1 Ağustos 2011 Pazartesi

Dolgopolov'dan İlk Şampiyonluk

Sene başından bu yana grafiği hızla yükselen Dolgopolov, son birkaç ayda açıkçası formunu kaybetmişti. Bu sezon ufak turnuvalarda adını gördüğümüzde "burada ilk şampiyonluğunu alır artık" dediğimiz anda pek de matah bir oyun oynayamadan erken eleniyordu. Kötü bir form döneminden sonra gözlerden biraz ırak kaldı ve bu hafta Umag'da sessiz sedasız kariyerinin ilk ATP Tour şampiyonluğunu kazandı finalde Marin Cilic'i mağlup ederek. Cilic'in bu sene kaybettiği ikinci final oldu bu. İlk finali Marsilya'da Soderling'e kaybetmişti.

Gstaad'da daha da sürpriz bir şampiyon vardı. Final maçı dün NTV Spor'dan naklen yayınlandı. Granollers, vatandaşı Verdasco'yu üç sette geçerek kariyerinin ikinci şampiyonluğunu kazandı. Verdasco ise bu sene üçüncü kez finalde kaybetti. Granollers her ne kadar rakiplerinin çok iyi olmamasından faydalansa da kendisi de özellikle servis ve savunma anlamında çok sağlam durdu. Arka arkaya Wawrinka, Youzhny ve Verdasco'yu yendi şampiyonluk yolunda. Granollers'in kampu epey doluydu ve maç sonunda ağlayanlar falan da oldu. Herkes Djokovic, Federer, Nadal değil tabii. Kariyerlerinde birkaç şampiyonluk kazanan oyuncular bunlar ve muhtemelen kariyerlerinin en önemli ve en güzel anları. Verdasco ise fotoğrafta da görüldüğü üzere yenilgiye çok da üzülmüş gibi değil.

Anaaa. Sürpriz şampiyon diyip durduk, şimdi buna kullanacak sıfat kalmadı. Evet, yukarıdaki fotoğraf yanlış değil. Aylardır maç kazanmakta zorlanan Gulbis, çıktı ve çok sağlam oyuncuları yenerek çatır çatır Los Angeles'ta şampiyon oldu. Çeyrek finaldeki Del Potro maçında çok iyi oynadığı söyleniyordu. Dün Bogomolov ve bugün Fish'e karşı oynadığı maçların büyük kısmını izleme fırsatı buldum ve şunu söyleyebilirim ki yeni antrenörü Canas'ın yarattığı değişiklikler çok bariz şekilde etkisini gösteriyor. Bundan çok değil, yanılmıyorsam birkaç hafta önce kirpi ile konuşurken Gulbis'ten bahsettiğimde "Canas ile olmaz ondan bir şey" mealinde konuşmuştu. Ben ne dediğimi tam hatırlamıyorum, yalan olmasın o yüzden ama onun bunu dediğinden eminim. :P Her neyse, Canas'ın etkisi diyorduk. İzlediğim maçlarda gördüğüm Gulbis normale göre daha sakin kaldı, raket kırmadı ve en önemlisi de puanları çok sabırlı oynadı. Servisten sonra iyi pozisyon bulursa yine vuruşlarını riske etti ama olur olmaz toplara winner çabaları minimum seviyedeydi. Puanlar için savaşmaktan kaçınmadı ve çok fazla basit hata yapmayarak çok daha olgun bir oyuncu izlenimi verdi. Servis istatistikleri de turnuva boyunca çok istikrarlıydı, eklemek lazım.
Stanford'da geri dönüşünden sonra ilk şampiyonluğunu rahat kazandı Serena. Finalde Wimbledon rövanşını almak için karşılaştığı Bartoli karşısında ilk sette biraz zorlandı diyebiliriz aslında. Bartoli 5-4 öndeyken set için servis atıyordu hatta. Ama gitti, tam servis kırıp set için servis atacağı sırada, antrenörünü (babasını) falan çağırdı. Sonra 3 oyun üst üste kaybetti ve set gitti. Setin sonunda hem antrenör hem de doktor korttaydı. İkinci sette üst üste oyun kazanma serisini devam ettiren Serena, 5-0 öne geçtiği seti de 6-1 ile kazandı şampiyonluğu aldı.

Bunun dışında Washington'da kadınlarda bir turnuva daha vardı ki, şampiyon olan Petrova'nın kupayla bir fotoğrafını bulamadığımdan koyamıyorum. Zaten haftanın en düşük profilli ve en az ilgi çekici turnuvasıydı. 2 numaralı seribaşı olan Petrova, 1 numaralı seribaşı Peer'i iki sette geçti ve şampiyon oldu. İki oyuncu da son aylarda pek iç açıcı değiller, Petrova hatta bu sezonu genel olarak çok kötü geçiriyor ama bu zayıf turnuva onlar için de biraz kendilerine güven depolama açısından faydalı oldu.

4 yorum:

kirpi dedi ki...

Ben senin ne dediğini hatırlıyorum. "Canas mı, asdfghjk!!! Benimle çalışsaymış bari :D" demiştin.

kirpi dedi ki...

Bu arada atkuyruğum da gitti en çirkin kupayı kazandı yaa :(

Russell dedi ki...

uydur uydur ipe diz. canas böyle adamı rezil eder. :D

bence güzel kupa, gstaad'daki kayadan iyidir en azından, hehe.

kirpi dedi ki...

Bunak olduğunuz kadar zevksizsiniz de....