3 Aralık 2011 Cumartesi

İspanya 2 - Arjantin 1

Feliciano Lopez bugün Eduardo Schwank, David Nalbandian ve Fernando Verdasco'ya karşı verdiği mücadeleyi 3-0 kaybedince Arjantin'in kupa umutları devam eder oldu.

Maç 6-4/6-2/6-3 ile noktalandı. Lopez 9 oyun alırken, Schwank ve Nalbandian ikilisi 13 oyun aldı. Verdasco da büyük gayretleriyle Arjantin ekibine 5 oyun kazandırdı. Nalbandian özellikle refleksleri ve returnleri açısından kötüydü, ama takımı batırdı diyemem, giderek toparlandı zaten. Schwank çok sağlam oynadı, hata yapmadı desek yeridir. Lopez ise tek başına verdiği mücadelede özellikle 3. setin sonlarına doğru oldukça yorgun düştü. Ama Fransa yarı finalinin aksine filede etkiliydi bugün.

Arjantin takımı yarın Del Potro'nun oynayacağını açıkladı. Sırbistan'ın Djokovic hikayesine dönmezse yarın 14:00'de Nadal-Del Potro maçı var yani. Yayın Sports TV'de olacak ama öncesindeki maç yüzünden başları kaçabilirmiş. Olası 5. maça ise İspanya'dan David Ferrer, Arjantinden ise Nalbandian çıkar sanıyorum. Del Potro maçında "Daavid! Daavid!" diye bağıran İspanyol seyirciler bu sefer nasıl tempo tutacaklar merak ediyorum.

Video: Rafa'nın "Rafa" Puanı

2 Aralık 2011 Cuma

İspanya 2 - Arjantin 0

Sadece 2 set izleyebildiğim bir gündü. Ama izlediğim 2 setten de gayet memnunum.

Monaco Nadal'ın önüne atılmış bir yemdi, bunu zaten yazmıştık. Bugün Monaco tam da bu senaryoya uygun bir tutumla 4 oyun alarak yenildi. Ama bir yem olarak elinden geleni yaptı, Rafa ile yaptığı maç iki buçuk saat kadar sürdü. Yordu yani adamı. Nadal'ın son 2 eşleşmede maçlarını ne kadar rahat kazandığı dikkatinizi çekti değil mi? Kortlar adeta Nadal için özel tasarlanıyor İspanya'da. Onun oyununu en iyi yansıtabileceği şekilde.

Sonra eşleşmenin en kritik maçına geldik: Del Potro - Ferrer. Ferrer bu güne dek topraktaki hiçbir Davis Cup maçını kaybetmemişti... Ama Del Potro ondan neredeyse iki buçuk hafta daha uzun süre antreman yapmıştı bu maç için. Ferrer toprakçıydı... Ama Del Potro ondan 6 yaş daha gençti. Ferrer kendi evindeydi... Ama Del Potro 23 cm daha uzundu!

Beklenen çekişmeyi aldık maçtan. Del Potro'daki form düşüklüğünün ve Ferrer'in WTF yorgunluğunun izleri vardı maçta. Yine de izlediğim bölümü zevkliydi. Ferrer ilk seti 6-2 aldı. İkinci sette bir break geriden gelse de tie-break'e gidilince kaçınılmaz olarak seti kaybetti. İkinci sette kendi break avantajını değerlendiremedi ve seti 6-3 kaybetti. 4 oyun üst üste vererek hem de. Sonraki sette yine break avantajı buldu ve yine break kaybetti. Ama Del Potro sette kalmak için servis atamadı ve seti 6-4 kaybetti. Ben şahsen 4. set esnasında "dayan Ferru, bu seti alırsan maç senin" diyordum. Tam da beklediğim gibi 5. sette yorulan ve oyundan düşen Del Potro oldu. Ferrer 5-1'de maç için servis atarken biraz fanteziye kaçınca servis kırdırdı. Ama ikincide affetmedi ve 6-3 ile seti ve maçı noktaladı. İzlediğim bölümde Del Potro'da gördüğüm 2 önemli eksik: 1. servis atamadı ve rallileri yönlendiremedi. Ralli içinde sadece bulduğu bazı fırsatları değerlendirmekle yetindi.

Şimdi ibre büyük ölçüde İspanya'ya döndü. Ferrer Del Potro'yu yenmekle kalmadı, 5 saate yakın da kortta tuttu. Olabilecek en iyi senaryoydu bu. Utanmasam 2 seti bilerek kaybetti diyeceğim. Yarın İspanya kaybeder, Lopez-Verdasco çiftinden bir halt olmaz gibi geliyor bana. Eşleşmenin Nadal-Del Potro maçı ile neticelenmesi olası.

1 Aralık 2011 Perşembe

Video: Deve - Cüce


1:38'den itibaren :)

Davis Cup Finali: İlk Gün Maçları

Nadal - Monaco
Ferrer-Del Potro

İlk maç için Juan Monaco yem olarak kullanılmış. Bu maçı Arjantin'in alması çok zor. 2 numara olarak kim gelirse gelsin Nadal silkeleyip alır gibi görünüyor. WTF'da son durumu kötüydü ama US Open'da finalin son setinde de kötüydü, 3 gün sonra yarı final maçına çıkıp dağıttı Fransızları. 2009 final serisi de iyi örnek. Bence bu maç İspanya'ya gider.

Del Potro-Ferrer maçı tamamen Del Potro'nun durumuna bağlı. Del Potro yarı final maçlarında iyiydi ancak ondan sonra sert zeminde inişe geçti. Gerçi o zamandan hedefini Davis Cup finali olarak belirlemişti. Bu arada dizinden de bir sakatlık geçirmiş galiba, sonradan duysak da. Ferrer WTF'da pili bitene kadar iyiydi. 1 hafta da ne kadar toparlanmıştır bilemiyoruz. Bu maçtan her sonuç çıkabilir, özellikle uzunca bir süredir Del Potro'yu izlemedik, meraktayız.

Yarınki seriden 1-1 sonucunun çıkması Arjantin için avantaj olıur. Ne içtiğini bilemediğim Costa, çiftler için Lopez-Verdasco ikilisini düşünmüş yine. Bu ikili yarı finalde utanç vesilesi bir oyun ortaya koydular. Bilmediğimiz bir durum vardı belki ama Granollers bence kesinlikle şans verilmesi gereken bir isimdi. Yanına da soyadı Lopez olan herhangi bir oyuncu verilebilir. İzlediğim kadarı ile kim olursa olsun yarı final maçında izlediğim ekipten beter olamaz.

4. maç büyük ihtimalle dead rubber olmaz. Nadal gerilimli de olsa, zor da olsa söker bu maçı bence. Kort, tahmin edilebileceği gibi, oldukça yavaşmış. 4. maçın canlı kalması işin Ferrer'de çözüleceği anlamına gelir. Ferrer'in pilinin finalde bitmemesini çok isterim. Davis Cup İspanya ekibinde yıllardır ondan daha devamı bir oyuncu yok, bu yıl da özellikle Amerika deplasmanında takımı sırtladı. Şimdiden kendi adıma yılın Davis Cup oyuncusu seçtim, yolu açık olsun...

Video: Novak Djokovic'in Muhteşem Yılı

30 Kasım 2011 Çarşamba

Sorular?

Russell ile bir podcast yapalım diyoruz. Sezon sonunda genel değerlendirme gibi bir şey olsun dedik ama fikirlerinize de ihtiyacımız var.

1- Özellikle konuşulmasını istediğiniz konular veya cevaplamamızı istediğiniz sorular var mı?
2- Podcast ne uzunlukta olmalı sizce? Kaçıncı dakkikada bayılıp kapatırsınız?

29 Kasım 2011 Salı

Kapanış 1. Perde: Sezon Sonu Turnuvaları

Sezonun bittiğini bize anlatan iki turnuva var. Aslında tenisçilerin çoğu son ana tablolu turnuvada sezona veda etse de, gözler yıldız oyuncularda olduğundan sezonun bittiğini bize sezon sonu turnuvaları anlatıyor. Sezon sonu turnuvaları bittikten sonra da bis olarak Davis Cup ve Fed Cup maçları oynanıyor.

ATP'de bis aşamasına geldik. Davis Cup finali oynanacak bu hafta ve Ocak ayına kadar tek tük oynanan gösteri maçları haricinde tekler oyuncularını maç yaparken izleyemeyeceğiz. Bu postta sezon sonu turnuvalarının son bir kaç yılda oluşan karakterlerine bir bakmak istedim.

Bu kupa benim "lanetli" olarak tanımladığım kupa. Sebebi basit, son 4 yıldır kazananlar, son 2 yıldır ise finalistler bir sonraki sene rahat yüzü görmüyorlar. Bunun çeşitli sebepleri olabilir. Ama önemli sebeplerden birinin oyuncuların yıl içi form eğrileri olduğu açık. Oyuncuların form eğrileri o yılki rekabetin şiddeti ile alakalı olabileceği gibi kendi tercihlerinden de kaynaklanabiliyor. Örneğin bu sene bu kupadan Nadal ve Djokovic'in, 2009'da Federer'in ve kısmen Nadal'ın, 2008'de yine bu ikilinin kopmalarının nedeninin yıl içerisinde sarfettikleri efor olduğu söylenebilir. Hatta 2009 yılında Federer sezonun son aylarını gözden çıkardığını haftalar önceden ilan etmiş, Basel'i bile Djokovic'e teslim etmişti. Buna sebep olarak Avustralya Açık'a hazır gitmek istemesini göstermiş ve ne kadar yerinde bir karar olduğunu da sonradan görmüştük. Nadal ve Djokovic de bu yıl (Nadal geleneksel olarak son yıllarda) sonbahardan sonra el ele bir kopuş yaşadılar ki ilk 9 ayı birbirleri ile itişerek geçirdiklerinden bunu da normal karşılamak lazım. Sonuçta ikisi yılın ilk 7 ayındaki tüm önemli kupalara ambargo koymuşlardı. Bu nedenle sezon sonuna gelindiğinde sezonun önceki bölümlerini daha rahat geçiren Federer ve Ferrer gibi isimler sezon sonunda daha etkili oldular. Hatta daha da ilginç bir tespit, Indian Wells-Miami turnuvalarında beklentilerin altında kalan Federer-Ferrer-Murray üçlüsü sonbahar döneminde en fazla dikkati çeken isimler oldular. Bu turnuvaların önemi ikisinin toplamda bir aylık bir süreyi kaplaması ve bu turnuvalar öncesinde de zaten oyuncular için bir kaç haftalık bir dinlenme sürecinin olması. Ferrer bir istisna sayılabilir gerçi ama Federer ve Murray için durum bu. Federer Murray'e kıyasla daha iyi sonuçlar almasına rağmen son bir kaç yıldır Avustralya Açık'tan sonra inişe geçen, Monte Carlo'da dibe vurup sonra tekrar yükselmeye başlayan grafiğini bu dönemde antreman sürelerini azaltmak gibi önlemler aldığına yormak mümkün. Sonuçta yaklaşık 7-8 haftalık bir süreci hafif tempoda atlatan bu isimlerin biriktirdiği enerji sonbahar döneminde yol-su-elektrik olarak geri dönüyor anlaşılan. Bu savı doğrulayan bir başka isim de 2009 yılında toprak sezonunda ortalarda olmayıp, sezon sonunda esen Davydenko. İstisnayı bozan durum ise 2010 itibarı ile Nadal. Ama unutmamak gerekir ki o yıl Barcelona'yı atlamak gibi daha akıllı politikalar izlemiş, hiç Davis Cup maçı yapmamış yani o dönemde bu yıla kıyasla daha az maç yapmıştı.

Kazananların bir yıl sonraki durumları ise ayrıca ilginç. Aslında sezon sonu turnuvasını kazanan oyuncuların ivmelerini bir sonraki sezonun başına taşıyabildikleri bir gerçek. 2009 ve 2010 şampiyonları yıla Doha zaferi ile başladılar. Davydenko Avustralya Açık'tan çok üst düzey tenis oynayan bir Federer'e kaybederek elendi. Bir sene sonra da Federer alışılmadık kadar iyi oynayan bir Djokovic'e kaybedene kadar aynen bir sene öncesinin Kolya'sı gibi oldukça iyi bir performans gösteriyordu. Genelde sezon sonunda, sonbahar ayında iyi performans gösteren temel sorunu bu ivmeyi bahar ve yaz döneminde kaybetmeleri. Bu zaten 2 grand slam demek. Tekrar ivme artırdıkları Eylül ayı döneminde de Amerika Açık'ta yine görece iyi sonuçlar alsalar da en rahat oyunlarını Eylül ayından sonra oynamaya başlıyorlar.

Özetlemek gerkirse genel eğilim oyuncuların yaklaşık 6 ay kadar bir süre ile zirve yaptıkları ve kendi aralarında tuhaf bir döngü oluşturdukları. Döngülerde devir teslim genelde Mart ayında oluyor. Mart ayında gelen grup Wimbledon sonuna kadar, eğer nefesleri yeterse de Eylül ayına kadar bu tempolarını koruyorlar. Bu sene ilk 9 ayı domine eden Djokovic bir istisna. Ama 3 yıl üst üste Roland Garros-Wimledon dublesi görmek de tesadüf değildir.

Kadınlarda durum biraz daha farklı. Genellikle şampiyonların o yıl oynadıkları veya bir sonraki sene oynayacakları sezona göre değerlendirilmeleri güç. Ama ortak özellikleri slam şampiyonu olmaları. Çoğu da birden çok kez. Örneğin, şimdilik bir slam kazanamamış Wozniacki veya Jankovic gibi 1 numaraların bu turnuvada başarılı olamadıklarını görüyoruz. Bunun da slamlerin ve bu turnuvanın "en iyilerin en iyisi kazanır" yapısı ile ilgili olabilir. Slamler, oyuncuların olabilecek en iyi kondisyonla geldikleri turnuvalar. Sezon sonu turnuvası için aynı şeyi söyleyemeyiz ama bir şekilde buraya kadar gelen tenisçilerden diğerine oyun anlamında net üstünlük kuranların şampiyon olduğunu görüyoruz. Tıpkı yine bu turnuvadakine benzer şekilde herkesin kendini ispatlamaya çalıştığı slamlerdeki gibi.

27 Kasım 2011 Pazar

Londra: Şampiyon Federer!

Federer yine yaptı! 6. defa sezon sonu şampiyonasını kazanmayı başardı ve Sampras'ın 5 olan rekorunu böylece kırmış oldu. Ayrıca üst üste 2. kez yenilgisiz kazandı burada. Baştan sona kötü giden turnuvayı iyi bir finalle bitirdik en azından, o da ayrıca güzel oldu.

Aslında ilk 1.5 set çok enteresan değildi. Federer ilk sette tek servis kırmayla seti götürmüş, ikinci setin başında biraz morali bozulan Tsonga hatalarla servisini kırdırmıştı ve Federer için kolay bir galibiyet gibi gözüküyordu. Ama ne olduysa Federer şampiyonluk için servis atarken oldu. İlk servisleri oyuna sokamadı Federer ve Tsonga da harika return'ler yaptı. Sonuç olarak Tsonga servis kırarak sete ve maça geri döndü. Tiebreak'te de 5-2 öndeydi Federer ve şampiyonluk puanı da yakaladı 6-5'te Tsonga servisinde. Bu zor durumların hepsinde çok agresif, çok cesur ve alkışı fazlasıyla hak eden bir tenis oynayan Tsonga geriden gelerek seti almayı başardı.

Yine de Federer son set için benim gözümde favoriydi çünkü fiziksel olarak turdaki en iyi oyuncu olmadığı kesin olan Tsonga'nın bu kadar eforun ardından yorgun olacağı ve Federer'in de sırf şampiyonluk puanı kaçırıp seti kaybettiği için bu sette sermeyeceği kesindi. Öyle de oldu. 4-3'e kadar Federer hiç zorlanmadı serviste. Tsonga da servis kırma puanıyla karşılaşmadı belki ama daha rahatsız duruyordu. 4-3'te Tsonga'nın yorgunluğu iyice ortaya çıktı. Şutlarındaki güç bariz şekilde azaldı ve hareket etmekte normalden de fazla zorlanıyordu. İlk servisler de gidince uzun süren oyunun ardından servisini kaptırdı. Bu kez ikinci sette yaptığı hatayı yapmayan Federer ilk servisleri oyuna sokarak maçı bitirmeyi başardı.

Federer rekoru kırmasının yanında maç kazanma serisini 17'ye çıkardı. Yeni sezona büyük bir özgüvenle ve moralle girecek. Gerçi 2011'e de aynı şekilde girmişti ama sonrasında sezon onun için hiç de iyi gelişmedi. Ama zaten bunları konuşacağımız, detaylı yazacağımız yazılarımız olacak, önümüzde zaman çok. Şimdi Federer taraftarları için sevinme zamanı. Çünkü kötü bir sezonun sonunu olabilecek en iyi şekilde getirdiler.

Sezonun son maçlarını haftaya izleyeceğiz. Cuma-cumartesi-pazar günleri Davis Kupası finali var Sevilla'da İspanya ile Arjantin arasında. Londra'da beklentiler yüksekti ama kalite düşüktü. Davis Kupası için de beklentiler düşük ama umarız kalite yüksek olur...

Londra Finali: Federer-Tsonga

Yarı finalleri maalesef ne ben ne de kirpi izleyebildik. O yüzden maçlar hakkında yorum yapmamız güç. Federer-Ferrer maçı beklenen şekilde gelişmiş zaten. Bir yakın-bir rahat set Federer için. Federer-Ferrer eşleşmesinin klasik maçlarından biri gibi gözüküyor. Maç yorumları Federer'in iyi oynamadığı ama iyi servis atarak ve file önünde etkili olarak kazandığı. Ferrer'in ise yorgunluğu dünkü Berdych maçının sonunda ortaya çıkmıştı. Bugün de gündüz maçını oynaması büyük şanssızlık oldu. Dün Berdych'e önde olduğu maçı kaptırmasa hem Tsonga ile oynayacak hem de 6 saat fazladan dinlenme imkanı bulacaktı.

Berdych-Tsonga maçı tamamen ortada gözüküyordu ve 3 sete gitmesi muhtemeledi. Ben açıkçası kim kazanırsa kazansın 2 sette kazansın da Federer'e karşı yorgunluk sorunu yaşamasın finale çıkacak oyuncu, belki keyifli bir maç izleriz diye düşündüm. Tsonga'nın agresif tenisi epey övgü almış, Berdych'in de daha iyi oynayabileceği yazılmış.

Sonuç olarak kötü bir turnuvanın sonuna geldik. Şu ana kadar akıllarda kalacak hiçbir maç olmadı. (Federer'in Nadal'a; Ferrer'in Djokovic'e karşı galibiyetleri elbette akılda kalacak ama burada kast ettiğim geçen seneki Murray-Nadal gibi iki tarafın da iyi oynayıp epik bir mücadelenin tarafı olması) Umarım en azından final maçı keyifli olur. Bu sene 8. defa oynuyor Tsonga ile Federer. 2011'e kadar sadece 3 kez oynamışlardı. (2008, 2009 ve 2010'da birer kere) 5-2 Federer önde bu seneki maçlarda. Ayrıca diğer bir ilginç not üst üste 3. pazar karşılaşacak olmaları. (Paris finali, Londra grup maçı ve şimdi de Londra finali)

Saat 19.30'da final maçı NTV Spor'da canlı yayınlanacak. İyi seyirler!