27 Ocak 2013 Pazar

AO: Şampiyonlar

Tüm kategorilerde dünya 1 numaraları şampiyon oldu. 1997 Wimbledon'dan beri ilk kez oluyormuş bu.

Azarenka-Li maçına Li'nin bileğinin iki kez dönmesi damga vurdu. Aynen Serena Williams gibi devam etti ve turnuvayı tamamladı Li. Ben açıkçası ikinci kez bileği döndükten ve kafasını da hafif yere çarptıktan sonra bırakır diyordum. Ama drama yaratmadan devam etti ve iyi de oynadı Li. Azarenka ise vasattı bana göre. Li'nin düştüğü anlarda inisiyatif alsa maç çok daha hızlı bitebilirdi. Ama o da olumsuz şartlarda maçı oynadı; seyirci açık bir şekilde maçın başından sonuna Li'nin yanındaydı. Azarenka genç ama tecrübesiz bir
isim değil. Stephens maçındaki sağlık molası krizini daha iyi yönetmeliydi. Gerçekten önemli bir sorun yaşadıysa bile bunu hiç iyi ifade edemeyince, bir de üstüne muhtemelen mevcut dahi olmayan bazı sorunlardan bahsedince krizi iyice büyüttü. Maç sonunda Azarenka şampiyon, Li kahraman oldu.

Djokovic-Murray maçı ise malesef beklediğim donuklukta geçti. Bu ikisinin maçlarını izlemek işkence resmen. İkisinin başka rakiplere karşı yaptıkları maçlar zaman zaman oldukça eğlenceli geçebiliyor. Örneğim Murray Nadal'a karşı daha atak oynar; belli ki Federer maçında da elini korkak alıştırmamış. Ancak bu maç, sıkıcı rallileri ve 4 sette yapılan 107 basit hata ile benim için fiyaskoydu; en azından bir grand slam finali olarak. Kadınlar maçında Li'nin sakatlığına rağmen daha fazla güzel puan vardı. Bu ikili, oyun anlayışlarının da benzer olmasının etkisiyle galiba, sürekli bir karşı atak arayışına giriyorlar ancak atak yapan çıkmayınca karşı atak da olamıyor. Djokovic maç sonunda Avustralya Açık'ı üç kez üst üste kazanan ilk isim olurken, Murray ilk slamini kazandıktan hemen sonra ikinci slamini kazanan ilk isim olamadı.

Son olarak maç biter bitmez evden çıktığımdan kupa töreneni görememiştim. Kupayı Agassi vermiş. Djokovic daha bu hafta sonu Armstrong'a saydırırken bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demek istiyorum. Şu veya bu şekilde Agassi yakalandığı halde yasaklı madde kulanımı ile ilgili yalan beyan vererek cezadan sıvışmış birisi. Bu durumun kazandığı çoğu kupaya gölge düşürmemesi bir şeyi değiştirmez. En azından ben hala yalan söylemeseydi, tek Roland Garros şampiyonluğunu aldığı 1999 yılını evde oturarak geçireceğini ve kariyer slam falan yapamayacağını düşünüyorum. Navratilova'nın dediği gibi "Madem o kadar pişmansın, o zaman o dönemde kazandıklarını da geri ver" hissiyatı geliyor bana zaman zaman. Kazandıklarını geri istemesinler, ona da birşey demiyorum ama hiçbir şey olmamış gibi onore ediliyor oluşunu da aklım almıyor...

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Kadınlar finaline yazacak ek birşey yok. Sadece seyircinin Azarenka'ya tepkisi hoşuma gitmedi.Tamam kızdınız,tepkilisiniz ama abartmanın lüzumu yok. Daha geçen sene Tomic challenge diye elini kaldırıp hakemin görmemesi üzerine puanı almış üstüne safa yatmıştı. Aussiler kendisini sonraki Federer maçında yuhaladı mı ? Hayır ! Kaldı ki Azarenka mola aldığı sırada ESPN,twitter yorumcuları ne konuşuyordu ? Azarenka bu durumdayken Stephens şansını iyi değerlendirmeli vs, gaz vermeler falan. Azarenka kazanınca kızın saçını başını yolmadıkları kaldı. Kabul etmek gerekir ki medya da taraftarlar da tenisçiler kadar ikiyüzlü olabiliyor. Tepki sevilme oranınızla beraber aşağı iniyor.

Erkekler finali berbattı. İnsiyatif almayan iki oyuncunun olduğu ilk 2.5 set izledik. Nadal sırf defans yapıyo yaee diyenlere bu 2.5 seti ceza diye izletmek lazım. Djokovic için tek hedef Roland Garros kaldı ki yatıp kalkıp Nadal'ın eski formuna ulaşmaması için dua etmesi yeterli. Duası kabul olursa zaten başka engel yok önünde.
Agassi'nin durumuna ben de şaşırıyorum doğrusu, adama tek leke sürülmedi resmen. Amerikalılar Armstrong'u nasıl attılar dünyanın önüne hayret vallahi. Son olarak Navratilova için de hoş şeyler okumamıştım, doğruluğu tartışılır elbette ama güya vücut geliştirici birçok kişi arasında Navratilova'nın steroid kullandığı bilinen birşeymiş.

Deniscik dedi ki...

Kirpi, bu konuda kesinlikle sana ve Navratilova’ya katılıyorum.
Agassi sadece adını kullanarak "Ben yasaklı madde kullanmadım" dedi, hak etmediği halde turnuvalara katıldı, doğal olmayan yollardan performansını yükseltti (yasaklı-uyuşturucu sınıfı maddelerin böyle bir etkisi de var, örneğin kokainin anlık enerji artışlarını sağladığı bilinmekte) ve kazanmayı hak etmediği kupaları kazandı. Daha da kötü olan, bence hala daha sahip olmayı kesinlikle hak etmediği saygıyı kazanmış olması. Bu konuda kabullenemediğim iki durum var:
1.Zaman aşımı öne sürülerek Agassi'nin kazandıklarını iade etmeye zorlanmaması (ki iş sadece zaman aşımıysa Marion Jones'un, Tim Montgomery'nin, Alemitu Bekele’nin ve hatta Lance Armstrong'un suçu ne?)
2.Tenis dünyasının hali hazırda Andre Agassi'ye hala saygı duyması, gösteri maçlarına çağırması ve kupa törenlerinin baş tacı ederek ödülleri sunan kişi yapması.
Yani toplama bakarsak şöyle bir tablo ortaya çıkıyor.
1.Doping yapabilir/yasaklı madde kullanabilirsin ama yakalanamazsın (ideal durum),
2.Doping yapabilir/yasaklı madde kullanabilirsin ama ekibin arkanı daha fazla toparlayamaz spora hiç sebepsiz ara verirsin (Justine Henin durumu)
3.Doping yapabilir/yasaklı madde kullanabilirsin ve yakalanırsın, olay basına da sızar ama “Nerden çıkıyor bu suçlamalar? Ben zaten sporu bırakacaktım” dersin ve sporu bırakırsın (Martina Hingis durumu)
4.Doping yapabilir/yasaklı madde kullanabilirsin ve yakalanmazsın, hakkındaki “Ama o doping yapıyor” iddialarına dayanamayıp “Evet yaptım” diye itiraf edersin ve bugüne kadar kazandığın her şey elinden alınır (Lance Armstrong durumu),
5.Doping yapabilir/yasaklı madde kullanabilirsin ve yakalanırsın ama isminin forsunu kullanarak basına sızdırmadan çözersin. Olayların üzerinden yargılanamayacağın bir süre geçtikten sonra ‘açıklıkla’ her şeyi anlattığın bir biyografi yazar ve “Ben aslında yasaklı madde kullandım, durumu o zaman inkar ettim ama şimdi söylemem lazım” dersin (Andre Agassi durumu)
Verilen örnekler çoğaltılabilir. (İkinci örnek hiçbir zaman kanıtlanamadı, blog yazarlarının çoğunun ve benim şahsi fikrim bu. Kim bilir bundan bir 10 sene sonra belki Justin Henin de bir otobiyografi yazar ve “Evet ben de doping yaptım” der. Böylece hem kendisine duyulan saygıyı korur, hem de tenis tarihindeki şanlı yerini)
Konuyu çok dağıttım, ama anlayış gösterin maalesef çok doluyum. Aktif oyunculardan çok azının Agassi’yi yargılayıcı tepki verdiğini bilmem de bu sinirime sebep oluyor Açıklamalar ilk yapıldığında Rafael Nadal, Marat Safin ve Roger Federer dışında konuyla ilgili dişe dokunur bir tepki veren çıkmamış, Roddick’in başını çektiği bir grup ise Agassi’yi savunmuştu! (bkz: http://www.tennis-x.com/xblog/2009-10-30/2562.php )
Sonuç olarak tutarlı tepkiler gösteren bir spor dünyası istiyorum. Benim isteğimle de olacak bir şey değil tabii. Sadece sporun çoğu türünü zevk alarak izleyen bir sporseverin naif dileği bu…
Yazının sadece son paragrafı için neredeyse bir blog yazısı yazdım. :) Kusura bakmayın tekrar…

Deniscik dedi ki...

Finaller için de birkaç cümle yazayım.
Kadınlar finali sevimsiz-güzel (özür dilerim vikaseverler :/) ile sevimli-daha-az-güzel arasındaydı. Ve -bence maalesef- sevimsiz-güzel kazandı. Azarenka'nın yaptığını başka bir oyuncu yapmış olsa tepkiler daha farklı olabilirdi, belki ona bu kadar yüklenilmezdi. Ancak bazı tepkiler bir sürü etkinin vektörel toplamı şeklinde sirayet edebiliyor ve Cumartesi günü olan da buydu sanırım. Yine de çok da iyi olmadığı bir turnuvayı şampiyonlukla kapatabildiği için tebrik edelim hanımefendiyi.

Erkekler finali için söylenecek bir şey yok. Benim adıma o kadar sıkıcıydı ki kalktım yemek yaptım. Djokovic'i de kırdığı rekordan dolayı tebrik ederim.

kirpi dedi ki...

@Deniscik

Ne demek efenim, nice uzun yorumlara diyelim :)

Bu doping başlığına bir madde de ben eklemek istiyorum..

6- "Bulaşmaya" maruz kalıp ceza alanlar/almayanlar.. Ben Gasquet'in zamanında kokain aldığına inanmamıştım, Contador'un da mikroskop yardımıyla ölçülebilecek mir miktar maddeyi doping amaçlı almış olması saçma geliyor. Ayrıca Halil Mutlu'nun da bulaşmaya maruz kaldığını düşünmüştüm. Bu saydıklarım belki masum değiller ama belli bir miktar sporcunun da istemsizce yasaklı maddelere maruz kalıp kurban edildiklerini düşünüyorum.

Adsız dedi ki...

Eh bende yorumumu yazayım dedim fakat ilk yorumu yazan arkadaş benim fikirlerimi o kadar güzel ifade etmişki sadece kelimesi kelimesine katıldığımı belirtmek isterim.Bence özellikle medya kasıtlı olarak Azarenka'nın üzerine gidiyor.Hiç onaylamıyorum fakat iyi bir tenis izleyicisi bilir ki hem ATPde hemde WTA da bugün izleyip bayıldığımız sayısız tenisçi bu MTOları kasıtlı olarak kendi lehlerine hayli hayli kullanıyorlar.Azarenka da bunu kasıtlı olarak yaptı yapmadı(ki bi yandan yaptı çünkü rakibi azıcık kıpırdandı diyorum.Bir yandan da sırf kendi hatalarıyla harcadığı 5-6 maç sayısındaki panik durumuna bakarak bir sorunun kesinlikle olduğu gerçeğini göz önüne getiriyorum)basın bunun üzerine basın niye bu kadar gitti?Birincisi SS 19 yaşında ciddi anlamada çok çok iyi tenisçi,şansının yardımı da olsa Serenayı bir şekilde yendi,Vikayı yenme ihtimali bence çok çok düşük olsa da vardı.2.si tenis dünyası ne zamandır patlama yapıp GS kazaancak bir yetenek arıyordu buna en çok yaklaşan isim SS idi.3.sü Vika'nın herkes tarafından pek sevilmediği ortada ve daha bi sürü neden...Ancak objektif olarak bakarsak NaLi'nin başına gelenler talihsizlik olsa da ben Vika'nın sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum.Tenisi bir kenara koyarsak Bu redfoo denen artık herneyse kelimelerle tarif edemiyorum:( şey Vika'nın yanında yer aldığı sürece bu kızın maçlarını izlemek mümkün değil.Benim kafam almıyor.Neden Vika neden yani?Hele maç sonu partisindeki herşey beni tiksindirdi:(