Paris'te Clijsters 1 numarayı geri aldı ama şampiyonluğu alamadı. Finale çekirge misali çok uzun maçlar oynayarak ve maç puanları kurtararak gelen Kvitova, finalde bir kez daha, hem de Clijsters'a karşı zıpladı. Maçı izleyemedim ama iki sette rahat kazanılmış gibi gözüküyor skora bakıldığında. Burada diğer öne çıkan oyuncular Bethanie Mattek-Sands ile Jelena Dokic oldu. Mattek-Sands'ın zaten geçen seneden bu yana iyi bir çıkışı var, bu seneye de Hobart'ta final yaparak başlamıştı. Burada da yarı final görmeyi başardı. Dokic ise elemelerden gelerek ve Safarova, Petrova gibi isimleri eleyerek çeyrek final yapmayı başardı ama orada dünya 1 numarası olmak için maça çıkan Clijsters'a ilk setinde 3-0 öne geçtiği maçta 3-6 0-6 kaybetti. Tamam, Clijsters über süper falan da, bu kadar iyi bir turnuvayı 12 oyun üst üste kaybederek bitirmek olmadı. Neyse iyidir yine iyi...
Rotterdam'da Soderling, finalde Tsonga'yı 3 sette geçerek şampiyonluğunu korudu. İkinci turda Kohlschreiber karşısında maç puanı kurtarmak zorunda kalmıştı. Kohlschrieber ki, daha önce Soderling'i 2 kez maç puanı çevirerek yenmiş, eğer yine yapabilseydi bunu 3. kez başararak inanılmaz bir şeye imza atacaktı. Bu maça kadar aralarında oynanan 4 maçın da hepsini Kohlschreiber kazanmıştı. Soderling turnuvada ortalama oyununu oynadı ve zeminin ona uymasından dolayı Kohlschreiber maçı haricinde pek fazla zorlanmadan şampiyon olmayı başardı. Burada turnuva direktörü Richard Krajicek, zemini seneye biraz yavaşlatacağını söylemiş farklı stillerde oynayan oyuncuların şansının artması için, ki ona bir başka postta ayrıca üstüne bir başka olayı daha da ekleyerek değineceğim.
Brezilya'da kazanan 1 numaralı seribaşı Almagro oldu. Kurası çok kolaydı zaten. Yarı finalde Chela'ya ilk seti kaybetmesine rağmen turnuva boyunca mağlubiyetle burun buruna kalmadı hiçbir zaman, finalde de kariyerinin ilk finalini oynayan Dolgopolov'u iki sette geçmeyi bildi. O da finale kadar iyi oynayarak gelmişti ama final maçında fazla defansif kaldı ve kendi oyununun dışında oynadı. Almagro oyunu kontrolü altında götürünce rahat oynadı ve bu sonuç ortaya çıktı. Ayrıca bu turnuvada 2008 ya da 2009 yılında seyirciyle sorun yaşamış ve bir daha da burada oynamayacağını söylemişti Almagro ama paşa paşa geri dönmüş oldu böylece. Ama her maçında seyirci Almagro'nun karşısındaki rakibi şiddetli şekilde destekledi ve Almagro'yu tahrik etmeye çalıştı. Ama İspanyol bunu ekstra enerji olarak kullandı ve bu tahriklere kapılmayarak daha da hırslı bir şekilde oynadı.
San Jose'de Raonic kazandı ve sevindik tabii. Final maçında Verdasco yine sorun çıkarttı. Şaşırdık mı? Hayır. İlk set tiebreak'ini 6-2'den 6-8 veren Verdasco, ikinci set tiebreak'inde 6-5 gerideydi ve Raonic kendi servisinde maçı bitirme şansı yakalamıştı. Raonic servis attığı sırada tribünlerden bir çığlık geldi ve konsantrasyonu bozulan Verdasco return'ü fileye taktı. Hakemden puanı tekrar etmesini bekleyen Verdasco umduğunu bulamayınca hakemin elini sıkmayı reddetti. Böyle bir durumda hangi mantıkla puan tekrarını bekliyor, anlamıyorum. Seyircilerden biri bağırdığında puan tekrarı edilmez, puan bittikten sonra sessiz olmaları için bir uyarı yapılır. Bu puandan sonra maç bittiğine göre? Tabii bağıranın öküzlüğü ayrı mesele... Raonic böylece ilk şampiyonluğunu ilk ATP finalinde almış oldu ki, bundan önce challenger ve future seviyesinde de sadece bir finali bulunuyor. Geçen sene Kanada'da bir challenger turnuvasında final oynamış ve kaybetmişti. 12 ayda 361 numaradan 59 numaraya geldi, muazzam. Memphis ilk turunda çarşamba akşamı yine Verdasco ile oynayacak. Bu sefer zor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder