23 Aralık 2015 Çarşamba

(Dönemedi)

Söderling ile ilgili geçen hafta "Bu sezon dönüyormuş" lafları çıkmıştı... bugün emeklilik açıklaması geldi.

Zaten dönse de "Nadal'ı Roland Garros'ta yenmek"in üzerine bir şey koyamayacağı gibi, soğuk nevale kişiliğine uymayacak şekilde madara da olurdu diye tahmin ediyorum.

Ayrıca kendisi top işine girmişti en son. Tenis dünyasına en büyük katkısı da topların logosudur bence. Her kim tasarlamışsa, bu şahsın yanında Federer'in logosunu tasarlayan diz çöküp tövbe eder diyorum.

17 Aralık 2015 Perşembe

Roger Federer ve Çılgın Takvimi

Roger Federer, bugün resmi sitesinden 2016 takvimini yayınladı.


Normalde pek haber ehemmiyeti olan bir şey değil ama bu epey ilginç bir takvim gördüğünüz gibi. Sezonu zaten kendisine göre yoğun bir takvimle açan Federer, araya bir de Rotterdam eklemiş. Ancak asıl sürpriz Indian Wells'ten sonra Roland Garros'a kadar 2 ay boyunca tek bir turnuvaya dahi katılmayacak olması.

Miami ve Monte Carlo'yu pas geçmesi sürpriz değil ama Roland Garros öncesi Madrid ve Roma'da oynaması beklenirdi. Sürpriz olsa olsa bunların da birinden vazgeçmesi olurdu ama öyle bir program yapmış ki, off-season'dan daha uzun bir off-season yaratmış kendisine orada Federer. Elbette bir amacı var bunun: Wimbledon ve Olimpiyatlar.

Bilhassa 30 yaşından sonra takvim konusunda özel ayarlamalar yapan Federer, son birkaç senedir rekabetçi olamadığı Roland Garros'u bu kararıyla artık neredeyse tamamen gözden çıkardığını en azılı hayranlarına bile gösteriyor. Ama bunu yaparak hedeflediği şey elbette Wimbledon ve Olimpiyatlar'da şansını artırmak.

Verdiği uzun aradan sonra ritim bulabilmeyi kolaylaştırmak adına da çim sezonuna Stuttgart'ı da eklemiş, ki bu da hedefi doğrultusunda epey mantıklı bir hareket. Zaten çim sezonundan sonra yoğun bir takvimi olan Federer için burada bir de Olimpiyatlar ekleniyor.

Sonrasında ise programında bir değişiklik yok ama genele bakıldığında tarihsel anlamda da başarısız olduğu turnuvaları elerken, bolca kupa kaldırdığı yerleri tercih etmiş. Rotterdam ve Stuttgart'ta eğer Djokovic olmazsa - ki olmayacak %99 - favori olacak ve 750 puan toplama fırsatı demek. Miami'yi pas geçerek Indian Wells'e enerjisini akıtabilir vereceği 2 aylık arayı da göz önünde bulundurarak. Sezon başında oynadığı Brisbane yine küçük turnuvalar arasında şampiyonluk kazandığı yerlerden birisi. Yani Federer, Roma ve Madrid gibi toprak masters'larını pas geçerken puan olarak bunları kazanma ihtimali çok yüksek olan 250 ve 500 puanlık turnuvalarla telafi etme yoluna gidecek ki, bence çok akıllıca adımlar.

Buradaki tek soru işareti, daha önce hiç vermediği kadar uzun bir ara - 2 ay - vermesinin onu nasıl etkileyeceği...

16 Aralık 2015 Çarşamba

Kraliçe


Off-Season'da Oyunculardan Kısa Kısa

- Andy Murray'nin ilk çocuğu yolda, biliyorsunuz. Çocuğun şubat ayında dünyaya gelmesi bekleniyor ama Murray, eğer Ocak ayında düzenlenen Avustralya Açık sırasında doğum gerçekleşirse turnuvayı bırakıp döneceğini söylemiş. Gerçi bence sezeryandır o doğum, öyle bir şey olmaz...

- Bu sene iyi bir çıkış gerçekleştiren David Goffin, 2016'da da daha iyi olmak istiyormuş. Davis Kupası'ndan takım arkadaşı Steve Darcis de elinden ameliyat geçirmiş.

- Roger Federer'den klasik bir "emekliliği düşünmüyorum, öyle bir net tarih yok" açıklaması daha gelmiş. Allah aşkına rahat bırakın artık adamı. "Grand slam kazanamıyor, bıraksın" zırvaları da inanılmaz saçma. 35 yaşında dünya 2 numarası adam, niye bıraksın oyundan da zevk alıyorsa? Keep going Roger!

- Nadal, en kötü sezonunu geçirdikten sonra bu sene kendisine tatili yasakladığını söylemişti. Lafını da yutmadan devam ediyor. Joao Sousa ile şu aralar Mallorca'da antrenman yapıyorlar ve günde ortalama 4 saat çalışıyorlarmış. Sousa'nın pestili falan çıkmış. Rafa'yı artık tanıdığımız için garip değil tabii. Bundan önce de Asya'da IPTL oynamıştı. Sadece Christmas'ta birkaç günü ailesiyle geçirmek için ara verip ondan sonra da zaten sezonu açmaya Abu Dhabi'ye gidecek. Hadi bakalım.

- İsviçre'de yılın sporcusu Wawrinka seçilmiş. Federer genelde daha istikrarlı bir yıl geçirip 2 numarada bitirse de Wawrinka hak etti bunu.

- Sports Illustrated'in her sene seçtiği yılın sporcusu ödülüne bu sene Serena Williams layık görüldü. Ödülü 1992 yılından sonra ilk kez bir tenisçi kazanıyor. Dolayısıyla "büyük" haber bu. Serena ile bu vesileyle röportaj gerçekleştirilmiş. Orada kariyerinin en iyi anı olarak Indian Wells'te bu sene oynamasını göstermiş. Biliyorsunuz, 2001'de ırkçılık olduğunu gerekçe göstererek ablasıyla birlikte 13 sene oraya katılmamıştı. Oraya geri dönmesi, aldığı destek vs. hoşuna gitmiş. Serena, hala ırkçılık sorunlarının olduğunu belirtse de kutuplaşma yerine birlikte olmak adına bir şeyler yaparak işlerin düzeltilmesini mümkün gördüğünü de eklemiş. Smart woman.

- Richard Gasquet, sakatlığının ciddi olmadığını söyleyip 2016 yılında slam finali oynamak istediğini söylemiş. Peki.

- Tenisin haşarı çocuğu Tomic de ilk 10'a giricem ben demiş. Bak bu daha mantıklı.

- 12 yıldır Serena'yı yenemeyen Sharapova, en büyük kabusunu övmekten geri durmamış. Gençlik yıllarında şu an olduğu 28 yaşında hala tenis oynayabileceğini hayal dahi etmeyen Sharapova, şu an Serena'nın bu yaşta turu domine etmesini ve hırsını çok takdire şayan buluyormuş. Stockholm sendromu.

- Laura Robson iyi bir geri dönüş gerçekleştirmek istediğini söylemiş. Gerçekleştirse iyi olur çünkü onu artık bir tenisçiden çok BBC ekibinin parçası olarak görmeye başladı tenis camiası. Daha 21 yaşında...

10 Aralık 2015 Perşembe

2015 Sezon Sonu True Grand Slam Ödülleri

Geleneksel "True Grand Slam Ödül Töreni" şölenine hoşgeldiniz sevgili okurlar!

Hem erkekler hem de kadınlar tarafında 1 numaraların çok ağır dominasyonuyla geçen bir yıl olsa da, sezon sonu ödüllerinde yine de bazı kategorilerde çekişmeler vardı. Ayrıca, sadece 2015 ödüllerini dağıtmakla kalmayacağız, ödüllerin sonunda 2016 için sizin de katılımını beklediğimiz anketimizi sunacağız.

Yılın en iyi erkek oyuncusu: Novak Djokovic

Şüphesiz yılın kralı Novak Djokovic, sadece 2015'i domine etmekle kalmadı; aynı zamanda tarihin en iyi sezonlarından birini tamamladı. En son bu çizgide bir sezonu 2011 yılında yine kendisi geçirmişti, ki oyun anlamında iki yıl arasında karşılaştırmalar belki büyük tartışmalara yol açabilecek olsa da, sonuç anlamında Djokovic'in 2015 yılı daha etkileyici bir yıl olarak kayıtlara geçti.

2011 yılındaki gibi sezona tarihi bir galibiyet serisiyle başlayamasa da, Avustralya Açık başta olmak üzere Indian Wells, Miami, Monte Carlo ve Roma gibi bütün önemli turnuvaları kazandı. Madrid'i pas geçti ve Roland Garros'a favori olarak geldi. Buradaki 'nemesis'i Rafael Nadal'ı çeyrek finalde ezici bir oyunla 3 sette geçtikten sonra ya fazla rahatlaması ya da daha büyük bir stres altına girmesi sonucu finalde Stan Wawrinka'ya şok bir şekilde mağlup oldu. Tabii, bu sadece Djokovic ile alakalı değildi. Wawrinka da kariyer tenisini oynayarak Sırp raketin yoluna taş koydu.

Roland Garros finalinden sonra psikolojik olarak dağılacağı, Wimbledon'da çim sezonunu iyi geçiren Federer'in kazanacağı düşünülse de, finalde İsviçreli'ye karşı mental ve fiziksel anlamda büyük bir savaş verdi ve üstün çıkan taraf oldu.

Üst üste kaybedilen Cincinnati ve Toronto finalleri (en büyük rakipleri Federer ve Murray'e karşı) Amerika Açık'ı kazanmasına yine engel olmadı. İşin 2011'den farklı olmasını sağlayan taraf ise, bundan sonrası oldu. O yıl Amerika Açık sonrası düşüşe geçen Djokovic, bu sene Pekin, Şangay, Paris ve Londra'da şampiyon olarak 'kusursuz' rekora ulaştı. Tek mağlubiyeti Federer'e karşı gelse de, gruplarda aldığı bu yenilgi şampiyonluğuna engel olmadı.

Yılın en iyi kadın oyuncusu: Serena Williams

Tamam, Serena Williams'ın 34 yaşında turu elinde oynatması artık alıştığımız için çok şaşırtmıyor ama Amerika Açık'a gelindiğinde masanın üzerinde takvim slam ihtimalinin olması işin saçmalık boyutuna geldiğinin bir kanıtı gibiydi. Turnuva boyunca çok iyi oynamayan Serena, kendi kendisini bitirince bu tarihi sezonu taçlandıramamış oldu.

Serena, Amerika Açık'tan sonra bilhassa zihinsel olarak dinlenmek istediğini belirterek tek bir maça çıkmamasına rağmen bu onun sezonu 1 numarada ve yılın oyuncusu olarak -hem de açık ara- bitirmesine hiçbir şekilde engel olmadı.

Yılın en çok geliştirme gösteren erkek oyuncusu: Benoit Paire

Çıkışını yaptığı 2011 yılından bu yana, inişli çıkışlı bir grafik sergileyen Benoit Paire, mental olarak da turun en sıkıntılı oyuncularından biri olarak kötü bir şöhrete kavuşmuştu. Geçirdiği sakatlık sonrası sıralamada da yerini kaybetti ve bırakın challenger'ları, kendine güveninin gelmesi için futures turnuvaları oynayarak dönmeyi tercih etti. Ama ne dönmek! Yine bilindik iniş çıkışları olsa da, çok daha stabil kaldı ve göze hoş gelen atak oyununu büyük galibiyetlerle de süsledi. Özellikle Amerika Açık ilk turunda son finalist Kei Nishikori'yi maç puanından dönerek yenmesi özgüveni açısından ona büyük bir artı yazdı. 26 yaşındaki Fransız, yılı da kariyerinin en yüksek noktası olan 19 numarada kapattı. Oyununa birkaç ufak ekleme ve istikrarını devam ettirmesi, onu ilk 10'a yaklaştıracaktır.

Yılın en çok geliştirme gösteren kadın oyuncusu: Timea Bacsinszky

Bu alanda Garbine Muguruza ve Belinda Bencic de seçilebilirdi ama onlar zaten 1 numara potansiyellerini junior kariyerlerinden bu yana gösterdikleri için "gelişme gösterdiklerini" değil de, potansiyellerini yansıttıklarını söyleyebiliriz. Bacsinszky, bu ödülün anlamı açısından çok daha iyi oturan bir isim.

2009 yılında 20 yaşındayken geldiği İstanbul Cup'tan hatırlıyorum. Gayet iyi tenis oynuyordu ve bir slam kazanma potansiyeline sahip gözükmese de, yıllar boyunca turdan ekmek yiyecek bir oyuncu olduğunu belli ediyordu. Ama yaşadığı sakatlıklar, verdiği ara derken tenisten uzun süre koptu. Geri dönüşünü yaptığı geçen seneden sonra bu sene inanılmaz işler çıkardı. Sezona çok iyi girdikten sonra ufak bir düşüş yaşasa da çıkışının tesadüfi ya da küçük oyunculara karşı olmadığını Roland Garros yarı finali ve Wimbledon çeyrek finaliyle gösterdi. Kariyerinde ilk kez ilk 10'a girdiği sezonu ise 12 numarada tamamladı.

Yılın en iyi grand slam turnuvası: Wimbledon

Kadınlar tarafında belki büyük bir çekişmeye ve efsane maçlara sahne olmadı ama erkekler tarafında özellikle iyi bir turnuvaydı. Erken turlarda çekişmeli maçlar ve sonda da gayet iyi bir finiş oldu. Ama bu sene genel olarak çok öne çıkan bir slam olmadığını söylemek lazım.

Yılın en iyi erkekler maçı: Wimbledon Finali

Sezona zaten Federer-Djokovic finalleri damga vurdu. Tenis açısından en kalitelisi, 4.setteki düşüşe rağmen Wimbledon'daki maç oldu.

Yılın en iyi kadınlar maçı: US Open 2.tur Wozniacki-Cetkovska

Baya skandal bir karar olarak görebilirsiniz ama bu sene slam yarı finalleri ve finalleri hiç beklediğimi veremedi kadınlarda. Evet, Vinci-Serena yarı finali sansasyoneldi ama tenis açısından en keyif aldığım maç 2.turdaki sıradan olarak görülebilecek bu maç oldu. Petra Cetkovska'nın maçın sonundaki oyunu erkekler tarafı da dahil olmak üzere, bu sene gördüğüm en iyi clutch performanstı.

Yılın en iyi erkek çiftler takımı: Jean-Julien Roger/Horia Tecau

Bryan kardeşleri tahtlarından edip sezonu 1 numarada bitirmeleri bu ödülü almaları için yeterli.

Yılın en iyi kadın çiftler takımı: Sania Mirza/Martina Hingis

Girdikleri hemen hemen her turnuvayı neredeyse hiç zorlanmadan kazandılar. Kadın çiftlerde Williams kardeşlerden sonra bu kadar istediği zaman rahat kazanan bir çifti hatırlamıyorum. İşin etkileyici tarafı bunu Williams kardeşler gibi servislerde çok etkili olmadan "soft" oyunlarıyla başarmaları. Zaten bu kadar açık ara yapmasalar bile, Hingis'in dönüşü hatrına bu ödül bu çifte giderdi.

Yılın en centilmen erkekler oyuncusu: Tim Smyczek

Avustralya Açık 2.tur maçında Nadal'a karşı maçı kazanabilecek noktada yaptığı hareketle bu ödülü hak etti. Şöyle buyrun: https://www.youtube.com/watch?v=ahrOBadEYcY

Yılın en centilmen kadınlar oyuncusu: Petra Kvitova

Bu kategorinin daimi kazananı. Özel bir hareketi yok ama zirvede bu kadar rekabetçi olup herhangi bir çirkeflik yapmadan, maç bittiği anda maçın bittiğini bilip "devam eden" Kvitova, bu ödülü WTA'nın dağıttığı resmi ödüllerde de 3.kez üst üste olmak üzere 4.kez kazandı zaten.

Yılın olayı: Vinci'nin Serena'yı yenip takvim slam'i engellemesi.

Yılın coach'u: Magnus Norman

Wawrinka, ilk slam finalinde Nadal'ı yendikten sonra 2. slam finalinde de (üstelik bu sefer sakatlık vs. durumunun da olmadığı bir finalde) yılın oyuncusu Djokovic'i ezerek yeniyorsa, mental anlamda burada bir artı da Norman'a yazılır.

Yılın Davis Cup oyuncusu: Andy Murray

Sir Andrew Murray. Nokta.

Yılın Fed Cup oyuncusu: Maria Sharapova

Çeyrek finalde Polonya'da Radwanska kardeşleri yenmesi normal sayılabilir ama uzun sakatlık sonrası dönüşünde Çek Cumhuriyeti karşısında finalde, üstelik deplasmanda, Kvitova ve Pliskova'yı yenmesi müthiş işti. Rusya diğer 3 maçı kaybedince şampiyon Çekler olsa da, bu ödülü hak eden Sharapova'ydı.

------------------------------------------------------------------------------------

2016 YILI ÖN ANKETİ:

Avustralya Açık şampiyonluğunu erkekler ve kadınlarda kim alır?
Erkekler ve kadınlarda 2016'yı kim 1 numarada bitirir?
Rafael Nadal ve Roger Federer, bu yılı boş geçtikten sonra 2016'da slam kazanır mı?
Serena Williams seneye yine 3+ slam kazanarak turu domine eder mi?
Erkekler ve kadınlarda sürpriz slam finalist/kazanan adaylarınız?
Erkekler ve kadınlarda ilk 10'daki yerini kaybedeceğini düşündükleriniz?

7 Aralık 2015 Pazartesi

Haber Turu #3

- WTA'da kafasını kıran kırana... Bu yıl çiftlerde oldukça başarılı olan Casey Dellacqua, kendi ülkesinde oynanacak Avustralya Açık'ı Pekin turnuvasında düşmesinden sonra oluşan kafa travması nedeni ile kaçıracakmış.

-Storsur başka bir slam kazanma ihtimalinin hala olduğunu söylemiş. Başarılar diliyoruz.

-Philippoussis, Kokkinasis'in üstünde baskı olmadığını söylemiş. Konuşmasının içine "Nasıl istiyorsa öyle yapar" gibi bir mesaj sıkıştırmış ki Avustralya erkek tenisi zaten bu mentaliteden zarar görüyor bu aralar.

-Federer ve Hingis'in olimpiyatlarda karışık çiftler oynayacağına dair dedikodular yoğunlaşmış. Bence oynarlarsa alırlar.

6 Aralık 2015 Pazar

Elfergonzo


Gonzalez Tim Henman'ı yenip Champions Tennis 
turnuvasında kupayı kapmış. Tombalaklaştığından mı
olmuş yoksa saçını mı boyatmış bilmem ama gençleşmiş gibi.

4 Aralık 2015 Cuma

Haber Turu #2

- Bu seneyi beklentiler altında geçiren ve bir kez daha hayal kırıklığı yaratan Grigor Dimitrov, 2016 için del Potro'nun eski antrenörü Franco Davin ile çalışıyor. Dimitrov aynı zamanda verdiği röportajda yeni sezon için motive olduğunu ve tekrar kendini bulduğunu belirtmiş. Biz bu hikayeyi çok duyduk ama yine de hayırlısı olsun diyelim.

- Eski dünya 9 numarası Nicolas Massu, Djokovic'in gelmiş geçmiş en iyi sezonu geçirdiğini belirtmiş. Massu aynı zamanda seneye Djokovic'in Roland Garros ve Olimpiyatları kazanmasını bekliyormuş. Hatta Olimpiyatları çiftlerde de kazanır demiş. Tamam şimdi Djokovic'e hakkını herkes veriyor da, Massu sanki biraz fazla uçmuş.

- Rafael Nadal, 5. sene üst üste İspanya'da en çok tanınan sporcu olma özelliğini elde etmiş. Anketlere göre İspanya'da yaşayanların %98'i Rafael Nadal deyince kim olduğunu biliyor. Bu alanda Gasol biraderleri, Marc Marquez'i, Andres Iniesta'yı geride bırakmış.

- Emekli WTA oyuncusu Anne Keothovang, Britanyalı gençlere yardımcı olma isteğinin LTA (Britanya Tenis Federasyonu) tarafından reddedilmesini ilginç bulmuş.

- 2015'i berbat geçiren ve Amerika Açık'ta toparlayan Bouchard, buz banyosunda düşüp kafayı kırınca turnuvadan çekilmiş, seneyi de kapatmak zorunda kalmıştı. Bouchard, olay sonrası işi biraz da şaklabanlığa vurup çekilmek zorunda kaldığı turnuvaların zararını tanzim etmek için avukatı aracılığıyla Amerika Açık'a dava açmıştı. Bu hareketiyle baya bir antipati toplayan Kanadalı, 2016 sezonuna Hobart'ta oynayacağı turnuvayla başlayacağını açıklamış.

Haber Turu

- Andy Murray Davis Cup'ın formatında sorun olmadığını ama maçların slamlerden hemen sonra yapılmasının sorun olduğunu söylemiş.

- İspanyol David Ferrer ve Marc Lopez evlenmişler (Birbirleriyle değil tabi :))

- Raonic çalıştırıcısı Ljubicic'den ayrılmış. Gençlerden Borna Coric de çalıştırıcı değişikliğine gidenlerden.

- Djokovic International Premier Tennis League organizasyonundan çekilirken Murray ve Wawrinka dahil olmuş. Djokovic için doğru karar.

29 Kasım 2015 Pazar

Podcast #1: 2015 Sezonu Genel Değerlendirmesi

Sonunda geldi!

30 dakikalık bir kayıt oldu toplamda. Aslında bölüp koyacaktık ama teknik sıkıntı oldu, bekletmek de istemedik. Eğer 30 dakika uzun, çok konuşmuşsunuz diyorsanız yorum kısımlarında belirtebilirsiniz. Ayrıca yazı-podcast ikilemindeyiz. Podcast güzel devam etsin (yazı hiç olmayacak demek değil tabii bu) diyorsanız ona göre dikkate almaya çalışacağız.

19 Kasım 2015 Perşembe

Londra 2015: Sorun yavaş kortlar mı?

Londra'da düzenlenen ATP 2015 Finalleri'nde 4. gün geride kaldı ve az çok grupların tablosu çizildi. Roger Federer ve Rafael Nadal gruplardan çıkmayı garantileyerek, bir anlığına da olsa "yıl 2008 mi?" dedirtti. Andy Murray zaten büyük şüphelerle buraya gelirken, asıl sürpriz Djokovic'in Federer'e karşı pek varlık gösteremeden kaybetmesi oldu.

Kuralar çekildiğinde "Yine 0-3 çekerler mi?" diye bakılan David Ferrer ile Tomas Berdych, tahminleri boşa çıkarmamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Berdych dün Nishikori karşısında zaman zaman iyi oynadığı maçta, fırsatları tepen taraf oldu ve buraya sağlıklı geldiği bile şüpheli olan Nishikori karşısında muhtemelen tek galibiyet fırsatını kaçırdı. Bu akşam Novak Djokovic ile bir anlamda gruptan çıkma maçı oynayacak ve ne kadar şansı olduğunu siz de gayet iyi biliyorsunuz.

Ferrer aslında galibiyet alabilmek için ideal bir gruba düşmüştü. Murray'nin aklı Davis Kupası'ndaydı. Wawrinka'nın istikrarsızlığı malumdu. Ancak ilk maçında Murray'e karşı iki sette de son oyunda servis kırdırarak 4-6, 4-6'lık setlerle kaybetti. İkinci maçında da Wawrinka'ya karşı ilk seti 5-2'den vererek ikinci sette helva gibi dağıldı. Elit seviyede bir silahı olmadığı için elit oyunculara karşı kritik anlarda bir şey üretememesi yeni bir şey değil ve bu artık 33 yaşından sonra değişecek bir şey de değil. Son maçında grubu lider bitirmeyi garantilemiş Nadal'a karşı 200 puan ve güzel bir para ödülü için yine motive olacaktır ama artık bir anlamı yok.

Londra'da sonuçlar bir yana, oynanan tenisten yana büyük bir yakınma söz konusu. Londra'daki kortların yavaş olduğu ve bu yüzden maçların zevksiz geçtiği iddia ediliyor. Kapalı sert kortların doğasına uygun olacak şekilde bundan daha hızlı olması gerektiğine katılmakla birlikte, gerçekten tenisin ve çekişmenin kalitesinin aşağıda olmasını buna bağlamayı en hafif tabirle düz mantıkçılık olarak yorumluyorum.

Hızlı bir zemin olarak bilinen Paris Masters'ta 2 hafta önce değişen kortların yavaşladığını görmüştük. O kadar bariz bir yavaşlama oldu ki, Londra'ya gelen oyuncular buradaki kortun Paris'ten bir tık daha hızlı olduğunu söylediler. Asıl sorun kort hızı falan değil, alakası yok. Kendimce sadece bu sene değil, geçtiğimiz senelerin çoğunda da sezon sonu turnuvasında çok fazla kalitesiz, çekişmesiz maçların neden oynandığını (bilhassa grup aşamasında) maddelerle açıklayayım:

1- Biraz önceki cümlenin sonunda parantez içine aldığım yer aslında bu maddenin ta kendisi. Tenisin giderek inanılmaz fiziksel hal alması, takvimin yoğunluğu, en iyi oyuncular arasında sezon içinde çok çok çok yıpratıcı maçların oynanması... Bunların hepsinin etkilerini aslında Amerika Açık sonrası görüyoruz. Oyunu daha hızlı oynayabilen ve kapalı sert kortu çok seven Federer'in, fiziksel olarak tenis tarihinin gelmiş geçmiş en iyisi olan Djokovic'in buna karşı bir nebze karşı koyabildiğini görüyoruz ama onun dışında Nadal ve Murray de dahil olmak üzere, ilk 20'deki oyuncular istikrarsız sonuçlar alıyorlar. Bunun üzerine, bütün yılın maç yükünü, sezonun son turnuvasında grup sistemiyle iyice artırmak artık pek mantıklı değil. Ferrer ve Berdych gibi yıllardır bu seviyede olup zirve dörtlüye karşı neredeyse hiç varlık gösteremeyen oyuncular zaten grubun genel olarak dibini boylayıp olayın çekişme boyutunun önünü tıkıyorlar. Bunun yanı sıra, bu sene örneğinde Murray'i söyleyebileceğimiz "odaklanma, ciddiye alma" meselesi var. 1 ay kadar önce Davis Kupası için Sezon Sonu Finalleri'ni pas geçebileceğini söyleyen dünya 2 numarası, ATP tarafından ceza almakla tehdit edilmişti. Burada çok gönüllü oynamadığı aşikar. Yoksa Nadal'a karşı sadece 5 oyun alabilmesi, Nadal'ın iyi oyununa rağmen açıklanamaz. Kendimizi kandırmayalım. Nadal, çokça sakat ya da yorgun gelip kötü maçlar çıkartmıştı keza büyük dörtlüden. Hepsini geçtim, "biyonik adam" Djokovic bile kariyerinin en iyi tenisini oynadığı 2011'de felaketti bu turnuvada. Tek istisna Federer olabilir.

Kısacası, eğer rekabet görmek istiyorsak, kalitesiz maç sayısı bu turnuvada azalsın istiyorsak, 8 oyuncunun elemeli bir turnuva oynaması en ideali olacaktır. Ancak ticari açıdan tabii bu da ATP'nin hiç işine gelmeyecektir maç sayısı azalacağından. 16 oyuncunun katıldığı elemeli bir turnuva maç sayısını artırıp turnuvaya çeşitli renkleri de getirebilir. Aynı zamanda sürpriz ihtimali de artabilir. Ancak onda da şöyle bir sorun var ki, ATP bu turnuvayı en iyilerin bir araya geldiği bir turnuva olarak pazarlıyor. Orada gidip Raonic-Simon ilk tur maçı izletmek bu amacın ruhuna fazlasıylaaaa aykırı kaçar.

2- Turnuvanın alınan bütün önlemlere ve titizlikle hazırlanan takvime rağmen oyuncuları çok zorlaması. Bazen oyuncular elinden geleni yapmak istese de fiziksel durumları, bütün yılın yorgunluğu sebebiyle buna müsaade etmiyor. Ya da, ilk 8'e ucundan kendini atan ama hazır olmayan oyuncular, orada oynamanın onurunu yaşamak için turnuvadan çekilmiyorlar. Burada oyuncuya da kızmaya pek hakkınız yok doğrusu. Mesela Ferrer buraya %100 gelmedi. Keza Nishikori de. Özellikle Ferrer'in son şansı olabilir bu. Gidip 33 yaşında, ilk 8'e girecek puanı toplamış adama "sen hazır değilsen gelemezsin kardeşim, bırak 9. olan Gasquet gelsin" diyemezsin. Yerine gelecek olan oyuncu da Gasquet. Dikkat çekiyorum.

3- BÜYÜK DÖRTLÜNÜN 2015 YILINDA HALA BÜYÜK DÖRTLÜ OLMASI. Caps lock açık yazdım çünkü bu o kadar inanılmaz bir şey ama biz bunu genel olarak o kadar normal görüyoruz ki... Aslında hiç normal değil. Farkında mısınız bilmiyorum ama 2008 yılından beri bu tablo neredeyse hiç değişmedi. Bir sene Federer, bir sene Murray, bir sene Nadal (bu sene) ilk 4'ten düştü ama hiçbiri temelli bir düşüş değildi. Gördüğümüz gibi, turnuvaya 5 numaradan giren Nadal, Wawrinka ve Murray karşısında toplamda 10 oyun kaybederek grubunu son maçlar öncesinde lider bitirmeyi garantiledi.

Şöyle bir istatistik var: 1990 yılında ATP Finalleri'nde oynayan oyunculardan sadece 2 tanesi 1995 yılındaki finallerde kendine yer bulabilmiş. 2000 yılında ATP Finalleri'nde oynayan oyunculardan sadece 1 tanesi 2005 yılındaki finallerde kendine yer bulabilmiş. 2010 yılında bu turnuvayı oynayan kadroyu sayıyorum: Nadal, Federer, Djokovic, Soderling (Allah rahmet eylesin), Murray, Berdych, Ferrer, Roddick (Allah analı babalı büyütsün). Tam 6 oyuncu bu sene de burada. Tarihte görülmeyen bir istatistik. Roddick değil de eğer ciddi sakatlıklar yüzünden tenisi bırakmak zorunda kalmasaydı muhtemelen Soderling de bu yıl burada olurdu. Yerlerini alan oyuncular da Wawrinka ve Nishikori oldu. Wawrinka 30 yaşında zaten. Turda yeni bir oyuncu değil. Yeni bir yüz olarak sadece Nishikori var diyebiliriz. O da 26 yaşında. 1990'lı yıllarda doğan hiçbir oyuncu yok. Çoğu büyük turnuvada çeyrek finalden sonra tabloda gelen en genç oyuncu 28 yaşındaki Novak Djokovic oluyor. Bu da tarihte yanına dahi yaklaşılamamış absürt bir istatistik.

Kabul edelim ki, futbol ve basketbol gibi diğer mainstream sporlarda oyun giderek hızlanırken, çabuklaşırken, atletizmin ve yırtıcılığın önemi artarken, hücum daha çok ödüllendirilirken, teniste süreç tam tersine işliyor. Yavaşlayan kortların buna yardım ettiği şüphesiz ve turda çok fazla yavaş kort olması bir dengesizlik de yaratıyor. Ama her sporun kendi içinde farklı dinamikleri var. Günümüzde gelişen raket teknolojisi ve güçlenen sporcularla hızlı kortların sayısı 90'lardaki gibi olsa, bu sefer muhtemelen çok fazla servise dayalı oyun, tenisi daha büyük bir çıkmaza götürürdü. Raonic, Isner ve Karlovic şu an turda ilk 20'de çok rahat barınabilen oyuncular. Lopez ve Anderson'u da bunlara ekleyebiliriz. Bu yavaş kortlara rağmen burada barınıyorlarsa, 80'li 90'lı yıllardaki kortlarla ne kadar büyük başarılara imza atabileceklerini düşünün. Evet; bilhassa Djokovic, Nadal ve Murray önderliğinde gelişen ve büyüyen "topu efektif karşılamanın ve savunmadan hücuma iyi şekilde geçebilmenin önemi" diye kısaca özetleyebileceğimiz tenis felsefesi, yer yer sinir bozucu derecede etkili olabiliyor. Ama bunun bir servis festivali izlemekten daha dayanılmaz olmadığını da söyleyebiliriz. Dolayısıyla burada yavaş kortlardan çok kendisini Djokovic, Federer, Murray ve Nadal seviyesine çıkaramayan, yanına bile yaklaşamayan yeni jenerasyonları suçlasak? Hatta bunları geçelim, yeni jenerasyon daha Ferrer ile Berdych gibi sınırlı oyunculara bile yaklaşamıyor.

Nokta.

19 Ekim 2015 Pazartesi

Podcast İçin Soru

Merhabalar yine uzun bir aranın ardından... Salı akşamı podcast yapmayı planlıyoruz. Sorularınız varsa bu postun altına bırakın lütfen. :)

14 Ağustos 2015 Cuma

Kyrgios Olayı!



Nick Kyrgios, dün Rogers Cup'ta oynanan maçta Stan Wawrinka'ya video'da gördüğünüz şeyi söyleyince ortalık karıştı. Diğer sporlarda, ki başta futbol olmak üzere çok normal karşılanan bazı şeyler (en meşhuru da malum Zidane-Materazzi vakası) teniste takdir edersiniz ki, o kadar normal karşılanmayabiliyor.

Neticede böyle bir laf daha önce tenis kortunda edilmiş midir? Edilmiş olabilir ama mikrofonların icadından beri modern zamanda, bu lafın duyulacağını bile bile sesli bir şekilde söyleyen bir gerizekalı zannediyorum ki çıkmamıştır. Kyrgios'un bahsettiği kişi %99 Donna Vekic. %1'lik pay da resmi bir açıklama olmadığı için bıraktım. Yoksa kimse aptal değil bence, ne olduğu çok açık şekilde ortada. Zaten bahse konu olan Kokkinakis ile Vekic, 2014'te Avustralya Açık'ta karışık çiftlerde birlikte mücadele etmişler.

Wawrinka'nın o malum olayda takındığı tavır ve hareketler bana epey True Detective dizisinin ilk sezonundaki senaryoyu hatırlatsa ve hoş olmasa da, bunu bu şekilde ifade etmek, üstelik de kortta, Kyrgios'a düşmüyor herhalde. Zaten bilinçli ve zihni parlak bir arkadaş olmadığını uzun süredir biliyoruz ama bu kadar büyük bir aymazlık yapacağını kimse tahmin edemedi, hepsi bu.

ATP, Kyrgios'a ceza verdi zaten. En kısa sürede verilen cezayı da açıklayacaklar. Ben şahsen turdan uzaklaştırma cezasından çok ağır bir para cezası bekliyorum. Ama yönetmeliğe göre ATP'nin 3 yıla kadar ceza verme gibi bir şansı da bulunuyor.

Edit: Ceza 10 bin dolar olarak açıklandı. Daha ağır bir ceza beklerdim açıkçası.

2 Ağustos 2015 Pazar

23 Temmuz 2015 Perşembe

Kısa kısa İstanbul Cup

- İpek Soylu'yla ilgili ilk turda aldığı galibiyetten sonra sosyal medyada büyük bir patlama söz konusu oldu. Tahminim onun da etkisiyle 2.tur maçını izleyenler aşırı tepki gösterdiler. 19 yaşında kızın tenisi bırakmasına kadar geldi nokta, sanki 0-6 0-6 maç kaybedenler utanmalıymış gibi. Asıl suç burada İpek'te değil başkalarında ama şu zihniyete güzel ve detaylı cevap burada verilmiş zaten. Okuyun, okutun: https://eksisozluk.com/entry/53432844

- Çağla da ilk turda Hantuchova'ya karşı iyi mücadele verdi ama son sette cidden çok kötü oynadı. Ama onun da seviyesi belli ve bence 108 numaraya kadar yükselerek bile iyi bir başarı gösterdi. Maalesef öldürücü bir silahı olmadığı için ilk 100 tenisçisi ışığı veremiyor. Defansif açıdan da vasat düzeyde kalınca yerinde sayıyor. Yine de son 2-3 senede daha iyi ve ilk 150 içinde takılabilir seviyesini kaybetmezse. İpek ve Berfu gibi isimlerin geldiği ortamda Fed Cup takımı için bile Çağla'nın bu seviyesini koruması bize faydalı olacak. Motive olduğunda ekstra oynayabilen bir oyuncu aynı zamanda.

- Organizatörler, sizlere çok pis laflar hazırladım... Yayıncı kuruluş NTV Spor, yorumcuları, spikerleri, bilimum federasyon yetkilisi ve oyuncularınız ne kadar muhteşem tesisler yaptığınızdan bahsedebilirler ama burada maalesef o goygoyları göremezsiniz. 2011-2013 arasında sezon sonu şampiyonasında elde ettiğimiz kazanımlar 2 senede silinip gitti. Bakmayın, İstanbul Open bundan da beterdi de, Federer gelince üstü kapandı yetersizliğin. Seneye muhtemelen o da gelmeyince, bundan farkı olmayacak o turnuvanın.

- Şikayetler çok basit ve herkesin anlattığı şeyler aslında. İşim, okulum, ailem gereği İstanbul-Bursa arası gidip gelen biriyim ve salı günü de İstanbul'daydım. Maçlara gitmeyi planlıyordum ama bulunduğum yer Kartal'dan belirtilen rotayı takip etmem, aynı rotayla geri dönmem için kusura bakmayın ama hiçbir güç bana 40 TL ödetemez. Kim düşündüyse bu bilet fiyatlarını, onlara da teşekkürler.

- Tesisler hala tamamlanmamış ama merkez kort güzel. Bir yatırım yapılmış ve bunu tenisin esamesinin okunmadığı ülkede kıymetini bilmeyecek değiliz elbette. Ama bu işe bir yatırım yapılıyorsa, para dökülüyorsa biraz daha dikkatli olunması icap ederdi. Esenyurt'ta kort yapıyorsun, ulaşıma dair bir şey yok. O yakada olanlar bile 2 saatte geliyor, karşıdan gelen 3 saatte falan geliyor ki trafik sıkışıklığına girmediğimizi varsayıyoruz burada. Özel arabayla gelsen, sanırım bilet parası kadar benzin parası da çıkar. Sen bunları bildiğin halde doğru düzgün servis bile kaldırmıyorsun. 3-4 vesayit gelen adam, bir de üzerine indiği yerden tesislere yürüyor.

- Hepsini geçtim, ödenen bilet fiyatlarına rağmen koskoca kortun lokum gibi yerleri hep loca diye ayrılıp eşe dosta peşkeş çekiliyor. O kadar çileyi çeken adam tepeden maç izliyor. Hem o adama haksızlık, hem de gelen bir avuç seyirciyi de kadrajın dışında bırakıp ekranda daha da boş ve ruhsuz bir görüntü veriyorsun. Ama olsun, tenis federasyonundan birileri 100 kişilik yeri 3-5 kişiyle işgal etsin, yoksa kızarlar, darılırlar birbirlerine.

- İpek Soylu'nun uğradığı garabet ise akıl almıyor. Saat 1'de seans başlatıp 5 maç koyuyorsun. Tamam, maçlar çok uzadı... Çok nadiren de olsa başka ülkelerde de yerel saatle 11'den sonra maç başladığı oluyor, olmuyor değil. Ben çok kişinin aksine buna tepki vermedim. Ama sen gidip İpek'in potansiyel rakibini pazartesi oynatıyorsan, salı akşamı erkenden çarşambanın programını açıklayıp gece 11'de maça çıkacağı bariz olan İpek'i ertesi gün kurbanlık koyun gibi korta süremezsin. Rybarikova pazartesi 1 saat oynamış, 2 gündür dinleniyor. Salı günü Jankovic maçı uzadığında İpek'in akşam 11'den önce korta çıkamayacağı anlaşılmıştı zaten. Perşembe günü de 2. tur maçları oynanıyor. Oraya koysana İpek'in maçını? Bu mümkün değilse bari kızı Salı günü akşam seansının son maçına koy, çiftler maçını 1 gün ertele. Rybarikova'ya teklif edilmiş de son dakikada o kadın enayi mi böyle bir teklifi kabul etsin? Rybarikova muhtemelen İpek'i yine yenerdi ama kesinlikle bu skor olmazdı. Boş yere kızın psikolojisi baskı altında kaldı. Umarım bu mağlubiyetten etkilenmez ve yoluna devam eder.

- Bunun dışında kötü bir turnuva oluyor ne yazık ki. Gelen isimler çok kötü sayılmaz. Bu hafta diğer turnuva Bad Gastein'den daha iyi bir listemiz var. Ufak bir turnuva olduğu için ilk 10'dan biri olmaması kabul edilebilir ki, 35'lik yıldız diye yutturulan Venus de gelip ilk turdan gitti işte. Ama ilk 10'dan tenisçi olmasa da ilk 50'den bir sürü isim var. Lakin bütün faktörlerin toplamı ve ilgi çekecek isimlerin de pek sallamayıp elenmesiyle ortalama tenis seyircisinin ilgisini çekecek bir turnuva olmaktan çok uzaklaştı İstanbul Cup.

- Son olarak gelen bilgilere göre İstanbul Cup'ın seneye Nisan ayı gibi Stuttgart ile aynı haftaya çekildiğini hatırlatayım. Ayrıca İstanbul Open gibi toprağa dönecek zemin. O hafta oynanan Stuttgart'ta çok güçlü liste olur. İlk 20'den epey giden olur. Bu yüzden İstanbul'da muhtemelen bundan da zayıf bir liste olacaktır sağlam paralar ödenmezse ilk 10'dan birine ki zaten Sharapova ya da Serena dışında ilk 10'dan birine boşuna para vermeye de gerek yok bence. Bu iki isim dışında kimse özel olarak kadın tenisinde birisini izlemeye gelmez Türkiye'de. Ayrıca toprağa dönmesi iyi olmuş bence. İpek için en azından!

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Felix Auger Aliassime


14 yaşındaki Kanadalı Felix Auger Aliassime, turda tarih yazmaya devam ediyor. Uzun boyu ve güçlü servisleriyle dikkat çeken genç (çocuk?) raket, mart ayında oynanan Drummondville Challenger turnuvasında 3 eleme maçını kazanıp adını ana tabloya yazdırmayı başarmıştı. Ancak sakatlığı sebebiyle ana tablodaki maçını oynama fırsatını elde edememişti.

Bu hafta yine ülkesindeki Granby challenger turnuvasının elemelerinde mücadele eden Aliassime, yine büyük bir başarıya imza attı. Bugün elemelerin 1 numarası Jean-Yves Aubone ile karşılaşan Aliassime, Amerikalı rakibini 7-6(3)/6-2'lik setlerle rahat geçerek turdaki 5. maçında 5. galibiyetini aldı. Ana tabloda da iyi bir kura çeken Aliassime, Andrew Whittington ile oynayacak.


14 Temmuz 2015 Salı

Wimbledon Finalleri



Şu an pek vaktim yok yazmaya ama finaller biteli de 2 gün oldu. Belki altta yorumlarla konuşmak, fikir beyan etmek isteyen olur diye şöyle dursun bu burada.

Özet olarak Djokovic ve Serena, favori oldukları finalleri kazandı. Serena biraz daha zorlanabilir diyordum ben içimden ama slam finalleri karnesini de düşünürsek 2-0'lık net galibiyeti çok sürpriz değil. Garbine ilk sette çok iyiydi bu arada, onun da hakkını verelim. Bouchard'dan daha düzgün, sempatik ayrıca. Yolu açık olsun. Vamos!

Djokovic-Federer finaline ilk iki set ben de destek verdim ama üçüncü setten sonra.... Yok bu o değildi galiba ama demek istediğimi anladınız. :P İlk iki set efsane bir maç mı geliyor derken sonrası çok rutin ve rahata bağladı Djokovic için. Şahsi fikrim ilk iki setten sonra inanılmaz yıprandı Federer. Çok yoğun puanlar oldu özellikle ikinci setin sonunda. Djokovic'in insan dışı fiziğiyle bir değil 34'lük Federer'in fiziği. Fiziksel olarak kırdı. Oyun anlamında da Nole zaten çok ama çok az hata yaptı. Wimbledon'da geri kalan maçlarında çok iyi görüntü vermemişti ama finalde, gerektiği yerde vites arttırdı yine. Bu adam Wimbledon'da finalleri, RG finallerinden çok daha iyi oynuyor kesinlikle. RG'de ise Wimbledon'a göre finale gelene kadar daha "yenilmez" hissi verip finalde çok ikibüklüm duruyor kortta. Garip. Baskıdan kaynaklı olduğunu söylemek yanlış olmaz bence. Baskının altından iyi kalkan bir isim elbette ama bir Federer, Nadal değil bu konuda. İkinci set sonu onu gösterdi. O seti Novak'ın koparması lazımdı bir şekilde. Ha, son iki sette fiziksel üstünlüğü onun işini kolaylaştırdı.

Öyle ya da böyle, iki oyuncu da hak ederek hanelerine birer slam daha yazdırdılar. Roland Garros'ta Wawrinka'nın çoktuğu çomak hariç 2015 yılında Djokovic ve Serena'nın tura olan hakimiyetine şahitlik ediyoruz. Amerika Açık'ta sonuç değişir mi çok emin değilim ama en azından rekabet açısından biraz daha renk gelmesini tercih ederim. Bunu sağlayacak isimlerse bana göre Azarenka ve Nadal. Ki, onlara da çok umut bağlamamak iyi olur şu anda.

11 Temmuz 2015 Cumartesi

10 Temmuz 2015 Cuma

Wimbledon: Kadınlarda güç tenisi kazandı

Kadınlar turunda güç tenisinin giderek etkili olduğu ortada. Serena Williams zaten bu akımın bir numaralı temsilcisi ama kendisi kategori dışı sayılabilir. Onun dışında ona 15 yıldır rekabet eden isimler arasında hep değişik türde oyuncular var olmuştu. Hingis gibi, Henin gibi. Ondan önce 90'larda Arantxa Sanchez efsanesi var. Yavaş kortlarda Steffi Graf gibi bir deve karşı kafa kafaya oynamış ve hatta kimi zaman üstünlük kurmayı da başarmıştı.

Bu dönemin top raketlerde o tarz oyuncuları ise beklenen başarıyı veremediler. Wozniacki zaten çok düz bir oyuncu ama Radwanska ve Jankovic gibi tarzları farklı olsa da çeşitlilik yaratan tenis oynayan ve kortta zarif duran raketler (buna yeni çıkan Halep'i de ekleyebiliriz) her ne kadar oyunlarını bir yere kadar getirseler de henüz hiçbiri slam kazanabilmiş değiller. Ancak güç tenisini temsil eden genç raketler çıkışlarını çok hızlı yaptılar. Bouachard henüz 20 yaşında geçtiğimiz sene Wimbledon'da finale yükseldi. Madison Keys 20 yaşında yine slam'lerde tepeye oynuyor. Dün de Muguruza uzun süredir sinyalini verdiği başarıyı yakalayıp adını kariyerinin ilk slam finaline yazdırdı.

Radwanska karşısında iyi bir maç oynadı. Özellikle ilk setten sonra ikinci sette de erken break gelince Radwanska'nın tarumar olduğu bir maç portresine doğru ilerliyorduk. Ama Radwanska, neden bir sürü zaafına ve tenisindeki güç eksikliğine rağmen 2 numaraya kadar yükseldiğini ve senelerdir zirvede olduğunu gösterdi. Bir şekilde maçın içinde kaldı, işi sinir savaşına çevirdi, rallileri uzattı, rakibinin aklına girdi derken seti aldı. Hatta final setine de iyi başlayan taraf oldu. Ancak Muguruza da yeni nesil arasında psikolojik olarak en sağlam birkaç oyuncudan biri diyebiliriz herhalde. Radwanska'nın dönüşü karşısında dağılmadı ve sağlam durdu. Son sette Radwanska'nın kötü oynadığı servis oyununda hemen gözünü açıp break'i buldu. İyi servisleriyle hata yapmayan İspanyol, 15 yıl sonra kadınlarda İspanya'ya slam finali getirdi. Ayrıca 2011'den bu yana Nadal tarafından yaşadıkları hayal kırıklıklarıyla Wimbledon'da beklediğini bulamayan İspanyollar'a güzel de bir sürpriz yaşattı Venezuela asıllı...

Serena-Masha maçına dair yazmak boş. İlk seti izledikten sonra işlerimden ötürü bırakmak zorunda kaldım ama onun da farklı bir görüntüsü var gibi durmuyor. Gerçekten teknik taktik falan konuşmaya gerek yok artık. Serena büyük bir konsantrasyon kaybı yaşamadığı sürece Masha'yı her yerde her türlü yeneceğini yine ispatladı. Eğer Serena birkaç sene daha devam ederse işler Masha için çok daha utanç verici bir hal alabilir zira Nadal'ın Federer'i en çok domine ettiği dönemde dahi Federer araya galibiyet sıkıştırıyor, hiç olmazsa bazı maçlarda çok zorluyordu. Sharapova 3 senedir falan set alamıyor Serena'dan!

Finalde güç tenisi var. Biri eski jenerasyon, diğeri yine... Geçen sene RG'de Muguruza ezmişti. Bu sene Avustralya'da 3 sette Serena kazanmıştı. Zor bir maç olacak ama şu var, Serena genelde kendi canını yakan birini unutmaz ve ciddiye alır. Geçen seneki RG maçı olmasa Serena konsantrasyon sıkıntısı yaşayabilirdi ama o hezimet kesinlikle aklının kenarında ve inanılmaz aç olacak. Sonuç ise ne olursa olsun güzel olacak. Muguruza alırsa bu güzel tenisinin mükafatını alarak 21 yaşında slam şampiyonluğuna ulaşacak. Serena alırsa da tenisseverler olarak US Open'a büyük bir heyecanla gideceğiz zira 1988'de Steffi Graf'ın yaptığı takvim slam'ini göremeyen yeni nesil olarak 2015 Serena'nın yaptığı takvim slam'i diye ballandıra ballandıra anlatma fırsatına bir adım daha yaklaşacağız.

8 Temmuz 2015 Çarşamba

Wimbledon: Aslan Yürekli Richard!

Wimbledon'da erkekler çeyrek final günü geride kaldı. Federer, Murray ve Djokovic maçlarını set kaybetmeden rahat kazanırken favoriler arasında en çok zorlanması öngörülen Wawrinka, o zorluğu fazlasıyla yaşadı ve 5 set sonucunda Gasquet'e yenilerek turnuvaya veda etti.

Murray, Federer ve Cilic'in çeyrek final rakipleri kendilerini zorlayacak kalibrede rakipler değillerdi. Pospisil zaten çok şanslı bir kura sonucu, 5 setlik maçlar kazana kazana çeyrek finale gelmişti. Murray karşısında bu kadar iyi tenis oynamasını bile beklemiyordum. Hiç fena oynamadı ama set almaya bile yetmedi elbette.

Federer aynı anda diğer kortta yağmur sebebiyle birkaç kez kesintiye uğrayan maçta Simon'u 3 sette geçti. Simon genelde Federer'i zorlayan bir tenisçi ama çimde o pek mümkün değil tabii. Berdych'i rahat geçmişti Simon ama yazılıp çizilenlere göre Berdych'in sakatlığı söz konusuymuş. Zaten o maçta Simon'un 3-0 gibi net bir skorla rahat kazanması garipti. Federer için dolayısıyla yarı finale kadar büyük bir test söz konusu olmamış oldu. Bu arada, Halle'den bu yana devam eden 116 oyunluk servis oyunlarını kazanma serisi burada 2. sette Simon karşısında son buldu. Böylece rekor da 129 ile Ivo Karlovic de kaldı.

Djokovic, Cilic karşısında rahat kazandı. Üç sette de gerekli yerlerde vites yükseltti ve break'i bularak rahat bir galibiyete uzandı. Cilic de zaten yardımcı oldu. Bu sene iyi tenis oynamıyor. Burada da zorlanarak çeyrek finale kadar uzandı ki kendisi için bu bile iyi bir sonuç oldu bence.

Günün maçında Richard Gasquet, turnuvada oynadığı iyi tenisi ve yaptığı sükseyi Stan Wawrinka galibiyetiyle süslemiş oldu. Üst üste gelen Dimitrov ve Kyrgios galibiyetlerinde dikkat çeken nokta yaptığı savunmaydı. Birkaç fazla top çevirdi ve Dimitrov-Kyrgios gibi şutlarına giden oyuncuları bir noktadan sonra bozmayı başardı. Fiziksel olarak daha sağlam ve defans olarak daha sağlam bir Gasquet söz konusuydu. Wawrinka'nın da iyi olmadığı bir günde iyi top çeviren ve topu oyunda tutan rakibe karşı çok fazla basit hata yaptığı malum. Wawrinka, rakibinden 27 tane fazla winner vurmasına rağmen rakibinin iki katı basit hata yapınca o winner'ların pek bir anlamı kalmadı. Son sette 3-5'te çok iyi bir oyun oynayan Wawrinka devamını getiremeyince sürpriz şekilde Gasquet adını yarı finale yazdırdı.

Gasquet'nin yarı finale yükselmesi tabii Djokovic'i sevindirdi en çok. Wawrinka'dan kurtulup Gasquet'e düşmek... Bu maçı izleyen birisi "Djokovic zaten ikisini de yener" diyebilir ama eşleşme olarak o iş öyle değil. Wawrinka bugün oynadığı tenisten bağımsız Djokovic'i çok zorlayabilirdi. Gasquet ise bugünkü tenisinin çok daha üstüne çıksa bile eşleşme olarak Djokovic için lokum gibi kura. Yarı final için seç desen Djokovic eliyle bu kadar iyi bir kura seçemezdi açıkçası. Elbette, Murray ve Federer'e göre erken turlarda daha kötü kura çekmişti. Adalet bir anlamda yerini buldu da diyebiliriz.

Murray-Federer maçı için çok şey söylemeye gerek yok. Yazı tura gibi maç. Benim fikrim 51-49 Murray. Ama bu maçtan çıkacak kişi için fiziksel ve psikolojik olarak yıpranma fazlasıyla söz konusu olabilir. Diğer yanda Djokovic çok daha yıpranmadan adını finale yazdıracaktır bir mucize olmazsa, bu da Djokovic'in şansı...

Dimitrov'dan coach hamlesi

Baby Federer lakabının yanından bile geçemeyen ve oldu olacak diye diye 24 yaşını slam finali göremeden bitiren Grigor Dimitrov'un aşısı Roger Rasheed ile de tutmadı. Daha önce özellikle Fransız oyuncuları çalıştıran Rasheed, genelde çalıştırdığı oyuncuları daha defansif oynatan bir oyuncudur. Dimitrov'un istikrar, baseline'da savunma sıkıntısı göz önüne alındığında herkes başarılı bir hamle olacağını umuyordu ama olmadı. Ne istikrarlı, savunma yönünde gelişen bir Dimitrov gördük ne de o eski yaratıcılığından eser gördük Bulgar raketin.

Twitter adresinden de nihayet Rasheed ile ayrıldığını duyurmuş Wimbledon'a da erken veda ettikten sonra. Zaten geçen seneki yarı final puanları da düşünce sıralamada bir hayli gerileyecek.

Dimitrov: "Uzunca düşündükten sonra Roger ile olan çalışma ilişkimi bitirme kararı aldım. Birlikte pek çok şey başardık ve kendisine ileride başarılar diliyorum. Son birkaç yıldaki bütün çalışmaları ve bana olan katkıları için teşekkür ederim."

Fotoğraftaki Tenisçiyi Tahmin Ediniz


Wimbledon 2015: Kadınlar Çeyrek Finalleri

Dün kadınlarda çeyrek final karşılaşmaları tamamlandı. Favoriler kazansa da güzel maçlar oldu ve iyi tenis izledik. Yarı final eşleşmeleri kağıt üstünde çok heyecan veriyor ayrıca çıkan sonuçlar neticesinde.

Sharapova, merkez kortun ilk maçında Amerikalı CoCo Vandeweghe karşısında epey zorlanmasına rağmen kazanmayı başardı. Sharapova oynadığı son 19 slam çeyrek finalinin 18'ini kazanmış. Ayrıca oynadığı son 10 slam çeyrek finali maçının da hepsini kazanmış. Bu açıdan gerçekten istikrarlı bir tablo çiziyor. Bugün en iyi tenisini oynamasa da, yine inatçılığı ve istikrarıyla bir yerden sonra (burada üçüncü setten sonra) alev alev yanan rakibinin ateşini söndürüp maçı kazanmayı başardı. Vandeweghe'nin oynadığı tenise ise şaşırmadım. Zaten çimde çok farklı bir oyuncu. Oyun tarzı itibariyle sert kortta dahi bu şekilde bir tenisi istikrarlı şekilde ortaya koyamayabilir ama Lisicki gibi Wimbledon'da ve çim kort turnuvalarında bir tehdit olacağına şüphe yok önümüzdeki yıllarda da.

Serena-Azarenka maçı merkez kortta bir başka güzel maç oldu. Aslında son Serena-Azarenka maçlarının da kopyası oldu bu maç. Serena zaten slow-starter, Azarenka da her zaman Serena'ya karşı kazanacağına 'gerçekten' inanarak korta çıkan nadir oyunculardan biri olduğu için güzel maçlar izliyoruz. İlk set Azarenka süper tenis oynayarak kazandı. İkinci set epey çekişmeli, iki tarafın da çok yüksek kalite tenis oynadığı bir set olarak kayıtlara geçti. Bu sette Azarenka epey tükendi zaten, son seti nispeten daha rahat alan Serena adını yarı finale yazdırdı.

Yarı finaldeki Serena-Sharapova eşleşmesi artık klasikleşti. 11 yıldır kazanamayan Sharapova, Serena'ya karşı son maçını burada 2004 Wimbledon finalinde kazanmıştı. Takvim slam'i yolunda son 9 maçı kalan Serena ise, yüz ifadelerinden ve odaklanmasından gördüğümüz kadarıyla hiç olmadığı kadar hırslı. Sharapova'nın da yine en iyi tenisini oynamadığını göz önüne alırsak, Serena bu sefer de klasiğini devam ettirir gibi görünüyor.

Diğer çeyrek finaller tablonun nispeten zayıf tarafındaydı. Radwanska, Keys karşısında servislerin etkili olduğu maçı üç sette kazanmayı başardı. Kariyerinin en kötü sezonlarından birini geçiren Polonyalı, üst üste 3. yarı finaline yükseldi oynadığı son 3 turnuvada. Bu yarı final derecelerinin hepsinin çimde gelmesi elbette tesadüf değil. Her ne kadar düz mantık tenis takipçilerine göre Radwanska'nın oyunu çime uygun olmasa da, elbette olay öyle değil. Normalde etkili olamayan düz, spinsiz vuruşlarından daha fazla winner çıkartıyor. Yine servisini çok daha etkili kullanıyor çimde. Klasikleşen junk ball'ları, el hassasiyetini kullanarak bulduğu lob'lar, drop shot'lar ve taktik tenisi çimde ona büyük avantaj sağlayan etkenler.

Diğer çeyrek final izleyemediğim tek çeyrek final oldu. Muguruza, sezonun flaş isimlerinden Bacsinszky'i iki sette mağlup ederek Radwanska'nın rakibi olmayı başardı. Radwanska-Muguruza yarı finali yakın geçmeye müsait bir maç. Muguruza, Keys'e oyun stili olarak çok benzer bir oyuncu. Radwanska'nın bir tur önce aynı tarz oyuncuyla karşılaşmış olması avantajına olacak ama doğrusu, Muguruza kalite olarak Keys'ten şu anda o tenisi bir seviye daha üstte oynuyor ve Radwanska'nın karşısında güç tenisi oynayıp da gününde olan bir oyuncu olunca şansı epey azalıyor. Radwanska'nın taktik olarak oyun anlayışı ve Muguruza'nın vuruşlarının etkinliği kilit olacak. Gününde olanın kazanacağı bir maç olur gibi. Burada bir avantaj varsa, buraları daha fazla oynamış ve halihazırda Wimbledon finali olan Radwanska'nın, kariyerinin ilk slam yarı finalini oynayacak Muguruza'ya karşı daha tecrübeli olan taraf olması diyebiliriz.

Serena-Radwanska finali, Serena şampiyonluğuyla birlikte turnuvaya dair tahminim bu arada...

6 Temmuz 2015 Pazartesi

Wimbledon 2015: İkinci Haftaya Girerken

Wimbledon'da güzel bir ilk hafta geride kaldı. Beş setlik maç sayısı, Roland Garros'un toplamını yanılmıyorsam cuma gününden geride bıraktı. Son yılların klasiği haline gelen Rafael Nadal sürprizini yaşadık. Erkeklerde birkaç fire daha oldu ama şampiyonluk favorilerinde sıkıntı gözükmedi. Kadınlarda ise çarşı adeta karıştı.

Middle Sunday arasından sonra dopdolu bir Pazartesi gözüküyor Wimbledon'da. Hava durumunda da sıkıntı yok gibi. O yüzden güzel maçlar olacağı kesin. Hem kadınlarda hem de erkeklerde 16 maçın hepsi bugün oynanacak. Zaten Wimbledon'ın en güzel günü ikinci Pazartesi olur, o maç yoğunluğu içinde illa ki 2-3 tane kıran kırana geçen maç çıkar.

Kadınlarda zaten günün maçı (ki ben genel anlamda günün maçı) Williams kardeşlerin kapışması olacak. En son burada 2009 finalinde karşı karşıya gelmişler, Serena rahat bir maç oynayarak iki sette kazanmıştı. 2009-2013 arası hiç oynamadıktan sonra Charleston'da 2013 yılında Serena, ablasını dümdüz etmişti. Geçen yıl ise Montreal'de Venus üç sette kardeşini yenerek 6-7 yıl aradan sonra ilk galibiyetini almıştı küçük kardeşine karşı.

Serena dünya 1 numarası ve Venus çökmüş olabilir ama buradaki form durumları aksini söylüyor. Serena, 3.turda Heather Watson karşısında ringin köşesinde iplere fena halde sıkıştı ama her zamanki dirayeti ve kararlılığı yine ortaya çıktı ve artık bilmem kaçıncı kez o şampiyon karakterini ortaya koydu. Dikkat ettiğim nokta, son set 3-0 geriye düşen Serena (ki double break'ti, üstelik çimde bunu çevirmek ne kadar zor, herkes bilir) olmasına rağmen sosyal medyadaki tenis hesaplarında vs. hala Serena'nın bir şekilde geri döneceğine dair inanç vardı. Bir önceki postların yorum altında bir arkadaş uzun uzun Nadal analizi yapmış "neden böyle olduk?" der gibisinden, işte onun cevabı aslında bu. Eskiden Nadal da inanılmaz karadeliklere düşmesine rağmen o noktalarda içinden canavar çıkartır, geri dönerdi. Dönemese bile zorlardı, rakibini her zaman korkuturdu. Nadal şimdi set için servis atarken servis kırdıracak diye millet bekliyor. Ve kırdırıyor da. Aradaki farklardan birisi de bu. Serena da 34 yaşında genç değil. Nadal'ın 29 yaşında olması, fiziksel gücünün eskisi gibi olmaması bu noktada bence bahane değil. Elbette kadınlar ve erkekler tenisi çok farklı, dinamikleri falan filan elbette çok alakalı değil ama "you got my point!".

Venus-Serena istatistiklerine bakarken dikkatimi çekti, bir Twitter hesabı paylaşmış. Aktif oyuncular arasında Serena'yı 4 kereden fazla yenen tek oyuncu Venus. 11 defa yenmiş. Bu açıdan kardeşine karşı, bırakın son sette yakalayacağı double break avantajını, ilk seti aldığı anda ne kadar kendine güveneceği, oradan kolay kolay kopmayacağı aşikar. Zaten çok formda ve çok da iyi oynuyor. Çim açık ara en iyi zemini Venus'ün ve herkes biliyor ki, Venus ve Serena en iyi oyunlarını oynarsa Venus, Serena'ya tek bir zeminde yener, o da çimdir. O yüzden ben beklentilerin boşa çıkmayacağını düşünüyorum. Venus'ün kazanma şansı var. Serena, son yıllarda çimde (yine araya şampiyonluk sıkıştırmasına rağmen) kesinlikle ikna edici bir tenis oynamıyor. Favori ise elbette yine dünya 1 numarası olacak.

Diğer eşleşmeler arasında aman aman dikkat çeken maç var desek yalan söylemiş oluruz. Azarenka-Bencic belki ama bunların ikisi de çim kortçu değiller. Williams kardeşlerin galibiyle oynayacak buradan gelen. Ben burada kazananın çeyrek finalde Williams kardeşlerden herhangi birini elemesini çok zor görüyorum.

Bol sürpriz olduğu için sürpriz eşleşmeler de ortaya çıktı. Mesela Keys-Govortsova eşleşmesi. Govortsova sıradan bir top 100 oyuncusu olabilir ama çimde fazlasıyla etkili. Keys istikrarlı bir oyuncu olmadı hiçbir zaman. Bu maç sürprize açık olabilir.

Vandeweghe-Safarova bir başka sürpriz beklediğim maç. Safarova, Roland Garros finalinden sonra çimde iyi tenis oynamıyor. Zaten burası ona çok uygun sayılmaz. İyi servisi olan bir oyuncu olsa da Vandeweghe çok formda, kendine çok güveniyor ve çimde gerçekten o da farklı bir oyuncu. Buradan da çıkacak sürpriz sonuç, benim için sürpriz olmaz.

Sharapova ve Bacsinszky bence kolay galibiyetler alırlar. Wozniacki-Muguruza maçı çok belirsiz görünüyor ama farklı stillerin çarpışması. Çekişmeli maçtan ziyade ilk 3-4 oyundan sonra taktik olarak diğerini alt edenin nispeten kolay bir galibiyete ulaşacağını düşünüyorum.

Son olarak Radwanska-Jankovic... Çok kötü sezon geçiren Radwanska'ya piyango vurdu, artık bir şeyler yapması lazım. Son şampiyon Kvitova, ilk iki tur buldozer gibi giderken Jankovic'e olmayacak noktadan maç verdi, ki Jankovic berbat çimcidir. Radwanska da kötü sezonunun aksine çimde iyi oynadı. Kurası da açıldı. Kvitova ona çok ters geliyordu. Tablonun alt tarafının bana göre bir anda favorisi oldu. Sevdiğim oyunculardan Aga. Umarım bu fırsatı artık geri çevirmez ve finali görüp şu kötü sezonda moral bulabilir. (finalde ateş gibi yanan üst taraftan gelecek Williams'lar, Sharapova'lar karşısında öyle bir durumda şansı elbette çok az olacaktır)

Erkeklerde Nadal'ın şampiyonluk için tehdit olmadığı aşikar. O yüzden bana göre şampiyonluk favorilerinde sürpriz yok. Bir Kvitova elenmedi yani. Tablonun üst tarafında Djokovic, Tomic'ten sonra aynı tarz oyuncularla yoluna devam edecek. Bugün Anderson, çeyrekte büyük sürpriz olmazsa Cilic gelecek. Anderson zorluk çıkaramaz. Cilic de çok formda değil her ne kadar geçen sene Novak'ı geçen sene burada 5 sete götürse de. Djokovic için daha önce de dediğim gibi yarı final yolu çok açık. Tabii hakkını vermek lazım ki bu rahatlığı sağlayan kendisi. Hiçbir şekilde grand slam'lerde çeyrek finalden önce elenmeyeceğine inandırdı herkesi. Rakiplerde bile inanç falan bırakmadı makine.

Oranın altı biraz karışık. Wawrinka-Goffin ve Kyrgios-Gasquet eşleşmeleri var. Buradan lütfen Wawrinka-Kyrgios çıksın da tenise doyalım. Wawrinka zaten epey ağır basıyor ama Kyrgios-Gasquet maçı ortada. Gasquet'nin Wawa'yı tehdit edebileceğini hiç sanmam ama Kyrgios gelirse çok eğlenceli maç izleriz. İnşallah o gelir ama ne olacağına dair bir tahmin yapmak çok zor. Özellikle Kyrgios çok inişli çıkışlı bir oyuncu...

Tablonun alt tarafında Federer en rahat eşleşmeye sahip diyebiliriz. Bautista, çok çok iyi kura çekerek en kötü zemini çimde 4.tura geldi. Federer'in burada set kaybetmesi bile sürpriz olur. Zaten çok iyi olmasa da, iyi tenis oynuyor. Sürprize uğrayacak bir görüntü vermedi yani.

Federer'in rakibini belirleyecek Berdych-Simon maçı beş sete gideceğim diye bağırıyor. Simon maraton sever, Berdych de maç içi saçmalar. O yüzden bu maç her şeye açık. Berdych çok dominant gözükmedi. Simon da iyi çim sezonu geçirdi. Simon buradan sürpriz çıkartabilir, ki Federer de pusuda Simon için bekleyecektir. Berdych'e göre kesinlikle tercih edeceği bir rakip olur.

Murray ise turnuvanın en zor maçını oynayacak. Antrenman niteliğinde üç maç oynadı ki, bu maçı kazanması halinde çeyrek finalde de Troicki-Pospisil galibine karşı yine rahat bir maç onu bekleyecektir. O yüzden yarı finale kadar oynayacağı en zor maç olacak bu Karlovic'e karşı oynayacağı maç. Murray iyi returncü ve daha önce çimde de 4 sette mağlup etti Karlovic'i. Turnuvada iyi servislerle karşılaşmadığı için adapte olması zaman alabilir, set de bırakabilir tiebreak'te falan ama bir yerden sonra servisleri okuyup araya sıkıştıracağı iyi return'lerle maçı götürür gibi. Ama seyir zevki açısından set skorları yakın olacağı için iyi geçebilir bu maç, çekişme olabilir Karlovic'in iyi servis günü olursa. (sanki kötü servis attığı gün var da!)

Bir başka postta görüşmek üzere, tenisle kalın...

2 Temmuz 2015 Perşembe

Trend


Wimbledon 2015: İlk 3 günde neler oldu?

Wimbledon başladı, Ramazan ayına denk gelmesi benim için maçları takip ettirmeyi zorlaştırıyor. Yarım yamalak izleyebiliyorum ama yine de Marsel İlhan ve top oyuncuların maçlarını kaçırmamaya çalışıyorum.

Güzel bir başlangıç oldu turnuvaya. Havanın da düzgün olması maçları hiç kesintiye uğratmadı. Zaten bu hafta hiç yağmur da gözükmüyor. İkinci haftadan sonra yağmur yağar mı yağmaz mı, çok da önemli değil merkez kortta çatı olduğu için. Elbette çatıyı istemeyecek bazı İspanyol raketler olabilir........ (oraya İspanyol raketler gelebilirse)

Marsel'den başlayalım o halde şöyle bir özet geçmeye. Bir alttaki kirpi'nin postunun yorumlarına göz atarken dikkatimi çekti. Bir okuyucumuz Janowicz'i sürpriz adaylarından biri olarak göstermiş. Şimdi görünce şöyle bir gülümseme yerleşti suratıma. Vallahi twitter'daki boş beleş işsizlerin dalgası falan hiç umurumda değil. Türk tenisindeki diğer oyuncuların başarılarını toplayıp 5 ile çarpın, Marsel'in yanına dahi yaklaşamaz. Bugün Anderson ile oynadığı maçı locadan izleyen Erhan Oral ve Mert Ertunga gibi eski Davis Kupası oyuncularımız belki de gençken hayal ettikleri şeye ulaşamasalar da en yakından yetiştirdikleri, destek oldukları oyuncuyu izleyip onun başarılarıyla mutlu olabiliyorlar. (evet, Türkiye için muazzam başarılı)

Marsel, ilk turda Janowicz'i mağlup etti çünkü return'leri muazzamdı. Heyecan yapmasa 3-0 ile daha da flaş geçecekti, 3-1 oldu. Zaten maçlara nokta koyma konusunda biraz tutukluğu var. 28 yaşında olmasına rağmen tecrübesiz olması ve bu alanda çıktığı maç sayısı 10 falan olması lazım. Bunu böyle kabulleneceğiz artık. Ama oynadığı tenis dört dörtlüktü. Daha önce de grand slam'lerde defalarca 2.tura çıktı ama bence Tommy Haas galibiyeti de dahil olmak üzere kariyerinin en iyi grand slam galibiyeti buydu. Zira Haas o zaman comeback'ten yeni dönmüş ve çok kötü bir haldeydi. Ayrıca 2011 Roland Garros'tan sonraki en iyi performansıydı. Orada da ikinci turda Garcia Lopez'e çok acı elenmişti iyi oynarken, burada da Anderson karşısında aynısı oldu.

Anderson'a karşı neden olmadı peki? Elbette return'den dolayı. 4 set süren maçta 34 ace yiyip bir kez dahi servis kırma puanı göremiyor, hatta berabere bile göremiyorsan yenilmen kaçınılmaz aslında. İkinci sette 6-3'lük avantajı harcayıp maçı kaybettikten sonra "2-0 olsaydı, o fırsat kaçmasaydı..." diye içimden geçti ama üzerinden biraz zaman geçtikten sonra bakıyorum da, Anderson ciddi bir çöküş yaşamadığı halde Marsel'in şansı hala çok değildi. Çünkü return namına maalesef çok kötüydü ve Anderson çift hatalarla ikramlar verdi Marsel'e. Yine de o fırsatı değerlendirip 2-0 yapmalıydı, bir daha gelir mi bu fırsat bilinmez ama ne olursa olsun çok güzel bir turnuva geçirdi Marsel. Özellikle çimde 3 maçta set alamadan Wimbledon'a gelip Janowicz'i ezmesi ve Anderson'a kafa tutması büyük sürprizdi. Toprak sezonunu çok daha iyi geçirmiş ama beklentilerin olduğu İstanbul ve RG'de (orada kura etkili tabii, şampiyona yenildi, boru değil!) maç kazanamamıştı. Roland Garros'ta iyi kura çekse orada da maç kazanırdı, buna eminim. Orada alamadığı galibiyet Wimbledon'da gelmiş oldu. Ama Marsel'in favori grand slam'i US Open, bunu biliyorum. Asıl orada güzel bir kurayla 3.turu görmesi en büyük temennim. Yeter ki seribaşılar arasında şöyle 20-32 arası birini çeksin ve önü açılsın artık. Bu sene cidden kötü kuralar çekti hep.

Marsel konuşması uzun oldu ama uzun süredir yazmayınca acısı anca çıktı. Turnuvanın asıl ağır toplarına geçme vakti...

Djokovic'in herkes RG'deki hayal kırıklığı olan finalden sonra mental olarak Wimbledon'a hazır olmamasını bekliyordu ama ben açıkçası aynı fikirde değildim. Oynadığı ilk iki maçla da bunu gösterdi. Bu kadar can yakıcı olmasa da son senelerde direkten hep döndü Djokovic aslında Roland Garros'ta. Ama o zaman bile en kötü finale çıkmasını bildi Wimbledon'da. E kurada da Murray yerine Wawrinka çekince final şansı daha fazla oldu bence. Wawrinka onu her ne kadar RG finalinde alt etmiş olsa da, Wimbledon'da Murray'e göre tercih edeceği bir rakip olur kesinlikle.

3.turda Tomic, 4.turda Anderson, çeyrekte Isner-Cilic galibi gözüküyor Djokovic için. İyi servisçiler ama Tomic, Anderson ve Isner'in zorlama ihtimalini görmüyorum. Isner zaten iyi bir çimci değil. Burada iki maçı da 3-0 ile rahat almış, izleyemedim ama sert kortta bile bu sene set vermeden iki kere yendi Isner'i, burada da çok şansı olmaz. Cilic burada en sert rakip gözüküyor. Geçen sene Djokovic'i 5 sete götürmüştü ama o da bugün merkez kortta elemelerden gelen Berankis'e karşı 5 sette kazandı ve son set 5-5'te 2 tane servis kırma puanı kurtardı ki ben ona maç puanı diyorum. Yani tenis seviyesi sorunlu. Yine de Isner'ı geçerse Djokovic'e daha zor bir rakip olur. Ama bu isimler Djokovic'i turnuvanın dışına itebilir mi? Çok büyük sürpriz olur nazarımda. Yarı finale kadar yine bana göre Djokovic banko.

Wawrinka cidden süper bir kura çekti. İlk iki turda oynadığı isimlere gel: Sousa ve Estrella! İlk turlarda genelde Wawrinka zorlanır. Bu yüzden burada gelen iyi kura onu çok rahatlatmıştır, buna eminim. 3.turda Verdasco ile oynayacak. Verdasco dengesizdir, ne yapacağı belli olmaz ama burada iki tane 5 setlik maç kazandı. Wawrinka'ya nefesi kaldığını sanmıyorum. Servisi de büyük bir silah olmadığı için Wawrinka bir şekilde bu engeli de atlatır. 4.turda da Goffin ya da Baghdatis yine aynı tip oyuncu. Kötü servis, iyi baseline. Wawrinka için burada da sorun çıkacağını sanmıyorum. Baghdatis iyi çim sezonu geçirdi ama gelmiş artık 30'una, 2006'daki gibi efsanevi bir tenis beklememek lazım. Dolayısıyla Stan'ın da çeyreğe kadar yolu ballı lokma. Çeyrek finalde zorlanabilir işte. Kyrgios, Raonic, Dimitrov... Anam bu nasıl çeyrek! Dimitrov-Gasquet ve Raonic-Kyrgios eşleşmeleri var. Bunlar birbirini yerler. Gasquet dışında hepsinin de Stan'e karşı şansı olur. Zaten Gasquet de buradan çıkamaz. (büyük konuştum, hayırlısı) Dimitrov burada epey şanslı. Geçen seneki formunu tutarsa çeyrek finale gelip orada Wawrinka ile kafa kafaya oynamasına şaşırmam. İlk iki turu da güzel geçti zaten.

Federer güzel kura çekmiş bak. İlk turda Dzumhur maçını izlemeye değer bulmadım. Zaten ilgiye değer bir şey de olmamış. Yarın ikinci turda Querrey maçı eğlenceli geçebilir. Querrey iyi gününde olup iyi servis atar da bir de üzerine clutch puanları iyi oynarsa (kıyamet kopacak) 1 set alır, 3-1 kaybeder. Diğer her türlü halde 3-0 işte. Ama bundan ziyade Federer'in seviyesini görebilmek için güzel bir maç olur. 3.turda Groth-Duckworth maçı yine ziyan bir maç. Querrey maçından kolay geçmesi muhtemel. Yani 4.tura kadar Federer 3.viteste gelir en fazla. 4.turda Feliciano gelebilir. İyi çimci falan ama Federer'e de hiç ters gelmiyor ki. Uzun lafın kısası Federer de Djokovic gibi çeyreğe banko gelecek gibi. Halle'de de zaten ilk tur hariç iyi oynamıştı. Çeyrek final rakiplerinde ise Berdych dışında kimse onu zorlayamaz. Berdych de Mahut, Rosol gibi tehlikeli tiplerle karşı karşıya gelecek. Onun da çeyreğe gelmesi kesin değil. Eğer Berdych de gelemezse yaz zaten Fedo'yu yarıya. Berdych gelirse güzel maç olur.

Son üç senede Rosoldarciskyrgiosaelenenadam'ı sona bıraktım. Bu sene zaten.... Neyse ya, geriye dönmeyelim. Yoksa 10 paragraf yazarız herhalde. Stuttgart'ta turnuva kazandı da Queens'te yine Dolgopolov karşısında patatese dönüp 4-2'den final seti verdi. İlk turda Bellucci'yi rahat geçti ama servisleri falan kötüydü, ne bileyim çok da umut vermedi işte. 2.turda Dustin Brown tehlikeli rakip ama Wimbledon, Halle'ye benzemez. Rosol-Darcis-Kyrgios gerçeği olsa da Dustin baseline'da Rafa'ya karşı hiçbir şey üretemez ve bir yerde kırılır gibime geliyor. Sonra 3.turda Troicki zor rakip olur. Stuttgart'ta rahat yendi ama Troicki iyi servisçi, Rafa'yı zorlayabilir iyi gününde. Buraları atlatırsa 4.turda kaybetmemesi lazım artık herhalde. Gelecek en iyi rakip Fognini işte. Gidip Fognini'ye bu sene 3.kez kaybederse tenisi cidden bıraksın. Üstelik çimde.

Öte yanda Murray'nin kurası da güzel. O da çeyrek finale kadar gelecek gibi. Çeyrek finalde Murray-Nadal eşleşmesi olursa Nadal'a %10 şans veriyorum.

Tahminim:

Yarı finaller: Djokovic-Wawrinka / Murray-Federer
Final: Djokovic-Murray
Şampiyon: Murray

Saat olmuş 1.30 bu arada, sahur vakti yaklaşıyor ve eşşşek gibi uzun da bir post oldu afedersiniz. Kadınlara değinecek hal kalmadı, onu da başka zaman yazarız artık. (kadınlar kısmını çok takmadığımı çaktırmadım dimi? Çok çakmadınız dimi?)

15 Haziran 2015 Pazartesi

ATP'nin Ünlüleri Ne Yapıyor?

Djokovic: En son gördüğümüzde "Hayat ve Roland Garros'un Anlamı" temalı kitabının içeriği hakkında toprak zemine bakarak düşünüyordu. Bu adamdan Wimbledon'da pek bir şey beklemeyin. Kader kavramını sorguluyor şu an, geleceğinin kendi elinde olup olmadığını düşünüyor. Kendince Roland Garros'u kazanmak için en önemli şeyi yapıp Nadal'ı yendi ama sonuç yine hüsran.

Federer: ATP'nin en  keyfi yerinde tenisçisi. Duble ikiz projesinden sonra iyice rahatlamış. Gerçi daha ikinci set ikizleri tam da göremedik ama neyse. "Gittiği yere kadar" mottosu ile katıldığı turnuvalarda kaybedene kadar motive, kaybedince de önündeki turnuvalardan ziyade önündeki aktivitelere bakma modunda. Bu aktiviteler maç izlemek olur, turizm olu, Wawrinka'ya fanboyluk yapmak olur... Alacağını almış zaten, keyif yapıyor işte. Hayat Fedoş'a güzel.

Murray: "Benim slam sayım ile Wawrinka'nınki nasıl eşit olur lan??" diye düşünürken görülmüş en son. Mauresmo ile maç kazanma istatistiği açısından yakaladığı başarı malesef slam sayısına yansımıyor. Hatta kupa sayısına da yansımıyor. Adam 2009'un Wozniacki'si gibi bir şey oldu iyice. Puan var, rakamlar iyi ama sonuç yok. Lendl döneminde daha az maç kazansa da daha kazanma odaklıydı.

Nadal: Sezon başından beri biri toprak, öteki çimde olmaz üzere iki tane gazoz kupası kazandı. Gerçi son kazandığı "Sarı Mercedes" için gazoz şık bir benzetme değil ama anladınız siz beni. Çıtayı düşüre düşüre Fırat seviyesine indi. Bu yılki en büyük şansı Roland Garros mağlubiyetinin bomba etkisi yaratmaması. en büyük ikinci şansı da Djokovic'in kazanamaması; zira Djokovic kazansa bu sefer mikrofonları uzatıp "Toprağın yeni kralı Djokovic mi sence?"tipinde, dünyanın en anlamsız soruları listesinin zirvesini zorlayacak bir soru ile muhatap olacaktı. Onun yerine insanlar Wawrinka şampiyonluğu sonrası "Hayat ne tuhaf, vapurlar falan.." diye düşünürken gitti arabayı kaptı. Sıralamada 10. sırada olduğu için berbat bir kuranın yardımı ile iyi de oynasa 4. turda yenilebilir. Ama iyi haber bu ona sadece 90 puan kaybettirir ve sezonun ikinci yarısında alabileceği çok puan var.

Warinka: "Şşşşt çaktırma..." ekolünden bu da. Murray kadar slami var ama hala üzerinde baskı yok. Neden? Çünkü istikrarlı değil. Dolayısı ile hiç bir slame de "gümbür gümbür" gelip beklenti oluşturmuyor. Karambolde çıkıp kapıyor bir kupa, sonrası yine eski Wawrinka. "Bir daha ki fırsatta görüşürüz."

Cilic: Neden Cilic?? Çünkü hala kendisinde bulunan bir son slam şampiyonu ünvanı var. Yaaa, unuttunuz bile değil mi? US Open sonası sakatlanıp sahneden çekildi. Ama Del Potro kadar infial uyandırmadı kazanması, o nedenle Cilic üzerinde de baskı yok. Bir sonraki slami kazanırsa da şaşırmayın, ilk turunda elense de şaşırmayın.

Nishikori: Geleceğin Wawrinka'sı. Biraz daha çalışması lazım ama.

Berdych: Konuştuğumuza değmez.

Ferrer: İşçi yaaa.. İşçi de kalacak. Gerçek bir emekçi, saygımız sonsuz. Ama beklentimiz sonlu.

Raonic: Arada saçmalasa da en efendi tipli gençlerden. Tomic/Dimitrov faydasızlarından ayrı bir yeri var. Ama slam kaznaması rakiplerine bağlı.


Del Potro Yine Ameliyat Oluyor



Adamın rutini oldu artık. Tendon gibi veya menisküs gibi kan dolaşımının riskli olduğu dokulara ameliyat yapmak bildiğim kadarı ile riski çünkü var olan doku da bir miktar kaybolabiliyor. Menisküs dejenerasyonunun dikilmemesi gibi mesela. Kese dike çocukta tendon bırakmadılar. Yalnız çocuk dedim de ilk sakatlandığında 21 yaşındaydı ama şu an 27'ye geldi o da.


11 Nisan 2015 Cumartesi

Timea Bacsinszky Röportajı

Bloga uzun süredir ne ben ne de kirpi ağırlık veremiyoruz ve siz, okuyucular olarak bunun bizden de çok farkındasınızdır. 2 yıldan beri çok düzensiz aralıklarla olmasına rağmen blogu çoğu zaman güncel tutan kirpi oldu ve ona özverisi için açıktan teşekkür etmek istiyorum.

Son girişi yapan ben olmuşum burada, 1 ay olmuş yaklaşık. Güney Afrika serisinin preview'ini yaptık, efsane bir seri kazandık. Sonra Indian Wells ve Miami geçti. Geçen senenin tekrarı şeklinde Novak Djokovic şampiyonlukları izledik. Kadınlarda da çok sürpriz yoktu. Sharapova kötü görüntü çizmesine rağmen Halep ve Serena, yılın en fit ve sağlam oyuncuları olarak birer şampiyonluk çıkarttılar ve buna sürpriz bir sonuç demek çok da mümkün olmaz.

Burada yazının konusundan sapıp daha da fazla uzatmak istemiyorum ama kısaca şu 1 ayın özetini de üstünkörü bir şekilde geçmeden de olmazdı açıkçası. Blog'da yeni bir konsept yaratarak tenise dair uzun ve detaylı yazıların çevirilerini yapmayı planlıyorum İngilizce'den. Bunun yanısıra inşallah başlayan toprak sezonunda da blogu güncel tutmak ve sağlam yazılarla süsleyerek yıllar öncesine bir comeback yapmak - en azından benim - tenise dair hedefim oldu. Tenis blogları bir bir döküldü maalesef ve tenise dair piyasada yayında olan tek dergi de Tenis Dünyası. Bunun dışında - haberleri saymıyorum - içerik zenginliği anlamında, güzel bir sofra sunan tenise dair bir site ya da blog göremiyorum. Lafı daha da fazla uzatmadan bu hedefteki ilk yazı olan Timea Bacsinszky yazısıyla - daha doğrusu röportajıyla - başlayalım bakalım.

-----------------------------------------------------------------------------

Üst üste 13 tane olmak üzere 2015 yılında toplamda kazandığı 21 maçla göze çarpan İsviçreli Timea Bacsinszky, Lets Talk Tennis'in sorularını yanıtladı.

En son kimden imza istedin?

Çok uzun zaman oldu. Birkaç yıl önce Biel'deki bir otoparkta Roger Federer ile tanıştım. Ama ondan imza isteyemedim. Pierre Paganini'yi (Federer'in fitness antrenörü) gönderdim ve imzasını alıp o bana getirdi!

Aklıma başka bir tane daha geldi şimdi. 2007 yılında Amerika Açık'ta ayakkabılarım sorunluydu. Martina Hingis, bana bir çift ayakkabı ödünç verdi. Maçtan sonra onları geri gönderdim ancak ertesi gün tekrar aynı ayakkabılar soyunma odamda duruyordu. Martina, kendisinde yeteri kadar ayakkabı olduğu için onların bende kalması gerektiğini düşünmüş. Daha sonra gidip o ayakkabıları ona imzalatmıştım.

En son ne zaman başkasıyla karıştırıldın?

Geçen Acapulco'da oldu. Isınmak için ip atlıyordum. Birisi gidip antrenörüm Dimitri'yi Maria Sharapova olup olmadığımı sormuş. Ona çok güldüm. O hayrana çok teşekkür ediyorum ama ben o kadar büyük değilim. (gülüyor)

En son ne zaman bir başka oyuncuyla otel odasında birlikte kaldın?

Çok uzun zaman oldu. 2010 yılında İsviçre Kulüpler Şampiyonası'nda Maelle Kocher ile aynı odada kaldım. Çok iyi biri ve birlikte epey eğlendik diyebilirim. Turda ise bu oda paylaşma işi en son 2007'de oldu sanırım. Eski antrenörüm bana yemenin ve uykunun çok önemli olduğunu söylemişti. Bu yüzden mümkün olduğu her zaman tek kişilik odada kalırım. Özel hayat bir tenis oyuncusu için ayrıca önemlidir.

En son ne zaman hediyelik eşya aldın?

Acapulco'dan 20 tane falan papağanlı anahtarlık aldım. Onları İsviçre'de anneme, arkadaşlarıma, yeğenlerime falan dağıtacağım. Her gittiğim yerden böyle ufak tefek şeyler toplamaya gayret ediyorum. Genelde buzdolabına yapıştırmak için mıknatıslı şeyler alıyorum. Yani eğer birisi bana hediyelik eşya almak istiyorsa, bunu tavsiye edebilirim. (gülüyor)

En kötü seyahat tecrübeni ne zaman yaşadın?

2010 yılında Los Angeles'ten Miami'ye giderken. İki kere uçağın yolcu kısmında yangın çıktı. Ufak hadiselerdi ama gerçekten uçakta büyük panik yaşandı. Neyse ki sağsalim yere indik.

En son ne zaman bir oyuncudan övgü dolu sözler aldın?

Son olarak kazandığım arka arkaya iki turnuva için başta Aleksandra Krunic olmak üzere birçok oyuncudan tebrik aldım. Geçen senenin sonundaki ITF Kreuzlingen turnuvasında onunla uzun uzun konuşma fırsatım olmuştu. Geri dönüş yaptıktan sonra sıralamada yükselmenin ne kadar zor olduğundan bahsetmiştik. Acapulco'yu kazanmamın ardından bana sarıldı ve "Konuşmamızı hatırlıyor musun? Bu harika bir şey, senin adına çok sevindim" dedi. Indian Wells'te de hem Monterrey'de hem de Acapulco'da mağlup ettiğim Lesia Tsurenko beni tebrik etti. Bunları rakiplerinizden duymak çok sevindirici bir şey. Çok sık olan bir durum değil. Bu sefer de kibar ve düşünceli mesajları, sözleri için ben diğerlerine teşekkür etmek istiyorum!

En son ne zaman bir tenis maçını skorboard'dan takip ettin?

Geçen hafta Davis Kupası'nı. Bütün maçları takip ettim ve bir gün neredeyse kahvaltıyı kaçırıyordum. Neredeyse imkansızı başarmak üzere olan beylere tebriklerimi gönderiyorum. (İsviçre, Roger Federer ve Stan Wawrinka'dan yoksun olduğu seride Belçika karşısında seriyi son maça taşımayı başarmıştı) Özellikle Henri'yi performansı için tebrik ediyorum. İnanılmazdı. (Henri Laaksonen serideki iki maçını da kendinden yüksek sıralamadaki Belçikalı oyunculara karşı kazanmasını bildi) Çok yorucu ve yoğunluklu bir seriydi.

Ipod'unda hiç yüzüne bakmadığın şarkıcılar, gruplar var mı?

Birkaç yıl önce Ipod'umda duran ve o zaman çok iyi olduğunu düşündüğüm bir Justin Bieber şarkısı vardı. Artık öyle düşünmüyorum. Backstreet Boys'un iki şarkısı var. Arkadaşlarım yanımda değilse hiç dinlemediğim şarkılar. Britney Spears şarkıları var hala ama yakında onları sileceğim.

Acapulco ve Monterrey şampiyonluklarını nasıl kutladın?

Acapulco zaferinden sonra Dimitri ve Andreas ile yemek yedik. İkisi de birer bardak şarap içtiler. Ben ertesi sabah uçağım olduğu için içmedim. Güzel bir hatıra oldu.

Monterrey'de ise otele gece 03.30 gibi dönmüştük. 10 dakika dışarıda yalnız vakit geçirdim. Hava soğuktu ama bana iyi geldi. Güzel bir Massive Attack şarkısı dinledim. Sonra hızlıca odama gidip eşyalarımı topladım. Saat 5 gibi havaalanında olmamız gerekiyordu. İsviçre'ye döndüğümüzde düzgünce kutlayacağız sanırım. Güzel bir ortam yapıp arkadaşlarımızı davet ederiz. Gerçekten heyecanla bekliyorum.

Çiftler ve karışık çiftler için hayalindeki partner kim?

Kadınlarda kesinlikle Kim Clijsters. Onu çok iyi bulurdum. Çok eğlenirdik, buna eminim. Justine Henin de harika bir partner olurdu. Erkeklerde ise Roger. Stan da güzel olurdu ama. Ne dersin, Rio Olimpiyatları için sorsam mı acaba ona? Nadal ile de oynamak isterdim. Tam bir defansif duvar.

İngilizce'ye çevirisi için Mark Nixon'a teşekkürler...

2 Mart 2015 Pazartesi

Davis Kupası: Rakibimiz Güney Afrika

Davis Kupası'nda Avrupa/Afrika 2. Grup'ta Cuma günü başlayacak mücadelede Mersin'de Güney Afrika'yı konuk ediyoruz. Korkmayın, Kevin Anderson oynamıyor!

Açıklanan kadrolara bakıldığında bizim çocuklar bir değil, birkaç adım önde gözüküyor. Hem sıralama bazında avantajlıyız hem form durumu açısından hem de ev sahibi avantajı. Daha önce birkaç kez bu aşamada mücadele edip maç kazanamamıştık, bu sefer büyük bir sürprize imza vermezsek bu işi olduracak gibiyiz.

Kadrolar şu şekilde, lafı çok da uzatmadan...

Türkiye: Marsel İlhan, Cem İlkel, Barış Ergüden, Anıl Yüksel
G.Afrika: Fritz Wolmarans, Tucker Vorster, Ruan Roelofse, Raven Klaasen

Güney Afrika, çiftlerde açık favori Klaasen etkisiyle. Klaasen 29 numarada çiftlerde, Roelofse ile partner olmasını bekliyoruz. Bizde büyük olasılıkla Cem-Anıl ya da Barış-Anıl olacaktır. Geçen hafta Mısır'daki ITF turnuvasında Cem ile Anıl şampiyon oldu ama teklerde çok büyük ihtimalle Cem oynayacağı için Haluk Akkoyun/Dominik Hrbaty ikilisi Cem'i dinlendirip Barış'ı da koyabilirler nitekim Klaasen varken çok büyük şansımız yok çiftlerde.

Teklerde ise Marsel zaten özgüvenli geliyor. Belindeki sorun ciddi değilse, ki değil gibi gözüküyor, Wolmarans ve Vorster gibi ilk 400 içinde olmayan oyuncuları Mersin'de set vermeden yenmesi gerekiyor. Bu direkt olarak hanemize 2 puan yazılması demek. Çiftleri kaybetsek bile Cem'in ya da oynaması halinde Barış'ın alacağı bir galibiyet işi bitirecektir. Son haftalarda formda olan Cem'in zor da olsa ilk maçta Wolmarans'ı geçeceğini düşünüyorum ben. 4.maçta da Marsel'in noktayı koyarak 3-1 ile turu Türkiye'ye getireceği kanaatindeyim.

İmkanı olanlar, özellikle Mersinli tenisseverler gidip Marsel'in hatrına desteklesin takımımızı. Marsel'in olduğu yaşta Marsel'den daha iyi yere gelen Cem'e de dikkat etsinler, 5 sene sonra Marsel'in olduğu yerde olması gayet olağan zira.

Çağla'ya kötü kura

Bu hafta WTA'da 2 turnuva var. Ufak turnuvalar ikisi de. Birisi Monterrey'de diğeri ise Kuala Lumpur'da. Dünyanın iki diğer ucu desek yeridir. İkisi de düşük puanlı turnuvalar ve baba isimler yok. Kuala Lumpur'da 1 numara Wozniacki, Monterrey'de ise Ivanovic, oradan hesap edin işte.

Kuala Lumpur'da temsilcimiz Çağla Büyükakçay da var. Çağla geçen sene burada 2 galibiyet alıp çeyrek finale çıkmıştı ve Türk tenisi için tarihi bir haftaya imza atmıştı. Bu sene de puanlarını koruyup ilk 100 içerisine girmesi için çok kritik bir turnuva ama işi zor zira ilk turda 4 numaralı seribaşı Jarmila Gajdasova'yı çekti. Gajdasova sezona epey iyi başladı. KL'de kortlar da hızlı zaten ve iyi servis-forehand kombinasyonuna sahip, hızlı kortu seven Gajdasova için bu avantaj olacak. Çağla'nın kazanması için gerçekten sağlam bir maç çıkarması gerekiyor. Eğer bu zorlu engeli atlatırsa 2. turda Kumkhum ya da elemelerden gelen biriyle oynayacak, ki bu daha kolay lokma gözüküyor diyebilirim.

21 Şubat 2015 Cumartesi

Video: Kendini Evinde Gibi Hissetmek


Hikayenin tamamı;

19 Şubat 2015 Perşembe

Rio Open

Avustralya Açık'ta rezil bir maç sonucunda Berdych'e yenilen Nadal, bu hafta Rio'da geri döndü. 500 puanlık bir toprak turnuvası hem puan toplaması hem de form tutması adına iyi bir seçim. 2 yıl önce comeback yaptığında da Vina del Mar - Rio - Buenos Aires gibi bir üçleme yapmıştı ve o sırada form yakalamıştı.

Dün Bellucci ile oynadı. İzleyemedim ama 2 sette kazanmasına rağmen özellikle ilk sette hiç tatmin edici bir performans ortaya koyamamış Rafa. Bu gece de 00.30'da vatandaşı Carreno Busta ile oynayacak. Bellucci'den hallice bir rakip, Rafa'yı zorlayacağını sanmam ama Rafa'nın oyununu görebilmek için izlenecek bir maç. Bu gece oturup izlerim herhalde uykuma mağlup olmayarak!

Turnuva zayıf turnuva demiştik. 2 numara Ferrer. Onun dışında vasat toprakçı dolu. Büyük sürpriz olmazsa Nadal-Ferrer finali izleriz ve şu form durumlarında Ferrer'in kazanması da hiç şaşırtmaz.

Maçları Sports TV yayınlıyor bu arada, oradan izleyebilirsiniz.

21 Ocak 2015 Çarşamba

Centilmenlik Nedir, Ne Değildir?




Videoda görüldüğü üzere art niyetli olduğu her halinden belli melun bir izleyici tam Rafa servis atacakken deli gibi bağırıyor. Zaten o dakikaya kadar canı burnuna gelmiş Nadal da surat yapıyor doğal olarak. Aslında burada zaten puan tekrarı olmalı ki seyircilerin manyaklıklarının önüne az da olsa geçilsin.

Smyczek ise olması gerekenin olması için inisiyatif alıyor ve servis tekrarı istiyor. Güya kendisine yardımcı olmaya çalışan seyirciye de kapakların en güzelini takıyor. 

Tebrik ediyoruz.

19 Ocak 2015 Pazartesi

18 Ocak 2015 Pazar

Avustralya Açık Başlıyor

Erkek Tarafı

İlk 4'ün dağılımı: Djokovic-Wawrinka ve Nadal-Federer
Ne yapacağı belli olmaz: Nadal, Murray, Wawrinka
Sürpriz yapabilir: Kei Nishikori, Kevin Anderson, Alexandr Dolgoloplov
Hiç güvenilmez: Ernests Gulbis, Grigor Dimitrov
Bu ilk tur maçı izlenir: Marsel-Warinka, Nishikori-Almagro, Nadal-Youzhny, Lu-Federer

Kadın Tarafı
İlk 4'ün dağılımı: Serena-Kvitova ve Halep-Sharapova
Ne yapacağı belli olmaz: Azarenka, Ivanovic, Sharapova
Sürpriz yapabilir: Stephens, Navvaro, Pliskova, Townsend
Hiç güvenilmez: Jankovic, Petkovic, Makarova
Bu ilk tur maçı izlenir: Azarenka-Stephens, Pennetta-Giorgi, Townsend-Wozniacki