9 Nisan 2010 Cuma

Eski Topraklar vs Amerikan Kuleleri

Bu hafta dikkatimi ceken iki eski topraktan bahsetmek istiyorum; biri Xavier Malisse, digeri Nicolas Massu.

Malisse bir eski ilk 20 oyuncusu. Ama cok eski, taa 2002'de kaldi o gunler. Son donemde adini Wickmayer'in de mudahil oldugu doping kurallari ile ilgili olayda duyurmustu. Yer bildirme kuralina uymadigindan 1 yil ceza alinca kameralar onunde goz yaslarini tutamayarak "30 yasimdan sonra kariyerime tekrar nasil baslarim? Bu karar benim kariyerimin bitmesi demek." demisti. Insan bazi seylerin degerini kaybettikten sonra mi anliyor acaba? Malisse 2010'da cok goze batan sonuclar almasa da kendice iyi bir grafik ciziyor. Houston'da baslikta bahsi gecen Amerikan kulelerinden John Isner olani tum setleri tie-brek'e giden 3 setlik bir macla maglup etti. Isner Davis Cup eslemesinde toprakta Djokovic ile 5 sete giden bir mac yapmisti hatirlarsaniz, hem de Sirbistan'da. Artik buradan Malisse'nin son zamanlarda iyi oynadigi sonucu mu cikar veya bu maclar Djokovic'teki dususun altini mi cizer orasini bilemeyecegim. Gerci Malisse Isner icin "Servisi arada dusmese mac cok daha cabuk biterdi" anlaminda sozler soylemis. Neticede kendisi Houston'da ceyrek finalde.

Bir baska eski topragimiz ise Massu. Ben bu posta baslamisken diger kulemiz Querrey karsisinda ucuncu sette 1 break ile ondeydi. Derken yenildi gicik insan. Olsun, sirf o yenildi diye postu bozacak degilim. Sonucta o da bu yil yukselise gecen eski topraklardan. Yine kendi capinda bir yukselis bu tabi, kalkip ilk 50'ye falan girmesinden bahsetmiyorum. Ama tekrar ortaliklarda gormeye basladik. Massu'yu Atina Olimpiyatlari'nda hem tekler hem de ciftlerde altin kazanarak supriz yapmasiyla hatirliyoruz. Bir de ATP'deki fotografindan.

Bu ne allasen?

7 Nisan 2010 Çarşamba

Gündemden #2

Toprak sezonu gelirken sakatlık haberleri iyice artmaya başladı. Amerika Açık 2009 şampiyonu Juan Martin Del Potro'nun el bileğindeki sakatlığı hala devam ediyor olmalı ki Arjantinli Monte Carlo ve Barcelona'dan da çekildiğini açıklamış. Avustralya Açık'tan bu yana korta çıkmadı 21 yaşındaki Tandilli. İyiye işaret değil geri dönüşünün sürekli ileri bir tarihe ertelenmesi. Bu haberle birlikte Del Potro'nun Roland Garros'taki şansının azaldığını söyleyebiliriz.

Bir diğer sakatlık haberi Robin Soderling'den. İsveçli sağ dizindeki aşırı yüklenme yüzünden Monte Carlo'yu kaçıracağını kendi resmi sitesinden açıkladı. Ama söylediğine göre çok önemli bir sakatlık değilmiş. Barcelona'da dönmeyi planlıyor Soderling.

Indian Wells'ten kırık bileği sebebiyle çekilen Nikolay Davydenko, geri dönüşünün Barcelona ile olacağını belirtmişti ama o tarih daha da öne çekilebilirmiş. Gelen haberler Rus raketin Monte Carlo'ya wild-card alarak katılacağı yönünde. Ayrıca Monte Carlo'ya wild card ile katılan bir diğer top oyuncu Andy Murray. Indian Wells ve özellikle Miami'deki kötü sonuçların ardından en başta oynamayı planlamadığı Monte Carlo'ya katılmak istiyor artık Murray.

Toprak kortun en büyük ismi Rafael Nadal, antrenmanlarına başladı. 4 kez Roland Garros şampiyonu olmuş toprak ustası, antrenmanlarını Mallorca'da Alman Andreas Beck ile gerçekleştiriyor. Amerika'daki 2 turnuvada Rafa'yı yalnız bırakmak zorunda kalan Toni Nadal, antrenmanlarda sürekli Rafa'nın yanında.

Bir diğer önemli haber kadınlar kısmından. Efsanevi oyuncu Martina Navratilova'da göğüs kanseri tespit edilmiş. Ama, doktorunun söylediğine göre kanser en baş aşamada tespit edilmiş ve şu an vücutta herhangi bir yere sıçramamış. O yüzden pek bir risk yok Navratilova açısından ama yine de üzücü bir olay tabii, geçmiş olsun efsaneye.

Doping olayı sebebiyle son günlerin gündeminde bolca yer alan Wayne Odesnik, doping kullandığını reddetmiş. Odesnik, geçen sene final oynadığı Houston'da oynuyor bu hafta içinde. Henüz doping kullanıp kullanmadığı kesinleşmediği için bir ceza almadı Amerikalı. O yüzden Houston'daki turnuvada oynamasına bir engel yok. İlk tur maçını da kazanmış Odesnik, Polonyalı Janowicz'e karşı. Polonyalı genç raket de, Roddick ve Blake gibi Odesnik'i karalamış birazcık. Burada şu an olmaması gereken bir oyuncuya kaybettiğini söylemiş, Odesnik'in sahtekarlığından dem vurmuş. Tamam, Odesnik etmiş bir eşeklik de, wild-card ile katıldığın bir turnuvada kaybettiğin maç sonrası böyle konuşman biraz antipatik olmuş arkadaşım. Olmamış mı?

Gozden Kacanlar - Carlos Moya

2008'in basinda yapilan bir Moya-Nadal Chennai Open macindan ne beklenir?

Tum setleri tie-break'e giden bir mucadele, her iki taraftan toplamda 100'den fazla winner ve ozetleri bile 25 dakika suren heyecanli bir mac.

Iyi seyirler...





6 Nisan 2010 Salı

Roddick vs. Wade


Wade'in tenis yeteneğine (!) şaşırmadım da, Roddick'in basketbol oynayışını görünce bir "vay be" efekti geldi açıkçası. Jumpshot'lar, bacak araları... Sen neymişsin Andy?

5 Nisan 2010 Pazartesi

14. Hafta Turnuvaları

Indian Wells ve Miami'nin sona ermesiyle birlikte, bugünle birlikte toprak kort sezonuna başlıyoruz. Toprak sezonunun ilk haftasında erkekler ve kadınlarda 2'şer tane ufak turnuva bulunuyor. Isınma turları gibi olacak biraz. Ondan sonraki hafta büyük isimler sahne almaya başlayacak. Gerçi bu haftadan bile sahne alan büyük isimler var, değineceğiz...

Kadınlarda, Ponte Vedra Beach'te 1 numaralı seribaşı geçen sezonun şampiyonu Caroline Wozniacki. Danimarkalı ilk turda Patty Schnyder ile oynayacak. US Open 2009 junior şampiyonu Sloane Stephens, wild-card ile turnuvaya katılanlardan. Ev sahibi raket ilk tur maçında Wozniak ile oynayacak. Turnuvanın 1 ve 2 numaralı seribaşıları arasında az buz fark yok. 2 numaralı seribaşı Alona Bondarenko. 3 numaralı seribaşı Cibulkova, ilk turda Czink ile oynuyor. Zorlu rakip. Bu sezonun çıkış yapan raketlerinden Anastasia Pavlyuchenkova da burada 5 numaralı seribaşı olarak mücadele edecek. Ha, kendini unutturmak için büyük bir çaba sarf etse de unutmayalım, Melanie Oudin de 8 numaralı seribaşı olarak burada. Oudin ve Pavlyuchenkova, Wozniacki'nin çeyreğinde ve Wozniacki'nin ilk tur rakibi kolay sayılmaz. İlk tur maçını sağlam bir görüntü vererek kazanırsa, Wozniacki bu turnuva için favorimdir. Geçtiğimiz seneki puanlarını kaybederse 2 numarasını kaybetme riski bulunuyor zira, önem verecektir turnuvaya.

Kadınlarda diğer turnuva İspanya'da, Marbella'da oynanacak. Burada daha sağlam oyuncular olduğunu söyleyebiliriz. 1 numaralı seribaşı Victoria Azarenka, ilk turda elemelerden gelen bir oyuncuyla karşılaşacak. Çeyreğindeki Martinez Sanchez de tehlikeli bir rakip. Yine Azarenka yarısında Rezai ve Suarez Navarro gibi sürpriz skorlarıyla tanınan oyuncular bulunuyor. Martic, Hercog ve Voegele, bu yarının genç kızları... İkinci yarıda, turnuvanın 2 numaralı seribaşı Flavia Pennetta ve 3 numaralı seribaşı Kim Clijsters bulunuyor. Pennetta, ilk turda Shvedova ile oynayacak. Pennetta'nın çeyreğinde Kirilenko ve Cirstea birbirine ilk turda rakip olmuşlar ayrıca. İzlenesi bir maç çıkmış ortaya. Miami şampiyonu Clijsters, ilk maçında Dulgheru ile karşılaşıyor. 2. turda Gisela Dulko, Belçikalı için tehlike yaratabilir. Olası çeyrek final rakiplerinde ise, Clijsters'ın yolunu kesebilecek bir raket gözükmüyor. Sertten toprağa geçişin nasıl olacağını kestirmek hakikaten çok güç. Clijsters'ın kurasını beğendim ama bu turnuvaya ne kadar asılacak; bu kadar çok maç oynadıktan sonra toprağa geçişi nasıl sağlayabilecek, aklımda soru işareti. Sürpriz bir isim atayım ortaya ve Aravane Rezai diyeyim favorim için.

Erkeklere Kazablanka'dan başlayalım. Zayıf oyuncuların bulunduğu bir turnuva diyebiliriz. 1 numaralı seribaşı top 20'nin bile dışında olan Stanislas Wawrinka. İlk 4 seribaşının ilk turu bye geçtiği turnuvada, Wawrinka'nın olası 2. tur rakibi Oleksandr Dolgopolov bu sene Fas'taki toprak kort challenger turnuvalarında üst üste harika sonuçlar alarak ilk 100'ün içine girmeyi başardı. Dolgopolov için de, Wawrinka için de iyi bir kura olmadığını söylemek gerek. Indian Wells'in sürprizlerinden Guillermo Garcia-Lopez burada 2 numaralı seribaşı. 2. turdaki olası rakibi Marcel Granollers, bu turnuvada benim gizli favorim. O da toprakta iyi bir oyuncudur. Şu an top 100'ün dışında ama kesinlikle bu turnuvada her oyuncuyu yenebilecek bir kapasiteye sahip. 3 numaralı seribaşı Victor Hanescu, çeyrek finalde Richard Gasquet ile karşılaşabilir. Fransız raket, ilk turda 7 numaralı seribaşı Olivier Rochus ile karşılaşacak. Rochus, Miami'de 2. turda Djokovic'i devirmişti. Bu çeyrekte deli Koellerer de bulunuyor ayrıca. 4 numaralı seribaşı Lukasz Kubot, Wawrinka'nın yarısında. Kurası güzel sayılır. 2. turda kendisine tehlike yaratabilecek bir rakip gözükmüyor. Çeyrek finalde de aynı şekilde. Turnuvaya wild-card ile katılan 5 numaralı seribaşı Paul-Henri Mathieu aslında gayet tehlike yaratabilecek bir raket ama o da uzun süredir sakattı. Kubot son ayların formda raketlerinden. Bu yıl Güney Amerika'daki toprak turnuvalarında da iyi iş çıkarmayı başarmıştı. Turnuva favorim Wawrinka. Bunların yanına Kubot ve Granollers'i de ekleyebilirim.

Geldik haftanın son turnuvasına. Houston'da 1 numaralı seribaşı Fernando Gonzalez. Burada da, Kazablanka'da olduğu gibi ilk 4 seribaşı ilk turu bye geçiyor. Şilili'nin muhtemel 2. tur rakibi elemelerden gelen bir oyuncu veya wild-card'lı Donald Young olacak. Young, üzerine yazı yazılabilecek bir oyuncu. Junior seviyesinde bu kadar harika işler yapıp, profesyonellikte bu kadar çuvallayan bir oyuncu, en azından yakın zamanda çıkmadı. Gonzalez'in çeyreğinde iyi bir toprak kort oyuncusu olan Horacio Zeballos da bulunuyor ayrıca. 2 numaralı seribaşı John Isner. Davis Cup'ta toprak kortta Djokovic'e karşı 5 sete götürdüğü maç sonrası, toprak performansı epeyce övülmüştü haklı olarak. Burada ne yapacağı özellikle merak konusu. 2. turda Malisse, çeyrekte Russell olası rakipleri. 3 numaralı seribaşı Sam Querrey, Isner'ın çeyreğinde. Onun çeyreği, Isner'a göre daha zorlu. Massu ve Korolev gibi sürpriz yapabilecek oyuncular bulunuyor. 4 numaralı seribaşı ve aynı zamanda turnuvanın son şampiyonu Lleyton Hewitt ise, Gonzalez ile aynı bölümde yer alıyor. Avustralyalı'nın çeyreği zorlu sayılmaz. Rajeev Ram ve Mardy Fish gibi kötü toprak kort oyuncuları bulunuyor çeyreğinde. Eduardo Schwank ve Juan Ignacio Chela, fena oyuncular olmasa da, sakatlıktan iyi dönmüş bir Hewitt'i zorlayamazlar kanımca. Tabii, Hewitt'in durumu da tamamen soru işareti. Tabloya baktığımızda, toprak korta stilleri yatkın olmayan bol sayıda Amerikalı oyuncu görüyoruz. Yine, sıralamada çok iyi yerlerde bulunmayan ama toprak kortta iyi oynayan Güney Amerikalılar yerlerini almışlar bir sürpriz patlama için. Gonzalez'in çeyrekte Zeballos'a karşı zorlanma ihtimali bulunuyor. Eğer onu geçebilirse önü açık. Alt taraftan ise, sürpriz bir finalist bekliyorum. Nicolas Massu olabilir mesela...

Bu hafta ufak turnuvalarla idare ediyoruz. Önümüzdeki hafta erkeklerde Monte-Carlo, kadınlarda Barcelona ve Charleston'da önemli raketler toprak sezonuna giriş yapacaklar. Yine de, Clijsters, Wozniacki, Gonzalez gibi top oyuncuları izleme imkanımız olacak. Çok da surat ekşitmemek lazım. Sıralamada çok iyi yerlerde bulunmayan oyuncuların sürpriz yapabilmeleri için iyi şanslar bunlar. Aradan çıkacak seribaşı olmayan, adı sanı pek duyulmamış raketler görebiliriz. Hoş da olur açıkçası...

Miami: Şampiyon Roddick

Miami'de şampiyon finalde Tomas Berdych'i 7-5 ve 6-4'lük setlerle geçen Amerikalı Andy Roddick oldu. Roddick, Indian Wells'te Ljubicic'e karşı finalde yaşadığı şokun bir benzerine burada izin vermedi ve bu zaferle birlikte, 2010'un en çok puan toplayan raketi olmayı başardı. Aynı zamanda Indian Wells ve Miami turnuvalarından oluşan 'Mart ayı Amerikan sert kort sezonunu' da en iyi sonuçla kapatan oyuncu oldu.

İlk sette iki oyuncu da kendi servislerini çok iyi muhafaza ettiler. 5-5'te gelen Roddick break'i, bu akımı bozdu. Özellikle Federer karşısında iyi bir mental güç ortaya koyan Berdych, bu aşamada biraz savsakladı. Bu elinden kayıp giden ilk setin ardından ikinci setin ilk oyununda kendi basit hatalarıyla Roddick'in eline servis kırma avantajını verdi. Hafta boyunca servisinde belli bir çizgiyi tutturan ve bunu korumayı başaran Roddick, burada aldığı avantajı da ziyan etmedi. 5-3'te Berdych servisinde 2 şampiyonluk puanı kaçırsa da, kendi oyununda stres yapmadan maçı bitirdi.

Berdych için iyi bir turnuva olduğu kesin. Finale kadar çok önemli oyuncuları yenerek geldi ama finalde karşısına çok iyi tenis oynayan Andy Roddick gelince, çaresiz kaldı. Ayrıca dediğim gibi yine o maç içinde yaşadığı klasik düşüşlerin bir benzerini yaşadı bu maçta. Roddick açısından dikkatimi çeken iki önemli şey var. Birincisi, servis performansı. Roddick'in çok iyi bir servisçi olduğunu biliyoruz ama geçen sene Wimbledon'dan sonra servis performansında git-geller yaşamıştı ve bu da onun sezonun ikinci yarısını pek iyi geçirememesine sebebiyet vermişti. Bu sene özellikle Miami ile birlikte bu konuda çok iyi bir Roddick izliyoruz. Bunu toprak kort sezonuna, ufak bir düşüşle taşısa bile, toprakta da önemli bir silah olarak kullanabilir. Toprakta servis, sert ve çim korta göre daha etkisiz bir silahtır ama çok iyi servis kullandığınız zaman, hangi kort olursa olsun büyük bir avantajı ele almış olursunuz. İkincisi, Roddick'in mental gücü. Özellikle Nadal maçında dikkat çekiciydi bu. Kariyerinin büyük bir bölümünü hakemle, rakiple uğraşarak geçiren, bağırıp çağıran bir oyuncu için önemli değişimler bunlar 26-27 yaşından sonra. Stresli puanları iyi oynamayı başarabiliyor artık. Bunda, kendisini çok geliştirdiği rallilerin de etkisi büyük. Özellikle backhand slice'larda hemen hemen hiç hata yapmıyor. Tabii bu kadar pasif bir oyun tarzı, karşısında iyi hücum eden, ritmini maç boyu koruyan bir oyuncu çıkarsa bozulabilir. Bozulacaktır da hatta, burası kesin. Ama bu oyun tarzını ne olursa olsun başarıyla korta yansıttığını söylemek gerek. Toprak sezonu öncesi bu ritmi yakalaması ayrıca önemli. Geçtiğimiz sene Roland Garros'ta 4. tura çıkarak kendi adına bu slam'deki en iyi derecesini gerçekleştiren Roddick, bu sene aynı başarıyı yine tekrarlayabilir; hatta bir ihtimal daha da üstüne çıkabilir...

4 Nisan 2010 Pazar

ATP Sakatlik Raporu

Son donemde ATP'de pek cok oyuncu sakatlik yasadi. Bazilarinin izini kaybeder olduk. Soyle bir bakalim kim ne durumda.

Juan Martin Del Potro bilegindeki tendinit nedeni ile Avustralya Acik sonrasi hic bir turnuvaya katilmadi. En son donusunu Monte Carlo'da yapacagini soylemisti. Del Potro burada bir donus yapsa bile daha onceki sakatliklarini goz onune alarak artci sakatlik uyarisinda bulunmak istiyorum. Sakatlik donusu kas yirtigi gibi ufak tefek sorunlar yasayabilir. Ama Roland Garros'a kadar eli-ayagi tutar hale gelir diye dusunuyorum. Yine bir yari final gelir mi, ondan pek emin degilim bu sefer.

Nikolay Davydenko'nun ise bileginde kirik tespit edilmisti. Barcelona'yi hedeflemis, ancak ben Davydenko'nun aynen gecen yilki gibi topraktaki asil saltanatini yazin oynanan turnuvalarda kuracagini dusunuyorum.

Avustralya Acik'tan sonra kalca ameliyati geciren Hewitt'in ise supriz bir bicimde Houston'da donusunu yapacagini daha once de yazmistik. Onumuzdeki hafta izleyebilecegiz Hewitt'i. Ameliyatinin bir erken mudahale oldugunu tahmin ediyorum. Zamanlamasi da cok iyi olmus, Roland Garros'a kadar toparlanabilmesi icin bolca vakti olacaktir.

Miami'de sirtindan sakatlanan ve yere yigilan Ivan Ljubicic'ten ise henuz haber yok. Ayni sekilde henuz haber alinamayan, ancak aylarca ortalarda olamayacagini bildigimiz ve durumu ciddi olan bir oyuncu ise Tommy Haas. Sanirim ikisinin de yakin gelecekte geri donme ihtimali yok.

Habire sakatlanan ve son olarak eli ile problem yasayan Monfils ise Monte Carlo'da donecekmis.

Bir de ne yapmakta oldugunu bilmedigim ama aklima gelmisken yazmak istedigim Kei Nishikori var. 22 Subat'ta sakatligindan sonraki ilk macini kaybettikten sonra ortalarda gorunmedi. Tekrar sakatlandigiyla ilgili bir haber de yoktu. Belki Masters turnuvalarini tercih etmemis olabilir. Ilerleyen turnuvalarda "protected ranking" hakkini kullandigini gorebiliriz.

Son dakika : Janko Tipsarevic de sakatlanarak Monte Carlo'dan cekildigini aciklamis. Kas sakatligiymis, cok da onemli degilmis ama riske girmek istememis. Adam kalmadi koca turnuvada.

Mert Ertunga Röportajı (2. Bölüm)

İlk bölüm için şuraya bakabilirsiniz.

- Dünyanın en iyi tenisçisi kim? Neden? (hem erkeklerde, hem kadınlarda)

- Erkeklerde Roger Federer hem şu anda, hem de tarihin en iyi oyuncusu. 16 slam rakamı hep ön plana çıkıyor ancak Federer'in üstünlüğünü sadece bu rakama indirmek biraz haksızlık. 12 veya 13'te kalsaydı bile bunu derdim. Pete Sampras, toprak kortta hiçbir zaman üstünlük sağlayamadığı gibi, kariyerinin önemli bir bölümünde 'orta ayar' bir oyuncu olmaktan öteye gidemedi. Tüm kariyerinde sadece 3 toprak kort zaferi var ve Roland Garros'ta sadece 1 yarı finali bulunuyor (ATP turnuvalarının üçte biri toprakta oynanıyor, hasır altı edemeyiz bu istatistiği).

Her zeminde üstünlük sağlayabilen, 22 slam arka arkaya yarı final oynayan (bir sonraki 10 kere bile başaramadı arka arkaya), 5 Wimbledon ve 5 US Open arka arkaya kazanan, sayması zor birçok rekoru elinde bulunduran bir oyuncunun üstünlüğü tartışılmamalı. Gelmiş geçmiş en büyük toprak kort oyuncusu Rafael Nadal ile aynı zamanda oynamamış olsa, bir de 3-4 tane daha Roland Garros kazanmış olurdu.

Bayanlarda gelmiş geçmiş en iyi oyuncu Steffi Graf diyorum ancak Federer kadar net bir üstünlüğü yok. Margaret Court ve Martina Navratilova gibi isimler için iyi argümanlar verilebilir. Şu anda ise, en iyi oyuncu Serena Williams. Fiziki üstünlüğü ön plana çıkıyor ama aslında onu büyük şampiyon yapan, savaşçı mentalitesi. Maçtaki skor ne olursa olsun kazanabileceğine inanıyor ve her puan için savaşıyor. Zaten bu yüzden çoğu oyuncunun gitmiş sayabileceği maçları sayısız kez çevirmesini bildi. Üstelik tüm başarıları tenisi hayatının tek parçası yapmadan yakalamayı başardı. Takdir etmek lazım.

- Roger Federer, bundan sonra kariyerinde neler yaşayabilir? Aynısını Rafael Nadal için de soruyorum.

- Federer daha çok başarılara imza atabilir, çünkü oyun stili itibariyle birçok planı olan bir oyuncu. Fazla efor gerektirmeyen bir oyuna sahip. 20 slam'e erişmesi, çok da gerçek dışı olmaz. Fizik kondüsyon açısından Federer'in inanılmaz performansı pek konu olmuyor. Halbuki en çok konuşulması gereken konu bu. Kariyerinde çok ciddi bir sakatlık hiçbir zaman yaşamadı ve yorgunluktan ve sakatlıktan maç bıraktığını, en azından ben hiç hatırlamıyorum. Düşünsenize, 22 slam arka arkaya yarı final oynayabilmesi için ilk önce hepsine katılması lazım. Bir incelemeden geçirsek görürüz ki, hemen hemen her oyuncu bu kadar uzun bir periyotta, illa ki sakatlıktan turnuva kaçırmak zorunda kalıyor. Birkaç sene daha Federer tenis dünyasının belalısı olacaktır kanımca.

Nadal, bu konuda değişik tipte bir oyuncu. Fizik kuvvetine dayalı bir oyunu var. Bir hayli antrenman gerektiren bir oyun stili var formunun zirvesinde devamlı kalabilmesi için. Bu sebepleri toplarsak, karşımıza şu anda yaşadığı problemi çıkıyor. Nadal için en büyük soru, vücudu bu tempoyu daha ne kadar kaldırabilecek? Bu tipte geriden koşarak kondüsyon ve fizik gücüyle oynayan tenisçiler ya kariyerlerini erken noktalandırıyorlar (Bjorn Borg), ya da sakatlıktan mecburen bırakıyorlar (Ivan Lendl). Yani çok uzun kariyerlere sahip değiller. Ama Nadal sakatlıklardan kurtulursa ve normal formuna geri dönerse, kariyerini noktaladığında Sampras, Borg ve Federer'in bulunduğu elit gruba kesinlikle dahil olacaktır. Ancak fizik durumu soru işareti şu anda.

Tenisin geleceği açısından Federer ve Nadal'ın daha uzun seneler oynamaları çok iyi olur. İkisi de centilmen ve gençlere örnek olacak oyuncular. Yepyeni bir jenerasyon o ikisini örnek alarak yetişiyor ki, bu dünya tenisi adına çok heyecan verici bir durum.

- Andy Murray hala grand slam kazanamadı ve bu onun üzerinde büyük bir baskı yaratıyor. Onun kariyerinin gidişatını nasıl görebiliriz?

- Andy Murray'nin bir gün kesinlikle grand slam kazanacağını düşünüyorum. Federer ve Nadal ile aynı dönemde olması onun slam almasını geciktiriyor. Şimdi ise yeni bir problemi var. Federer ve Nadal'ın rakipleri çoğaldı. 1.5 sene kadar Murray, bu ikiliye rakip olacak tek kişi olarak gözüktü. Ancak şimdi Djokovic tekrar formunu bulabilir. Bir yandan Roddick ve Del Potro form grafiklerini yüksek tutarlarsa, Murray'nin slam kazanması bir süre daha gecikebilir. Ama unutmayalım ki, Agassi ve Federer gibi raketler de birkaç sene beklemek ve birkaç hayal kırıklığı yaşamak zorunda kaldılar tepeye yerleşmeden evvel.

- Kadınlarda Serena'nın hakimiyeti ne zaman kırılabilir?

- Serena'nın hakimiyeti zaten eskisi gibi değil. Hala bir numara ama 2000'li senelerin ortasına kadar olan hakimiyetinden eser kalmadı. Zaten sonuçlar da bunu gösteriyor. Mesela bir Federer'in hakimiyetiyle paralel değil. Federer'in şu anki hakimiyeti de 2004-2006 arası kadar değil ancak o hiçbir zaman tepeden kopmadı. Serena'nın ciddi inişli çıkışlı grafikleri oldu. Dolayısıyla, Serena'nın bir noktaya kadar 1 numara kalıp, sonra yavaş yavaş düşüşe geçeceği görüşünde değilim. Bir bakarız bu sene silip süpürür; sonra önümüzdeki sene 10 numaraya düşer. Bir bakarız bu sene artık turnuva kazanamaz; ama önümüzdeki sene slam'lerde 4'te 3 yapar. Hepsi olabilir. Ancak bir gerçek var ki, Serena iyi haliyle (en iyi hali demiyorum) dünyanın en iyi oyuncusu ve tepede kalması kanımca tamamen, kendisini tenise daha ne kadar vereceğine bağlı.

- Kadınlar tenisindeki geri dönüşler hakkında düşüncelerin nelerdir? Clijsters Amerika Açık'ı kazandı. Bundan sonrası onun için nasıl gelişir? Henin, Wimbledon'ı kazanıp koleksiyonu tamamlayabilir mi?

- Kadınlar tenisindeki geri dönüşler (Clijsters ve Henin) ciddi anlamda renk kattı WTA'ye. Üstelik bayanlar tenisi monotonluğa tam yüz tutmuşken... Bu sebeple çok iyi. Clijsters mesela hemen US Open'ı kazandı. Ancak unutmayalım, 90'ların ortasında Monica Seles de uzun dönüşten sonra hemen Avustralya Açık'ı kazanmıştı ama ondan sonra bir daha slam kazanamamıştı. Bu iki tenisçi için, bu seneki slam'lerdeki performanslarına göre önümüzdeki senelerin görüntüsü meydana çıkar.

Psikolojik açıdan geri dönüş kararları beni şaşırtmadı. Bu insanlar hayatlarında tenisten başka bir şey bilmediler. Ve hayatlarının önemli bir kısmını, bir taht üzerinde ve herkesin onlara yaranmak için etrafında döndükleri bir ortamda yaşadılar. Her turnuva kazandıklarında tribünlerden gürlemeler çıkıyor, binlerce kişi onları alkışlıyor. İster istemez bu bir nevi müptelalık yaratıyor. Tenisi bırakınca bir anda o zamana kadar normal gibi karşıladıkları bu nosyonlar, yok oluyor hayatlarından. Çok büyük bir psikolojik boşluk doğuyor hayatlarında. Bunu normal bir hayatla dolduramıyorlar. Yani bir çoğunun "tenisi bırakıyorum, normal bir hayat sürmek istiyorum" lafları tamamen düşünülmeden edilmiş laflar. Onlar normal büyümedi ki, normal yaşam istesinler (en yüksek seviyede başarı yapanlardan bahsediyorum). Ve o yüzden geri dönüyorlar. Parayla alakası olmadığı kesin. Zaten bir çoğu da o dikkate müptela bir saplantıda kaldıkları için tenisi bıraktıktan sonra da kamera önünde bir kariyer bulmaya çalışıyor.

Röportajın 3. ve son bölümünü de kısa bir zaman içerisinde sizlerle paylaşacağız...

Komplo Teorileri

Nadal yari final macina dizlerine vurup kufredince yeni bir sakatlikla ilgili haberler cikmaya basladi.



Yukaridaki videoda gorulecegi uzere Nadal dizini once havlusu sonra yumrugu ile dovuyor ve alt yazilardan anladigimiz kadari ile (alt yazilarin dogrulugu da tartisilir tabi) "Yapamiyorum..Lanet dizler..Lanet dizler" (sansur uyguladim, evet) diyor. Bu goruntulere bakarak Nadal'in simdi de sol dizi ile ilgili sikintilar yasadigina dair haberler yapmis Ispanyol basini.

Basta ben de sakatlik mi var falan diye dusunsem de sonradan iki sebepten bu iddia bana biraz sacma geldi. Birincisi Nadal sakatlandigini dusundugu dize saglam bir yumruk gecirecek kadar aptal bir insan degildir herhalde. Ikincisi gercekten sakatlanmis olsa sadece sinir degil, endise ve uzuntu de gorurduk Rafa'nin yuzunde. Bu videoda ise sadece sinir yapmisa benziyor.

Iki ihtimal var bence. Birincisi havanin nemli olmasindan oturu yeterli oksijen alamadigindan kramp benzeri bir durum yasadi (gece oynanan Tsonga macinda daha iyi olmasini da biraz nem durumuna bagliyorum) ve bu onun hiz kesmesine neden oldu. Son zamanlarda yasadigi sakatliklar nedeni ile dizleri ile ilgili asiri hassas ve en ufak agrida hemen kendini koruma moduna geciyor ve bu arada da servis kirdiriyor. Ikinci ihtimal ise genel olarak maclarda kendini koruma amacli olrak bilincsiz bir sekilde hiz kesme huyuna sinirlenmesi. Daha gecenlerde "Rakiplerimden cok dizlerim ile mucalede ediyorum. Surekli sakatlanma korkusu tasiyarak istedigim gibi oynayamiyorum. Sagligima tekrar guvenmem ve endiselenmeden oynamaya baslamam benim icin cok onemli." demisti. Bir nevi kendi zihninin yarattigi engellerden kurtulma surecini atlatmasi gerekiyor.

Bu arada Toni Amca raket kirmamayi ogretmis ama dizlerine vurmamasi gerektigini ogretememis galiba. Her ne kadar tendinitli de olsalar o dizleri bile bulamayanlar var Rafa, kiymetini bil bence.

Ayrica kimisi kaybederken rakiple, hakemle kufurlu konusur, kimi dizleriyle. Kimi baskalarina kizar, kimi kendisine...

ATP Ciftlerde Haftanin Sampiyonlari

WTA'yi bu gidisle yazamayacagiz galiba. Ama en azindan basladigimiz isi bitirebilir ve Miami Masters'in cift erkeklerde nasil sonuclandigindan bahsedebiliriz.

En son ceyrek finalistleri yazmistik. Tekler oyuncularindan olusan Lopez-Verdasco ve Robredo-Almagro eslesmesinde gulen taraf Almagro-Robredo ikilisi oldu. Bu ikili yari finalde, ceyrek final maclarinda Becker-Kohlmann ikilisini gecen Paes-Dlouhy ikilisine yenildiler.

Tablonun diger tarafinda ise ciftler uzmanlarinin karsilasmasinda Polonyali Frystenberg-Mathowski ikilisi sampiyon olacaklarini tahmin ettigim Bryan kardesleri eleyip, Tsonga-Clement ikilisini yenen Bhupathi-Mirnyi ciftine yenildiler.

Bu maclar sonunda Bhupathi-Mirnyi ikilisi ile Paes-Dlouhy (Paes ve Bhuphati eski partnerler olurlar bu arada) finalde karsilastilar.

Ve Dlouhy-Paes cifti kazandi.

Foto: Ikincilik Gulumsemesi

Siz de ikincilik odulu ile gulumseyebilenleri sevenlerden misiniz?

Miami ve Sinir Iliskisi

Biraz bayat bir haber olacak ama Soderling ve Gonzalez arasinda oynanan 4. tur macinda taraflar arasinda atismalar olmus anlasilan. Soderling ikinci seti bir topu disariya yollayarak kaybettikten sonraki sandalye arasinda Gonzalez Soderling'e "Bana bir sey soyleyeceksen yuzume soyle, Isvecce konusup durma" demis. Ikili arasindaki en son mac 2009 Roland Garros'da oynanmis ve Gonzalez habire hakemlerin kararlarini duzelterek gecirdigi maci tuhaf bir sekilde final setini onde gotururken kaybetmis, sonrasinda niye kaybettigini soranlara "Yoruldum, bu kadari benim icin fazlaydi" gibi tuhaf bir yanit vermisti.

Gonzalez gecen yilki Miami Masters'ta da kendisi servis atarken zamaninda hazir olmayip geri cizgide aylaklik ettigi icin kizdigi Stepanek'i forehandi ile dovmustu.



"Ne bu siddet bu celal?" ve "Neden Miami?" diye sormak istiyorum.