6 Temmuz 2012 Cuma

Kadınlar Finali: Radwanska-Serena

Kadınlarda yarı final gününde Allah gönlümüze göre verdi. kirpi'nin en sevdiği kadın tenisçi Serena ile benim en sevdiğim kadın tenisçi Radwanska (erkeklerde tarafımız aynı neyse ki, hehe) favori oldukları maçlarını kazanarak finalde eşleştiler.

Serena özellikle ağır favoriydi ama Radwanska'nın işi daha zor görünüyordu. Dışarıda olduğum için izleyemedim ama istatistiklerden bakarak Radwanska'nın ilk servis yüzdesini yüksek tutarak servis oyunlarını rahat aldığını görüyorum. Okuduğum yorumlarda Kerber'in sönük oynadığı ama Radwanska'nın da kendi adına turnuvanın en iyi maçını oynadığı yazılıydı. Ben de öyle ümit ediyorum. Zira yarı finale gelene kadar da iyi bir performans sergilemesine rağmen en iyi tenisini oynayan bir Radwanska söz konusu değildi. Kabul etmek gerekirse kura şansı da yanındaydı ama zaten geçen ekim ayından beri gösterdiği performans bence sonunda bir grand slam finalini hak ediyordu.

Serena-Azarenka maçını izleme fırsatı buldum ve Azarenka'nın da bence iyi oynamasıyla güzel, çekişmeli bir maç izledik. Serena, Azarenka'nın zayıf servisini dağıtır diye düşünmüştüm ama bu turnuvada return'ü normalden de riskli "hit or miss" şeklinde oynayan Serena o açıdan pek iyi gününde değildi ve çok fazla return'ü fileye taktı ya da dışarı attı. Ama buna rağmen turnuva boyunca gösterdiği inanılmaz servis performansını bugün tanrılaştırdı ve iki sette 24 ace gönderdi. Turnuvanın erkekleri de dahil edersek Kohlschreiber'den sonra en çok ace atan oyuncusu. Federer ve Tsonga gibi oyuncuları geçti yani. Gerçi onlar yarı final maçlarını henüz oynamadı ama yine de bu muazzam bir iş.

Bana göre Serena gayet iyi oynuyor ama finalde Radwanska'nın da şansı yok değil. Yüksek ilk servis yüzdesiyle ilk servisini iyi yerlere yerleştirirse Serena'nın da kaçırdığı return'lerle servis oyunlarına tutunabilir. Ama ya peki Serena'nın servislerini karşılarken ne yapacak? Onu bana sormayın, ben de bilmiyorum. :) Her halükarda sezonun kadınlarda ilk iki grand slam finaline göre bence daha çekişmeli bir final göreceğiz. 3 set diye tahmin ediyorum. Radwanska'yı destekliyorum ve bilmiyorum duygusal mı ama 3 sette alacağını düşünüyorum maçı istikrarlı ve iyi bir oyun ortaya koyarak.

Kirpi de maçı büyük ihtimalle Londra'da yerinde izleyecek. :) Ben de birkaç saat sonra tatilime çıkıyorum. Gideceğimiz yerlerde internet bulamazsak (benim televizyon bulmam bile şüpheli) blog'a yazamayabiliriz. Şimdiden affola.

3 Temmuz 2012 Salı

1 Temmuz 2012 Pazar

Video: Golden Set



Tamamını da buluruz umarım...

Wimbledon: İlk Hafta Değerlendirmesi

Erkeklerin tek cümlelik özeti: kafasını toplayan kupayı alır.

İlk hafta yaptığımız araştırmalar sorunda "Vay be, adam ne kadar formda, nasıl da eze eze rakiplerini geçiyor..." dediğimiz bir tane bile oyuncuya rastlayamadık. Rafa zaten patladı, Murray, Djokovic ve Federer'de de "star ışığı" göremedik şu dakikaya kadar. Buna rağmen alt tarafta Federer-Djokovic yarı finali izleyeceğiz çok büyük ihtimalle. Çünkü tablonun o bölümde bu ikiliyi eleyebilecek kimse yok. Tablonun bu tarafındaki 4. tur eşleşmeleri Djokovic-Troicki (bye desek yeridir), Gasquet-Mayer (laf olsun, tablo dolsun), Federer-Malisse (galibi şimdiden belli) maçları var. %0,0998 ihtimalle ileride bir süpriz yaratabilme potansiyeline sahip tem maç Youzhny-Istomin. Ama bunların ikisi de zihinsel engelli olduklarından sonuca etki edemezler diye düşnüyorum. Aynen Roland Garros'ta olduğu gibi Djokovic ve Federer yalpalayarak yarı finale gelirler ve çarpıştıklarında Federer kırılır gibi geliyor bana.

Tablonun alt tarafı, Nadal'ın elenmiş olmasına rağmen daha eğlenceli görünüyor. Kafasını toplasa şampiyon olabilecek tenisçi sayısı burada daha fazla ve eğlenceli 4. tur eşleşmeleri var. Ferrer-Del Potro maçı bunların en önemlisi. Ferrer genelde iyi oynadığı turnuvaların yarısında 4. turda kontağı kapatır, ama Roland Garros'ta oynadığı yarı finalin, kendisinin mental tıkanıklığını bir nebze de olsa açması söz konusu ise burada ilk çeyrek finalini görebilir. Del Potro fazla zorlanmamış gözünse bile oyunu 4. sonra yetmemeye başlar diyorum ben. Bu maçın galibi ilk kez Wimbledon çeyrek finali görmüş olacak zaten. 5 setlik maraton maçların adamı Cilic, Querrey ile oynadığı maçı kazandıktan sonra Aaaandi Mörrey ile oynayacak. %85 Murray'e gider bu maç; eğer Murray'in sırtı, bileği, dizi sorun çıkarmazsa ve Britanyalıların baskısını kaldırabilirse. Tsonga, kendinden hiç beklenmeyecek bir rahatlıkla 4. tura gelen Fish ile karşılaşacak. Fish'in şansı az bence
, Tsonga henüz turnuvada servis kırdırmadı. Nadal'ın elenmesi sonucunda ortaya çıkan eşleşme ise Kohlschireiber-Baker eşleşmesi. Kohli de genellikle 4. turda kontak kapatır; ama 3. tur maçında çok çok iyi oynamış. Ani bir çakılma yaşamazsa Baker için peri masalı buraya kadarmış diyebiliriz. Bu maç da oldukça izlenesi.Tablonun bu tarafında Fish ve Baker hariç kimi finalde görsem şok geçirmem.

Kadınlar bölümünün tek cümlelik özeti: kağıtta durduğu gibi oynandı.

"Çimde iyi oynar" dediklerimizin hepsi çimde iyi oynadı, iddialı olması beklenenler de yollarına devam etti. Üst taraftaki eşleşmeler Sharapova-Lisicki, Clijsters-Kerber, Radwanska-Giorgi ve Kirilenko-Peng. Hepsi izlenesi maçlar. Bir tek son maçın galibine pek final şansı tanımıyorum. Simon'u utandıracak eşleşmeler görüyoruz burada. Tablonun altında ise Serena-Shvedova, Schiavone-Kivi, Pazsek-Vinci ve Ivanovıc-Azarenka. Burada da Ivanovic ve Vinci hariç kimi finalde görsem şaşırmam. Pazsek'in Wozniacki'yi ilk turda elemesi kesinlikle süpriz değil, zaten çok güzel bir maçtı o. Wozniacki yeri geldiğinde atak da yapabileceğini gösteren iyi bir oyun ortaya koydu ancak Pazsek çim uzmanı. Zaten Pazsek ve Pironkova'nın temel sorunları çim performanslarını yılın geri kalanında gösterememeleri. Pironkova da Sharapova'yı salladıysa da yıkamadı. Son bir not: Serena her ne kadar tutuk başladıysa da olası bir Serena-Kivi maçında havai fişekleri görürüz gbi geliyor bana. Hayalimdeki Wimbledon finaliydi ama kura yüzünden çeyrek final oldu. Kahrolsun adi kura...

Kadınlar tarafı, erkekler tarafından daha izlenesi oldu... Simon gör bunları!

Wimbledon: Kötü Yönetim

2008 yılı finalinde yağmur nedeni ile uzayan maç karanlıkta bitince Wimbledon'ın yağmuru ve buna bağlı sorunları bir kez daha gündeme gelmişti. Çözüm olarak 2009'da açılır kapanır bir çatı devreye sokulduğunda pek çok kişi bunu çözüme yönelik olumlu bir krar olarak karşılasa da bu yıl bu çatı ile ilgili sorunlar da su yüzüne çıkmaya başladı.

Çatı ile ilgili temel sorun şu: ışıklar çatıya bağlı. Yani sadece ışık yetersizliğinde bile çatının kapanması gerekiyor.

Eğer turnuvayı "açık kortta oynanan çim slami" olarak tanımlıyorsanız, bu şartları sağlamakla da yükümlüsünüzdür. Wimbledon turnuvanın ilk haftasında bu yükümlülüğü yerine getirmekte başarısız oldu.

İlk sorun Wozniacki-Pazsek ilk tur maçında ortaya çıktı. Maç karanlık nedeni ile bir sonraki güne ertelenince çatının neden kullanılmadığı sorugulandı. Neyse ki bu maç henüz başlarında, her oyunculardan biri diğerine üstünlük kuramadan ertelendi. Asıl büyük sıkıntı Nadal-Rosol maçında çıktı. Nadal tam da ilk 4 oyuncularının tipik olarak yaptığı gibi kendisine meydan okuyan süpriz ismi 3 set sonunda dize getirip 4. seti kolayca almışken maça 40 dakika ara verildi. Rosol gitti, duşunu aldı ve dinlendi. Nadal'ın, kendisiyle birlikte ilk 4'ü paylaşan diğer isimlerde de olan, 5 set boyunca aynı ritmi devam ettirebilme özelliğinin hiç bir alnamaı kalmadı. Kort kapandı, iklimlendirme için beklenildi... 40 dakika sonunda, oyuncuların tek ihtiyacı olan biraz ışıkkken, tamamen farklı şartlarda maç yeniden başladı ve Nadal ilk oyunda servis kırdırıp maçı kaybetti.

Bir sonraki gün ise seans başlangıcında kısa süre yağan yağmurdan sonra merkez kort kapatıldı ve maçlar bütün gün çatı altında oynandı. Üstelik yağmur falan yokken. Yani tunuva sadece merkez korta özel olarak bir "kapalı çim zemin" turnuvasına dönüştü. Bunun doğurduğu en önemli sonuç Federer maçının bölünmemesiydi ki aslında bu maç muhtemelen ışıksızlıktan bölünmeyecekti zaten. Nadal maçında olamayan şey oldu ve Federer istikrarı ile dize getirip yorduğu rakibini 5. sette mağlup etti.

Fakat drama bununla da sınırlı kalmadı. Cumartesi akşamı geç başlayan Murray-Baghdatis maçının 4. seti bile "geleneksel" olrak belirlenen kapanma saati olan 23:00'a yetişmedi. Bu maçta da yarım saate yakın çatı kapanma arası verildi 2. set sonrasında. Komik olan şu ki ara bu kadar uzun olmasa muhtemelen maç da rahat rahat bitirilecekti. Ancak aradan sonra "Saat 23:00'ı gösterdiğinde toplar balkabağı olur ve maç ne pahasına olursa olsun durur" dendi. Ve bilin bakalım ne oldu? 3. seti alan Murray maçı bitirmek için panik havası içinde 4. sete girişti. Bu panik havası garip bir biçimde Baghdatis'e de sıçradı. Setin başında servis kıran Murray seti kapatmak için harıl harıl oynasa da saat 23:00'te skor 5-1'di. Kortun kenarındaki yönetim görevlilerinin ibretlik bir surat ifadesi vardı; yüzlerinin yarısı "Tükürdüğümüzü yaladık" derken diğer yarısı "Hadi Murray bitir rezil olduk" diyordu. Maçın devamına izin verildi ve Murray Baghdatis'in de bu saçmalıktan bıkmasının etkisiyle 2 dakika sonra maçı tamamladı.

Bütün bu sorunların oluşmasının tek bir nedeni var. Sadece bir anahtarı yukarı kaldırarak 0,004356 saniyede çözülebilecek ışıklandırma sorunu, maç içinde yarım saatten önce çözülmüyor. Dahası bu sorun, kortun şartları değiştirilerek çözüme kavuşturulmuş oluyor. Ne Amerika'da ve de Avustralya'da bu sorunun yaşandığına şahit olmuyoruz.

"100 küsür yıllık prestijli bir tunuvayız" diyen Wimbledon'ın böyle komik bir sorun "yaratmamış" olması gerekirdi. Şu haliyle gözümde USO ve AO'dan daha prestijsiz bir turnuva kendileri...