8 Mayıs 2011 Pazar

Madrid: Final Öncesi

Nadal - Djokovic finali izliyoruz bir kez daha.

Bu sefer Djokovic El Fantastico'nun önüne geçti. Ama bunda benim prensimin payı da büyük. Hep Ferrer'e neden Roland Garros'ta şanına yaraşır bir sonuç alamadığını soruyorlar, o da sürekli "Çünkü orada çok heyecanlanıyorum" diyordu. Bu heyacanı çeyrek final maçında da gördük nitekim. Yine de her Ferrer maçında olduğu gibi boş bir maç izlemedik mücadele açısından. Yine elinden geleni yaptı prens ama hem heyecanlandı hem de Djokovic çok sağlam durdu. Benzer bir sonuç da Djokovic'in yarı final maçından çıktı zaten. 46-64-61 ile Dojokovic finali gören isim oldu. Bellucci'nin bir set ve bir break önde olduğu maçı kaybetmesinde Bellucci'nin oyundan düşmesi kadar Djokovic'in sağlam durmasının da etkisi var. Bellucci dedik, onun da bu haftaki oyunu göz kamaştırıcı idi tek kelimeyle. Maçın sonuna doğru talihsiz bir sakatlık yaşadı, umarız durumu ciddi değildir. Djokovic'in izleyebildiğim çeyrek final ve yarı final maçlarına göre onun için kullanabileceğim bir kelime; sağlam. Bir diğer kelime ise monoton. Monoton, çünkü atakta da olsa savunmada da olsa aynı hız-derinlik-yükseklik kombinasyonu ile oynuyor. Defans yönü iyi olduğundan rallilerde kalıyor ama raketten çıkan topun yönü belli olduktan sonra nereye ne zaman düşeceği, nasıl sekeceği belli. Ferrer maçında açıkçası oyunu çeşitlendiren Ferrer'di. Djokovic'in bu tahmin edilebilirliğini değerlendirebilecek fırsatçı oyuncular olacak mı bilemiyorum. Ama rallide kalma yeteneği olan oyunculara karşı biraz fazla yıpranır gibi geliyor bana.

Diğer yarı final maçında ise Federer - Nadal çekişmesi vardı. Maç olağandışı koşullarda başladı. Seve Ballesteros için saygı duruşu yapıldı önce ve bu Seve'i şahsen tanıyan hatta onunda 18 delik oynama şansına da ulaşan Nadal için gözlerin buğulanması demekti. Hava koşulları nedeni ile kort da kapalıydı ve bu nedenle zaten toprak kort özelliklerini pek göstermeyen Manolo Santana kortu "üzeri kumlanmış kapalı sert kort" gibi tuhaf bir şey oldu. Her iki oyuncu da koşullara alışmakta zorlandı. Nadal neden maçlara servis karşılayarak başlamak istediğini bir kez daha gösterdi ve bu uyum sürecinde bocalayan Federer'in servisini kırarak başladı maça. Daha sonra Federer özellikle rallilerde çok iyi oynayarak kendini toparlamakla kalmayıp maça ağırlığını da koydu ve ilk seti 7-5 ile kazandı. Sonraki setin hemen başında servis kırma puanında hakemle tartışmasından mıdır bilinmez, ilk setteki %45'lik ilk servisi oyuna sokma oranını %70'in üzerine çekse de ikinci sette oyundan düştü. Nadal ise ilk sette iyi gözükmedi, hareketlerinde tutuktu ve topları kısa düşüyordu. Bu durum ikinci sette düzelmeye başladı. Bu set 6-1 ile bitse de aslında göründüğünden yakın geçti; zira Federer bolca servis kırma şansı yakaladı Rafa karşısında. Üçüncü set de ikinciye benzer bir sanaryoda geçti. Taraflar 1-2 servis oyunlarına rahat tutunsalar da rakiplerine servis kırma şansları tanıdılar. Şanstan faydalanan Rafa bu seti de 6-3 ile kapatarak finale gitti. Bu turnuvanın koşullarından hoşnutsuz olan Rafa, dün oynanan maçta konstantrasyon eksikliğinin de etkisiyle iyi bir görüntü çizmedi. Ama son zamanlarda formunda çok fazla dalgalanma gördüğümüzden finalde durum ne olur kestirmek güç.

Dün dikkati çeken bir başka husus da Manolo Santana'daki zemin problemiydi. Federer maçtaki itirazlarında haksızdı belki ama maç sonunda "Bütün yıl bu korta bakıyorlar da ola ola bu defolu zemin mi ortaya çıkıyor?" demekte bence yerden göğe kadar haklıydı. Bir çok oyuncu puanlar esnasında garip seken topların kurbanı oldu merkez kortta.

Hiç yorum yok: