1 Ağustos 2009 Cumartesi

İstanbul Cup'ta Yarı Finaller

istanbul cup 2009'da finalin adı belli oldu: lucie hradecka-vera dushevina. çeyrek finallerde tutan tahminler sonrası yarı finalde de tuttursaydım, "talihim dönüyor mu acaba?" diye düşünmeye başlayabilirdim, ama olmadı...

şimdi, burada sürekli hradecka'yı beğenmediğimizi, oyun stilinin keyifsiz olduğunu ve yarı final-final gibi yerleri hak etmediğini söyledik. her gün, atdhe.net veya justin.tv belli aralarda arıza çıkardığı için, cnn türk'ün yayınladığı maçlar dışındaki tüm maçları kesik kesik izleyebildim. ve benim izleyebildiğim kadarıyla bu turnuvada hradecka, çok sert servis atmaktan ve toplara ölümüne vurmaktan başka bir şey yapmıyor. genel olarak turnuvaya katılan isimler biraz yumuşak ve uzun ralli oynamayı seven oyuncular. üstelik, bayan tenisinde daha önce yazdığımız gibi "maçı bırakma sendromu" gibi bir hastalık mevcut. çoğu oyuncu bundan müzdarip ama hradecka bu gruba dahil değil. sadece toplara sert vurabilen vasat bir tenisçi, şu haliyle her ne kadar wta tour'un en prestijsiz birkaç turnuvası olan istanbul cup'ta bile final göremezdi. ona avantaj yaratan özelliği, maça odaklanması ve maçtan kopmaması. büyük ölçüde bu sayede kazandı maçlarını, ki finale kadar gelirken bütün maçları 3 set üzerinden sona erdi.

turnuva bittiğinde dikkatimi çeken bazı noktalarla ilgili istastistiki bilgi toplama girişiminde bulunmayı düşünüyorum, aklımda en üstte yer alan başlıklardan biri de hradecka'nın finale çıkana kadar kortta kaldığı süre. çok büyük bir ihtimalle bir istanbul cup rekoru, yine de bir göz atmak lazım tabii. bütün maçlarını 3 set üzerinden oynamasının yanında, çeyrek finaldeki domachowska maçı dışında bütün maçlarda ilk seti kaybedip oradan maçı çevirmeyi başardı, bu ayrıntıyı da atlamayalım. petkovic'in de kusurları vardı elbette. ilk sette yanlış anımsamıyorsam eğer, 5-3 öne geçip oradan tie-break'e kadar uzamasına sebep olmuştu setin. 2 ve 3. setlerde de sonlara 5-5 girildi ama iki sette de servisini kırdırdı son oyunlarda. en azından tie-break'ı götürebilmeydi fikrimce...
günün ikinci maçı son 2-3 oyuna kadar bir şey vaat edemedi maalesef. vera dushevina, turnuva boyunca olduğu gibi yine sürekli derin ve çarpraz toplar çalıştı, yüksek top denemeyi maçın sonunda aklına getiren bacsinszky için tren çoktan geçmişti. dushevina ilk seti 6-1 kazanıp, ikinci sette de 4-0 üstünlüğü yakaladıktan sonra maçı bırakmamasıyla takdir topladı. iki defa servis kırıp 5-4'e kadar getirdi seti ve 5-6 defa da maç puanı karşıladı, çok zor topları dushevina'ya çok zor top olarak geri iade etti ama maçı basit hatalarla rus tenisçiye verdi.

maçı anlatan barış kuyucu, durum 5-3 veya 5-4 iken bacsinszky'e gelen desteği "seyirciler bacsinszky'i tutmuyor tabii, heyecanlı maç istiyorlar" diye aktardı izleyenlere ama benim gördüğüm hiç de öyle değildi. her maçında seyirciler biraz da olsa daha fazla destek verdiler bacsinszky'e rakiplerinden. basit hata yapıp rakibine maç puanı şansı verdikten sonra, gösterdiği tepkinin bağırmak veya haykırmak değil de, gülümsemek olması bunda fazlaca etkilidir diye tahmin ediyorum. ayrıca, dushevina'nın oynadığı maçların hiçbirinde surat ifadesinin değiştiğine tanıklık etmedim. antipatik falan demek istemiyorum, hatta sevdiğim bir tenisçi bile diyebilirim ama maçı kazandıktan sonra ufacık da olsa bir değişme olur insanın suratında ister istemez. foto muhabirlerine bile maç sonu zoraki gülümsedi ekran başından görebildiğim kadarıyla. bacsinszky ise, maç sonrası da şovuna devam etti. bir federer'i olsun, bir bacsinszky'si olsun, teniste efendi insanlar isviçreliler. bacsinszky de federer hayranıymış zaten. doğal. ama ikisinin arasında bana göre bir fark var. bacsinszky efendiliğinin yanında sempatik bir kişilikken (araya bir türk ismi sıkıştırma hevesiyle açtım bu parantezi, pemra da aynı şekilde) federer'i sempatik bulamıyorum. kişiden kişiye göre değişir tabii, algıda seçicilik...

3 yorum:

onur dedi ki...

kendi bloguma yazmadan gelip buraya yorum yapıyorum.. timea'da acayip bir elektrik var.. 3 maçını canlı izledim ve hepsinde tam oturduğu yerin arkasındaydım.. (kız beni sapık sandı büyük ihtimalle) oyun içinde daima gülümsüyor ve seyirciyi yanına çekmeyi çok iyi biliyor.. bugün bariz dışarıda olan topa susan hakemlerden sonra seyirciyi "aut aut" diye bağırttı.. kendisine desteğim tamdı 3 maçında da.. ve maç sonrası bir tenis topu imzalatmayı başardım.. çok sevdim bu kızı.. çok sempatik..

Russell dedi ki...

final maçında seyirci kime kayar dersin? veya, en azından sen kimi istiyorsun diye sorayım.. :)

onur dedi ki...

ben ikisini de istemiyorum ama seyirci hradecka'ya kayar.. kim alırsa alsın umurumda değil açıkcası..