10 Ocak 2010 Pazar

İlk Haftanın Özeti

2010 sezonunun ilk haftası Auckland, Chennai, Doha ve Brisbane'deki turnuvalarla geçildi. Açıkçası çoğu kişi sezonun kapanışıyla açılışının bir olduğunu, sadece 2 haftalık bir ara olduğunu söylese de, bana fazla geldi 2-3 gün tenis maçı izlemeyince eski arşivlere dalan biri olarak. Ama neyse ki, başladık yeni sezona ve ilk grand slam için de gün sayıyoruz. Avustralya Açık'ın eleme kuraları bize göre salı sabah saatlerinde belli olacak, ki ona ayrıyetten değineceğiz zaten. Şimdi, haftanın turnuvalarına bakalım.

Eurosport, Brisbane'de Justine Henin'in koşusunu ve Doha'da ilk turdan itibaren 10'dan fazla maç sundu bize. Gerisi için livestream'lerde gezintiye çıktık. Hatta, Chennai için doğru düzgün bir livestream bile olmadığından, hiç maç izleyemedim oradan. Yukarıda yazdığımız sıralamaya göre gidip Auckland ile başlayalım. Auckland'de final 1 numaralı seribaşı Flavia Pennetta ve 3 numaralı seribaşı, wild-card'lı Yanina Wickmayer arasında oynandı. Hafta boyunca çok iyi ve rahat maçlara imza atan bu ikilinin final maçı beklenen çekişmeyi vermedi. Wickmayer, rakibine sadece 4 oyun vererek iki sette zafere ulaştı. Sharar Peer benim açımdan en dikkat çeken oyuncuydu Auckland'de. İsrailli oyuncu özellikle geçtiğimiz sezonun son grand slam'i olan Amerika Açık'ın ardından çok iyi form tutarak 2 turnuva kazanmıştı, bu sezona da iyi başladı. Avustralya Açık'ta sürpriz isimlerden biri olabilir.

Chennai'de ise final bugün oynandı Wawrinka ile Cilic arasında ve son şampiyon Cilic, bu turnuvayı ikinci kez üst üste kazandı İsviçreli'yi 2 tiebreak sonucunda yenerek. Geçen sezon top 50'nin en kötü oyuncusu olarak kabul ettiğim Dudi Sela ise, yarı final gördü burada. Geçen sezonun sonunu çok iyi getiren Janko Tipsarevic de diğer yarı finalistti. Bu ikilinin dışında dikkat çeken üçüncü oyuncu ise, 21'lik Thiemo De Bakker oldu. 2006'nın junior Wimbledon şampiyonu, bir türlü büyük patlamasını yapamamıştı, ama bu yıl onun için çok iyi başladı. Chennai'de çeyrek final gördü ve çeyrek finalde de Tipsarevic'e karşı 7-5'lik setlerle kaybetti. Üstelik, ilk sette 4-1, ikinci sette de 5-3 öndeyken... Bu yıl onun için kırılma yılı olabilir, zira 88'li ve artık yaşı geçiyor...

Brisbane'da Justine Henin, Nadia Petrova ve Ana Ivanovic'i mağlup ederek geldiği finalde vatandaşı Kim Clijsters'a şimdiden sezonun en iyi maçlarından biri olmayı garantileyen bir maçla kaybetti. Mükemmel bir ilk set oynayan ve Henin'in zayıf servislerinden 2 servis kırma çıkaran Clijsters, ilk seti 6-3'le kazandı. İkinci sette de görüntü aynı şekilde devam ederken, Clijsters 4-1'lik üstünlüğü yakaladı iki break farkla. Sonrasında ortaya Henin'in direnci çıktı. Art arda 3 kez Clijsters'ın servisini kırdı ve müthiş bir oyunla Clijsters'ı baskı altına aldı. Final setine de bu moralle 3-0 başlayan Henin, maçı alıp götüreceği yerde duraksadı, kötü bir servis oyunu sonucu servisini kırdı ve maçtan kopan Clijsters'ı tekrar maça ortak etti. 5-4'te Clijsters'ın servisinde 2 şampiyonluk puanı yakalayan Henin bu fırsatları da tepince tie-break'e gidildi. Tie-break'in başında Kim fırtınası vardı. 4-0'la başladı Clijsters ve 6-3'te 3 maç puanı yakaladı. Önce kendi iki servisindeki maç puanlarını kaçırdı, sonra da rakibinin servisindeki maç puanını. 6-6'ya geldi durum ve saha değişimi yapılırken psikolojik olarak ipler Henin'in elinde gözüküyordu ama tenis öyle değişken bir oyun ki, bütün oyunun momentumu bir aksiyon sonucu bile değişebiliyor. Onlardan biri oldu bu noktada, Henin çift hata yaptı ve Clijsters kendi servisinde bir kez daha maç puanı yakaladı ve bu kez affetmeyerek şampiyonluğa ulaştı. Maçtan birkaç saat sonra açıklama yapan Henin, sol ayağındaki sakatlık sebebiyle Sydney'den çekildiğini açıkladı. Açıkçası sakatlık sorunu olduğunu zannetmiyorum, çok büyük bir ihtimalle bu kadar yorucu bir finalden sonra üstüne bir de Sydney'de oynayarak, Avustralya Açık'a yıpranmış şekilde girmek istedi. Hak da vermek lazım, daha yeterli seviyede fit değil efsane.

Erkeklerde haftanın en önemli turnuvası olan Doha'da şampiyonluk Nikolay Davydenko'ya gitti. 3 numaralı seribaşı olan ve çeyrek finalden sonra oldukça zorlu rakiplerle, zorlu maçlar oynayan Davydenko, Avustralya Açık için iddialı olduğunun mesajını verdi. Önce çeyrek finalde servis ustası Ivo Karlovic'i iki tiebreak sonunda geçti, ki Karlovic'ten bir maç içinde 2 tiebreak almak kolay iş değildir. Sonrasında yarı finalde turnuvanın ve dünyanın 1 numarası Roger Federer'i 6-4'lük iki setle ve oyunu baştan sona domine ederek mağlup etti. Tablonun diğer tarafında bulunan Rafael Nadal ise çerez maçlar sonucunda finale kadar yükseldi. Sırasıyla Bolelli, Starace, Darcis ve Troicki'yi mağlup eden İspanyol, bu maçların hiçbirinde set vermedi rakiplerine ve hiçbir sette de 4 oyun ve daha fazlasını kaybetmedi. Finalde bizleri çok güzel bir maçın beklediği kesindi. Ama, ilk sette inanılmaz bir dominasyon gösteren Nadal bagelle aldı seti ve maçın çabuk biteceğinin sinyalini verdi. Ne var ki, olaylar daha farklı gelişti... İkinci setin başıyla birlikte kendi servislerine tutunmaya başlayan Davydenko, setin ortalarında bir de Nadal'ın servisini kırdı ve 5-4'te set için servis atar konuma geldi. 40-15'i yakalayan Davydenko bu oyunda toplam 3 set puanını kaçırdı ve arkasından serivisini kırdırdı. Tiebreak'e iyi başlayan taraf Davydenko oldu 4-1 ile. Nadal sonrasında toparlandı ve 6-5 öne geçti ve kendi servisinde maç puanını yakaladı. Şansının da yardımıyla return'ü iyi yere düşen Davydenko maç puanını çevirdi ve sonrasında 7-6 öne geçerek kendi servisinde set puanı yakaladı. Ancak Nadal yine rakibinin servisindeki 2 puanı alarak kendi servisinde maç puanı şansı yakaladı. İyi servisle oyuna girdi Nadal ve temiz bir winner'la maçı bitirme şansı varken, boş kort yerine Davydenko'nun üstünü seçti ve iyi reaksiyon gösteren Davydenko bu puanı da çevirdi. Tüm bu ikramların ardından Davydenko 9-8'de yakaladığı set puanını harcamayarak setleri eşitledi.

Son sete iyi başlayan taraf Nadal oldu. 1-1'de Davydenko'nun servisini kırdı ve kendi servisini de alarak 3-1 öne fırladı. Kontrolü eline alan Nadal, Davydenko'nun servisinde 2 servis kırma şansı daha yakaladı, ama Davydenko'nun iyi servisleri ve Nadal'ın hataları üst üste gelince Davydenko 3-2'yi yakaladı. Arkasından kontrolü kaybeden Nadal servisini kırdırıp 4-3 geriye düştü ve 5-4'te maçta kalmak için servis atarken rakibine 2 maç puanı şansı verdi. Davydenko, Nadal'ın yaptığı gibi bu ikramı reddetmedi ve ilk maç puanını değerlendirerek şampiyonluğa ulaştı. İki tarafın da iyi tenis oynadığını söylemek mümkün, ama konsantrasyon açısından Nadal daha sorunlu olan taraf olunca, maç Davydenko'ya gitti. Kariyeri boyunca en büyük silahı konsantrasyon olan Nadal'ın, pek çok maçı geriden gelip aldığını biliyoruz. Ama daha önemli bir şey var Nadal adına, o da şu: Nadal, hiçbir zaman açık ara öne geçtiği veya önemli avantajlar yakaladığı maçı rakibine bırakmaz, konsantrasyonunu kaybetmez, heyecanına yenik düşmez. Kendi servisinde maç puanı yakalayıp da kaybettiği son maç 2004 veya 2005'te Nalbandian'a karşı oynadığı bir maçtı. Ondan yana böyle bir şeyle ilk kez karşı karşıya kaldı. Özgüveninde bir sıkıntı var sanırım kötü geçirdiği son 5-6 ay sebebiyle ve bu onun oyun içinde kafasını da etkiliyor. Davydenko maçında ilk seti temiz bir şekilde 6-0 aldıktan sonra, Davydenko'nun ikinci sette servis oyunlarını almaya başlamasıyla birlikte oyununda düşüş yaşandı. Yine final setinde çok büyük bir avantaj yakalamasına rağmen 2 servis kırma puanını kaçırmasının ardından iyi oynayan Nadal, ritmini kaybetti. Davydenko bile maç sonu açıklamasında "6-0'lık ilk set sonrasında açıkçası kazanamayacağımı düşündüm, ancak ikinci setle birlikte geri döndüm ve Nadal'ın da bazı hatalarıyla birlikte maçı kazanmayı başardım." diyor...

Bu haftaki turnuvalarla ilgili söyleyecekler bu kadar...

Hiç yorum yok: