25 Şubat 2012 Cumartesi
Radwanska ve Centilmenlik Sorunları
Radwanska bu maçın sonundaki nahoş el sıkışma şeklini "Azarenka'ya saygımı kaybettim, sakatlık rolü yaptı" diyerek özetlemiş. Fakat Azarenka Dubai'den bu maçta oluşan bilek sorunu nedeni ile çekildi.
Ayrıca geçen yıl Avustralya Açık'ta geri dönüş yaptığında oynadığı ilk tur maçında kritik yerde sakatlık molası alıp maçı çevirmişti hatırlarsa. Demek ki neymiş? Hem sakatlık sorunu yaşanıp hem de maç kazanabiliyormuş. Olmamış diyor, haftanın kendini bilmezi ilan ediyoruz kendisini.
23 Şubat 2012 Perşembe
Moya'dan Yeni Yıldız Adayı
Nadal örneğinden beri Carlos Moya'nın yeni yıldız tahminlerine güvenimiz arttı. Moya Nadal'ı 12 yaşındayken yıldız adayı olarak göstermişti.
Yeni yıldız adayı Edipson Dami. Bu daha 9 yaşındaki kızcağıza şimdiden sponsorluklar bulabildiğine göre beklentiler büyük demek ki.
Sevimli de bir kıza benziyor. Adını yazalım bir kenara, sonra "Biz onu 9 yaşından beri biliyorduk" deyip övünürüz.
Yeni yıldız adayı Edipson Dami. Bu daha 9 yaşındaki kızcağıza şimdiden sponsorluklar bulabildiğine göre beklentiler büyük demek ki.
Sevimli de bir kıza benziyor. Adını yazalım bir kenara, sonra "Biz onu 9 yaşından beri biliyorduk" deyip övünürüz.
20 Şubat 2012 Pazartesi
Haftanın Şampiyonları
Bu haftanın üst seviyede iki şampiyonu Federer ve Azarenka oldu.
Azarenka böylelikle bu yıla etkileyici bir yenilmezlik serisi ile başladı. Yarı final maçında bir de sakatlık atlatan Vika, finalde bunun etkisini hissetmedi ve Stosur'u 3 oyun bırakarak çok rahat geçti. Bu arada sakatlandığı maçta yendiği Radwanska'nın tuhaf el sıkışması ise gözlerden kaçmadı. Hep bu kızda bir rahatsız edicilik hissetmişimdir zaten.
Diğer şampiyon Federer ise adeta ATP'nin Kvitovası oldu; kapalı kortlarda yenilmiyor. Zaten son dönemde ikisinin ortak paydası epey çoğaldı; ikisi de AO öncesi Reed tarafından favori gösterilerek lanetlendiler ve ikisi de yarı finalde elendiler. Federer yarı finalde Davydenko karşısında zorlansa da finalde turnuva boyunca rahat görünen Del Potro'yu aynen AO'daki gibi domine etti. Zaten Del Potro'nun biraz kısıtlı olan oyununun Federer tarafından rahatça çözülebileceğini düşünmüştüm hep ama farkın bu kadar açık olmasında Del Potro'nun sakatlığı nedeni ile 2-3 yıl geriye gitmesinin de etkisi büyüktür. Bu arada bu turnuvada yarı final gören ve Federer ile yaptığı maçta bir set ve bir break öne geçebilen Davydenko'yu da anlamak gerçekten zor. Rotterdam'da tekrar göze batan Davydenko için "zaman zaman kahraman" diyesim geldi; bir görünüp bir kayboluyor.
SAP Open kupası ise geçen yılki sahibine geri dönerek Raonic'in oldu. Burada evlatlık Harrison sönük kalan bir performans gösterdi ki bu haftaki erkekler performanslarının çoğu sönüktü zaten. Roddick maç içinde düşerek sakatlandı; bu arada karısı da "1-2 seneye emekli olup radyoya geçer" gibi bir laf yumurtlamış. Doğru mudur bilinmez ama hakkında hayırlısı olsun diyelim. Raonic'in finalde yendiği Istomin de gel-gitli çizgisini sürdürüyor.
Geçen yılki kupasına tekrar kavuşan bir diğer isim de Almagro. Yine İspanyolların Güney Amerika'da parlama sezonu başladı, Almagro da ekmek yiyebilecek gibi görünüyor. Ama bu hafta Ferrer gibi ağır isimler de sahne almaya başlıyor Güney'de. Almagro toprak sezonunda dikkate değer performanslar sunabilen Volandri'yi geçti finalde. Bu arada Brezilya'da oynanan turnuvada seyirci rezaleti çıkmış. Mayer'in hatalı ilk servislerine bile bir tezahürat, bir kıyamet... Amatör videolar var sadece Mayer-Bellucci maçından;
Bu ayın kadınlardaki en sönük turnuvalarından biri olan Bogota'yı ise 92 doğumlu İspanyol Arruabarrena kazandı. Finalde Rus Panova'yı geçen Lara 174. sıradayken, rakibi ise sıramada 118 numarada.
Haftanın önemli olaylarından biri de Marsel'in Can Üner'den ayrılıp Erhan Oral'la çalışmaya başlaması oldu. Bu konu hakkındaki dedikoduların bini bir para; ama en çok konuşulan şey bu "paradigma" değişiminin Davis Cup esnasında olduğu. Kısfmet diyelim...
Azarenka böylelikle bu yıla etkileyici bir yenilmezlik serisi ile başladı. Yarı final maçında bir de sakatlık atlatan Vika, finalde bunun etkisini hissetmedi ve Stosur'u 3 oyun bırakarak çok rahat geçti. Bu arada sakatlandığı maçta yendiği Radwanska'nın tuhaf el sıkışması ise gözlerden kaçmadı. Hep bu kızda bir rahatsız edicilik hissetmişimdir zaten.
Diğer şampiyon Federer ise adeta ATP'nin Kvitovası oldu; kapalı kortlarda yenilmiyor. Zaten son dönemde ikisinin ortak paydası epey çoğaldı; ikisi de AO öncesi Reed tarafından favori gösterilerek lanetlendiler ve ikisi de yarı finalde elendiler. Federer yarı finalde Davydenko karşısında zorlansa da finalde turnuva boyunca rahat görünen Del Potro'yu aynen AO'daki gibi domine etti. Zaten Del Potro'nun biraz kısıtlı olan oyununun Federer tarafından rahatça çözülebileceğini düşünmüştüm hep ama farkın bu kadar açık olmasında Del Potro'nun sakatlığı nedeni ile 2-3 yıl geriye gitmesinin de etkisi büyüktür. Bu arada bu turnuvada yarı final gören ve Federer ile yaptığı maçta bir set ve bir break öne geçebilen Davydenko'yu da anlamak gerçekten zor. Rotterdam'da tekrar göze batan Davydenko için "zaman zaman kahraman" diyesim geldi; bir görünüp bir kayboluyor.
SAP Open kupası ise geçen yılki sahibine geri dönerek Raonic'in oldu. Burada evlatlık Harrison sönük kalan bir performans gösterdi ki bu haftaki erkekler performanslarının çoğu sönüktü zaten. Roddick maç içinde düşerek sakatlandı; bu arada karısı da "1-2 seneye emekli olup radyoya geçer" gibi bir laf yumurtlamış. Doğru mudur bilinmez ama hakkında hayırlısı olsun diyelim. Raonic'in finalde yendiği Istomin de gel-gitli çizgisini sürdürüyor.
Geçen yılki kupasına tekrar kavuşan bir diğer isim de Almagro. Yine İspanyolların Güney Amerika'da parlama sezonu başladı, Almagro da ekmek yiyebilecek gibi görünüyor. Ama bu hafta Ferrer gibi ağır isimler de sahne almaya başlıyor Güney'de. Almagro toprak sezonunda dikkate değer performanslar sunabilen Volandri'yi geçti finalde. Bu arada Brezilya'da oynanan turnuvada seyirci rezaleti çıkmış. Mayer'in hatalı ilk servislerine bile bir tezahürat, bir kıyamet... Amatör videolar var sadece Mayer-Bellucci maçından;
Bu ayın kadınlardaki en sönük turnuvalarından biri olan Bogota'yı ise 92 doğumlu İspanyol Arruabarrena kazandı. Finalde Rus Panova'yı geçen Lara 174. sıradayken, rakibi ise sıramada 118 numarada.
Haftanın önemli olaylarından biri de Marsel'in Can Üner'den ayrılıp Erhan Oral'la çalışmaya başlaması oldu. Bu konu hakkındaki dedikoduların bini bir para; ama en çok konuşulan şey bu "paradigma" değişiminin Davis Cup esnasında olduğu. Kısfmet diyelim...
Video: "Another Game For Milos!"
Böylece hepimiz bunun nereden geldiğini anladık ve büyük bir huzura erdik :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)