4 Nisan 2010 Pazar

Mert Ertunga Röportajı (2. Bölüm)

İlk bölüm için şuraya bakabilirsiniz.

- Dünyanın en iyi tenisçisi kim? Neden? (hem erkeklerde, hem kadınlarda)

- Erkeklerde Roger Federer hem şu anda, hem de tarihin en iyi oyuncusu. 16 slam rakamı hep ön plana çıkıyor ancak Federer'in üstünlüğünü sadece bu rakama indirmek biraz haksızlık. 12 veya 13'te kalsaydı bile bunu derdim. Pete Sampras, toprak kortta hiçbir zaman üstünlük sağlayamadığı gibi, kariyerinin önemli bir bölümünde 'orta ayar' bir oyuncu olmaktan öteye gidemedi. Tüm kariyerinde sadece 3 toprak kort zaferi var ve Roland Garros'ta sadece 1 yarı finali bulunuyor (ATP turnuvalarının üçte biri toprakta oynanıyor, hasır altı edemeyiz bu istatistiği).

Her zeminde üstünlük sağlayabilen, 22 slam arka arkaya yarı final oynayan (bir sonraki 10 kere bile başaramadı arka arkaya), 5 Wimbledon ve 5 US Open arka arkaya kazanan, sayması zor birçok rekoru elinde bulunduran bir oyuncunun üstünlüğü tartışılmamalı. Gelmiş geçmiş en büyük toprak kort oyuncusu Rafael Nadal ile aynı zamanda oynamamış olsa, bir de 3-4 tane daha Roland Garros kazanmış olurdu.

Bayanlarda gelmiş geçmiş en iyi oyuncu Steffi Graf diyorum ancak Federer kadar net bir üstünlüğü yok. Margaret Court ve Martina Navratilova gibi isimler için iyi argümanlar verilebilir. Şu anda ise, en iyi oyuncu Serena Williams. Fiziki üstünlüğü ön plana çıkıyor ama aslında onu büyük şampiyon yapan, savaşçı mentalitesi. Maçtaki skor ne olursa olsun kazanabileceğine inanıyor ve her puan için savaşıyor. Zaten bu yüzden çoğu oyuncunun gitmiş sayabileceği maçları sayısız kez çevirmesini bildi. Üstelik tüm başarıları tenisi hayatının tek parçası yapmadan yakalamayı başardı. Takdir etmek lazım.

- Roger Federer, bundan sonra kariyerinde neler yaşayabilir? Aynısını Rafael Nadal için de soruyorum.

- Federer daha çok başarılara imza atabilir, çünkü oyun stili itibariyle birçok planı olan bir oyuncu. Fazla efor gerektirmeyen bir oyuna sahip. 20 slam'e erişmesi, çok da gerçek dışı olmaz. Fizik kondüsyon açısından Federer'in inanılmaz performansı pek konu olmuyor. Halbuki en çok konuşulması gereken konu bu. Kariyerinde çok ciddi bir sakatlık hiçbir zaman yaşamadı ve yorgunluktan ve sakatlıktan maç bıraktığını, en azından ben hiç hatırlamıyorum. Düşünsenize, 22 slam arka arkaya yarı final oynayabilmesi için ilk önce hepsine katılması lazım. Bir incelemeden geçirsek görürüz ki, hemen hemen her oyuncu bu kadar uzun bir periyotta, illa ki sakatlıktan turnuva kaçırmak zorunda kalıyor. Birkaç sene daha Federer tenis dünyasının belalısı olacaktır kanımca.

Nadal, bu konuda değişik tipte bir oyuncu. Fizik kuvvetine dayalı bir oyunu var. Bir hayli antrenman gerektiren bir oyun stili var formunun zirvesinde devamlı kalabilmesi için. Bu sebepleri toplarsak, karşımıza şu anda yaşadığı problemi çıkıyor. Nadal için en büyük soru, vücudu bu tempoyu daha ne kadar kaldırabilecek? Bu tipte geriden koşarak kondüsyon ve fizik gücüyle oynayan tenisçiler ya kariyerlerini erken noktalandırıyorlar (Bjorn Borg), ya da sakatlıktan mecburen bırakıyorlar (Ivan Lendl). Yani çok uzun kariyerlere sahip değiller. Ama Nadal sakatlıklardan kurtulursa ve normal formuna geri dönerse, kariyerini noktaladığında Sampras, Borg ve Federer'in bulunduğu elit gruba kesinlikle dahil olacaktır. Ancak fizik durumu soru işareti şu anda.

Tenisin geleceği açısından Federer ve Nadal'ın daha uzun seneler oynamaları çok iyi olur. İkisi de centilmen ve gençlere örnek olacak oyuncular. Yepyeni bir jenerasyon o ikisini örnek alarak yetişiyor ki, bu dünya tenisi adına çok heyecan verici bir durum.

- Andy Murray hala grand slam kazanamadı ve bu onun üzerinde büyük bir baskı yaratıyor. Onun kariyerinin gidişatını nasıl görebiliriz?

- Andy Murray'nin bir gün kesinlikle grand slam kazanacağını düşünüyorum. Federer ve Nadal ile aynı dönemde olması onun slam almasını geciktiriyor. Şimdi ise yeni bir problemi var. Federer ve Nadal'ın rakipleri çoğaldı. 1.5 sene kadar Murray, bu ikiliye rakip olacak tek kişi olarak gözüktü. Ancak şimdi Djokovic tekrar formunu bulabilir. Bir yandan Roddick ve Del Potro form grafiklerini yüksek tutarlarsa, Murray'nin slam kazanması bir süre daha gecikebilir. Ama unutmayalım ki, Agassi ve Federer gibi raketler de birkaç sene beklemek ve birkaç hayal kırıklığı yaşamak zorunda kaldılar tepeye yerleşmeden evvel.

- Kadınlarda Serena'nın hakimiyeti ne zaman kırılabilir?

- Serena'nın hakimiyeti zaten eskisi gibi değil. Hala bir numara ama 2000'li senelerin ortasına kadar olan hakimiyetinden eser kalmadı. Zaten sonuçlar da bunu gösteriyor. Mesela bir Federer'in hakimiyetiyle paralel değil. Federer'in şu anki hakimiyeti de 2004-2006 arası kadar değil ancak o hiçbir zaman tepeden kopmadı. Serena'nın ciddi inişli çıkışlı grafikleri oldu. Dolayısıyla, Serena'nın bir noktaya kadar 1 numara kalıp, sonra yavaş yavaş düşüşe geçeceği görüşünde değilim. Bir bakarız bu sene silip süpürür; sonra önümüzdeki sene 10 numaraya düşer. Bir bakarız bu sene artık turnuva kazanamaz; ama önümüzdeki sene slam'lerde 4'te 3 yapar. Hepsi olabilir. Ancak bir gerçek var ki, Serena iyi haliyle (en iyi hali demiyorum) dünyanın en iyi oyuncusu ve tepede kalması kanımca tamamen, kendisini tenise daha ne kadar vereceğine bağlı.

- Kadınlar tenisindeki geri dönüşler hakkında düşüncelerin nelerdir? Clijsters Amerika Açık'ı kazandı. Bundan sonrası onun için nasıl gelişir? Henin, Wimbledon'ı kazanıp koleksiyonu tamamlayabilir mi?

- Kadınlar tenisindeki geri dönüşler (Clijsters ve Henin) ciddi anlamda renk kattı WTA'ye. Üstelik bayanlar tenisi monotonluğa tam yüz tutmuşken... Bu sebeple çok iyi. Clijsters mesela hemen US Open'ı kazandı. Ancak unutmayalım, 90'ların ortasında Monica Seles de uzun dönüşten sonra hemen Avustralya Açık'ı kazanmıştı ama ondan sonra bir daha slam kazanamamıştı. Bu iki tenisçi için, bu seneki slam'lerdeki performanslarına göre önümüzdeki senelerin görüntüsü meydana çıkar.

Psikolojik açıdan geri dönüş kararları beni şaşırtmadı. Bu insanlar hayatlarında tenisten başka bir şey bilmediler. Ve hayatlarının önemli bir kısmını, bir taht üzerinde ve herkesin onlara yaranmak için etrafında döndükleri bir ortamda yaşadılar. Her turnuva kazandıklarında tribünlerden gürlemeler çıkıyor, binlerce kişi onları alkışlıyor. İster istemez bu bir nevi müptelalık yaratıyor. Tenisi bırakınca bir anda o zamana kadar normal gibi karşıladıkları bu nosyonlar, yok oluyor hayatlarından. Çok büyük bir psikolojik boşluk doğuyor hayatlarında. Bunu normal bir hayatla dolduramıyorlar. Yani bir çoğunun "tenisi bırakıyorum, normal bir hayat sürmek istiyorum" lafları tamamen düşünülmeden edilmiş laflar. Onlar normal büyümedi ki, normal yaşam istesinler (en yüksek seviyede başarı yapanlardan bahsediyorum). Ve o yüzden geri dönüyorlar. Parayla alakası olmadığı kesin. Zaten bir çoğu da o dikkate müptela bir saplantıda kaldıkları için tenisi bıraktıktan sonra da kamera önünde bir kariyer bulmaya çalışıyor.

Röportajın 3. ve son bölümünü de kısa bir zaman içerisinde sizlerle paylaşacağız...

Hiç yorum yok: