Memphis'te kazanan Sam Querrey oldu. Geçtiğimiz sezonun sonundan beri sakatlık sorunları yaşıyordu 22 yaşındaki Amerikalı, kendi ülkesinde kazandığı bu şampiyonluk iyi gelecektir ona. Finalde, 2. finalini oynayan John Isner'ı mağlup etti 6-7(3), 7-6(5), 6-3'lük setlerle. İlk sette Isner, sette 6-5 üstün durumdayken Querrey'in servisinde iki set puanı kaçırdı, sonrasında tie-break'te, tek bir servis puanını bile vermeden seti kazandı. İkinci setin ortasında Isner, bir servis kırma şansı kaçırdı. Tie-break'te ilk sette olduğu gibi minibreak'i buldu Isner, 5-2 öne geçti. 5-4'te kendi iki servisini üst üste kaybetti, sonra da tie-break'i... O andan sonra, ilk 2 sette rakibine servis kırma puanı bile oynatmayan Isner oyundan düştü, servisini iki kez kırdırarak kariyerinin ikinci şampiyonluğunu kılpayı kaçırdı.
Marsilya'da seribaşı olmayan Michael Llodra, finalde Julien Benneteau'yu 2 sette geçti. Geçen sene burada finali vardı Llodra'nın. Zaten genelde Fransa'daki turnuvalarda iyi oynayan, ama diğer ülkelerde pek bir şey ortaya koyamayan bir oyuncudur Llodra. Servis vole oyununu şu an turda en iyi icra edenlerden birisi, izlemesi zevkli... Bu arada finali oynayan bu ikili, çiftleri de kazandılar birlikte. Llodra için bir ilk sanırım bir ATP turnuvasında hem tekler hem çiftler şampiyonluğu. Bu ikilemeyi onun açısından özel yapan bu. Benneteau için de teselli olmuştur mutlaka.
Kadınlara geçelim. Haftanın en erken tamamlanan turnuvasıydı Dubai. Cumartesi akşamı oynandı final, geçen senenin şampiyonu Venus Williams, finalde Azarenka'yı 2 sette geçti, ki bundan geçtiğimiz yazımızda da bahsetmiştik. Tekrar oluyor bu bir nevi. Onun için uzatmanın bir gereği yok...
Memphis'in kadınlar ayağının galibi Maria Sharapova oldu. Rus tenisçi, kariyerinin 21. tekler şampiyonluğunu finalde elemelerden gelen Sofia Arvidsson'u 6-2 ve 6-1'lik setlerle geçerek kazandı. Arvidsson'un buraya kadar yükselmesine şaşırdığımı söylemeliyim. Yanılmıyorsam 2 sene önce falan Pemra'ya yenilmişti kendisi. Tabii amacım "işte Pemra'nın yendiği raket Sharapova ile final oynarken, Pemra yerinde sayıyor!11!1" demek falan değil, yanlış anlaşılmasın. :)
Şüphesiz haftanın en zayıf turnuvası olan Bogota'da, ev sahibi Mariana Duque Marino götürdü kupayı. Marino'nun ev sahibi sıfatı sadece doğduğu ülkenin Kolombiya olmasından kaynaklı değil, doğduğu şehir bile Bogota. Katmerli ev sahibi diyebiliriz yani kendisi için. "Henüz 20 yaşında" diyesim geliyor, ama artık 20 yaş - özellikle kadınlar turunda - erken sayılan bir yaş değil. Tabii, yine de atılmış önemli bir adım bu. Roland Garros junior finali oynamış, toprakta önemli şeyler başarma potansiyeli olan bir oyuncu. İlk tur şampiyonluğu bu. Klasmanda 142. sırada ama bu şampiyonlukla muhtemelen ilk 100'e girecek. Önümüzdeki 2 ayda toprak kort sezonunda buna yakın birkaç sürpriz turnuva performansı çıkartıp, Roland Garros'ta ana tablo biletini alabilir. İzlemeyi merakla bekliyorum bu oyuncuyu. Bu arada, geçtiğimiz hafta Kolombiya'da düzenlenen challenger turnuvasında finalde bir başka potansiyelli genç Polona Hercog'a 3 sette kaybettiği bir maç var. Sezon başında da iki challenger turnuvasında iki yarı finali var. Tek turnuvalık bir patlama gibi gelmedi bana açıkçası. Bekleyip göreceğiz artık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder