23 Ekim 2010 Cumartesi

Federer Rekor İçin

Dünya 2 numarası Roger Federer, bu hafta ATP 250 turnuvası olan Stockholm'de mücadele ediyor ve bugün yarı finalde Ljubicic'i iki sette geçerek finale çıktı. Çeyrek finalde Wawrinka karşısında 2-6 0-2'den geri dönmüştü İsviçreli. Bugün de Ljubicic ilk sette servislerini set için atarken servis kırdırdı. İki maçı da kesik kesik izledim ve Federer'in Shanghai'daki oyunundan daha uzakta olduğunu söyleyebilirim ama zayıf bir turnuva olduğu için bir şekilde finale çıkmayı başardı. Eğer Federer yarın Alman Florian Mayer'e karşı kazanırsa kariyerindeki 64. şampiyonluğunu kazanarak Pete Sampras'ın bu sayısını egale etmiş olacak.

Mayer demişken, o da çok sağlam oynuyor bu hafta. Çeyrek finalde Soderling'i 2 sette geçtikten sonra, bugün de Finli Jarkko Nieminen'i 4-6 6-4 7-6 ile geçti. Son sette 1 maç puanı kurtardı kendi servisinde. Soderling karşısında da ilk set tiebreak'ında 3-4 tane set puanı kurtarmıştı. Özellikle bugün Nieminen'e karşı etkileyici tenis oynadı ama bana göre Federer'i zorlayacak bir stili ve istikrarı yok. Ayrıca çok da yoruldu turnuvanın şu kısmına kadar. Federer bu sene çok fazla final maçı kaybetti ama bu şansını da harcamaz ve Sampras ile sayıları eşitler...

WTA Sezon Sonu Şampiyonası

Salı günü başlıyor Doha'da sezon sonu şampiyonası. Şöyle bir bakalım kimler var kimler yok...

İlk 10'dan Williams kardeşler sakatlık sebebiyle sezonu kapattılar. 1 numaralı seribaşı Wozniacki olacak. 2 numaralı seribaşı Zvonareva. Clijsters, Schiavone, Jankovic, Stosur, Dementieva ve Azarenka diye gidiyor... Kura mantığı yine aynı olacak geçen senelerde olduğu gibi. 1-2 numaralı seribaşılar ilk torba, 3-4 ikinci, 5-6 üçüncü, 7-8 dördüncü...

Vallahi şöyle bir bakıyorum isimlere de, bu turnuvayı Wozniacki, Zvonareva ve Clijsters dışında birinin kazanması pek mümkün görünmüyor. Çok büyük sürpriz olur hatta. Schiavone, formunun çok uzağında, ki onun iyi formu bile çok üst seviyede değildir. Jankovic kaç aydır doğru düzgün bir şey yapamadı. Bu hafta Moskova'da 16 yaşında Kazak bir kıza karşı 3 oyun alarak kaybetti. Hastayım diyor. Bundan da bir cacık olmaz gibi. Turnuvayı yarıda bırakacak muhtemel oyuncular arasında listemin ilk sırasında zaten Sırp raket. Stosur yine formsuz. Dementieva hem formsuz, hem sakat olduğu için bu hafta Lüksemburg'u pas geçti. Azarenka da aslında bu haftaya kadar farklı görünmüyordu ama bu hafta Moskova'da rahat bir şekilde finale çıktı. Geri kalan oyunculara bakıldığında da ilk 3'e en yakın tenisi oynayan o... Gruptan çıkabilir falan ama kazanması çok çok zor. Diğer 4 oyuncuya neredeyse hiç ihtimal vermiyorum.

Kuralar yarın ama bir blog klasiği olarak ben kendi grubumu yazacağım tabii, yoksa eksik kalarım falan.

Wozniacki-Schiavone-Jankovic-Azarenka
Zvonareva-Clijsters-Stosur-Dementieva

Wozniacki, Zvonareva, Azarenka ve Clijsters yarı final oynarlar. Şampiyon Wozniacki olur.

Marsel Kazandı Haluk Kaybetti

Marsel, Thiem'e karşı rahat geçer dedik ama hiç de öyle olmadı. İlk sette karşılıklı 1'er servis kırma puanı yakaladı rakipler sadece, iki taraf da değerlendiremedi. Tiebreak'te 6-3 öne geçen ve 2 servis kullanan Marsel buradan tiebreak'i kaybetmeyi başardı. 12-10 genç Avusturyalı'ya gitti tiebreak. Tiebreak'te 3'ü kendi servisinde olmak üzere 6 set puanı kaçırdı Marsel. Arkasından ikinci setin ilk 3 oyununda 6 servis kırma puanı daha kaçırdı Marsel. 4-4'te servis atarken 0-30'dan geri gelip servisine tutundu. Arkadan nihayet servis kırdı ve üçüncü setin başında da servis kırarak 3-0 öne geçti. Böylece 5 oyunluk bir seri yapmış oldu. Bu andan sonra iki oyuncu da servislerine tutundular ve Marsel maçı 6-7(10) 6-4 6-3'lük sonuçla kazanmış oldu. Marsel'in ikinci tur rakibi Knittel-Melzer maçının galibi olacak (tekrarlıyorum Jurgen'in kardeşi Gerald olanı bu). Melzer ilk sette 5-3 önde şu an...

Haluk Akkoyun ise kariyerinde oynadığı ilk future finalinde Rumen rakibine 6-1 6-2'lik setlerle boyun eğdi. Yine de çok iyi bir sonuç. Klasmanda oldukça iyi bir yerde olacak. Bundan sonra 3 hafta üst üste toprak turnuvası olacak Adana'da. Bunların en az 2'sinde oynayacağını tahmin ediyorum. Orada da bir çeyrek final yapmayı başarabilirse ilk 500 hedefine yaklaşabilir...

Del Potro Sezonu Kapattı

Dönüşü pek tatlı olmamıştı zaten. Twitter'da yazmış, 2011'e sağlam girmek istiyorum bu yüzden bu sezonu kapattım diye. Diyecek bir şey yok. Bekleyeceğiz... Eski seviyesine dönmek için uzun bir zamana ihtiyacı olacağını hissediyorum. Bakalım seneye kutusundan ne çıkacak Del Potro'nun. Ben kırmızı hissediyorum şahsen ama aç derse açarım.

Haluk'tan Güzel Haberler

Haluk Akkoyun bu sene İstanbul ve İzmir challenger'larda tur atlayarak şaşırtmıştı bizleri. Oradaki formunu sezonun sonuna da taşımayı başardı 29 yaşındaki tecrübeli milli raket. Geçen hafta Antalya'daki future turnuvasında çeyrek final oynadı. Bu hafta ise 13 yıllık uluslararası turnuva kariyerinde ilk kez bir turnuvada çeyrek finalin ötesini gördü. Hatta daha da ilerledi, Adana'da düzenlenen future turnuvasında finale çıktı. İlk turda turnuvanın 2 numaralı seribaşını 3 sette geçtikten sonra set bırakmadı... Yarı finalde Kamil Capkovic'i ilk sette 4-0 öndeyken rakibinin çekilmesiyle geçti. Bu maçta yorulmaması bu sabah oynayacağı final maçı için avantaj olabilir. Finalde rakip turnuvanın 1 numaralı seribaşı olacak. Yarın kaybetmesi halinde bile muhtemelen ilk 650 içerisine girecek ki, şampiyon olması halinde ilk 600 içerisine girecek.

Kariyerinin böyle bir bölümünde yaptığı çıkış gerçekten etkileyici. Umarım sadece anlık bir rüzgar olmaz da birkaç sene daha bu düzeyde turnuvalarda bu gibi başarıları tekrarlayabilir. Ben kendisini hiç izleyemedim ama aldığım bilgilere göre oyun tarzı olarak agresif, istikrarsız, oyununu bulduğunda gerçekten iyi oynayan, bulamadığında çok basit hata yapan, iyi servis atan bir oyuncu Haluk Akkoyun. Karakter olarak da iyi bir karakteri olduğunu duydum. Fanatik-Fotomaç haberi gibi oldu bu da, farkındayım, kesiyorum o yüzden. (yazdıklarım gerçek ama, orada soru işareti oluşmasın)

Final maçı için başarılar Haluk'a...

Not: Haluk yarın kazanırsa Mustafa Azkara ve Marsel İlhan'dan sonra bu düzeyde turnuva kazanan ilk Türk oyuncu olacak.

Marsel Viyana'da

Marsel bu haftasonu ATP 250 turnuvası olan Viyana elemelerinde 1 numaralı seribaşı olarak boy gösterecek. İlk turda bugün Avusturyalı 93 doğumlu Dominic Thiem ile oynayacak. Thiem'i bu sene Kitzbuhel'de oynadığı ilk 2 tur maçında izleme fırsatı bulmuştum. Toprak kortta oynanan bir turnuvaydı. İlk tur maçında sıralamada ilk 300'ün içinde bulunan Fransız Sidorenko'yu geriden gelip yenmiş, ikinci turda Crivoi'ye 2 sette kaybetmişti. Junior klasmanında ilk 10'a girmiş bir oyuncu. Tek el backhand ile oynuyor ve en zayıf noktası bu. Servis ve forehand'i idare eder seviyede, onun dışında kötü bir oyuncu. Zaten yaşı küçük olduğu için vuruşlarındaki zayıflık da belli ediyor kendini. İleride turda kendisine bir yer edineceği kesin ama neresi olur, bilemiyorum. Rahat geçer Marsel için bu maç.

İkinci turda Knittel veya Jurgen Melzer'in kardeşi Gerald Melzer ile oynayacak. Bunu da geçmesi lazım. Son turda ise muhtemel rakip bu sene yükselişe geçen Andreas Haider-Maurer. Bu maç, eğer olursa, zorlu geçebilir ama kuraya baktığımda Marsel'in yenemeyeceği rakip göremiyorum. Artı olarak son eleme turunda kaybetse bile 1 numaralı seribaşı olduğu için ana tablodan biri çekilirse ilk yerleşecek isim Marsel olacak yerine.

Turnuvanın ana tablosunda 1 numaralı seribaşı Jurgen Melzer olacak.

22 Ekim 2010 Cuma

Grigor Dimitrov


Not: Video'da son 2 ay içinde 360. sıradan 131. sıraya yükselen 19 yaşındaki Bulgar raket Dimitrov ve yeni coach'u Peter McNamara ile röportajlar var. Türkçe'ye çevirmek isterdim ama maalesef çok vaktim yok. Eğer okuyuculardan biri çevirirse yayınlayabiliriz tabii...

Not2: Dimitrov bu hafta Orleans'te yüksek puanlı bir challenger'da oynuyor ve çeyrek finale yükseldi. Daha da ileri gitmesi muhtemel benim izlediğim performansıyla. Eğer burada finali görürse ilk 100'e çok yaklaşacak. Bu formunu 2-3 turnuva daha devam ettirirse yılı ilk 100'de tamamlayıp Avustralya Açık için ana tablo biletini kapabilir. İyi seyirler.

20 Ekim 2010 Çarşamba

Navratilova Coşmuş

Murray ve Nadal üzerine konuşmuş Martina Navratilova. İlginç şeyler var söyledikleri arasında. Murray hakkında:

"Andy bu sene daha iyi şeyler başarabilirdi, bunun için şanslar buldu. Hala onun Avustralya Açık'tan sonra mental olarak toparlanabildiğini düşünmüyorum. Melbourne'da Federer'e karşı kendi oyununu oynamadı, güvenli oynadı ve kaybetti. Sonuç olarak kaldırması zor bir yenilgi aldı. Avustralya'da mızmılanmıyordu ve kendisi için üzgün hissediyordu sadece. Ama o finalden sonra eski haline geri döndü. Rakibi iyi oynuyorsa eğer "o harika şutu nasıl vurur?" diye düşünüyor, Nadal gibi mücadeleye, rekabete girmektense..."

Nadal hakkında:

"Nadal rekabete "hoşgeldin" diyor. Onun reaksiyonu "hadi gel o zaman, ben daha iyisini yapacağım". Aynı anda Murray "bir ace daha attığına inananıyorum. bu çok şanslı" diye düşünürken... Federer 1 grand slam daha kazanabilir mi? Belki ama onun dönemi kesinlikle sona erdi. Nadal sağlıklı ve fit kaldığı sürece Federer bir daha asla 1 numara olamayacak. Nadal ondan 5 yaş daha genç. Ben 26-27 yaşımda çok iyi oynamaya başlamıştım, Roger'ın da şansları olacak ama bundan daha iyi olamaz, Nadal uzun adımlarla ilerlerken... Federer'in gelmiş geçmiş en iyi tenisçi sıfatı kısa ömürlü olabilir çünkü Nadal bütün rekorlarını kırabilir. 9 slam kazandı ve en az birkaç sene için daha Roland Garros'u garanti, Soderling'e yenilirken olduğu gibi sakat olmadıkça. Çok rahat olarak Nadal'ın önümüzdeki 5 sene 2'şer slam kazanabileceğini söyleyebilirsiniz. Bu da en az 19 yapar ki, ben rahatlıkla en az 20 olabileceğini söyleyebilirim. Bütün zeminlerde de şimdiden kazandığına göre bu onu gelmiş geçmiş en iyi yapar..."

Murray hakkında söylediklerine katılıyorum. Özellikle Murray'nin surat ifadelerini çok iyi okuduğunu düşünüyorum. Tam da dediği gibi rakibi harika bir puan oynayınca, kritik bir yerde iyi servis çıkarınca o mızmızlanma başlıyor. Bu demek değil ki Murray o andan itibaren savaşmayı bırakıyor. Aksine çok iyi bir savaşçı ama kafa olarak çok fazla negatif. Daha pozitif olması lazım ve Navratilova'nın dediği gibi rakiplerinin iyi oynayabileceğini kabul etmesi lazım. Bazen kendisinden de iyi oynayabileceğini, kendisinden iyi oyuncuların var olduğunu da...

Nadal hakkında ise kesinlikle aşırı tepki verdiğini düşünüyorum. Nadal'ın böylesine harika geçen bir senesinden sonra etkilenmiş görünüyor ama Navratilova önümüzdeki 5 sene için Nadal'a slam'leri 2'şer 2'şer yazarken Nadal'ın CNN'e verdiği röportajda "30'larıma kadar oynayacağımı sanmıyorum" dediğini de unutmaması lazım. Kendi deyişiyle 30 yaşından önce tenisi bırakacak birinin 28-29 yaşında slam kazanmasını beklemek biraz hayalcilik gibi geliyor bana. Ben Nadal'ın çok fazla zamanı olduğunu düşünmüyorum. Kendisi de böyle düşünüyor ki, kısa sürede yapabildiğim kadar çok şey yapmalıyım diyor. Kırması gereken rekorlar için çok zamanı yok yani. Ben Nadal'ın 15 grand slam kazanmasını bile zor görürken Navratilova'nın 20 slam tahmini çok ama çok büyük bir abartı diye düşünüyorum. Şu anki Nadal'ın önümüzdeki 5 senede 20 slam'e ulaşması sürpriz değil ama Nadal'ın şu an olduğu gibi kalması çok ama çok büyük bir sürpriz olur, bunu da unutmamak lazım. Nadal, Sampras'ı yakalaması halinde bile gayet mutlu olabilir. Önümüzdeki 2 sene çok önemli kendisi için. 2011'de 25, 2012'de 26 yaşında olacak. Bu 2 sene hala bu seviyede oynayabileceğini ve kariyerinin geri kalan bölümünde kazanacağı slam'lerin hemen hemen hepsinin bu önümüzdeki 2 senede olacağını düşünüyorum. Ama tenis sürprizlerle dolu, bireysel bir sporda neyin ne olacağını hiçbir zaman bilemezsiniz, hatta ne kadar mantıklı yaklaşırsanız yaklaşın, sağlıklı tahminler yapmak bile oldukça güçtür, bunu da kaçırmamak gerekir...

Moskova'da Ne Oldu?

Genelde blogda hem çok kayda değer olmamasından, hem yoğunluktan dolayı ufak turnuvalara yeteri kadar ilgi gösteremiyoruz çoğu zaman. Ama bugün Moskova'da erkekler ve kadınların karışık olarak oynadığı turnuvada ilginç şeyler yaşandı Tipsarevic ile Zeballos arasında oynanan maçta.

Maçtan önce bahis sitelerinde Tipsarevic ağır şekilde favoriydi bu sezon galibiyet bile almakta zorlanan rakibine karşı. 1.20'ydi oranı ki az buçuk bu bahis olaylarına göz atanlar bunun ne kadar düşük olduğunu bilirler. Olması gereken de buydu ama zaten. Sonra ne olduysa birden Tipsarevic'in oranı yükselmeye başladı. 1.50, 1.60, 1.80, 2.00 derken 2.20-2.30'lara kadar yükseldi ve maçtan dakikalar önce Zeballos maçın favorisi konumuna geldi. Haydi farz edelim Tipsarevic ile ilgili bir sakatlık haberi geldi, oranlar birden yükselmeye başladı. Bu rastladığımız bir şey zaman zaman. Ama işi daha da ilginçleştiren şey, ilk seti Tipsarevic'in kazanmasından sonra canlı bahislerde Sırp raketin oranının 3'ün üzerine çıkması! İkinci sette Zeballos servis kırdıktan sonra Tipsarevic'in oranı 7'nin üstüne çıkıyor... Maçın sonucunda sürpriz yok tabii bu kadar gariplikten sonra. Olması gereken (!) oluyor ve Zeballos geriden gelerek maçı 2-1 kazanıyor.

Tenis dünyasında çok sık rastlamaya başladık bu tip olaylara. Zevkimizin içine biraz limon sıkıyor doğrusunu söylemek gerekirse. Yanılmıyorsam geçen sene ya da ondan önceki sene Paris Masters'ta Llodra'nın bir maçında bu tür bir olay yaşanmıştı. Yine Davydenko'nun Sopot'taki olayı zaten meşhur. Martin Vassallo Arguello ve Alessandro Di Mauro gibi bu bahis olayları sebebiyle ceza alan tenisçiler de var. Bunun üzerine ceza almayan ama her zaman kötü şöhretleriyle turnuvalardan turnuvalara gezen bir dünya oyuncu (Gabashvili, Koellerer birkaç örnek sadece) var... Bunları durdurmanın yolu ne, bilemiyorum açıkçası. Kolay kolay çare bulunacak bir şey değil günümüz dünyasında. Genelde olayın kanıtı olmadığı için veya kanıt bulunmak istemediği için bunlar olmaya devam ediyor, olacak da... Her sene birkaç defa bu şekilde olan olaylara rastlıyoruz. Muhtemelen birkaç defayla kalmıyor bunlar ama benim kast ettiğim ayan beyan ortada olanları sadece. Olayın Moskova'daki bir turnuvada olması da şüphecilerin haklılık oranını arttırıyor bence...

18 Ekim 2010 Pazartesi

Davydenko Top 10 Dışında

Nikolay Davydenko, geçtiğimiz sezon kariyerinin en iyi yılını geçirip sezon yılı şampiyonasını kazandıktan sonra bu sene özellikle Avustralya Açık sonrasında büyük bir düşüşe geçti. Sezona Doha turnuvasını kazanarak ve Avustralya Açık'ta çeyrek final oynayarak başlayan Rus raket, Rotterdam'da da yarı final oynama başarısını gösterdi. Arkasından Indian Wells'e giden Davydenko burada Gulbis ile oynadığı maçta el bileğiyle ilgili bir kırık sorunu yaşadı. Gulbis'i yenmesine rağmen bir sonraki tur maçında maçını tamamlayamadı. Toprak kort sezonunu tamamen kaçırdıktan sonra Wimbledon ile döndü. 2. turda Daniel Brands'a kaybetti yakın geçen maçta. Arkasından geçtiğimiz sezon harika iş çıkardığı "Wimbledon sonrası toprak sezonu"nda felaket oynadı. Stuttgart, Hamburg ve Umag'a erken veda etmek zorunda kaldı. Toronto ve Cincinnati'de de çeyrek finalin ötesine geçemezken, Amerika Açık'ta da 2. turda Richard Gasquet karşısında set kazanamadı. Geçen sene şampiyon olduğu Kuala Lumpur'da ilk turda kaybeden Davydenko, Beijing'de çeyrek finalde Isner'a mağlup olurken yine geçen sene şampiyon olduğu Shanghai Masters'a ilk turdaki Zverev mağlubiyetiyle veda etti.

Bu kadar rezil sonuçların arkasından top 10'dan çıktı bu hafta itibariyle. Bu sabah açıklanacak yeni sıralamada 11 ya da 12. sırada olacak Rus raket, ki bu sene sezon sonu şampiyonasına katılma gibi bir şansı da olmayacağı için geçen seneden aldığı 1300 puanı da koruyamayacak ve top 20'nin de dışına çıkacak. Zaten sezon boyu gösterdiği performansla hak ettiği yer de orasıydı açıkçası. Aslında sakatlık sonrası geri dönüşüne bakarak hala belli problemleri olabilir diyorum ama umarım sadece formunu bulamamasıdır sorunu. Çünkü formda olduğu zaman izlemesi ne kadar zevkli bir oyuncu olduğunu gördük. Federer, Nadal ve Djokovic'i arka arkaya harika oynarak mağlup etti. 2009 sonu, 2010 başında. Üstelik bunu birkaç defa yaptı.

Oyun olarak hala aynı stilini devam ettirmeye çalışıyor ama basit hata sayısı her maç inanılmaz yüksek seviyelerde geziyor. Servisinde düşüş var, rallilerde istikrarlı olarak top vuramıyor, filede başarısız, savunmada top çıkartamıyor, return'lerde düşüş var. Kısacası stili aynı olsa da o stilinde barındırdığı her özellikte 3-4 gömlek düşüş yaşamış gözüküyor Davydenko. Bu sene başında da formunu bulması çok kolay gözükmüyor bana açıkçası ama geçen sene tamamen pas geçtiği toprak kort sezonunda 2011'de iyi iş çıkartabilir. Zaten orada da sinyali veremezse muhtemelen kendisini bir daha top 10'da göremeyeceğiz...

17 Ekim 2010 Pazar

Foto: Finalden Akilda Kalanlar...

Federer'in Milka sponsorlugunda kamuflaj amaci ile hazirlanmis gibi duran tisortu...



Federer'in cizgi hakemlerine yaptigi "Duyamiyorum??" uyarilari...



Murray'in bir an icin oyuncagi kupanin parcasi sanmasi...

(Fotolar: yahoo.sports)

Uzun Surer Buyuklerin Finali

Mutlu insanlar...


Bugun belki de WTA'nin son donemlerdeki en "buyuk" finali oynandi. 40 yasindaki Date-Krumm, 33 yasindaki Tanasurgarn ile oynadi. Ve bu final 2010 yili itibari ile su ana dek WTA'da oynanan en uzun final oldu; tam 187 dakika.

Mac bu kadar uzayinca beklendigi gibi kazanan "genc" Tanasurgarn oldu. Aslinda mesele genclik yaslilik da degil, Tanasurgarn finale Date'ye nazaran daha kolay yoldan gelmisti. Date ceyrek ve yari finallerde Stosur ve Peer ile oldukca zorlu iki mac yapti ve oldukca yoruldu. Dun de korta daha gec cikan tarafti zaten. Ama yine de savasciligindan ornekler sergileyerek 1 set almayi basardi. 75-67-61 ile bitti mac.

Date-Krumm bu maci kazansaydi tarihin en yasli WTA sampiyonu olacakti. Bu macta onu yenmek olmazdi... Simdiki genclerde hic saygi yok...:)

(Foto: yahoo.sports)

Shanghai: Sampiyon Murray

Federer - Murray macinin kazanani 63-62 gibi bu tarz bir final icin oldukca farkli sayilabilecek bir skorla Murray oldu.

Macta Murray Federer karsisinda daha once oynadigi odlek oyunu oynamadi bugun. Avustralya Acik'ta mesela; Nadal'a karsi oynadigi atak oyunu finalde oynayamamisti. Ama bugun rakibi daha iyi atak yapmaya zorlamak yerine kendi atak yeteneklerini konusturdu Nadal macindakine benzer bir sekilde. Rallilerde toplari inatla Federer'in uzerine attigi anlarda surekli cizgiye ve Federer'in ayaklarinin dibine dusurmeye calisarak istedigi vuruslari bulmasina engel oldu. Eski oyun tarzina dondugu anlarda ise Federer daha etkiliydi. Murray ilk seti 2 servis kirma farki ile kazandi ki ilk set sonunda Federer bana gore oyundan hala kopmamisti. Bir de Ilk sette Paul Annacone ile ilgili gozume carpan bir seyi soylemeden gecemeyecegim; konusurken agzinin yanlis tarafini kapatiyor; kameralar diger tarafta :). Evet, bir iki yerde Federer'e bir seyler soylerken yakalandi ama calistiricilarin bu tarz panik tepkileri icin oyunculari suclamamak lazim bence.

Ancak 2. sette Murray'in etkili oyunu, ozellikle servis kirma puani kurtarirkenki kararliligi ve agresifligi degismeyince devreye Federer'in sinirleri girmeye basladi. Federer'in hem maclarda hem de genel olarak kariyerinde gordugumuz bir ozellik bu; bir seye takildi mi takiliyor. Nadal konusunda da biraz boyle oldu durumu acikcasi. 4. oyunda Murray servis kirma puani yakaladi ve Federer etkili servisten sonra fileye geldi ve bir smac cikartti. Bundan sonrasini agir cekimde gorduklerim uzerinden anlatacagim; agir cekimde Murray'in uzerine gelen ilk smaci etkisiz bir sekilde cikarttiktan bir sure sonra sagina baktigini, sonra Federer'in bos biraktigi sol tarafina gonderdigi ikinci smaci cikartamadigini goruyoruz. Puandan sonra Murray'in uyarisi ile ilk smactan sonra cizgi hakeminin "fault" dedigini, ancak bunun duyulmadigini anliyoruz. Federer'in itirazinda topun cizgiye temas ettigi goruluyor ve puan tekrari veriliyor. Tekrar oynanan puanda Federer basit hata ile servis kirdiriyor.

Bu servis kirdirma Federer icin sanssiz bir an. Hani kaleye giden topun elle cikartilmasindan sonra penaltiyi kacirmak gibi bir sey. Gerci Federer'in tekrarda puani alma sansi penalti atisindakinden daha dusuk. Obur yandan Murray "Ben hakemin sesini duymasam %1'lik bir ihtimalle de olsa belki ikinci smaci cikartacaktim?" dese, ona da hak vermemiz gerekir; cok nadiren de olsa gorduk boyle ornekler. Hal boyleyken Federer'in servisi kirdirdiktan sonra hakeme yaptigi itiraz bence yersizdi. Cizgi hakemi disarida dedikten sonra puan biter cunku. Kural kuraldir.

Ozellikle bu servis kirdirmadan sonra Federer'in kopusu iyice gozle gorulur hale geldi. Ikinci seti de iki servis kirdirma ile kaybetti; hatta her iki seti de servis kirdirarak kaybetti zaten. Federer'in beklenmedik karsisindaki huzursuzlugunun tipik bir ornegiydi bu mac. Yoksa dun oynadigi mactan daha kotu durumda gorunmuyordu. Dun Djokovic aynen Nadal macinda oynadigi riskli tenisi oynadi, bunun karsiliginda beklendigi gibi bir suru hata yapti ancak karsisinda servis kirma ozurlusu bir Nadal yoktu. Bir de yorgunluk etkisi vardi tabi.

Bugun acikcasi Murray'in kazanma sansini pek yuksek gormuyordum, ozellikle gecen haftaki sonuclarindan ve bu hafta da cok etkili rakiplerle oynamamis olmasindan dolayi. Gerci bu hafta bazen soguk alginligi gibi sorunlar yasadigini ve kimi oyuncularin aksine ne olur ne olmaz diyerek ilac almamayi tercih ettigini soylemis. Ayni ilacin farkli yerlerde uretilen versiyonlarinda farkli hammaddeler kullanilabildiginden bazi yorumcular bu karari mantikli bulmuslardi. Zaman zaman Murray'de gorulen anlamsiz performans dusukluklerinin sebebi de buymus soyledigine gore. Gecen haftaki durum da buna dahilmis. Ancak her ne olursa olsun bugun oynanacak macta emin oldugum bir tek sey vardi ki o da Murray'in dun oynanan macta Djokovic'in yaptigi kadar basit hata yapmayacagiydi. Bu tahminim bir de tahmin etmedigim kadar etkili ve atak bir oyunla birlesince Murray kolayca kazanmis oldu.