak 18.00'da. 2'de hradecka ile petkovic oynuyor. ona da dünkü gibi bir sorun çıkmazsa justin'den göz atmaya çalışacağız. akşam 20.00'den sonra da çiftler finali var.

bir de turnuvanın yayın konusu var, ona dair de bir şeyler söylemek gerek. cnn türk her akşam 18.00'daki maçı veriyor, ki genelde türk tenisçilerin, yoksa da elde kalan en iyi tenisçilerin maçı bu saate konuyor. şikayeti olanlar var cnn türk'ün günü tek maçla geçmesinden ama bence bunda kızacak bir nokta yok. sonuçta bir haber kanalı cnn türk ve günde 1 maçtan fazla yayınlamaları zor. ama o zaman da "niye aldın madem?" sorusu gündeme geliyor, ki sorulması gereken soru bu. wimbledon'da da aynı şeyi yaşıyoruz maalesef. üstelik yayınlar da biraz sıkıntılı. 3-4 yıl önce ipek şenoğlu'nun yorumculuğu vardı, ki felaketti. maçları anlatan spikerin de çok iyi olduğunu söyleyemeyiz ayrıca. en azından emre yazıcıol, şevket furkan erbay ve her ne kadar çok sık anlatmasa da caner eler ve pek tabii bu işin türkiye'deki en iyisi ve üstad fahri ikiler'i gördükten sonra. yorumcu cahit yavuz'a karşı da genel bir hoşnutsuzluk söz konusu. özellikle 2008 wimbledon'dan dolayı. iyi bir nadal destekçisi olarak o gün ben bile rahatsız oldum ama açık söylemem gerekirse, tenis yorumları gayet iyi. taraf tutmadığı maçlarda daha iyi görüyoruz bunu. ayrıntıları yakalamaya çalışıyor en azından, yanıldığı tabii ki olacak ama "haydi mehmet haydi oğlum" yorumcusu da değil.

yazıya başlarken pek istekli değiliz dedik ama maşallah baya baya yazmışız. yazıyı bitirirken, tema ve tasarım değişikliğine gitmeyi düşündüğümü de söyleyeyim. tavsiyesi ve bilgisi olanlar varsa yardım etmesi rica olunur, zira bu konuda fazlasıyla kötüyüm. tabii, bu yazıyı okuyan kişi sayısı 3-5 kişiden fazla olmadığı için bir sonuç çıkmayacak ama şansımızı deneyelim biz yine de...

30 Temmuz 2009 Perşembe

İstanbul Cup'ta 4. Gün

gece tam bilgisayarı kapatmaya hazırlanıyorum, saat 4 suları. birden "elano galatasaray'da!" haberi düşüverdi ortalığa. transferi öğrenmeden önce gözü kapanan bendeniz, elano ismini duyunca birden açılıverdi. sonra uyumayı denedim ama olmadı. sabah kahvaltı yaptıktan sonra 11 gibi uyuyakalmışım sonra da...

uykuya dalmadan önce sabah seansındaki 2 maçın kaçacağı garantiydi zaten, en azından saat 6'daki pemra'nın maçına uyanmayı ümit ettim ve uykuya daldım. öyle de oldu... pemra-garrigues maçından sonra ipek'in çiftler maçı da vardı ama pek bakmak istemedi canım. gece stanford turnuvasını yayınlayacak olan eurosport'un da etkisi var bunda tabii. günlük tenis ihtiyacımı birden - çiftler maçı üstelik - karşılamak istemedim.

alman andrea petkovic gümbür gümbür geliyor skordan göründüğü kadarıyla. geçen hafta bad gastein'i kazanmıştı, istanbul'da da işini temiz yapıyor. 50 dakikada devirmiş tecrübeli portekizli'yi. elemelerden gelen belaruslu dzelahevich de radwanska'nın kurbanı olmuş. 3. günün yazısında hradecka'nın ilerileri göreceğini hiç sanmadığımı yazmıştım, bu turu da geçmiş 1-0 geriden gelerek. çeyrek final eşleşmesi de fena sayılmaz. yarı finali görmesi halinde karşısında büyük bir ihtimalle petkovic'i bulacak, ki bu onun için turnuvaya veda etmek anlamına gelebilir.

izleyebildiğim tek maç olan pemra-garrigues maçına gelelim. hatta maçın biraz öncesine gidelim. cnn türk'ün maç önü programında onur belge vardı konuk olarak, sonuna yetişebildim, öncesinde neler söyledi bilemiyorum ama son cümlesi "istanbul cup, topraktan sert korta geçti, bu da grand slam turnuvası düzenlemek için bir adım". af buyur? neyse... çok kötü bir garrigues vardı bugün kortta, onu söylemeliyim öncelikle. ilk turda elemelerden gelen yakimova'dan sonra, ikinci turda da pemra'yla karşılaşmasını şanslı kura çekti diye yorumlayanlar oldu ama işin aslı hiç de öyle değil aslında. pemra'nın rus'u elemesi bir sürpriz, gerçekçi konuşmak gerekirse. yani aslında garrigues'in 2. turdaki olası rakibi turnuva öncesinde pemra değil de rus olarak gözüküyordu ve bugün özellikle ilk sette berbat oynayan garrigues'i rus set almakla bırakmaz, yenerdi de bana göre. pemra'dan daha genç olmasına rağmen çok daha tecrübeli ve böyle maçlara alışık zira kendisi. ayrıca garrigues'in çeyrek final ve devam etmesi halinde yarı final kurası da hayli zorlu. tabii, garrigues berbat oynadı, rezildi derken pemra'nın da hakkını vermek gerekiyor.

ilk sette bütün silahlarını çok iyi bir şekilde tek tek kullandı. slice vuruşlar, drop shotlar, iyi savunmalar, kendi ortalamasının üstünde servisler... ama şunu unutmamak lazım. pemra'nın oyun stili çözülmeye çok ama çok müsait. göze çok hoş geliyor ve izlemek inanılmaz derecede keyif veriyor. ilk sette, dünya 21 numarasını sinirden köpürttü, biz izleyenleri de zevkten... gelgelelim, ikinci sette daha sakin kalıp tecrübesini öne çıkarttı ispanyol ve alçak düşen slice vuruşlara da çareler üretmeye başladı. bu slice vuruşların etkisini kaybettiğini gören pemra da repartuvarında hiç olmayan şeyleri denedi ve bolca basit hata geldi peşi sıra. garrigues de ilk setteki rezil oyunundan biraz sıyrılıp, özellikle forehand winner'larıyla 10'dan fazla puan kazandı son 2 sette. psikolojik olarak çöken pemra'nın reaksiyonu da çok sınırlı kaldı bu durum karşısında. pemra'ya niye yenemedin diye kızmak çok saçma, ilk sette bu kadar etkin bir oyun koymasa kafaya bile takmazdı insanlar ama o ilk setteki şiir gibi puanları görünce, onların yapılabildiğini görünce, daha fazlasını ve maçı da istiyor insanlar. son olarak... ikinci sette oyun olarak düştü pemra ve garrigues de pemra'nın bazı silahlarına çözüm üretti. bu seti kaybetmesine diyecek laf yok, ama son setteki haline biraz kızdım açıkçası. "niye kazanamadın" şeklinde değil ama, maçı bırakmasına kızdım ben. evet, belki 10 defa o final seti oynansa hiçbirini kazanamaz pemra ama koskoca sette oyun alamayacak ve sadece 6 puan üretecek bir oyuncu da değil. bu eşiği aşması lazım ama yaş da gelmiş 23'e, çok büyük şeyler bekleyerek daha da baskı altına sokmamak gerek kendisini. olursa olur bir şeyler...
yarın çeyrek finaller var. favorilerim; bacsinszky, petkovic, hradecka-domachowska (belli olmaz bu maç bence) ve dushevina...

ayrıca, yine geçen yazıda şampiyon olamaz dediğim ipek/shvedova çifti yarı finale çıktı bu akşamki çeyrek final maçını 7-5 ve 6-1'lik setlerle alıp. yarı final eşleşmesi kolay gözüküyor ama finale çıkılması halinde büyük olasılıkla schnyder-goerges çifti gelecek karşılarına, ben orada kaybedeceklerini düşünüyorum. umarım tersi olur tabii...

Federer'in İkizleri

yaklaşık 4-5 gün önce federer-vavrinec eşinin ikiz kızları myla rose ve charlene riva dünyaya gelmişti bildiğiniz gibi. bir zamanlar agassi-graf ikilisinin çocuğu doğduğunda gündeme gelen "15 yıl sonra grand slam kazanır hihi" yorumları, bu ikizlerin doğmasıyla birlikte tekrar hayat buldu. agassi-graf çiftinin çocukları 4-5 yaşına geldi, tam tenise başlama yaşları sayılır, bilmiyoruz başladı mı. geyikler bir tarafa, tenisçi falan olacağını sanmıyorum kendisinin. olursa da muhtemelen sıradan bir tenisçi olmaktan öteye geçemeyecektir. garantisi, kesinliği var mı bu önermenin? yok tabii, ama düşündüğüm bunlar. en fazla tenis eğitimi alır, oynamayı bilir, o kadar. en azından bence.

takriben 3 hafta önce wimbledon finalinde roger federer'e dramatik şekilde kaybeden roddick, twitter'ında ikizlerin doğduğu haberi geldikten sonra çifti tebrik edip, ikizleri de 2029-2040 tarihleri arasında grand slam şampiyonu ilan etmişti. ikinci hareket eurosport'un sitesinden gelmiş. anket ve sonuç herşeyi söylüyor, buyrunuz...

Melis Sezer ve Pemra Özgen Röportajları

sporstüdyosu.com, geçmişi 1 yıl bile olmayan bir site. ancak gösterdikleri özveri, güncelliklerini korumaları ve istisnasız bütün spor dallarına dair yazıları bünyelerinde barındırmalarıyla çok büyük bir övgüyü hak ediyor bu ekip. curling'ten tutun bisiklete, kriketten tutun tenise, voleyboldan tutun buz hokeyine, her türlü spora gereken yeri ayırıyorlar. bana göre sitenin en güzel yanıysa yaptıkları röportajlar. türkiye'de ilgi gösterilmeyen sporların gelişmesi için çabalayan duayen kişilerle ve gelecek vaat eden genç türk sporcularla yaptıkları röportajlar, eminim ki fotomaç-fotospor-fanatik-fotogol gazetelerinin 1 yılda yaptıkları onlarca sallama röportajdan daha yararlıdır, gerçek spor severler için.

teniste pek iyi değiliz malumunuz. erkeklerde yetiştirmiş olduğumuz doğru düzgün bir tenisçi yok maalesef, ithal ettiğimiz marsel ilhan'ı saymazsak. kızlar/bayanlarda durum biraz daha farklı. ipek şenoğlu'yla başlayan furya pemra özgen, çağla büyükakçay, başak eraydın ve melis sezer gibi isimlerle devam ediyor. sporstüdyosu.com; başlıktan da anlayabileceğiniz üzere melis ve pemra ile çok güzel röportajlar gerçekleştirmişler. biliyorsunuz, pemra geçtiğimiz günlerde istanbul cup'un ilk turunda arantxa rus'u geçerek, wta tour'da ikinci turu gören ilk türk tenisçi oldu. melis sezer ise pemra'dan 7 yaş daha ufak, henüz 16 yaşında, çok yolu var. junior klasmanında dünyada 140. sırada, ki fena sayılmayacak bir sıralama bu. yeter ki bunu sadece junior klasmanıyla bırakmasın, daha üstlere de taşısın... daha fazla uzatmadan iki röportajın da linkini vereyim:


çağla ve başak röportajlarını da bekliyoruz...

29 Temmuz 2009 Çarşamba

İstanbul Cup'ta 3. Gün

blog'un ilk postu için iyi bir seçenek olmayabilir böyle bir post, farkındayım. ama tamamen hobi amaçlı açtığım için bu blog'u, girizgah olaylarına vesaire hiç bulaşmak istemedim açıkçası. küçük harf kullanmamın da sebebi bu. neden bilmiyorum, büyük harf kullandığım yazılarda, bloglarda dahi çok resmi bir şekilde yazmaya başlıyorum yazıları, böyle daha bir rahat geliyor. 2 cümle arkada dediğim gibi sadece hobi bu, o yüzden küçük-büyük harf olayıyla da kasıntı yaratmak istemiyorum kendi kendime. tabii, bu imla kurallarına uymayacağımız anlamına gelmiyor, onu da belirtelim blog'un ilk paragrafını bitirir iken.

bugün genellikle çiftler maçları üzerine yoğunlaşmış bir program vardı. oynanan toplam 9 maçtan 5'inin çiftler maçı olması da bunun bir göstergesi zaten. açıkçası pek takmıyorum çiftleri ve izlemek de öyle pek hoşuma gitmiyor. özellikle grand slam zamanları eurosport'u açıp tuvalet ve yemek dışında ara vermeden ne varsa izleyen biri olarak, çiftlerde 1 maçtan sonrasına dayanamadığımı itiraf etmeliyim. yine de yazının sonunda ufak notlar halinde değineceğiz tabii çiftlere de, özellikle pemra-çağla/ipek-shvedova maçına.

teklerde benim en fazla dikkatimi çeken maçtı bacsinszky-koryttseva maçı, domachowska-rezai maçıyla birlikte. bacsinszky ilk seti rahat bir biçimde kazandıktan sonra maçı bırakmadı koryttseva, varolan sakatlığına rağmen. zaten, dünkü zvonareva maçında inatçılığı ve sabrı fazlasıyla dikkat çekmişti ki bu özellikleriyle zvonareva'nın sakatlığı ve maç ritminde olmaması birleşince sürpriz bir şekilde 2. tura yükselmişti. 6-2 kaybettiği ilk setten sonra ikinci seti 6-3 almayı başardı. son sete iyi giren taraf polonyalı bacsinszky oldu. ukraynalı'nın servisini kırarak 3-0'la girdi sete, durum 4-1 ve 6. oyun 30-0 bacsinszky lehineyken maçtan çekilme kararı aldı sakatlığı sebebiyle koryttseva. turnuvadan önce de sakatlık sorunu vardı zaten, sanırım maç oraya kadar gelmişken, sakatlığı da onu ciddi bir şekilde zorlamaya başladı. oyununda da bir düşüş yaşamıştı zira final setinde, daha fazla zorlamamak istemesi anlaşılabilir bence. tabii bu turda elenmesi pek önemli değil, rezil bir form durumuyla geldi ve en azından 1 maç kazanarak biraz morallenmiş şekilde istanbul'dan ayrıldı. istatistiklere de bir göz attım şöyle. birinci servisinden puan çıkarma yüzdesi %39, herşeyi açıklamaya yetiyor sanırım...

günün bir diğer tekler maçında 7 numaralı seribaşı belaruslu raket olga govortsova çok zorlandığı maçta çeyrek finale yükselmeyi başardı. maç süresi 2 saat 43 dakika, turnuva tarihinin değil ama bu senenin rekoru olduğu kesin. turnuva tarihinin de nasıl bir tarih olduğu tartışılabilir tabii, şunun şurasında 5 sene olmuş, ettiğimiz lafa bak, geri alıyorum... 8 kez govortsova, 6 kez kerber'den olmak üzere tam 14 kez servis kırıldı maç boyunca. ilk set 6-4'le govortsova'ya giderken, ikinci seti tie-break'te kerber kazandı. son sette uzunca bir süre iki raket de servis attığı oyunları korumayı başardı ama kerber en kritik yerde, 5-4 gerideyken rakibine servisine kırdırarak maçı kaybetti. bu maçın en dikkat çeken istatistiği de alman angelique kerber'in yaptığı 7 çift hataydı...

sıra geldi günün tartışmasız en büyük hezimitine. ilk turda turnuvaya wild card'la katılan ipek şenoğlu'na sadece 2 oyun veren maria elena camerin, 5 numaralı seribaşı vera dushevina karşısında döküldü. maçı 6-0 ve 6-1'lik setlerle kaybetti ki aldığı oyunda da rakibinin servisini kırdı. yani koca maç kendi servisinde 1 oyun dahi kazanamadı camerin. bu maçın birden fazla dikkat çeken istatistiği var. bu kadar farklı geçen bir maçta böyle olması doğal tabii, o yüzden bu maça torpil geçip 2 tane kilit istatistiği verelim. camerin'in 8 çift hatasına karşılık, dushevina yalnızca 1 çift hata yaparken; birinci servislerinden %43'le puan çıkarabilen camerin'in karşısında %84'le birinci servislerinden puan çıkaran bir dushevina vardı. 8 çift hata ve %43'le birinci servisten çıkan puanı görünce, camerin'in kendi servisinde tek bir oyunu dahi kazanamaması şaşırtıcı olarak görülmemeli.

günün son maçında, bana göre zvonareva ve schnyder'in de elenmesiyle birlikte turnuvadaki en büyük favori haline gelen fransız rezai ile polonyalı domachowska karşı karşıya geldiler. ilk seti domachowska 6-3'le alarak "acaba?" dedirtti rezai açısından ama fransız bırakmaya pek niyetli değildi. servisler kırılmış ve 4-4'e eşit bir şekilde gelinmiş iken, önce kendi oyununu aldı, sonra rakibinin servisini kırdı rezai, aynı govortsova-kerber maçının son setinde aldığı gibi. maça dengeyi getirdikten sonra, 2. setin de gazıyla alır götürür maçı derken, final setine iyi başlayan taraf domachowska oldu. rezai servis attığı ilk oyunu aldıktan sonra art arda 3 oyun kaybederek 3-1 geriye düştü. durum 4-2 iken kendi servisinde 40-0 önde olmasına rağmen arka arkaya puanlar kaybederek domachowska'ya servis kırma şansı tanıdı ama hemen toparlanıp arka arkaya 3 puanla oyunu almasını bildi. set 5-3'ken yine kendi servisinde çok zorlandı rezai ama bir kez daha baskının altından kalkıp oyunu almasını bildi. gelgelelim, son oyunda domachowska servisini korumayı başarınca seti 6-4, maçı da 2-1'le alıp çeyrek finale doğru yelken açtı. bizim zvonareva ve schnyder'in elenişinin ardından favori olarak gösterdiğimiz 4 numaralı seribaşı rezai de turnuvaya erken veda edenler kervanına katıldı.

yarın diğer 4 çeyrek finalist daha belli olacak, cuma günü çeyrek finaller, cumartesi günü yarı finaller, pazar günü de final karşılaşmaları enka arena'da sahne alacak. daha turnuvanın yarısı geride kalmamışken seribaşları evine dönmeye başladı, oralara bir göz atalım. 1 numaralı seribaşı zvonareva ve 2 numaralı seribaşı patty schnyder ilk turda, 4 numaralı seribaşı aravane rezai ikinci turda turnuvaya veda etti. 6 numaralı seribaşı yaroslova shvedova sakatlığı sebebiyle turnuvanın ilk günü teklerden çekildiğini belirtti. elde 4 tane seribaşı kaldı. 3 numaralı seribaşı anabel medina garrigues, yarın pemra özgen ile karşılaşacak ikinci turda. ilk turda çağla büyükakçay'ı geçen 8 numaralı seribaşı lucie hradecka da alman julia goerges ile. 5 numaralı seribaşı vera dushevina ve 7 numaralı seribaşı olga govortsova ilk iki turun sonunda en sağlam gözüken raketler, ikisi de adlarını çeyrek finale yazdırdılar. açıkçası çağla karşısında izlediğim hradecka'dan bir baltaya sap olacağını sanmıyorum. ne dersem tersinin çıkmasıyla ünlüyümdür ben ama, onu da sonradan kıvırma payı olarak ekleyeyim. govortsova ve dushevina dediğim gibi çok iyi getirdiler şimdiye kadar, ama bir isim vererek onların şanslarını etkilemek istemem. anabel medina garrigues'i de unutmamak lazım tabii. yine seribaşı olmayanlardan bacsinszky ve domachowska ileri noktaları görebilecek raketler. izleyip göreceğiz artık sevgili tenisseverler...

yazının başında çiftler demiştik, pemra-çağla/ipek-shvedova maçından da bahsedeceğiz demiştik ama pek mecalim kalmadı. hem dediğim gibi, çiftleri pek taktığım yok açıkçası. ama bugün izlediğim ipek şenoğlu-yaroslova shvedova ikilisini pek beğenmediğimi, 1 numaralı seribaşı olmalarına rağmen şampiyon olacaklarını pek sanmadığımı belirtmeliyim. bunu da yazdık, bakarsınız turnuvanın sonunda şampiyon olur bu ikili, ipek de 70 milyonluk türk halkının gururu olur. şaka tabii, olsa olsa enka arena'daki ve ekran başındaki 3-5 bin kişinin gururu olur ancak...