Wimbeldon şampiyonları mantıksızlıklar içindeki mantığı temsil etti bu sene.
Kadınlarda yarı finallerde bir tane bile eski şampiyon yoktu. Kalan son eski şampiyon Kvitova da çekişmeli maç sonunda Flipkens'e elendi çeyrek finalde. Geriye iki eski finalist kaldı; Radwanska ve Bartoli. Bunlardan Radwanska da yarı finalde Lisicki'ye elenince finalde Bartoli-Lisicki eşleşmesi çıktı. Maç gayet ortada gibi duruyordu. Lisicki genç yetenenek kontenjanından alabilir gibi dursa da gereğinden fazla kırılgan yapısı nedeni ile stresi kaldıramayacak gibiydi. Bartoli'nin ie onca insanın önünde abuk subuk antrenmanlar yapa yapa topluluk önünde heyecanlanmama alışkanlığı kazandığı tahmin edilebilirdi. Ayrıca eski bir Wimbledon finalisti olmasına ve bu zeminde görece iyi sonuçlar aldığına bakılarak kazanabileceği söylenebilirdi ancak o da bu yıl üst üste 3'ten fazla maç kazanma mevhumu ile Wimbledon'da tanışmıştı. Neticede Bartoli finalde turnuva boyunca tekrar ettirdiği performansı sürdürüp Lisicki de her zamanki sinir zayıflıklarından örnekler sununca Bartoli oldukça rahat bir şekilde şampiyon oldu.
Bir diğer finalde de son 4 slamin 3'ünde gördüğümüz Murray-Djokovic eşleşmesi oldu, ki o 3 eşlemenin olduğu turnuvada Rafa oynayamadı bile (ühüüüüü :(..). Murray Djokovic karşısında durumu 2-1 e getirerek Wimbledon şampiyonu oldu. Açıkçası bu ikisinin izleyebildiğim slam finalleri içerisinde en eğlenceli geçen sanırım bu maçtı. Hem işim olduğundan hem de açıkçası maçın yine zevksiz geçeceğini düşündüğümden (ki kısmen de olsa haklıyım yine) maçı parça parça izledim. İkisinin de kontraatakta inat ettiği anlar yine sıkıcıydı ama çim zemin neyse ki bu tarz bir oyunun uzun süre devam etmesine müsaade etmiyor. Murray maçı çok rahat kazandı; 3-0. Hatta son iki setin birinde 1-4'ten, ötekinde de 2-4'ten geri geldi, rahatlığı siz düşünün artık. Djokovic belki en güçlü halinde değildi ama en önemli sorunu o eski mental gücünden eser olmamasıydı. Sanırım RG'daki Rafa maçı ondan bir şeyler götürmüş biraz. Mental gücünü en son o maçta gördük; Maç için servis karşılarken servis kırıp, son sette bir break de öne geçti. Ama oradan bile maçı vermesi, mental olarak yıprattığını düşündüğü rakibinin ondan daha güçlü olması sanırım her şeyin onun elinde olmadığını net bir şekilde hissettirmiştir. Bu maçta da aynen öyle oldu; her ne kadar setlerde servis kırıp öne fırlasa da Murray seti aldı.
Murray'in şampiyonluğu bana göre sürpriz veya yılın en önemli olayı falan değil. Geçen yılın finalisti ve olimpik şampiyonu, ayrıca ne Nadal ne de Federer kalmış bir kurada şampiyon olması gayet normal. Djokovic görece kolay kurayı değerlendiremedi denilebilir; ama sonuç olarak Murray'in final yolu Djokovic'ten daha kolaydı. Gidip de Verdasco maçının ilk 2 setini vermesi sadece bu yılın garipliklerinden biri olarak düşünülebilir.
9 yorum:
Öncelikle bizim kadar güzelliğe tapan bir toplum var mıdır acaba? Bartoli finali kazanınca kadını tipi ve fiziği üzerinden aşağılamaya kalkmak nedir ya? Bartoli'nin tenisini, karakterini, davranışlarını sevmeyebilirsin ve onu desteklemeyebilirsin ama bu şekilcilik neyin nesi? Aynı şeyi yıllardır Serena'ya yapıyorlar. Bu rezillik beni çok rahatsız etti. İskandinav falan olsaymışız bir sürü egoyla bir arada yaşayacakmışız herhalde.
Final maçını sinirlerine hakim olan kazandı, açıkçası Bartoli'nin kazanmasına şu açıdan sevindim : Lisicki Serena ve Aga'yı geçti kupa onun hakkı diyenler hiçbir kupanın son maç oynanmadan kazanılamayacağını ve hakedilemeyeceğini görmüş oldu. Lisicki'ye de ciddi bir tecrübe oldu, bazen kaybetmek daha çok şey katar sporcuya.
Erkekler de ise cinderella masalı ayakkabı gidince külkedisine mi döndü yokda Djokovic seyirci baskısını kaldıramadı mi bilemiycem. İlginç olan Wimbledon yetkililerinin bu kural ihlalini çok geç fark etmeleri. Federer'in suçu neydi? :)
Murray adına sevindim. 3-0 kazanacağını sanmıyordum. Seyirci de deli gibi desteklemiş ve Djokovic'i biraz bozmuş galiba. 77 yıl diyecem ama Federer ve Nadal'a böyle yapmamışlardı. Bazen Djokovic'e üzülüyorum bunu haketmiyo bence.
Benim en anlamadığım şey Bartoli'ye falan şişman diyorlar da Lisicki'nin de bacakları benim belim kadar, ayrıca dizine kadar da selilüti var :P
Lisicki tabi güzel bir kız ama Bartoli de güzel bence, yüzünde falan bir çirkinlik yok. Vücudu kalın, ama Lisicki'ninki de öyle. Zaten Barbie bebek standartları üzerinden değerlendirme yapılacaksa tenisçilerin yarıdan çoğu güzel olmuyor.
Djokovic'in sevilmemesinin nedenleri var ve hepsi de kendiyle ilgili nedenler. Hala Nadal'ın Fransa'da tahammül etmek zorunda bırakıldığı bir ortama maruz kalmadı ama Fransız seyircisine maç esnasında laf etmişliği vardır. Ben, en azından Nadal'ın, hiç seyirciyle kavga ettiğini hatırlamıyorum.
Djokovic'e ayakkabısını değiştirme uyarısı 4. tur maçından sonra yapıldı, final öncesi değil. Haber yeni çıktı sadece. Bir avantaj söz konusu değil orada Murray adına.
Berdych maçından sonra yapılmış.
" All England Club asked Djokovic to change his Adidas shoes after his quarterfinal win over Tomas Berdych"
Ben de o şekilde yazdım zaten.
Ha anladım, çeyrek final öncesi değil yarı final öncesi o zaman. Ama size yönelik yazmadım bunu zaten, ilk yorumda bulunan arkadaş bunu Djokovic için bir mazeret gibi kullanmasından dolayı, final maçından önce o yeni ayakkabıları kullandığını belirtmek istedim :)
Yahu ne mazereti :) Espri yaptım orada ben ayakkabı gitti yarı finali zor kurtardı, finalde set alamadı keramet ayakkabılardaydı herhalde diye :) Hatta yönetim bunu nasıl farkedemedi önceden diye de eleştirdim. Ha şimdi de ayakkabıyla mı kazandı Djokovic diyosun demeyin rica ederim :)
Finalde Lisickiyi desteklemiş olsam da Bartoliye çok sevindim.Kız farklı ve bu her defasında yüzüne karşı söylense de arkasından dalga da geçilse bildiğinden vazgeçmeyip duruşundan taviz vermiyo heleki Wimbledon boyunca verdiği röportajları da okuduktan sonra birden İyiki kazanmış oldum.Zaten istanbul da da gördükki içten baya iyi bir insan.Evet genele bakınca Lisicki cidden daha fazla haketti ve daha iyi oyuncu ama kazandıktan sonraki bizim gazete başlıklarını gözlerimin önüne getirdim de boşverin hep çirkinler!! kazansın.
Manken olmadıklarını bir anlasalar.. "2 saat oturup izliyoruz, bari güzel olsunlar" mantığı mıdır nedir??
Bigün onlardan biri bana denk gelicek ve diyecek ki falancası amma da güzel çok efsane iyi oyuncu o zaman ben de katil olucam.Bazen keşke şu tenisi bikaç kişi hariç kimse izlemese diyorum.Ulan koskoca Graflar Selesler Heninlerin adını bile bilmeyen bebeler çıkıp Sharapova,İvanovic,Wozniackinin bilmem nesinden bahsedip tenis experti kesiliyor ya deli oluyorum.Bi yazıya denk gelmiştim çok önce.Sharapovanın 10 milyon facebook hayranlarının milyonlarcası Hintli(yaklaşık 2 milyon) 2.sırada ise Türkiye(500 binlerdeydi)var.Kendi ülkesi Rusya o sıralamada ilk 10 yada 20 de bile yoktu.Kraldan çok kralcı lafı vardır ya kendi ülkesi onu amerikalı diye dışlarken bizimkiler kapak kısmına hasta.Hindistan ile Türkiyenin tenis başarısı ortada işte.Bu kızda manken yeaa off Serena niye erkeklerde değil!! tartışmaları hep bunların yüzünden işte.''Klas'' farkını kime anlatacaksın.
Yorum Gönder