Merkez kortun sabah programını görünce "çok çabuk biter bu ya, piiii" demiştim. O kadar çabuk bitti ki, organizatörler Ivanovic maçını da Arthur Ashe'e taşıdılar ilk 3 maçın ardından ve onun ardından bile 2 saate yakın boşluk kaldı akşam seansına kadar. Merkez korta ilk korta çıkanlar Azarenka ve Wozniacki'ydi. İkisi de rahat kazandı. Wozniacki maçını biraz izleme fırsatım oldu. İyi göründü ama rakibi 1.55 boyunda, servis atamayan, oyunu domine edemeyen, Wozniacki'nin gücünü Serena gibi gösteren bir veterandı. Cincinnati ve Toronto'dan sonra bir toparlanma var, onu kabul edelim ama.
Daha sonra son finalist Djokovic çıktı korta ve Conor Niland karşısında 6-0 ve 5-1'lik setlerle öndeyken Niland'ın çekilmesiyle ikinci tura adını yazdırdı. Sadece 45 dakika kortta kaldı Nole. Ayrıca bu maçla birlikte bu sezon maç sırasında ya da öncesinde Nole'ye karşı çekilen rakip sayısı 8'e yükselmiş oldu. Niland maçtan sonra 2 gün önce besin zehirlenmesi yaşadığını ve etkilerinin hala sürdüğünü söyledi. Maç sırasında sürekli midesini falan tutunca "çok yoruldu"ya yormuştuk halbuse, öyle değilmiş.
Ivanovic ve Serena diğer rahat kazananlar oldular Arthur Ashe'te. Özellikle Serena hiç de fena olmayan bir rakibe - Jovanovski - karşı çok dominanttı. Sadece 2 oyun kaybetti ve çok net biçimde turnuvadan önce favori gösterilmeyi hak ettiğini kanıtladı. Arthur Ashe'te tek sıkıntı Rafa'daydı. Maçı izlemeyen birisi skora baksa - 6-3/7-6/7-5 - "eh, birazcık zorlanmış gibi ama Golubev yetenekli adam, iyi oynamış demek" diye geçiştirir. Ama işin aslı öyle mi? 2. sette 5-2 önde olan Golubev kendi servisinde 40-0 iken set puanları kaçırdı. Toplamda da 7 set puanı kaçırdığı seti 1-7'lik tiebreak ile verdi. Üçüncü sette double break ile 5-2 öne geçti ve iki kere set için servis atarken servis kırdırdı. Üst üste 5 oyun kaybederek bu seti de kaybetmeyi başardı.
Rafa açıkçası hiç iyi gözükmüyor. Aslında RG'deki Andujar maçına çok benziyordu bu maç. Süre olarak uzun olmasına rağmen 3-0 bitti. O maçta da Andujar bir sette (sanırım son sette) 8-9 set puanı kaçırıp seti kaybetmişti, Rafa çok ama çok terlemişti. Ama bir fark var ki, burası Rafa için "safe zone" değil. Sert kortlarda iyi oynamadığı bir maçın ardından oyununu yükseltmesi toprak korta göre çok ama çok daha zor onun için. Ben açıkçası 1 haftalık arada biraz daha iyi olmasını bekliyordum ama pek bir yol kat etmiş gibi durmadı bu gece. Geçen sene turnuva boyunca 5 kez servisini kırdıran adam bugün 6 kez servisini kırdırdı.
Louis Armstrong'da Ferrer açılış maçında Andreev'e açılış setini 6-2 gibi şok bir skorla verdi ama sonra Andreev biraz normale dönünce Ferrer de maçın içine girdi ve yavaş yavaş hakimiyeti eline aldı. Maçı da 4 sette kazanarak Blake'in rakibi oldu. Aynı Blake, aynı kortun kapanış maçında elemelerden gelen Jesse Huta Galung'u 4 sette geçti. Fena gözükmedi Blake. Ferrer-Blake maçı kesinlikle zevkli olacak. İzlenesi.
Kadınlarda korta çıkan Li Na, Simona Halep'e 2 sette kaybetti. 125 puanda 54 basit hata yaptı. Burada Mert Aydın'ın "10 maç!" loop'una girerdim ama sabah sabah uğraşmaya gerek yok, siz kafanızda girin loop'a "125 puan, 54 basit hata!" diye. Böylece Wimbledon şampiyonu Kvitova'dan sonra RG şampiyonu da dışarıda. Tarihte bir ilk bu. Bundan önce buna benzer durum 1971'de olmuş ama orada RG ve Wimbledon şampiyonları Amerika Açık'a katılmamışlar bile. Ayrıca tarihte ilk kez yılın 3 slam şampiyonundan hiçbiri Amerika Açık'ta 2. tura adını yazdıramamış oldu böylece. (Aussie Açık şampiyonu Kim Clijsters, turnuvadan çekilmişti)
Kadınlardaki favorilerden Schiavone, Toronto'daki sürpriz isim Voskoboeva karşısında 3 sette zar zor kazanırken diğer favoriler Lisicki ve Jankovic çok rahattı. Schiavone-Voskoboeva maçının son 2 oyunu şaka gibiydi. 5-3 önde olan Schiavone maç için servis atarken 4 çift hata yaparak servis kırdırdı, ki oyuna sokabildiği tek servisinde puanı kazanmıştı. Yazdık twitter'da "alalım ablayı dışarı" diye; hoop, 0'a karşı servis kırdırdı Voskoboeva ve maç bitti. Ben anlamıyor siz kadınlar neden böyle...
Son olarak bir kısmını izleyebildiğim Gulbis-Youzhny maçı var. 2009 Wimbledon'dan beri slam maçı kazanamayan, hatta set bile alamayan Letonyalı sonunda güldü. 3 sette rahat kazandı 14 ace atıp %77 ile ilk servisinden puan çıkardığı maçı. Geçen senenin yarı finalisti sıfatıyla turnuvaya giren Youzhny ise bu sonuçla ilk 30'un dışında kalmış olacak. Gulbis'in doğum günüydü ayrıca maç günü ve maçtan sonra nasıl kutlayacağı sorulunca "yeteri kadar kutlama yaptım, kutlama falan yok, yatıp uyuyacağım" demiş. Böyle şebelek bir kişilikten böyle bir cevap nasıl çıkmış? Kulaklarımla duysam inanmam. Her neyse. Canas'ı falan baya övmüş. Amerika Açık öncesi 3 hafta Miami'de sıkı çalıştıklarını, Canas'ın çok iyi bir sisteme ve aynı zamanda çok basit sisteme sahip olduğunu söylemiş. Ayrıca şimdiye kadar yapılabilecek bütün hataları yaptığını ve bunlardan ders aldığını da ifade etmiş. Aaa, ne kadar aklı başında konuşuyor dimi? Bu kadar akıl Gulbis'e fazla gelmiş olacak ki geçen yıl Stockholm'deki şu meşhur olaydan sonra hapishanede geçirdiği geceyi "çok eğlenceliydi, bence herkes hapishanede bir gece kalmalı, neler var neler orada" demiş. İsveç'teki hapishanelerden getirtin, ben de gireyim vallahi bir geceliğine. Burada şişliyorlar, hiç affetmiyorlar Gulbis, sen bilmiyorsun bunları...
Daha bir sürü maç vardı tabii ama izleyebildiğim maçları yazdım sadece. Zaten skorlara ulaşmak iki tık uzakta, tek tek onları yazma gereği duymadım. Öyle işte...
1 yorum:
Nadal cidden şok etti dünkü oyunuyla. 2. ve 3. setin senaryosunu önceden duysam bayılayazardım herhalde :) Gerçi Golubev 41 winnerıyla gözümüzü gönlümüzü açtı sağolsun ama maç tam manasıyla krizdi benim için.
Nadal turnuva öncesi yaptığı açıklamada gelecek yıla bakıyorum bu sene Djokovic'e yetişmem mümkün değil, antrenman eksiğim var falan demişti.
Fan sorularında yine ayağındaki sıkıntıyı dile getirmiş.
Benim tanıdığım Rafa turnuva öncesi bu kadar umutsuz olmazdı, birşeyler var demek ki cidden. Umarım ayağındaki çatlak hikayeleri örtülüp kapatılmamıştır.
Rafa'yı böylesine pasif ve çaresiz oynarken görmek cidden üzücü.
Yorum Gönder