Önce Munich'e bakalım. Burada şampiyon finalde ev sahibi Florian Mayer'i yenen Davydenko oldu. Davydenko özellikle yaz sezonunda topraktan iyi ekmek yiyen bir isim ama uzun zamandır formsuzdu. Turnuvanın gidişatına bakacak olursak yarı finalde Petzschner ve Stepanek'i görüyoruz. Stepanek Davydenko ile oynadığı yarı final maçından çekildi bu arada. Davydenko şampiyonluğa Kuznetsov-Reister-Cilic-Stepanek-Mayer rotasından gitti.
Estoril'de ise kazanan Del Potro oldu. Del Potro'ya yine şans yardım etti desem yeridir zira yağmur yağmak için adete Del Potro'nun işinin bitmesini bekliyor. US Open'ı kazandığında da böyle olmuştu. Verdasco dün, Cuma günü sadece ilk setini tamamlayabildiği çeyrek final maçını tamamlamak için çıktı korta. Paralel maçta ise Raonic oynuyor, Verdasco'nun meydan okumasıyla birlikte ikisi bir yandan da birbirlerinin maçının skoruna göz atıyordu (galiba..) . Verdasco benim minik kuşum Anderson ile oynarken, Raonic Simon ile cebelleşiyordu. Sonra bitmek üzere olan Verdasco maçı devam ettirilirken Raonic maçı yağmur sebebi ile durdu. Neden sonra biten bu maçı takiben Raonic ve Verdasco büyük kapışma için korta çıktılar ancak ilk set Verdasco aldıktan sonra gecenin bir vakti Raonic "Oy sırtım, sırtım... Turnuvanıza da, yağmurunuza da..." diyerek maçtan çekildi. Bütün bunlar olurken Delpo yan gelip yatıyordu tabi. Verdasco finale gitmişti ve bu bir mucizeydi. Verdasco finale Gil-Anderson-Raonic gibi adamları geçerek gelirken Del Potro Sousa-Falla-Söderling-Cuevas yolunu izledi. Söderling'in kötü gidişi sizi Roland Garros için yanıltmasın, dilerseniz kendisinin 2009-2010 Avrupa toprak sonuçlarına bakın, ne demek istediğimi anlarsınız. Her şey beklenir bu dünyalar sevimlisi adamdan. Del Potro için iyi bir şampiyonluk ama toprak için formunun ne kadar yeterli olduğunu görmek için yeterli değil bence.
Sırcan Cup ise bu sene iyice evrimleşip Sırcan Challenger seviyesine geldi. Zaten seri başı isimler 4 maçla 250 puan alabiliyorlardı ama bu sene şampiyon 3 maç ile kupa alabildi. Tenis çok enteresan. Finale gelen isimlerden biri Lopez, düşünün. Lopez finale Monaco-Gonzo-Montanes-Volandri gibi sonuncusu hariç kağıt üzerinde kallavi duran bir rotadan geldi ama Gonzo ve Monaco'nun durumlarını zaten biliyorsunuz. Ve de Montanes'in yaşını. Yinde de FLo muhtemelen kariyeri boyunca toprakta bu kadar iyi oynamamıştır. Servis-vole oynayan bir zat bildiğiniz gibi ve çim en sevdiği zemin. Kupayı kazanan Djokovic ise turnuvayı challenger moduna sokan Ungur-Kavcic-Tavşan rotası ile finale geldi. Buradaki tavşan Tipsarevic tabi. Maça bile çıkmadı sakatım deyip. Yani tamam sakat olabilir, çıkmasın sakatsa da bu arkadaşların mücadeleci ruhları Djokovic maçlarında hep mi kaybolur? Sakat olmadığında da asla ve katiyen kariyerindeki belki en büyük başarı olan 5. sete giden AO'daki Federer maçı gibi bir hırs, bir arzu göremiyoruz arkadaşta Novak ile oynarken. Son US Open'da Troicki ilk turda Novak'ı zorladığı için bu hafta Novak'ı onore eden Ortadoks kilisesi tarafından afaroz edilmiş olabilir, bir araştırmak lazım. Benim sakat prensim, kanadı kırık kuşum bacağını sürüye sürüye aslanlar gibi mücadele etti Nadal'a karşı Barcelona'da. Nerde benim prensimdeki yürek, nerde bu ödlek tavşanlardaki tabi. Ferrer asil insan tabi, boşuna prens demiyoruz... Neyse konu dağıldı, final maçı 76-62 ile bitti. İspanyollar'da da bu özür var işte, ilk sette bir gaza gelme ama 1 set kaybedince gerisi çorap söküğü gibi gidiyor. Ama Feli toprakta pek iyi olmadığından gerçek bir İspanyol tenisçi sayılmayabilir tabi :)
Bir toprak haftasının da böylece sonuna geldik...mi? Hayır çünkü bugün itibari ile Madrid maçları başladı bile. Bu haftadan daha zevkli geçer diye düşünüyorum, çünkü hem bu hafta toprak kortun etkili isimlerinin çoğu yoktu, hem de olanların önemli bir kısmı formsuzdu. Ayrıca 3 turnuva olduğundan kalan bir kaç iyi isim de sağa sola saçıldı ve heyecan olmadı. Madrid ve sonrasında Roma'da rekabet artacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder