31 Ekim 2011 Pazartesi

İstanbul Notları

Yorgunluk var elbet ama hayatımda yaşadığım en hoş yorgunluk diyebilirim sanırım. Gereksiz uzayarak sinir bozan 1-2 keyifsiz maç ve 5-6 saat aralıksız koltukta oturmanın yarattığı dikkat dağınıklığı gibi ufak detayları çıkartırsak nefis bir hafta geride kaldı. kirpi'nin yazdıkları üzerinden gitmeye çalışacağım genelde.

kirpi'nin kaçırdığı Zvonareva-Kvitova maçını izledim ben. Açıkçası maçın büyük kısmında hala o oyuncuların kortta olduğuna inanamadığım için çok da idrak edemedim maçın gidişatını ama genel olarak Kvitova'nın çok üstün olduğunu söylemek mümkündü. Turnuvadaki en iyi maçlarından birini oynadı ve aslında bu turnuvanın fena olmayan oyuncularından birini çok kötüymüş gibi göstermeyi başardı. Turnuvanın hayal kırıklığı olan Wozniacki, ilk günün ikinci maçında Radwanska'yı yenerek beni üzdü. Radwanska ne yazık ki en kötü maçını gruptaki en kötü rakibine karşı oynadı ve 3 sette kaybetti. Arkasından gelen Stosur-Sharapova maçı gerçekten kalite olarak kötüydü. Stosur özel bir tenis ortaya koymadan bile Sharapova'yı rahat geçmeyi başardı. Sharapova'nın 2. sette 0-3 0-40'ı harcaması önemli bir nottu, onu es geçmeyelim.

İkinci gün Azarenka turnuvanın kendisi adına en iyi maçını oynadı. Stosur çok fazla hata yapmasına rağmen Azarenka çok sağlam kaldı ve turnuvadaki en iyi servis performansını bu maçta gösterdi. Bu maçtan sonra zaten turnuva öncesinde kafamda olan Kvitova-Azarenka finaline iyice emin oldum. Turnuvanın yine kötü maçları arasına yazabileceğimiz maçta Li, Sharapova'yı iki sette geçti ki ilk maçta 0-3 0-40'tan set veren Sharapova, Li'ye karşı da 4-0'dan 4-7 tiebreak kaybederek çığır açtı. Tam bir "tencere dibin kara, seninki benden kara" maçı oldu ve yakın geçen iki sette Çinli kazandı. En son maç zevkliydi aslında. Genel olarak defansif oynamasına alışık olduğumuz Vera, gayet agresif ve etkili bir tenis oynayarak, özel bir şey ortaya koyamayan Wozniacki'yi geçmeyi başardı.

3. günün ilk maçı Li ile Azarenka arasındaydı ve inanın nasıl geliştiğini hatırlamakta güçlük çekiyorum izlememe rağmen. Televizyondan izlediğimiz maçlara dair daha fazla detay kalıyor akılda, buna da karar verdik bu turnuvada kirpi ile birlikte. Turnuva bitince resmen kimin hangi gün oynadığını birbirine karıştırdık. Arkasından gelen Kvitova-Wozniacki maçını unutmadım ama. Dünya 1 numarasını nasıl dümdüz etmektir o! Dünya 1 numarası ama kağıt üzerinde biraz tabii. Bu turnuvanın Sharapova'dan sonra Li ile birlikte en kötü oyuncusuydu Woz. Hani normalde de zaten gününde olan güçlü, agresif oyunculara karşı koyamaz ama bu turnuva o bilindik standartlarının bile altındaydı. Formda gelseydi çıkacağı bir gruptu aslında bu ama 3. olarak grubundan elenmiş oldu bu mağlubiyetle. Ve tabii en son maç. Daha doğrusu en son maçın en son seti. Turnuvanın en heyecanlı setiydi. Radwanska neden kendisini sevdiğimi bir kez daha gösterdi. Tamam, Vera klasik bir Vera düşüşü yaşadı ama Radwanska'nın direnci tek kelimeyle inanılmazdı. 1 aydır zaten istim üstünde gidiyor. 1 ay önce tabloda bile değildi. Tokyo'yu kazanarak iddialı hale geldi. Daha sonra Pekin finalinde dramatik anlar yaşadı Petko karşısında, o maçı zor da olsa aldı. Moskova'da çok çekişmeli maçı kaybetti Safarova'ya, acaba tam gelemeyecek mi derken Bartoli hastalandı ve son oyuncu olarak buraya geldi. İlk maçını 3 sette Wozniacki'ye kaybetti ve sonra da Zvonareva ile bu destansı maçı oynadı. Radwanska'nın yaşadığı son 1 ayı başka bir kadın tenisçi yaşasa - mesela Vera - kalpten giderdi sanırım.

Grup maçlarının son gününde yerimizi almamızla maçın bitmesi bir oldu gibi geldi sanki bize. Li ile Stosur hızlandırılmış bir tenis maçı oynadılar ve kazanan 65 dakikada tek oyun kaybeden Stosur oldu. Maç şöyle gelişti: Li return'de hata/Stosur servis winner/Li basit hata/Li basit hata, oyun Stosur. Li basit hata/Li basit hata/Stosur forehand winner/Li çift hata, oyun Stosur. Arada bir ağız dolusu laf saydırdığı kocası ise her zamanki sakinliğini korudu. Adam resmen acıların çocuğu oldu turnuva boyunca. Utanmasam ben korta atlayıp "sen Mao kızısın, yazıktır incitme kocanı" diyecektim ama beni de haşlar diye korktum. Bir insan yaptığı her basit hatadan sonra kampına dönmez ki yahu, oldu olacak kocan çevirsin raketi de senin yerine. Kvitova ise arkasından gelen maçta Radwanska'yı ve haliyle beni üzdü. Kvitova'yı seven ve destekleyen biri olarak hem turnuvayı kazanacağını biliyor hem de kazanmasını istiyordum ama bu maçta Radwanska'nın set alarak yarı finale kalmasını çok istedim. Bayık Azarenka-Zvonareva yarı finali yerine Azarenka-Radwanska yarı finali daha güzel olurdu sanki. Az kalsın oluyordu da. İlk sette 5-1'i buldu Radwanska ama ne olduysa ondan sonra oldu. Basit hataları azaltan Kvitova geriden geldi öne geçti ve maçı da set vermeden kazandı. Günün son maçı ise turnuvanın en ilginç maçıydı belki de. Azarenka tankladığı bir maçta 2 saatin üzerinde kortta kalıp 32 oyun oynamayı başardı. Bu maçta kafası bir acayipti. Bartoli ise mücadelesiyle takdiri hak etti.

Shvedova/King çiftinin sürekli güler yüzlü olduğunu biliyorduk ama bu kadar ciddi suratları gördükten sonra onların rahat halini görmek daha da farklı geldi. Genelde bu rahatlık işlerine yarıyor ama burada ne yazık ki açık ara en kötü çiftler takımı onlardı. Peschke/Srebotnik ikilisi karşısında hiç varlık gösteremediler ve baştan sonra ezildikleri maçı 2 sette kaybettiler. King'in servisleri inanılmaz zayıftı. Shvedova iyi bir ilk servisi olmasına rağmen o ilk servisi pek içeri sokamadı. Kötü servis atan King onun dışında da pek iş yapamayınca tecrübeli ikili karşısında direnmeleri mümkün olmadı. Bu maçta Peschke ayrıca sempatimi kazandı, ki pazar günü korta 2 saat önceden gelip bu ikilinin final öncesi antrenmanını izledim. Orada Srebotnik'in servislerini karşılarken bile iyi servis geldiğinde sürekli tebrik ediyordu partnerini, gülümsüyordu vs. Ayrıca oyun olarak da zevk veren bir oyunu ve süper voleleri var. Diğer çiftler maçı en son maçtı ve turnuvanın en boş tribünlerine karşı oynandı. Bu maç çiftlerin en zevkli maçıydı. Dulko/Pennetta da Huber/Raymond da gayet iyi oynadı ama super tiebreak'te gülen Amerikalı çift oldu. Zaten bu ikili super tiebreak'teki iyi rekorlarıyla bilinirler. Maçın sonunu müthiş oynadılar, neredeyse takım olarak vole kaçırmadılar filenin karşı tarafında Dulko saçma sapan lob'lar dener ve başarısız olurken.

Tekler yarı finallerinde Stosur-Kvitova maçı gayet zevkliydi. İnişli çıkışlı bir Kvitova karşısında istikrarlı ve belli bir çizgide oynayan Stosur gördük. Break avantajı olduğu ilk sette üst üste basit hatalarla 40-0'dan servisini kırdırmayı başaran Kvitova, o klasik rutinine bağlayarak üst üste birkaç oyunu daha iyi oynayamadı ve ilk seti verdi. İkinci sette de 0-1 *30-40 tehlikesi yaşadı ama bu oyunu iyi servislerle kurtardıktan sonra açıkçası arkasına hiç bakmadı. 2 break fark ile aldığı bu setten sonra son sette 5-0 öne fırladı. Üst üste 3 oyun vererek yalpalasa bile lovegame ile son servis oyununu alarak işi bitirdi. Diğer maçta ise fazlasıyla sıkıldık ve hatta ikinci setin ortalarında hava almak için birkaç oyun için dışarı bile çıktık ki bu birkaç oyun benim turnuvada izlemediğim tek kısım oldu. O kadar kötü maç değildi ama Stosur-Kvitova gibi yoğun bir maçtan sonra içinde bu kadar uzun oyunlar barındıran fakat aynı zamanda çekişme de vaat edemeyen bir maç biraz boğdu sanırım. Neyse ki Azarenka fazla uzatmadan sadece 5 oyun vererek kazandı ve Kvitova'nın finaldeki rakibi oldu.

Son günde ise güzel finaller izledik. Çiftlerde 38'lik Raymond ve 35'lık Huber, 1 numaralı çift Peschke/Srebotnik'i 6-4'lük iki setle geçtiler. Huber/Raymond ikilisi ilk maçlardan sonra favorimdi zaten. Buradaki en komple takım olarak onlar gözüktüler. Baseline'da olsun, volelerde olsun, servislerde olsun ikili bir istikrar sağlamıştı ve çok da uyumlu gözüküyorlardı. Peschke/Srebotnik ikilisine oranla daha iyi bir takım görüntüsü verdiler açıkçası ve zevkli geçen final maçını kazandılar. Tekler finali de aynı şekilde heyecan ve kalite açısından sınavı geçti diyebiliriz. İlk sette 5-0 öne fırlayan Kvitova mala bağlayarak maçın 5-5'e gelmesine sebep oldu. Kvitova'nın bu üst üste basit hatalarla kaybettiği oyunları izleyince hep aklıma adventure oyunlarında sıkışıp geçemediğim bölümler geliyor. Tıkanıyor ve çok kolay çıkamayabiliyor bazen o delikten. Asla mücadeleyi bırakması gibi bir durum söz konusu değil ama birkaç kötü puandan sonra toparlaması 3-4 oyun sonrayı bulabiliyor ki şu anki en önemli eksikliklerinden biri de bu gibi görünüyor. Biraz fazla gergin. 5-0'dan 5-5'e gelmesine izin verdiği bu seti 7-5 ile aldı ama ikinci sette yine istediği tenisi oynayamadı ve iyi de mücadele eden Azarenka seti 6-4 ile alarak maçı son sete taşıdı. Bu setin başında servis kıran Kvitova daha rahat ve daha iyi oynadı. Bariz üstün olduğunu da iyice gösterdi ve çok sıkıntı yaşamadan 6-3 ile seti kapattı.

Kupaları beğendim. Özellikle tekler kupası gayet güzeldi. Şampiyon ile ikinciye aynı kupadan ya da tabaktan verilmesine de uyuz olurum, o yapılmamış. En görkemli kupayı Kvitova aldı, diğerleri biraz daha ufak tefek şeylerle idare ettiler ki ben böyle olmasından yanayımdır aradaki farkı maddesel anlamda yansıtması adına.

Ayrıca WTA, BNP Paribas ve oyuncuların toplanıp Van için 250 bin dolar bağış yapmaları da haftanın en hoş anlarından biri oldu. Kader Nouni'den son gün aldığımız imza ve foto da kremalı pastanın üzerine konulan çilek oldu. :)

NOT: Video ve fotoları bu akşamdan itibaren kirpi'nin de söylediği gibi yüklemeye gayret edeceğiz bloga.

Hiç yorum yok: