30 Ağustos 2014 Cumartesi
26 Ağustos 2014 Salı
US OPEN DEĞERLENDİRMESİ VE ABD'DEKİ SPOR KÜLTÜRÜNÜN US OPEN'A ETKİSİ
Teniste yılın son Grand Slami olan Amerika Açık başladı.
Peki nedir bu Amerika ya da alışılagelmiş ifadesiyle US Open?
Dilerseniz öncelikle US Openın diğer Grand Slamlerden farkını, tenisçiler için ne anlam ifade ettiğini ve Abd’deki spor kültüründen nasıl etkilendiğini irdeleyelim.
Us Open yılın son Grand Slami olması sebebiyle sporcuların büyük bir kısmı için sezonu kurtarma şansı anlamına geliyor. Avustralya Açık gibi sezonun hemen başında olmadığından dolayı herkes başarıya ve tenise aç olmuyor. Bu da sezonu kötü geçiren oyuncular için bir fırsat sunabiliyor. Ayrıca Roland Garros ve Wimbledon gibi herkesin formunun en üst seviyesini hedeflediği bir döneme de denk gelmiyor. Ayrıca sezonun o bölümündeki kadar yoğun bir takvim de olmuyor. Bu da oyuncular hem fiziksel hem de mental anlamda kendilerini hazırlamaları için büyün fırsat sunuyor. Tenisin zirvesindeki oyuncular elbette diğer sporculardan çok daha üstün olsalar da onlar da belli bir yorgunluk ve doyum hissi yaşayacaklardır. Bu da bu Grand Slamde olağan şüpheli olarak nitelendirebileceğimiz oyuncuların ön plana çıkmasını sağlayabilir.
Özellikle dünya sıralamasında 5. ile 20. sıralar arasında yer alan isimlere çok daha fazla dikkat edilmeli. Şimdilik teknik olarak böyle bir değerlendirme yapıp yazının başındaki sorulara cevap aramaya devam edelim. Us Open oyuncular için büyük bir sportif mücadelenin yanı sıra birçoğu için bir vitrin anlamı da taşımakta. Amerika’daki spor düzeninin bir getirisi olarak sporcuların çok büyük bir kısmı burada bir sporcu olarak değil bir star olarak karşılanacak. Tribünler tenisi sportif bir etkinlikten çok bir eğlence ve zaman geçirme aracı olarak görecekler. Bu sporun ve tenisin doğasına aykırı bir şey olsa da özellikle 80’li yıllarla beraber tüm dünyada meydana gelen endüstriyel spor akımının başlangıcıyla beraber bu durum kaçınılmaz olarak görülüyor. Tenisin de dünyadaki en endüstriyel sporlardan biri olduğunu söylemek mümkün.(Sponsorluk anlaşmaları ve ödül miktarları da bunun bir göstergesi.)
Tüm bu koşullar birleşince Us Open’ın önemi bir kat daha artıyor çünkü burada elde edilecek bir başarı(özellikle Amerikalı sporcular için) sponsor ve para olarak sporculara geri dönebilir. Ayrıca diğer Grand Slamlerde olduğu gibi kort dışı etkenlerin çok hakim olduğu bir Grand Slam değil Us Open bu da sürpriz ihtimalini arttıran bir durum. Örnek vermek gerekirse Avustralya Açık’ta başarılı olmak için hava koşullarıyla, Roland Garros’da başarılı olmak için seyircilerle Wimbledon da başarılı olmak için zeminle mücadele etmek zorundasınız. Us Open’da ise bu etkenler bu kadar baskın olmuyor.
Us Open’ı, tenis severler ve tv izleyicileri için özel kılan etkenlerin başında Pete Sampras-Andre Agassi rekabeti geliyor. Hayatı boyunca sadece birkaç tenis maçına denk gelen insanlar bile bu iki sporcudan ve rekabetlerinden haberdarlar. Peki bu durum nasıl oluyor? Bu rekabetin temelini oluşturan Grand Slam Us Open oldu. Bununla beraber iki tenisçinin Abd vatandaşı olması, medyanın etkisi ve sponsorların ilgisi dünya üzerindeki herkesin bu rekabetten ve bu tenisçilerden haberdar olmasını sağladı. Abd spor kültürünün temelini oluşturan star yaratma ve starları tüm dünyaya pazarlama alışkanlığı Us Open sayesinde bu şekilde vücut buluyordu.
Bu yılki turnuvayı değerlendirmek gerekirse,son şampiyon Rafael Nadal’ın olmaması Novak Djokoviç’i en büyük favori konumuna taşıyor ancak son dönemde Djokovic’in özel hayatındaki gelişmeler onun bu turnuvaya yoğunlaşmasını engelleyebilir. Cincinnatti Masters’ta pek iyi bir görüntü çizmedi. Bu koşullara bakıldığında Federer ön plana çıkabilir ve bence bu turnuvanın da en büyük favorisi çünkü bu yıl Grand Slamler’deki kötü performansını kırmak isteyecektir. Bunun dışında Raonic,Gulbis,Kyrgios ve Dimitrov sürpriz yapabilecek en az çeyrek finale yükselmelerini bekleyebileceğimiz olağan şüpheliler.
Tenisin bir eğlence gösterisi değil bir spor olduğunu hissettiğimiz bir Grand Slam olması dileğiyle.
Us Open yılın son Grand Slami olması sebebiyle sporcuların büyük bir kısmı için sezonu kurtarma şansı anlamına geliyor. Avustralya Açık gibi sezonun hemen başında olmadığından dolayı herkes başarıya ve tenise aç olmuyor. Bu da sezonu kötü geçiren oyuncular için bir fırsat sunabiliyor. Ayrıca Roland Garros ve Wimbledon gibi herkesin formunun en üst seviyesini hedeflediği bir döneme de denk gelmiyor. Ayrıca sezonun o bölümündeki kadar yoğun bir takvim de olmuyor. Bu da oyuncular hem fiziksel hem de mental anlamda kendilerini hazırlamaları için büyün fırsat sunuyor. Tenisin zirvesindeki oyuncular elbette diğer sporculardan çok daha üstün olsalar da onlar da belli bir yorgunluk ve doyum hissi yaşayacaklardır. Bu da bu Grand Slamde olağan şüpheli olarak nitelendirebileceğimiz oyuncuların ön plana çıkmasını sağlayabilir.
Özellikle dünya sıralamasında 5. ile 20. sıralar arasında yer alan isimlere çok daha fazla dikkat edilmeli. Şimdilik teknik olarak böyle bir değerlendirme yapıp yazının başındaki sorulara cevap aramaya devam edelim. Us Open oyuncular için büyük bir sportif mücadelenin yanı sıra birçoğu için bir vitrin anlamı da taşımakta. Amerika’daki spor düzeninin bir getirisi olarak sporcuların çok büyük bir kısmı burada bir sporcu olarak değil bir star olarak karşılanacak. Tribünler tenisi sportif bir etkinlikten çok bir eğlence ve zaman geçirme aracı olarak görecekler. Bu sporun ve tenisin doğasına aykırı bir şey olsa da özellikle 80’li yıllarla beraber tüm dünyada meydana gelen endüstriyel spor akımının başlangıcıyla beraber bu durum kaçınılmaz olarak görülüyor. Tenisin de dünyadaki en endüstriyel sporlardan biri olduğunu söylemek mümkün.(Sponsorluk anlaşmaları ve ödül miktarları da bunun bir göstergesi.)
Tüm bu koşullar birleşince Us Open’ın önemi bir kat daha artıyor çünkü burada elde edilecek bir başarı(özellikle Amerikalı sporcular için) sponsor ve para olarak sporculara geri dönebilir. Ayrıca diğer Grand Slamlerde olduğu gibi kort dışı etkenlerin çok hakim olduğu bir Grand Slam değil Us Open bu da sürpriz ihtimalini arttıran bir durum. Örnek vermek gerekirse Avustralya Açık’ta başarılı olmak için hava koşullarıyla, Roland Garros’da başarılı olmak için seyircilerle Wimbledon da başarılı olmak için zeminle mücadele etmek zorundasınız. Us Open’da ise bu etkenler bu kadar baskın olmuyor.
Us Open’ı, tenis severler ve tv izleyicileri için özel kılan etkenlerin başında Pete Sampras-Andre Agassi rekabeti geliyor. Hayatı boyunca sadece birkaç tenis maçına denk gelen insanlar bile bu iki sporcudan ve rekabetlerinden haberdarlar. Peki bu durum nasıl oluyor? Bu rekabetin temelini oluşturan Grand Slam Us Open oldu. Bununla beraber iki tenisçinin Abd vatandaşı olması, medyanın etkisi ve sponsorların ilgisi dünya üzerindeki herkesin bu rekabetten ve bu tenisçilerden haberdar olmasını sağladı. Abd spor kültürünün temelini oluşturan star yaratma ve starları tüm dünyaya pazarlama alışkanlığı Us Open sayesinde bu şekilde vücut buluyordu.
Bu yılki turnuvayı değerlendirmek gerekirse,son şampiyon Rafael Nadal’ın olmaması Novak Djokoviç’i en büyük favori konumuna taşıyor ancak son dönemde Djokovic’in özel hayatındaki gelişmeler onun bu turnuvaya yoğunlaşmasını engelleyebilir. Cincinnatti Masters’ta pek iyi bir görüntü çizmedi. Bu koşullara bakıldığında Federer ön plana çıkabilir ve bence bu turnuvanın da en büyük favorisi çünkü bu yıl Grand Slamler’deki kötü performansını kırmak isteyecektir. Bunun dışında Raonic,Gulbis,Kyrgios ve Dimitrov sürpriz yapabilecek en az çeyrek finale yükselmelerini bekleyebileceğimiz olağan şüpheliler.
Tenisin bir eğlence gösterisi değil bir spor olduğunu hissettiğimiz bir Grand Slam olması dileğiyle.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)