7 Ağustos 2012 Salı

Murray ve Serena!

Olimpiyatlarda diğer sporlar dururken tenise pek fazla vakit ayıramadık. Zaten yayın konusunda da öksüz kaldı epeyce. Eurosport hiç tenis maçı vermedi, TRT Spor biraz daha cömertti altın madalya maçlarını ve yarı finalden 1-2 maçı izletti bizlere. İnternetten isteyene yayın vardı yine tabii ama öte tarafta onlarca branş dururken birkaç haftalığına biz de tenisin yüzüne pek bakmadık ilk turlarda doğrusu.

Erkeklerde Rafa'nın çekilmesiyle altını almasını en çok istediğim isim olan Murray aldı ve gerçekten sevindim. Yarı finalde Djokovic, finalde Federer karşısında da kazanacağını düşünüyordum ama hiç emin değildim. Ama iki maçta da inanılmaz kararlı bir oyunla geri adım atmadan, dünyanın ilk ikisine karşı set bile vermeden kariyerinin en büyük başarısını kazandı olimpiyat altınıyla. Özellikle Federer maçında oynadığı tenis, agresifliği, iki kanattan yaptığı vuruşları ve rallilerde bir şekilde kalabilmesi vs. harikaydı. Kusursuza yakın bir tenis oynadı kısacası. Federer de bana göre Wimbledon'daki oyunundan çok uzakta olmasa da servis açısından standartlarının çok altındaydı. İlk servis yüzdesini bilmiyorum ama oyuna soktuğu ilk servisler bile hiç etkili değildi ki genel olarak Federer turnuvada izleyebildiğim maçlarında Wimbledon'daki kadar iyi servis atamadı. Del Potro maçında da bunu sıkıntısını çok çekip ucuz kurtulmuştu. Del Potro demişken o da yarı finalde bence daha iyi oynadığı bir maçı çok talihsiz bir şekilde - biraz da Federer'e karşı imzası oldu bu tarz yenilgiler - kaybetti. Maçın gecesinde saat 3'e kadar ağlamış ama neyse ki bronz maçında Djokovic'i yenerek biraz teselli buldu o da. En kötü zemininde 2009 US Open'dan sonraki en iyi tenisini oynadı, o da Murray'nin gölgesinde kalmasın. Tabii en büyük soru işareti Federer'in koleksiyonu tamamlayıp tamamlayamayacağı idi. Ben bundan sonra alabileceğini sanmıyorum 2016'da falan ama şimdi ben yazdığım için siz bahsinizi yapın Federer'e, 2016'da alır altını.

Kadınlarda Serena'nın ezip geçtiği bir olimpiyat... Şaşırtmadı. 1920'den sonra ilk kez bu kadar az oyun vermiş bir olimpiyat şampiyonu. Finalde Sharapova'yı domine edişi apayrı bir olay zaten. Sharapova'ya genel olarak üstünlüğü vardır Serena'nın zaten ama bir olimpiyat finalinde böyle bir rakibe tek oyun bırakmak artık sınırları zorlamak demektir. Göstere göstere aldı bu altını. Sonra çiftlerde de ablası Venus ile kazandı. Sharapova ise iyi oynuyor gayet, bu sonuca çok da üzülmemeli. Finaldeki durumu tabii biraz acınasıydı, o kadar ezilmesi biraz da kendi suçu ama şu an Serena bu seviyedeyken Sharapova'nın yapacak bir şeyi yok. Genelde hep Serena-Sharapova maçlarından sonra iki oyuncu arasında fark yok o kadar, Sharapova bu kadar ezilmemeli yorumları görüyorum da orada bir durmak lazım. Sharapova'ya efsane diyorsak, Serena 10 tane efsane eder. Sharapova biraz abartılırken Serena bu açıdan küçümseniyor bence. Graf, Navratilova'dan sonra bence gelmiş geçmiş en başarılı kadın tenisçidir. Zaten bu aldığı altınla 4 grand slam, tek ve çiftlerde olimpiyat altını alan tarihteki ilk ve tek tenisçi oldu. Bu arada bronzu kapan Azarenka da büyük iş yaptı bence. Çim onun da kötü zeminidir erkeklerde bronzu alan Del Potro gibi ama o da iyi tenis oynayarak Serena dışındaki rakiplerini yenmeyi başardı. Ayrıca üstüne karışık çiftlerde Mirnyi ile kazandığı altın pastanın üstündeki çilek oldu.

Sonuç olarak çok da izleyemediğimiz için bir şey demek zor ama oyuncular dahil pek kimse memnun değildi organizasyondan, kortların durumundan... Çok da sürpriz değil Wimbledon sonrası aynı kortlarda 1 ay sonrası aynı atmosferin olmaması. Tabii finallerde, özellikle erkekler finalinde güzel görüntüler vardı ama genel olarak bana göre de sönük kaldı turnuva iyi maçlarına rağmen. (Tsonga-Raonic, Federer-Del Potro gibi...)

Bir de biz vallahi Rafa'yı özledik. :(